İktidarın meşruiyet kaynağı esnaf ve o düğünün hikayesi

Osmanlı'da da esnafın iktidarın meşruiyet kaynakları arasında önemli yer tutuyordu. Esnafın boy gösterdiği saray şenlikleri de adeta merkezi otoriteye bağlılığın geçit töreni olarak görülüyordu. 1582'de III. Murat'ın oğlu Mehmet (III) için yapılan gösterişli sünnet düğününü bu konudaki en çarpıcı örnek.

Araştırmalar, hemen her dönem olduğu gibi Osmanlı’da da esnafın iktidarın meşruiyet kaynakları arasında önemli yer tuttuğunu ortaya koyuyor. Esnafın boy gösterdiği Osmanlı saray şenlikleri de adeta merkezi otoriteye bağlılığın geçit töreni olarak görülüyor. 1582’de III. Murat’ın oğlu Mehmet (III) için yapılan gösterişli sünnet düğününü bu konudaki en çarpıcı örneklerden biri.

Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Fatma Ünyay Açıkgöz, Tarih ve Gelecek Dergisi’nde yayımlanan “Osmanlı’da İktidarın Meşruiyeti Bağlamında 1582 Şenliğinde Esnaf Geçitleri” adlı araştırma makalesinde esnaf-iktidar ilişkilerine ışık tuttu.

Evlilik ve sünnet düğünü gibi Osmanlı saray şenliklerinde esnafların ayrı bir yeri olduğunu vurgulayan Açıkgöz; Gelibolulu Mustafa Âli’nin 1582’de III. Murat’ın oğlu Mehmet (III) için yapılan gösterişli sünnet düğününü konu edinen Surnamesinde Edirne, İstanbul, Bursa gibi yerlerden çukacılar, kürkçüler, hallaçlar, kazzazlar, sarıkçılar, semerciler, kalaycılar, kahveciler, debbağlar, şişeciler, gözlükçüler gibi çeşitli esnaf gruplarının gösterileri, geçitleri ve hediyeleri vb. anlatıldığını aktardı.

Açıkgöz’e makalesinde aktardıklarına göre, gösterilerle sunulan armağanlar adeta şenliklere damgasını vurmuştu. 1582 sünnet düğününde balıkçılar, büyük bir sandığın içinde yapay bir deniz oluşturmuşlardı. Alayla geçtikleri bu denizin içinde balıklar yüzüyor, üzerindeki sandalda ise kayıkçılar kürek çekiyor ve balıkçılar avlanıyordu. Hamamcılar da içinde kurnalar bulanan, sıcak sular akan ve üzerinden dumanlar çıkan yapay bir hamamla geçerek hediyelerini sunmuşlardı. Hamamın içinde bir tellak figürü ile elinde gümüş tasla yıkanan birinin de tasviri vardı. Başka bir düğünde çiftçiler, toprağı ekerek; berberler, birbirinin saçını ve sakalını tıraş ederek; çörekçiler ise bir araba üzerine yerleştirdikleri yanar fırında çörek pişirerek geçmiş ve altı büyük tabak içinde padişaha bu çöreklerden hediye etmişlerdi. Hediye listelerine dair kayıtlara Osmanlı arşiv belgelerinde de rastlanmaktadır

Açıkgöz’ün araştırma makalesinde; esnafların geçit, gösteri ve armağanlarıyla şenliklerin önemli bir unsuru olarak tebarüz etmelerinden bahisle Osmanlı sosyoekonomik tarihinde önemli bir yer tutan esnafların merasimlerde de iktidarın meşruiyeti bakımından önemli bir unsur olarak yer aldıklarına işaret ediliyor.

Osmanlı saray şenlikleri merkezi otoriteye bağlılığın geçit töreni

Makalenin sonuç bölümünde şunlar kaydediliyor:

