Fehmi Çalmuk Yazıyor… Hesap Günü: 2023+TOBB+AYM+Sorular…
Pandemi izin verse de vermese de siyaset Ekim ayı ile birlikte daha da ısınacak. Elbette ki siyasetin ısınmasının başlıca nedeni TBMM’nin açılması değildir. Kasım ayında yapılacak ABD seçimleri, Eylül ayının sonunda AB’nin yapacağı toplantı sonuçları elbette Türk siyasetini derinden etkileyecek. Başlayalım İsterseniz… Başbakan+Cumhurbaşkanı=Yeni Sistemdeki Cumhurbaşkanı Muhalefet partilerinin ve 367 tartışmasına müdahil olan hukukçuların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 seçimlerinde yeniden aday olmayacağı yönündeki hukuksal yorumlarına kulak kesilirseniz Erdoğan’ın makamını bırakmak için gün saydığını düşünebilirsiniz. Bu tartışmalar yaşanırken MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışı boşuna değildi: “Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri 2023'ün Haziran ayında, zamanında yapılacaktır. Hiç kimse boş hayale kapılmamalıdır. Cumhur İttifakı’nın 2023 yılında cumhurbaşkanı adayı bellidir, o muhterem isim de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır"Gerçekten Erdoğan aday olamıyor mu? Bu konuyu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kaleme alan ekipten önemli bir isim ile konuştum. İşte Külliye’nin bu tartışmalara son nokta koyan açıklamaları şu şekilde: “Abdullah Gül parlamento tarafından, 7 yıllığına ve tek seferlik seçilmişti. Sistem öyleydi. Tekrar seçilme hakkı yoktu seçildiği zaman. Anayasa değişti, parlamento değil doğrudan halk seçecek dedi. Yetkilerine hiç dokunmadı. Cumhurbaşkanı=Cumhurbaşkanı. Sadece seçim usulü değişti. Ve 5 yıllığına ama 2 kez seçilme hakkı tanındı yeni seçimler için. Biz kanunla, tekrar aday olamayacağını yazdık. AYM iptal etti. ‘Yeni seçim sistemi var, yeni hak tanınmıştır’ dedi. 2017 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı önce cumhurbaşkanı değil. Hükümet başkanı. Eski sistemdeki Başbakan+Cumhurbaşkanı=Yeni Sistemdeki Cumhurbaşkanı. Eski Cımhurbaşkanı ile Yeni Cumhurbaşkanı arasında isim benzerliği mevcut sadece. Yeni sistemin Cumhurbaşkanının 2 dönem hakkı var. Parlamenter sistemin Cumhurbaşkanlığını yapmak bu süreden sayılmaz.” Anlayacağınız Cumhurbaşkanı Erdoğan 2023’de yeniden aday… Peki Erdoğan iki dönem için seçilebiliyor da Birlik, oda, konfederasyon başkanları 20 yıldır aynı görevde kalabiliyor.
Hisarönü Operasyonu-2: TOBB ve Odalar [caption id="attachment_56549" align="alignleft" width="300"] Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB ETÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Sarınay[/caption] Geçen Haziran ayında “Kodadı: Hisar Operasyonu” başlığıyla yazdığım Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu hakkındaki yazım tartışmaları beraberinde getirmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Parti karşıtı yeniden yapılanma içine giren merkez sağ merkezli siyasi hesaplamalarda Rifat Hisarcıklıoğlu’na biçilen veya kendisinin kariyer planında öngördüğü rol dikkatlice izleniyordu. Erdoğan özellikle İsrail ile ilişkiler konusunda aktif rol aldığı belirtilen bu anlamda devletçe yakından izlenen Prof. Dr. Güven Sak konusunda iki kez uyardığı biliniyor. İsrail Büyükelçiliği’ndeki toplantılara, ekonomi merkezli hükümet karşıtı Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) açıklamalarına son vermesi istenmişti. İstek yerine gelmedi. TOBB-ETÜ Rektörlüğünden istifa etmesi yada görevden alınması istendi. Hisarcıklıoğlu bunu da yerine getirmedi. Erdoğan son kararname ile Güven Sak’ın görev süresini uzatmayarak Rektör olarak Prof. Dr. Yusuf Sarınay’ı atadı. ‘Yorgan gitti, kavga bitti’ demeyin. Bu operasyonun ikinci adımı var. Şimdi de Prof. Dr. Güven Sak’ın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) aktif görev yapması istenmiyor. İş bununla da sınırlı değil… Her ne kadar alternatif baro işi İstanbul ve Ankara’da eline yüzüne bulaştırılsa da sırada Odalar var. Pandemi döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan bile kendisinin 7 maaşını bağışlarken oda ve birlik başkanları ellerini ceplerini atmadı. Oda ve birlik başkanları kendi maaşları yerine kuruluşların bütçelerinden bağış yaptılar. Buna en çok Cumhurbaşkanı Erdoğan sinirlendi. Külliye’de bu kuruluşlara konulan isim: “Derebeylikler” Bu kuruluşların başında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Birliği, Türk Tabibler Birliği bulunuyor.Hedeflenen başkanların iki dönemden başka seçilme haklarının kısıtlanması… Yeni kanun metni için emsal kuruluşlarda bulunuyor: Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği statüleri sayılabilir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 13. maddesi üniversite öğretim üyelerinin oylarıyla başlayan süreçte Cumhurbaşkanı tarafından seçilen rektörlerin görev süresini dört yıl ve en fazla iki dönem olarak sınırlandırılmasını da ekleyebiliriz.
