Türkiye'nin önde gelen işçi sendikalarından biri olan HAK- İŞ 14. Genel Kurulu'na giderken yaşadığı çalkantılar Ak Parti'nin de yakın takibine neden oldu. Daha önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da MHP tarafından sunulan 15 Temmuz hain darbe girişiminin birinci yılı dolmadan cezaevlerindeki terör suçlularının serbest bırakılmasına ilişkin bildirinin altına imza atan HAK- İŞ yönetimi şimdide Ekrem İmamoğlu'nu ilk ziyaret kuruluş olmasıyla tartışma konusu. HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan'ın ziyaretini değerlendiren AK Parti'nin bir Genel Başkan Yardımcısı " Aceleleri neydi? Cumhurbaşkanımız, Ak Parti seçimlerin hukuk çerçevesinde yenilenmesini istediği bir süreçte, yangından mal kaçırır gibi 23 Haziran'dan önce 18 gün mazbata taşıyan Belediye Başkanına ziyaret etmek ne anlama geliyor? 'Kaygılarımızı ilettik' diyorlar. Adamın bir faaliyeti, icraatı yok ki? Şimdi halk seçimini yapmış, milli irade oluşmuş, çikolatını al ziyaretini yap. Daha öncede Ak Parti'yi ve hükümeti zora sokacak bir bildirgeye imza atıp, 'kendi kuruluşları da baskıyı kabul etti' yorumlarına neden oldular. Merak ediyorum dertleri neydi? " diye sordu. Söz konusu ziyaret HAK- İŞ VE HİZMET -İŞ sendikalarının web sitelerinden yayınlandı. "İmamoğlu'nu ziyaret ettik,kaygılarımızı ilettik" başlığıyla verilen haberde " Genel Başkanımız Mahmut Arslan, 29 Nisan 2019 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti. Ziyarette Arslan’a, HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şahin, Hizmet-İş Sendikası Genel Başkanvekili Av. Hüseyin Öz, Öz Güven-Sen Genel Başkanı Ömer Yılmaz ve Oleyis Genel Başkanı Vedat Böke eşlik etti. Arslan, ziyarette belediyelerde sendikalara yönelik yaşanan baskıları dile getirerek, kaygılarını iletti" denildi.
" 3-5 Mayıs 2017 tarihleri arasında ITUC & ETUC Müşterek Heyetinin Türkiye’ye gerçekleştirdiği ikinci ziyaretin ardından benimsenmiştir
3-5 Mayıs 2017 tarihleri arasında müşterek bir genişletilmiş ITUC & ETUC heyeti Ankara’ya gelmiştir.
Heyetin hedefi, 2016’nın Ekim ortasındaki heyetin gelişinden bu yana Avrupa sendikal hareketi olarak, Türkiye’deki sendikal üyelerin durumundaki yeni gelişmeleri Türkiye’deki dört üye (Türk-İş, Hak-İş, Disk ve Kesk) ile değerlendirmek olmuştur.
Bu seferki heyette ITUC ve ETUC’a ek olarak, iki ulusal konfederasyondan – DGB (Almanya) ve TUC (Birleşik Krallık) – ve alınan tedbirlerden en fazla oranda etkilenen sektörlerin federasyonlarından (EPSU, kamu hizmetleri; ETUCE, öğretmenler; UNI Global, zanaat ve hizmetler; IndustriALL Global, madencilik, enerji ve üretim sektörleri) temsilciler de yer almıştır.
Heyet, terörist saldırıları ve gücü ele geçirme ve demokrasiyi devirmeye yönelik anayasa dışı girişimleri kınadığını bir kere daha teyit etmiştir.
Uluslararası temsilciler Türk Hükümetinin, çoğu zaman hukukun üstünlüğüne uymayan bir şekilde, kanıta ve karineye dayanmayan, çoğunluğu kamu görevlilerine ve aynı zamanda, başta kayyum atananlar olmak üzere, belediye işçilerine yönelik gerçekleştirilen, işçilerin kitlesel olarak işten çıkartılması dalgası konusunda endişe duyduğunu iletmiştir.
Her ne kadar farklı yaklaşımlara sahip olan sendikalardan oluşan bir heyet olsa da, bu müşterek heyet ortak bir analizi paylaşmış ve ortak talepleri formüle etmiştir.
Sendika heyeti başlıca siyasi partilerin, AB Delegasyonunun, ILO Ofisinin, STK’ların, insan hakları derneklerinin, Türkiye Barolar Birliğinin ve Çalışma Bakanlığının temsilcileri ile görüşmüştür.