“Osmanlı toplumunda esnaf loncalarının dayandığı prensiplerin temelini XIII. yüzyılda Anadolu’da kurulan ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda önemli rol oynayan esnaf ve zanaatkârların meydana geirdikleri dinî, sosyal ve iktisadî bir teşekkül olan Ahîlik oluşturmaktadır. Ahîlik geleneğinin bir devamı olarak Osmanlı toplumunda sosyal ve iktisadî hayatın önemli bir parçasını oluşturan esnaf teşekkülleri siyasî otoriteyle uyumlu hareket etmişler, devlete sadakat duyguları beslemişler ve özellikle siyasî iktidarın zayıfladığı durumlarda merkezî otoriteye olan bağlılıklarını çeşitli şekillerde göstermişlerdir. XVI. yüzyıldan itibaren düzenlenen Osmanlı saray şenlikleri bunun için iyi bir zemin hazırlamıştır. Devletin sosyal, ekonomik ve askerî dönüşüm yaşadığı bu dönemlerde iktidarın meşruiyetini sağlayan ve güçlendiren psikolojik işlevleriyle şenlikler toplumu birleştirici ve bütünleştirici bir rol oynamıştır. Esnaf teşekkülleri siyasî iktidara olan bağlılıklarını bu şenliklerde gerçekleştirdikleri hünerli gösterileri ve sunumlarıyla ortaya koymuşlardır. Diğer taraftan şenliklerdeki geçitler halkla bütünleşmeyi de sağlamış; en değerli armağanları sunarak da padişaha ve devlete olan bağlılıklarını göstermişlerdir. Mutlak egemenliğin hükümdar üzerinde toplandığı bir yönetim yapısına sahip olan Osmanlı Devleti’nde meşruiyet, hâkimiyetin tesisi bakımından önemli bir husustur. Bundan dolayı Osmanlılar zaman zaman kendi meşruiyetlerini sağlayan ve kuvvetlendiren çeşitli araçlara ihtiyaç duymuşlardır. Tarihsel süreçte cami inşa etmek, tarih yazmak, soyağacı düzenlemek ve şenlik tertip etmek gibi değişiklik gösteren bu araçları, hâkimiyetin zayıfladığı otorite boşluklarında daha fazla kullanmışlardır. 1582 şenliği de böyle bir ortamda meşruiyetin sağlanması bağlamında etkili bir organizasyon olarak dikkati çekmektedir. İç ve dış dünyaya kanıtlanmak istenen güç ve ihtişamın yanı sıra sosyal uyum; 1582 şenliğinde kullanılan eşyalar, icra edilen gösteriler, geçitler ve armağan sunumlarıyla somutlanmış ve çeşitli sembollerle izleyiciye yansıtılmıştır. Esnaf teşekkülleri bu şenlikte beraberlik duygularını canlandırarak siyasî iktidarın meşruiyetinin sağlanmasına katkıda bulunmuşlardır.”

1582 yılındaki sünnet düğüne katılan esnaflar ve armağanları

Osmanlı şenliklerinde ayrı bir yeri olan ve 1582’deki sünnet düğününde sayıları 200’e yaklaşan esnaf grupları ve bunların armağanlarından bazıları şöyle sıralanıyor:

Çadır Dikenler: Çadırcılar ortaya bir gölgelik kurmuş ve bunu sultana pîşkeş olarak sunmuşlardır.

İstanbul Şişecileri: Şişeciler bir arabanın üzerinde, cam üreten bir fırının etrafında sanatlarını icra ederek geçmişler camdan yapılmış armağanlarını sunarak in‘amlarını almışlardır.

Balıkçılar: Balıkçılar bir sandıkla deniz suyu getirmişlerdir. Yüz arşına yakın ipin ucuna boş bir sandığı bağlayarak denize atmışlar, sandığın içine su ile beraber balıklar girmiş olarak karaya çıkmışlardır. Padişah bunu izlerken bir dilsiz atına binmiş derya yalısını seyre inmiştir. Balıkçılar ağ atmışlar dilsizi atıyla beraber denize çekmişlerdir. At ağı yırtarak dışarı çıkmış dilsiz ise çırpınarak denize batmıştır. Diğer dilsizler bunu görüp hemen denize atlayarak dilsizi kurtarmışlardır.

İstanbul Kahvecileri: Kahvecilerden bir grup yasakçılar tarafından sık sık kahvehanelerin basıldığını, fincanların kırılarak kahvelerinin döküldüğünü, yakalananların elleri bağlanarak dövüldüğünü tasvir etmişlerdir. Devamında ise hâlbuki hiçbir zaman saygıda kusur etmedikleri halde niçin böyle bir muameleye uğradıklarını anlayamadıklarını arz etmişlerdir.

