Deniz Gezmiş 'Kur'an Okumak İçin Çok Geç'

Fehmi Çalmuk arşivini açtı, 50 Yıllık Sırrı Açıkladı: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı'in 12 Mart Muhtırası sonrası 6 Mayıs 1972'deki idamlarının üzerinden 48 yıl geçti. Türk siyasetine damga vuran üç idam kararı üzerinden sol partilerin geliştirdiği siyasi propaganda bugün bile geçerli. Deniz Gezmiş hakkında bilinmeyen dönemin Milli Türk Talebe Birliği’ne bağlı öğrenciler ile giriştiği silahlı  mücadele kimi gün fikri tartışmaya kimi gün ise İslami tebliğe döndü. İşin ilginç yanı kendisine Kur’an-ı Kerim Okumasını tavsiye eden önemli din adamına Deniz Gezmiş’in “Artık Çok geç” diye mektup yazması. Anılar, Olaylar, Belgelerle Milli Türk Talebe Birliği’nin Yüzyılı/ Büyük Doğu’nun Atlıları kitabında yer alan iki olay şu şekilde:

Yıldız Baskınında Deniz Gezmiş İslamcı Gençlik İle Karşı Karşıya 1969 yılının Aralık ayının ilk günlerinde Türkiye İşçi Partisi devrimci gençliği ile Müslüman gençliğin 6. Filo, Kanlı Pazar’dan sonra  karşı  karşıya geldikleri üçüncü olay İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yaşanan baskındı.  1 4 Aralık 1969 yılında aralarında Salih Doğan Pala, Gündoğar Uçer, Tuncer Arabul gibi MTTB üyesi 7 genç ile Deniz Geçmiş arkadaşları karşı karşıya geldi. Battal Mehetoğlu’nun öldürüldüğü olaylar derin devlet, kontrgerilla iddialarının gündeme gelmesine neden oldu. MTTB’lilere “Deniz Gezmiş’ler Kur’anı Çiğnediler” Solcu Gençlere “Sağcılar Sizi Kesecekler” Dediler Gündoğan Uçer’e göre olayın kıvılcımı Deniz Geçmiş ve arkadaşlarının Yıldız Mescidi’ne girerek tahrip etmelerine ilişkin haberlerdi. Uçer “MTTB’nin içerisinde bünyesi olduğumuz devrede, tabi birçok okullar böyle, İstanbul bizim elimizdeydi. Ondan sonra aşağıda Işık Okulu vardı Beşiktaş’ta. O ayrı bir konu tabi orada olan olaylar. Biz Teknik Üniversite böyle bir noktadaydı ama Yıldız bizim inisiyatif noktalarımız içerisindeydi. Mescidin tahrip edildiğini bize söylediler. Deniz Gezmişler gelmişler, içeriye girmişler, mescidi tahrip etmişler. Sonradan orada çok büyük silahlar çıktı, orada yakalandığı haberleri çıktı. Yani orayı tahrip etmişler ve oraya hâkimiyet kurarak bırakmama noktasında gayretler varmış.” derken bir dönem AP Gençlik Kolları Tuncer Arabul’a göre MTBB öğrencilerine “Kur’anı yırttılar, çiğnediler” denirken sol görüşlü öğrencilere “ gelip sizi keseceğiz” mesajları gidiyordu. Arabul şöyle konuştu: “Biz de olaylara ister istemez karıştık. Karıştığımız Yıldız olayında; bizi tahrik eden, oraya gitmeye tahrik eden hadise mescidin basıldığı, Kuran-ı Kerim’in yırtılıp atılıp üzerinde tepinildiğiydi. Zaten solcu, dinsiz, imansız... Böyle bir şey duyunca aşırı tahrik olduk. Okula gidip onlara