Liselerde Ders Sayısı Azaltılıyor

İşte Bakan Selçuk’un sözlerinden satır başları: ''Acele etmiyoruz, acele edersek çözümlemelerimiz daha sonra problem olur. Sınıfta öğretmenleri güçlendirmeden bu tasarımın hayata geçmesi mümkün değil, bu konuyla ilgili çalışmalar var.Çocuklarımızı 2035'lere hazırlıyoruz, zamanın ruhuna uymak zorundayız. Sistemlerin birbiriyle irtibatı alınmadan değişiklik yapılmayacak kararına varmıştık. Bütün bunları milli birlik ve benlik ülküsü içinde ele almak zorundayız. Evrensel olduğu kadar yerel değerleri, bu toprakların, bu coğrafyanın değerlerini barındırmalı. Çocuklarımıza bir özgeçmişten söz etmiyor bir öz gelecek yazmaktan söz ediyoruz. 5 milyon öğrencimizin şu sorusunu duyduk: Siz bizi neye hazırlıyorsunuz? Biz de bu sorunun cevabını vermek istiyoruz. Biz bu sorunun cevabını vermezsek neyle karşılaşacağımız son derece kritik. Öğretmenler de öğrenciler de öğrendiklerini içselleştiremiyor diyor. Önümüzde bir çağ var çok fraklı bir çağ geliyor. Tekillik dediğimiz bir çağ geliyor. Biyolojik, dijital fiziksel çağ geliyor. Beynimize damarlarımızda robotların dolaştığı bir başka çağa doğru gidiyoruz. Neden başka ülkelerde 6-7 ders varken bide 16-17 ders vardı? Laboratuvarların artırılması, teorik matematik değil uygulamalarla karşılaşması son derece önemli. Bizim bütün derslerimiz belirli disiplinle yürüdüğü için. Bütün bunları parça parça ayrık bir vaziyette almak çocukların zihninde bütünlük oluşmuyor. Kavram üzerinden disiplinler üstü bir eğitime gitmemiz gerekiyor. DERS SAYILARI AZALIYOR Ders sayıları azalıyor. 9’uncu sınıflarda 15-16 dersten söz ederken, sekiz dersten söz ediyoruz. 10'uncu sınıflarda 10 ders olacak. Anne babalar da soruyor. Çocuklar sabahtan akşama kadar soru soruyor peki günlük yaşamda sorunlarla karşılacına neden şaşırıp kalıyorlar. Çocuklarımız belirli şablonlara uygun olarak ezbere dayalı olarak soruları çözebilir. Gençlerin bu soruları çözerken anlamının ne olduğunu, niçin o şekilde olduğunu anlamaları gerekiyor. Soru çözmek ile sorun çözmeyi ayırarak işe başlamalıyız. Peki bu çocuklar sosyal duygusal becerileri nasıl elde edecekler, bunun için ne planlanıyor? Çocukların hayal edebilmesi için hayatta toplumsal katkıya sağlamaları için (HEY) ile ulaşmak istediğimiz tasarım beceri atolyöleri daha ilkokuldan itibaren birçok atölyede yüzlerce binlerce denediği bazı süreçleri lisede devam ettirerek sürdürmesi istiyoruz. Sanatla sporla ilgilenmesi gerekiyor çocuklarımızın. Yıllarca odalara kapanarak soru soran çocuklar için farklı beklentiler var. çocuk topluma hizmet etmiyor, hayvanlara yardım etmiyorsa yoldan geçen birinin ayağına değecek taşı kaldırmıyorsa toplumla entegre olmuyor demektir. Çocukların tecrübe kazanarak bir yere ulaşmasını çok önemsiyoruz. Öğretmenler de çocukların lise sonlarına geldiği halde hangi mesleği seçeceğini bilmiyor diyor. Bunun için çocuğun kendisiyle buluşacağı bir sistem gerekiyor. Çocuklar, ilgisi ve yeteneğine uygun dersler alabilmeli. TASARIM BECERİ ATÖLYELERİYLE ÇOCUĞUN YETENEĞİ ÖLÇÜLECEK Çocuğun yeteneğini, kişiliğini ölçeceğiz. Kişisel kariyer rehberliği elbette mümkün olacak. Tasarı ve beceri atölyelerinde yeteneğinin ne yöne olduğunu görecek testlerle de bunlar tespit edilecek. Eğitimciler, "Sınav odaklı sistem nasıl değişecek?" diyor. Bu bir kağıt, kalem, bilgi yapmak gibi bir şey değil. Bizim bir 300 yıllık maarif davamız var. Neden eğitim sistemi değişmiyor ya da sık sık değişyor deniyor. Önemli olan ne yaptığını bilmek. Biz çok büyük bir gökdelen inşa ediyoruz. Onun elektrik sistemi şu, statiği bu, mimarisi şu diyoruz. Bunun için zamana ihtiyacımız var. Hemen yapamayız, Toplum istese de yapamayız. Öğretmene yatırım yapmadan, içeriğe yatırım yapmadan değişim yapamayız. Gömleğin ilk düğmesi diyeceğimiz eğitimde, sistem kavramı önemli. Çocuktan inekten