Bağışıklık Sistemi İnsanın İkinci Beyni

Probiyotik Prebiyotik Derneği’nin geleneksel yıllık bilimsel etkinliği Ulusal Bağırsak Mikrobiyotası ve Probiyotik Kongresi, altıncı kez 28 – 31 Ekim 2019 tarihleri arasında Antalya’da düzenlendi. Kongrede fonksiyonel diyare, enfeksiyöz diyare, fonksiyonel kabızlık, hassas bağırsak sendromu, alerji, inflamatuvar bağırsak hastalıkları, helikobakter pilori gastriti, obezite, hepatosteatoz, çölyak gibi birçok hastalıkta probiyotiklerin faydalı etkileri ele alındı. Kongrede, bağırsak mikrobiyotasının; depresyon, panik atak, kaygı bozuklukları, otizm, parkinson hastalığı, alzheimer üzerine etkileri ve probiyotik kullanımının cilt sağlığı üzerine etkileri ve stres kaynaklı cilt lezyonlarını azaltması gibi konular yer aldı. TIPTA İKİNCİ BEYİN Bağırsak mikrobiyotasının beyin ve bağırsak arasında karşılıklı bir ilişki oluşturarak insan sağlığı üzerinde temel ve önemli bir rol oynadığına işaret eden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi ve Probiyotik Prebiyotik Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarkan Karakan, bağırsak mikrobiyotasının karındaki ikinci beyin olduğunu vurguladı. Bağırsak florası, yeni adıyla mikrobiyotasının tıpta ikinci bir beyin olarak tanımlanan bakteriler olduğunu belirten Prof. Dr. Karakan, “Bu bakteriler kilo alıp vermemizi sağladığı gibi; obezite, alerji, davranış bozuklukları, anksiyete, depresyon gibi çeşitli nörolojik ya da psikolojik sorunlara sebep olabilmektedir” dedi. BİRÇOK HASTALIKLA İLGİLİ DE İPUÇLARI BURADA Bağırsak mikrobiyotasının vücudumuzun iç ekosistemi olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarkan Karakan, vücutta deri, ağız, erojen bölge, bağırsaklar gibi farklı bölgelerde mikrobiyota bulunduğunu dile getirdi. Karakan, yapılan araştırmalara göre kardiyovasküler hastalıklar, astım, sık soğukalgınlığı, kanser, çölyak, diyabet, egzama, akne, ürtiker gibi deri rahatsızlıkları, hassas bağırsak sendromu, otizm, sinüzit, bronşit, sinir sistemiyle ilgili hastalıklar; alzheimer, otizm, multipl skleroz, parkinson, migren, depresyon, anksiyete ve otoimmün hastalıklarının da mikrobiyota ile ilgili sorunlarla ilişkili olmasına dair ipuçları verdiğini anlattı. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN TEMEL TAŞLARI MİKROBİYOTAYA BAĞLI Bağışıklık sistemimizin temel taşlarının bağırsak mikrobiyotasına bağlı olduğunu anlatan Prof. Dr. Karakan, “Mikrobiyom dengesi bozulduğunda bağışıklık sistemi tökezlemeye başlar. Bununla birlikte yukarıda saydığımız hastalıklar ve alerjiler bu dengenin bozulmasıyla ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Yenidoğan döneminden itibaren, bağırsaklarımız yararlı bakteriler ile kaplanıyor. Bunlar bebekleri değişik hastalıklardan koruyor. Ama çevresel faktörlere, genetik yapımıza kötü beslenme o bakterilerin yaşamasına izin vermeyebiliyor. O zaman hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Çağımızın hastalığı olan alerji ile bağırsağımızda yaşayan bakteriler arasında bağlantı var” dedi. METABOLİK HASTALAR NASIL BESLENMELİ? Metabolik hastalıkları olanların nasıl beslenmesi gerektiği konusunda bilgiler veren Prof. Dr. Karakan, öncelikle trans yağların vücuttan arındırılması gerektiğini söyledi. Araştırmaların sağlıksız yağların insülin direncini tetiklediğini gösterdiğini belirten Prof. Dr. Karakan, “Taze sebze ve meyvelerden bolca yemenin kanda flavonoid düzeyini artırarak inflamasyondan koruduğu, beslenmenin magnezyumdan yani kuruyemişler ve koyu yeşil yapraklı sebzelerden zengin olmasının, bu hastalık etmenini de kontrol altına alabileceği bir gerçektir” dedi.    

Bakmadan Geçme