dersini vermek gerektiği fikri ile organize olup MTTB’de toplanıyoruz. Anadolu’nun reaksiyoner insanları, çocukları... Gençler var korkusuz. Toplanıp cevap verelim diye düşünürken, bunun böyle yapıldığını bilen bir üst akıl, okulda solcu arkadaşlara, solcu gençlere diyor ki “Okula geliyoruz Kuran’ı çiğnediniz, sizi perişan edeceğiz, kesip doğrayacağız.” Üst aklın karşıt görüşlü öğrenciler üzerinde hazırladığı tuzak adım adım işliyordu. İşgalden nasibini alan mescit olayı, MTTB üzerine planlanan bir komplonun da başlangıcıydı. MTTB’de toplanan gençlerin hedefi 14 Aralık 1969 günü sabah namazından sonra okula gidip mescidi düzeltmekti. Ancak kendilerini bekleyen sürprizden habersizdiler. Sol görüşlü öğrenciler eli tetikte onları bekliyorlardı. Gündoğan Uçer ise olayı şöyle anlattı: “Beşiktaş Yıldız’da sabah namazını kılıp, oradan mescidin düzeltilmesi için okula gidecektik. Namazdan çıktıktan sonra biz ikişer, ikişer okula giderken birden kapıda bir arkadaş belirdi. ‘giremezsiniz, nereye gidiyorsunuz’ diye bağırıyor. Salih ağabeyimiz de (öndeki olan bir ağabeyimiz de Allah rahmet eylesin) ‘kardeşim bizi bırak biz buraya herhangi bir şey için gelmedik. Mescidi düzelteceğiz, orada bulunacağız namaz kılıp oradan ayrılacağız.’ gibi bir ifade kullanmıştı. ‘Giremezsiniz geri geri’ diye silahını çıkardı. Vurmaya kalktı, hemen hemen aramızdaki mesafe 3-5 metrelik bir mesafeydi. Salih abi ‘Kardeşim sana söyledim. Biz buraya silahlı bir hareket için kavga etmeye için gelmedik. Sadece mescide geleceğiz, mescide gireceğiz başka bir şeyimiz yoktu.’ falan dedi. O da ‘geri geri’ diye bağırınca ‘Kardeşim bize niye böyle yapıyorsun? Vuracaksın beni vur.’ diye göğsünü açtı. Buradan böyle... Çocukta onun o hareketine karşılık (2 metre 3 metre ilerisindeki bir tabanca ile duranın karşısında, böyle bir hareket yapınca çocuk) çok farklı bir boyuta gitti. Yani şaşırdı. Birden geri geri adım atmaya başlarken tak diye bir kurşungeldi. Bu kurşun bizden çıkmadı. Çünkü elimizde silah yoktu. O andaki o silahla da çocuk yere düştü. Bizi taramaya başladılar. Hayatımın çok  mucizevî bir hadisesi, gene heyecanlanıyorum. Bizi taradılar. Kurşun geçerken sıcaklığını hissettim, samimiyetle söylüyorum. Sanki burada bir cam fanus var, cuvv diye vuruyor gidiyor, gibi hissettim. Ayağım dibinde arkadaşlar bağırıyor ‘geri geri’ diye. Yani ayağımın dibinde kurşun, ayağımın ucuna baktığım zaman. Biz tabii ki uzaklaştık oradan. Fakat oradaki arkadaşlar kendi kendilerini vurdular. O çocuğu kasıtlı vurdular zannediyorum. Çünkü uzun menzilliyle vurulmuş, kurşun öyle. Devletin içindeki bir ağabeyimizden öğrendim ki bize orada, iki grubu birbirine kapıştırmak için farklı bir tezgâh hazırlanmış.”