Ben Sana Yandım Zühtü ! Hedeflenen bu konuda bir kanun hazırlığı…Külliye’de seçim kanunu ile birlikte odalar ve birliklere yönelik yeni bir kanun hazırlığı yapılıyor. Bu konuda Külliye’nin hareket noktası ise Anayasa Mahkemesi’nin 2013 yılında verdiği karar. Sazan gibi atlamadan Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla Rifat Hısarcıklıoğlu’nun son anda ipten döndüğünü söyleyebilirsiniz. Bunda elbette dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın rolünü atlayamayız. Ancak Külliye’nin hareket noktası ve hazırlanan yeni kanun metninin ana çerçevesi halen Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve mahkeme üyesi Nuri Necipoğlu’nun karşı oy yazısı…TBMM’de yeni bir kanun düzenlemesi gelirse Zühtü Arslan’ın başkanlığındaki Anayasa Mahkemesi’nin iptal yoluna başvurmayacağı görüşü hakim.
Seçilmiş Krallar Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve mahkeme üyesi Nuri Necipoğlu’nun kaleminden manifesto şu şekilde: “Meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarında üst üste iki dönem yöneticilik yapanların belli bir süre geçmeden aynı göreve yeniden seçilemeyeceklerine dair kuralların, fırsat eşitliğinin sağlanması, uzun süre görevde kalmanın sonucu ortaya çıkabilecek güç zehirlenmesinin ve idari yozlaşmanın önlenmesi ve nesillere bağlı zihniyet değişiminin yönetime yansıması gibi amaçları olduğu açıktır. Bu tür mülahazalarla, hukuk düzenimizde seçimle gelinen bazı görevlerde benzer süre sınırlamaları bulunmaktadır. Yakın zamana kadar Cumhurbaşkanlığına yedi yıllığına ve bir kez, 2007 yılında yapılan değişiklikle de beş yıllığına ve en fazla iki dönem seçilinebilmesi bunun tipik örneğidir. Demokratik ülkelerin tamamına yakınında benzer süre sınırlamaları bulunmaktadır. Bu sınırlamaların temel amacı, devlet başkanlığı görevine gelen kişilerin bulundukları görevde çok uzun süre kalmaları sonucu, iktidarın sağladığı imkanlardan yararlanmak suretiyle konumlarını pekiştirmelerini ve muhtemel yozlaşmaları önlemektir. Başka bir ifadeyle, bu tür sınırlamalar demokratik rejimlerde “seçilmiş krallar”ın ortaya çıkmasını engellemeye dönük tedbirlerdir. …/…Demokratik ilkeler çerçevesinde seçimlerde uyulacak kuralların belirlenmesi kanun koyucunun takdir yetkisi içindedir. Üst üste iki dönem başkanlık yapanların iki dönem yönetim kurulu üyesi seçilmesinin yasaklanmasında Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.” Bu görüşün somut dava bakımından da geçerli olduğunu, değiştirilmesini gerektiren kabul edilebilir bir gerekçenin bulunmadığını düşünüyoruz.
Kararı; TBMM Verir Mahkememiz çoğunluğu, iptal sonucu bazı organlarda kısıtlama olmaksızın seçimler yapılabilecekken, aynı Kanun'un itiraz konusu yapılmayan kurallarında yer alan organların seçiminde kısıtlamanın devam edeceği, böyle bir durumun da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı gerekçesiyle bu sonuca ulaşmıştır. Ancak, uygulama kabiliyeti bulunan hükümlerin iptal edilmediğinde aynı durumda bulunan kişiler arasında farklı uygulamalara ve haksızlıklara yol açacağı düşüncesi de 43. maddenin bu kadar geniş yorumlanmasını haklı kılmaya yetmez. Şayet, iptal kararı sonucunda bir haksızlık söz konusu olacaksa, bu durum dava konusu yapılmayan kanunlarda bulunan hükümler gereğince aynı durumdaki meslek kuruluşlarının yöneticileri için de geçerlidir. 6216 sayılı Kanun'un 43. maddesinin dördüncü fıkrası, iptal sonucu uygulandığında hukuk devleti ilkesiyle çelişecek kuralların hukuk düzeninden tasfiyesini amaçlayan bir düzenleme değildir. Bu kural iptal sonucu tek başına anlam ifade etmeyen ve uygulama kabiliyeti kalmayan kuralların hukuk düzeninden ayıklanması amacına matuftur. Bu nedenle, iptal kararı sonucunda ortaya çıkabilecek muhtemel haksızlıkları giderme görevi, 43. maddeyi maksadını aşacak şekilde yorumlayarak uygulama kabiliyeti bulunan kuralları da iptal eden Anayasa Mahkemesine değil, yasama organına aittir.”