Hamamcılar: Hamamcılar temsilî bir hamamla geçmişlerdir. Üzerinde dumanı tüten hamam, külhanı, camekânı, sıcak-soğuk su akıtan kurnaları, tellağı, içinde yıkananı ile gerçek bir hamam görünümündeydi.

İstanbul Berberleri: Berberler ellerinde tıraş aletleriyle izleyenleri şaşkınlık içinde bırakarak mesleklerini icra eder bir halde geçmişlerdir.

İstanbul Takyecileri: Takkeciler, mükemmel giyinişli, başlarında sarıklarıyla genci ve yaşlısıyla sarayın önüne dizilerek, sanatlarının ürünü olan altın ve gümüş ipliklerle işlenmiş takyeler sunmuşlardır.

Bezzâstân (Bedesten) Halkı: Bedestan mensupları çok kıymetli mücevher ve kumaşlarla bezeli bir dükkân tertip ederek padişaha kulluklarını arz etmişlerdir. Bitpazarı halkı: Bitpazarı esnafı, değerli kumaş ve ipeklerle süslenmiş bir dükkân ile iki gül yüzlü köleyi padişaha sunmuş ve bol ihsan almışlardır.

Payitaht Sahafları: Sabah erkenden, ellerinde farklı renk ve tür yazılarla inşa edilmiş Mushaflarıyla gelerek armağanlarını sunmuşlardır.

Ciltçiler ve Ressamlar: Sanat incelikli, en güzel ciltleri ve rengârenk nadide resimleriyle gelerek padişaha armağanlarını ve bağlılıklarını sunmuşlardır.

Akdeniz ve Karadeniz Gemicileri (Mellâhân-ı Bahr-i Sefd ü Siyaâh): Mısır, Cezayir, Hind ve Sind’den alıp getirdikleri Anadolu’da bulunmayan kumaşları hediye ederek bağlılıklarını sunmuşlardır.

Kılıççıcılar, Bıçakçılar ve Makasçılar: Bu gruptaki esnafın her biri ayrı ayrı süslü aletleriyle kafileler halinde geçerek hediyelerini sunmuşlardır.

Gözlükçüler: Gözlükçüler, görülmemiş gözlüklerle geçerek hediyelerini sunmuşlardır.

Esanscılar (Attârân-ı Dârü’d-Devle): Attarlar Sancak ve tuğlarıyla gelerek en nadide esanslarını sunmuşlardır. (Çekdiler yükler ile ıtriyat, Kaldılar köhne baharı isbat, Sancak u tuğ ile gelmişler idi, Boybeyi gibi kılınmışlar idi).

Sabuncular (Zümre-i Sabun-füruşan): Sabuncular, farklı renk ve kokularda yaptıkları sabunlar getirerek sunan sabuncular, pek çok ihsan almışlardır.

Terziler (Gürûh-ı hayyâtîn): Terziler renk değiştiren bayrakları, ortada çeşitli kumaşlar dolu bir dükkân ve mahirane dikilmiş elbiseler ile gelerek dikişli bir elbiseyi hediye olarak sunmuşlardır.

İstanbul Esircileri: Esirciler iki güzel gulamı pîşkeş olarak sunmuşlar ve kese kese altın almışlardır.

İstanbul Hamalları: Hamallar Eşine az rastlanır donanmış iki at sunmuşlar ve bol ihsan almışlardır.

İpekçiler (Kazzâzlar): İpekçiler, bayrakları ile gelerek altın ipeklerle işlenmiş değerli ipek kumaşlar sunmuşlardır.

Hallaçlar (Pamukçular): Hallaçlar Pamuktan mamul elbiseleri, süslü Selimî ve Yusufî sarıkları, yanlarında aletleri ile koyun sürüsü görünümünde gelerek çeşitli hediyeler sunup padişaha kulluklarını arz etmişlerdir.

Halı-seccade Satıcılar: Halıcılar, yere yayılmış renkli ve nakışlı ipek halıları, başlarında ay yüzlü halı temizleyicileriyle geçen halıcılar, değerli halılardan hediyelerini sunarak büyük ihsanlar almışlardır.

Meyhaneciler ve bozacılar: Meyhaneciler ve bozacılar, altın işlemeli sürahi ve kadehler sunup sultanın keremini kazanmışlardır.

Bakmadan Geçme