söz ettiğimizde o da bir sistem diyebilmeliyiz. Çocuğun etrafında gördüğü her şeyin bir sistem olduğunu öğretmeliyiz. Yani bir sistemin bir parçası olduğunu öğretmeliyiz. Bilgi kuramı dünyada birçok ülkede var. Bizim bilgiye ilişkimizi yenilememiz lazım. "Ne?" sorusuyla çok ilgileniyoruz. Çocuk bunun cevaplarını öğrenince sınavda başarılı oluyor. Ama bu muavvakiyet değil. Öğrendiği şeyin ona yardımcı olması demek. Ne sorusunun yanı sıra ne ve nasıl öğrendin, ne biliyorsun. Nasıl bildiğini nasıl biliyorsun? sorularının da yanıtlarını bilmeli. Tasarım odaklı düşünme çocukların planlama, kurgu yapabilme, hayalini bir tasavvurla ilişkilendirmeye imkân sağlıyor. Bunun için temel metodolojinin gözden geçirilmesi gerekiyor. EĞİTİMİ BİRBİRİYLE İLİŞKİLENDİRECEĞİZ 1-8’i de planlıyoruz. Bütün eğitimi birbiriyle ilişkilendireceğiz. Yükseköğretim kurumlarından sorular geliyor. Her yıl yüz binlerce öğrenci kazandığı bölümden mutsuz olup yeniden sınava giriyor. Bu soru cevaplandırılabilir mi, elbette cevaplandırılabilir. Bunun için okulun profilinin belirlenmesi, kariyer planlaması, yönlendirme gerekiyor. Bütün bunları yapabilir miyiz, yapabiliriz. Kişisel e-Rehberlik, portfolyo hazırlanması... Bütün bunları hemen devreye sokabiliriz. Sadece ders çizelgesi değişikliği değil. Taksonomi ve uluslararası derecelendirmeyi program değiştirmeyi gerektiren bir değişim bu. Bu Türkiye'nin ekonomisinin gelecekte nasıl olması gerektiğiyle ilgili. İş insanları, üniversiteye giremeyen lise mezunlarla niye buluşamıyoruz. Yani lise mezunları ne yapar hayatta?. Meslek liseleriyle ilgili aylardır çalışmalarımız var. Bu işverenlerle sektörle çalışmalarımızın sonucu. Lisede sertifika programlarını öne çıkarmamızın anlamı var. Bir çocuğun ulusal ya da uluslararası seviyede sertifika sahibi olursa, akredite bir kurum sertifikalandırırsa bunları kullanarak kısmi zamanlı ya da farklı şekilde çalışabilmelerine imkân sağlamak istiyoruz. Pilot çalışmalarımız birkaç aydır sürüyor. Bu sertifika programları sadece okulun içinde mi alınmalı hayır, uzaktan eğitimle de bu sertifikalar alınabilir. Çocuğun biriktirdiği portfolyo da önemli. Çocuk ilkokuldan lise bitirene kadar birçok çalışma yapıyor ama bunları gösteren bir dosya yok. Hazırladık, yazılım altyapısı bitti. Pilot çalışmalar sürüyor. SINAV BASKISI AZALACAK Gençlerimiz de soruyor. Çok farklı alanlarda; fen liselerinde, imam hatiplerde, mesleki teknik okullarda okuyan gençlerin eleştirilerini aldık. Bize, "Tamam çok güzel ama üniversite sınavı böyleyken ne olacak?" dediler. Türkiye, okullar arasındaki imkân farklılıkları fazla ülke. Biz bu farkı azaltırsak sınavın baskısı azalacak. Özellikle mesleki teknik eğitime yatırımlarımızla, bu sistemin daha esnek olmasına katkı sağlıyoruz. Ne bekliyoruz sınavın baskısını azaltarak? Sınav amaç haline gelmeyecek araç olacak. Bunun için zamana ihtiyacımız var. Çünkü ciddi parasal yatırıma ihtiyacımız var. YENİ SİSTEM 2024'E DENK GELİYOR Bu ortaöğretim tasarımına uygun bir yükseköğretim sınavı nasıl yapılır, ortaöğretimde sınavlar nasıl olmalı. Bunun için çalışıyoruz. Yeni sistem 2024’e denk geliyor. O zamana gelmeden önce bunu netleştireceğiz. Kendimize sorduk. Bunun nasıl tek bir parça halinde bütünleştireceğiz. Asıl zaman alan bu. Biz akademik gelişimi çok önemsiyoruz. Disiplinler üstü çalışmaları çok önemsiyoruz. Örneğin doğa bilimleri, sosyal bilimler gibi bütünleşik mantıkla ders almasını çok istiyoruz. Aynı zamanda duygusal ve bilişsel gelişimi önemsiyoruz. Burada 10 ve 11'inci sınıf çok önemli. Bilgi kuramı burada devreye görüyor. 9, 10 ve 11'inci sınıflarda haziran aylarında çocukların yıl içinde öğrendiklerini projelendirmeleri, yani hasat haftası ayı gibi bir dönem istiyoruz. Bunu şu anda birçok okul yapıyor. Ama tüm okulları kapsayacak bir hasat dönemi istiyoruz.

Bakmadan Geçme