''Baklavaya 1000 lira verir ama bizim 200 liralık bir ürünümüze değer vermez''
Selçuklu ve Osmanlı döneminden beri topraklarımızda süre gelen, 17. ve 18. yüzyıllarda altın çağını yaşayan sedefçiliğin günümüzdeki önemli ustalarından Muzaffer Demir, Esnaf Haber TV Youtube kanalındaki Ustalar Konuşuyor programına konuk oldu.
Sedefçiliğin baba mesleği olduğunu ve 51 yıldır bu mesleği yaptığını söyleyen Muzaffer Demir, ilk olarak tüfek tamiri ile başlayan sedefçilik serüvenlerinin zamanla sedef kakma takunya tamiriyle devam ettiğini söyledi. Sedefçilikte ilgi ve çeşit arttıkça tatlı su istiridyeleri, Kızıldeniz ve uzak doğudan gelen sedefleri de kesip kullanmaya başladıklarını belirtti.
Eskiden ihracatın daha ön planda olduğunu, şimdiyse yerli piyasaya yöneldiklerini belirten Demir: ‘’30 yıl önce bu iş çok daha iyiydi çünkü dış ülkelere ihracat yapıyorduk. Bir mağazada bitmiş ürünü dizme şansımız olmuyordu, hepsini sipariş olarak çalıştığımız için o zamanki devletimizin dış ilişkilerinden dolayı ihracat daha çoktu. Şimdi ihracat işi kalmayınca yerli piyasaya açılmaya başladık. Herkesin evinde kullanmış olduğu koltuklar, sehpalar ve kutular ile devam ediyoruz.’’ Dedi.
‘’Lahmacuna bir kebaba ya da bir çorbaya verilen değer sedefe verilmedi’’
Sedefçiliğe baba mesleği olduğu için girdiğini belirten Demir, Gaziantep yöresinde sedefçiliğin gerekli değeri görmediğini, lahmacuna, kebaba ve çorbaya verilen değerin sedefe verilmediğini ancak Osmanlı ve Selçuklulardan sanat olarak geliştirip Antep’e mal ettiklerini söyledi. Çabalarıyla birlikte Antep’te baklava yerine daha kalıcı bir hediye olarak sedef kültürünü resmi kurumlar, özel şirketler ve müzelere de yavaş yavaş aşıladıklarını belirten Demir, müzelerdeki çoğu ürünleri de kendilerinin yaptığını söyledi.
‘’Baklavaya 1000 lira verir ama bizim 200 liralık bir ürünümüze değer vermez’’
İl dışı Kültür Bakanlığı Devlet Sanatkârlığı kimliği almış ilk usta olan Muzaffer Demir: ‘’Antep'te bir kişi gider bir tepsi baklavaya 1000 lira verir ama bizim 200 liralık bir ürünümüze değer vermez. Biz onun için daha çok dışarıya açılıyoruz.’’ Antep’te yeterli değeri görmedikleri için başka şehirlere açıldıklarını, kaliteli ürün yaparak bu meslek sayesinde sadece maddi kazan değil manevi olarak insan da kazandıklarını belirtti.
Maddi sıkıntılar arttıkça atölyeler kapandı
Sedefçiliğin yeterli rağbeti görmediğini, eskiden atölyesi olan herkesin maddi sıkıntılardan satıcılığa başladığını bu sebeple sadece iki üç tane atölye kaldığını söyleyen Demir, artık çocuklarını bile bu meslekte zor çalıştırdıklarını, talep azaldıkça çalışan sayısının da azaldığını, asgari ücret arttıkça verdikleri paranın çalışanları tatmin etmediği için fabrikalarda çalışmaya başladığını vurguladı.
‘’Mesleği daha çok öldürmeye çalışıyorlar’’
Halk Eğitim merkezlerinde açılan kursların başına yer yer işi bilmeyen Suriyelilerin de konulduğunu söyleyen Demir: ‘’Halk eğitimlerde kurs açılıyor mesela bu işi yapan hakikaten bizim gibi kaliteli yapan ustalar da var onları tenzih ediyorum. Ama bu işi bilmeyen, çalışmayı sevmeyen kişiler usta öğretici olarak oraya gidiyor, orada mesela özellikle Suriyeliler geldikten sonra Suriyelilere istihdam yapılsın diye saatliğine 30 liradan 3 saatliğine 90 lira verip orada kişileri oraya topluyorlar. Yani bir şey öğretmeden ziyade bence mesleği daha çok öldürmeye çalışıyorlar, değerini düşürüyorlar, çünkü devletin burada parası da çarçur oluyor, bir kilo tel olmuş 300-450 lira oradaki kişiler bu işi sadece saati doldurmak için kullanıyor.’’ Halk Eğitimde usta olan bir öğrencisiyle de konuştuğunu belirten Demir, Halk Eğitimde günlük iki kilo telin heder olduğunu, kendilerinin yeri geldiğinde 3 nakkaş ile 15 gün idare ettiklerini belirtti. Halk Eğitimlere karşı olmadıklarını ancak bu kadar çok olmasından dolayı eğitimde sıkıntılar olduğunu ve gerçek ustalardan ziyade ticari amaçla işi öğrenen bazı Suriyelilerin eğitim verdiğini söyledi.
Sedefçiliğe gönül verilmezse yapılamayacağını da söyleyen Demir, zaman zaman Halk Eğitimlerdeki ustaları ziyarete gittiklerini ve oradaki bazı öğrencilerin çoğu ustadan güzel iş çıkarttıklarını, bazı kişilerin doğuştan kabiliyeti olduğunu ve kendini yetiştirirse bir yılda bile usta olabileceğini ancak sadece maddi amaçla yaklaşan kişilerin ne kadar çalışırsa çalışsın usta olamayacağını da ekledi.