Heyet kendi içindeki verimli bir toplantının ve daha sonra gerçekleştirdiği farklı toplantıların neticesinde şu sonuçlara varmıştır: Türkiye’nin çok sayıda tehlike ve tehditle yüz yüze olduğunu kabul etmiştir; ancak başarısız darbe girişiminin ardından olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnamelerin güvenliği sağlamanın ötesine geçtiğine ve orantısız olduğuna vurgu yapmıştır; öyle ki, ihraç ve açığa almalar on binlerce işçinin geçim kaynağını yıkmaktadır ve insani bir problem haline gelmektedir; alınan tedbirlerin iş dünyası, yatırım ve işler üzerinde önemli olumsuz etkisi bulunmaktadır; bu sırada işçiler ve sendikalar için elzem olan İş Sağlığı ve Güvenliği yatırımları, bazı taşeron ve istihdam büroları kanalıyla çalışmanın yaratmış olduğu güvencesizlik veya toplu iş sözleşmelerinin yenilenmesi gibi meseleler bir kenara atılmış bulunmaktadır; ve son olarak sürdürülebilir, kapsayıcı, demokratik, laik ve istikrarlı bir toplumun gelişiminin temeli olan sosyal barışın önemi vurgulanmıştır.
Heyet demokratik değerlere, ILO sözleşmelerinde, uluslararası şartlarda ve Avrupa Şartında ortaya koyulan sendikal özgürlüklere ve hukukun üstünlüğüne tam saygıya verdiği koşulsuz desteği tekrar etmiştir.
Örgütlenme özgürlüğü, grev hakkı ve toplu sözleşme hakkı dâhil olmak üzere, Türkiye’deki sendikal haklara, saygı duyulmasına ve güçlendirilmesine özel dikkat çekilmelidir.
Çalışma Bakanlığı ve yukarıda bahsi geçen aktörler ile yapılan toplantıların neticesinde, müşterek heyet, Türk yetkililerinden aşağıda belirtilen hususları talep etmiştir:
a) Olağanüstü Hal uygulamasının kaldırılması için gereken koşullar sağlanmalıdır.
b) Kanıta/hukukun üstünlüğüne dayanmaksızın yapılmakta olan toplu ihraçlar, açığa almalar, sindirme ve tutuklamalar durdurulmalıdır.
c) Net bir suçlama olmaksızın, dosyası mahkemede bekletilen tüm gözaltındaki işçiler, kamu görevlileri, gazeteciler, parlamenterler ve seçilmiş belediye başkanlarının serbest bırakılması çağrısı yapılmalı; gözaltındaki diğer kişilere erişim sağlanabilmelidir.
d) Suçu kanıtlanana kadar masumiyet ilkesini, cezai sorumluluğun ve cezalandırmanın bireyselliği ilkesini, bağımsız ve şeffaf biçimde adil olarak yargılanma ve temyiz prosedürlerini içeren normal mevzuata, hukukun üstünlüğüne saygıya, demokrasiye ve adalete geri dönülmelidir.
e) Olağan Üstü Hal Tedbirleri Soruşturma Komisyonu (23 Ocak tarihli karar) oluşturulmalı, bu komisyonun kararları yargıya tabi olmalı ve bağımsız, şeffaf, etkili temyiz ile son çare olarak Avrupa seviyesinde başvuru yolunun açık olması imkânı temin edilmelidir.
f) İşlerinden ihraç edilen ve açığa alınan kişilerin şikâyetleri ivedilikle giderilmeli ve söz konusu kişiler işlerine iade edilmelidir.
g) İfade, konuşma ve basın özgürlüğü sağlanmalı; demokratik ve bağımsız medya ve dernek yeniden açılmalıdır.
h) ILO’nun, özellikle de 87 ve 98 nolu sözleşmelerinde belirtilen temel çalışma standartlarının ihlal edilmesi durdurulmalı, bu standartlara saygı duyulmalı ve bunlar benimsenmelidir.
i) Problemlerin çözümü noktasında taraflar yapıcı bir diyalog oluşturmalıdır.
ITUC, ETUC ve üyeleri yukarıda bahsi geçen temel değerler için dayanışma içindedir ve söz konusu temel değerlerin savunulması ve geliştirilmesi için herkesle işbirliği içinde çalışacaktır. Bu konuda daha ileri işbirliğini teşvik edecek ve yapıcı diyaloglarını yoğunlaştıracaklardır.
Avrupa, Türkiye ve uluslararası toplum Türkiye’nin her yerine barış, demokrasi, ekonomik kalkınma, eşitlik ve adil işi yaymak için çabalarını artırmalıdır.
Son olarak heyet AB, ILO ve Avrupa Konseyinden, özellikle sosyal partnerlerin uygun ve etkin katılımı kanalıyla, bu taleplerin uygulanmasını takip etmesini ve gözlemlemesini talep eder."
Erdoğan Kabul Etmiyor
AK Parti nezninde HAK- İŞ'in kabarık dosyası yalnızca bu olayla sınırlı değil. En son 8 Mart nedeniyle HAK- İŞ'in etkinliğine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yıllardır HAK-İŞ yönetimini makamında kabul etmiyor. Faruk Çelik'in Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olduğu dönemde Başbakanlık makamında HAK- İŞ heyetini kabul eden Erdoğan, ziyarette Bakan Çelik'in kendisine ziyaret edilmesi üzerine kapılarını kapattı. Cumhurbaşkanlığı'nda da bu geleneğini sürdüren Erdoğan'ı Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'da takip etti.