Deniz Geçmiş’e İslami Tebliğ Yıldız olaylarında sık sık ismi geçen Deniz Geçmiş, İstanbul Hukuk Fakültesi işgaline katıldığı gerekçesiyle ihraç edildiğinde Filistin’de El Fetih kampında eğitimdeydi. Türkiye’ye döndüğünün akabinde ise Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi’nde meydana gelen olayların da içindeydi. Akademi’de yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin Gezmiş’e ait olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Tuncer Arabul’a göre Deniz Gezmiş, sol bilimselliğine uygun bir lider adayıydı: “Önderler çıkardılar, iyi yetişmiş adamlar çıkardılar. Mesela Deniz Gezmiş’in seçilmesi, sol bilimselliğine göreydi. Kitle içinde uzun boyu ile idare edecek bir lider seçilmesi gerekiyordu. Deniz seçildi. O elini kaldırdı. Kitle için hadi yürüyün gidiyoruz, geliyoruz diyebilen bir liderdi ve bu kitaplarda yazıldığı gibi seçilmişti. Bunu idare eden bir beyin vardı arkada. Güçlü bir beyin vardı.”  

Deniz Gezmiş Dini Konuları Cevaplayamadı Deniz Geçmiş, cezaevinde yatarken yan koğuşunda aynı olaydan tutuklanan Milli Türk Talebe Birliği’nden 7 öğrenci bulunuyordu. Gündoğan Uçer şunları söyledi: “Deniz Gezmiş meselesi var. Dündar Kılıç’ın yeğeni Şefik Kılıç da cezaevindeydi. Bizim koğuşa Deniz Gezmiş’i getirdi. (Şefik, Beyoğlu’ndaki hayatın içerisinde büyümüş. Kısmen CHP’li bir aile gibi gözüküyor ama orada Yılmaz Güneyler şunlar bunlar ideolojik olarak da solu tutma gibi durumları varmış.) Zaman zaman konuşuyoruz. Bize ‘Deniz Gezmiş’i getirelim’ dediler, biz de ‘olur, getirin’ dedik. Velhasıl o gün geldiğinde Cihan Alptekin vardı Deniz Gezmiş’in yanında. Deniz Gezmiş geldi Şefik ( onlar böyle ağır konuşur ağır ağabeyler) ‘Deniz’i getirdim’, dedi. ‘İyi ağabey’ dedim. Ben de hapishanecilik çökmüş ya bize ‘iyi ağabey’ dedim. O  girişten sonra çıktık, oturduk Deniz Gezmiş’le böyle hakikaten memleket meselelerinin hepsinde beraber olduk. Nasıl bu bize böyle yanlış anlatıldığımız efendim ‘bu 6. filo meselesinde olduğu gibi emperyalizmde beraber olduk, çok böyle hepsinde beraber’ olduk. Dini konudaki meseleye geldi olay. Deniz Gezmiş o konuda cevap veremedi bize. Hatta son böyle ayaklarını salladı, sıkıntıdan...Ranzada oturuyorduk. ‘Siz çok kitap okumuşunuz’, dedi. O da, Şefik de ‘ya falan dedi bizim cevap veremedin bunlara, bizi mat ettin’ dedi. Çünkü hapishanedekiler idol olarak onu görüyorlardı. Allah bizi o noktada da istihdam etti, korudu.”

Deniz Gezmiş’e Kur’an okuma daveti Milli Türk Talebe Birliği üyeleriyle birlikte bir sene ceza evinde yatan Deniz Gezmiş, emperyalizm, haşhaş ekimi, bağımsızlık, kalkınma gibi konularda MTTB’lilerle ortak fikirdeydi. Cinsellik tartışmasını kısa kesmişlerdi ancak “Allah’ın varlığı” konusunda koğuşta gerilim olmuştu. Gündoğan Uçer’in atik davranması, Deniz Gezmiş’e karşı yapılacak şişleme girişimini önleyecekti: “Cihan Alptekin daha çekingen oldu. Sanki içerde bir şey yapılacak onlara... Öyle bir şey olur mu? Elhamdülillah yapılacak işi biz önledik. Tartışma ‘Allah’a inanmıyorum’ a varınca psikopat Erdoğan elindeki şiş ile ‘şuna bir takayım’ dedi, hemen elinden tuttum. Onlara karşı yapılacak saldırıya karşı Rabbim bizi orada istihdam etti. Ama tabii ki Deniz Gezmiş de hapishane hatıramızın içerisinde, de tabii ki insan hayatının o biz güzellikleri yaşıyorduk. Mahmut Topbaş hocamız vardı. Deniz Gezmiş’e Kur’an göndermiş. Demiş ki, ‘siyaset ve her türlü mülahazaların dışında şunu bir oku’ demiş. Deniz Gezmiş’te o zaman ‘hocam çok geç artık, çok geç’ diyerek cevap vermiş. Yani o zamanın devrelerini çok farklı boyutlarda değerlendirilmesi lazım.’’

Hocam Kur’an Okumak İçin Çok Geç Sultanahmet Camii ’sinde uzun yıllar vaizlik ve imamlık yapan Mahmut Topbaş, bu olayla ilgili olarak “Kur’an-ı Kerim göndermedim. Mektup yazdım. İdamına karar verilmişti. Ben de idam gerçekleşmeden Kur’an Kerim okumasını tavsiye ettim. Mektubumda Müslüman diye bildiğin insanlara bakarak  İslam’ı yargılama. İnan ki Süleyman Demirel bir Müslüman örneği değildir. Ona bakarak, yaptıklarına aldanarak, İslam hakkında yanlış yorumlar içine girme.’ mahiyetinde şeyler yazdım. O da bana ‘Hocam çok geç.” diye mektup yazdı” dedi.

Bakmadan Geçme