Bilinmeyenleri Yine Esnafhabertv.com Yazıyor
Genel Yayın Yönetmenimiz Fehmi Çalmuk, yine siyasetin perde arkasında kalmış olayları, İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin Türkiye'nin 'Beka' sorunu haline gelmesinin şifrelerini "DEVLETE KUMPAS " yazısıyla analiz ediyor. Bahçeli Yalnız Bırakılan Erdoğan'ın Yanında Emperyalistlere, mandacılara, müstevilere karşı, her türlü işgal ve imha işlemine karşı tek vücut olan "Büyük Türk Milleti"’nin başlattığı Milli Mücadele’nin karargah oluşumu olan TBMM’nin kuruluşunun 99’uncu yılı kutlu olsun. Dün bu asil millet, dıştan ve içten gelen her türlü kumpası bertaraf edecek kudreti nasıl bulmuş ise bugün de bulacaktır. Tam da 19 Mayısın 100.yılına denk gelecek bir şekilde, 23 Nisan kutlamalarına ramak kala MHP Lideri Devlet Bahçeli yine yapacağını yaptı, söyleyeceğini söyledi. Paralel yapının ifşasından bu yana yalnız bırakılan Erdoğan’ın 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana yalnızlığını hissettirmeyen tek isim olan Devlet Bahçeli, 31 Mart seçimleri öncesi olduğu gibi sonrası da kadroları tarafından yalnız bırakılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında yer aldı. Bahçeli “ İstanbul’da seçim tekrarı beka meselesidir.” dedi. İstanbul Seçimleri Devlete Karşı Kumpas Olarak Görülüyor Kurmaylarının direnmesine rağmen Erdoğan’ın görüşü de buydu. Külliye’deki reel olarak İstanbul seçimlerine ilişkin görüşün özeti şöyle: -Devlete Kumpas! İstanbul seçimleri için bir araya gelen millet ittifakının paydaşları CHP ve İYİ Parti değil. HDP’nin desteği ile bölücü terör örgütü ve sol örgütlerin can siperane savunması, İmamoğlu’nun seçilmesi için adım adım strateji geliştirilmesi kumpasın genel çerçevesini oluşturuyor. Önce Ak Parti’nin daha sonra da MHP’nin Yüksek Seçim Kurulu’na yaptığı iptal başvurusu içindeki delillerin dayanağı olan eylemler, kumpasın nasıl ne şekilde gerçekleştiğini açıkça gösteriyor. Külliye gelişmelerin ışığında karargah gibi çalışıyor. Taarruz öncesi strateji üstüne strateji geliştiriliyor. Her şey masaya yatırılmış durumda. İmamoğlu'nun mazbata almasından önce de hakim görüş buydu. Erdoğan’ın ard arda itidal çağrısı yapması, kamuoyunu, siyasi tarafları sakinleştirmeye çalışması hatta hatta kızgın demirin soğutulması örneğini vermesi... Demirci ustası kızgın demiri, çelikleştirmek için soğuk suya sokar. Demirin mukavvemeti artar. Sudan çıkar tekrar ateşin koynuna girer. Demir dövülür şekil verilir. Tekrar tekrar kızgınlaştırılıp soğutulur. Erdoğan demiri soğuttu. Bahçeli ise “İstanbul’da seçim tekrarı beka meselesidir” diyerek demiri yeniden ocağa soktu. Ankara'yı İstanbul'u Almayı Beceremediniz Sayın Bahçeli’nin 2002’den bu yana duruşuna, kararına ve gösterdiği hedefe bir bakalım. Bahçeli ne diyorsa o olmadı mı ? Seçimse seçim, kanunsa kanun, kararsa karar…Cumhur İttifakı’nın yol arkadaşlığına bakalım. Ya Erdoğan ortaladı Bahçeli vurdu. Ya da asisti Bahçeli yaptı Erdoğan golü attı. “Devlete kumpas” diyerek özetlenen bu durumda demem o ki İstanbul seçimleri iptal edilecek. Sandık yeniden milletin önüne gelecek. Ak Parti kadrolarına, bakanların, genel başkan yardımcılarının direnmesine “İmamoğlu yeniden büyük farkla kazanır, seçimler iptal edilmesin” sözlerine karşı Bahçeli Erdoğan’ın yanında yer aldı. -Devlete karşı kumpas varsa İstanbul seçimi iptal edilecek. Bahçeli en az Erdoğan kadar Ak Parti kadrolarına kızgındı. -Ankara'yı ve İstanbul’u almayı bir beceremediniz ! Bahçeli’nin sitemi Ak Parti yönetiminde fırtınaya dönmüştü. Ak Parti’nin seçimden sonra ilk Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantısında hiyerarşik yapıda önde gelen genel başkan yardımcısı tam 31 Mart seçimleri üzerine konuşacaktı ki, sözü daha tamamlanamadan Erdoğan tarafından sert bir ifade ile kesildi.
Yanlış Yapan Hesabını Öder! Öğrenebildiğim kadarıyla Erdoğan “yanlış yapanın hesap vereceğini” belirterek üslubunu giderek sertleştirdi. Kimsenin ağzını bıçak açmadı değil, kimse konuşamadı. Konuşamayanlar, mevcut adayları değiştirip ‘bu adaylarla seçimi kazanabiliriz’ diyen genel başkan yardımcılarıydı. Örneğin Mehmet Özhaseki…Tweetlerine baktığınızda ne görüyorsunuz? Kapalı salon toplantıları, yemekli toplantılar, salon siyaseti… Hatta ATO’da yapılan toplantıya katılım öncesi abartılan sıkı güvenlik önlemlerinin ardından bir de köpekler ile bomba araması yapılması iş adamlarını hayatlarından bezdirmişti. Erdoğan’ın aday belirleme sürecinde Haseki ile sıkıntı yaşayan Numan Kurtulmuş’a söylediği söz açıktı: -Yanlış yaparsa, kaybederse bedelini öder. İşin bir de YSK boyutu var ki o konuya derinlemesine girmekten, Allah var korkuyorum. Seçimden hemen sonra emekli olmak, istifa etmek için fırsat kollayan, ‘şerh yazar’ diye iptal isteyenlere aba altından sopa gösteren isimleri duyuyorum da “Rabbim Türkiye’yi korusun” diyorum. Yıllardır FETÖ operasyonu yapılmayan iki yer kaldığını söyleyerek siyaseten YSK’nın krize neden olacağını belirtiyordum. Olaylar öyle boyuta gelmiş ki sanki 31 Mart’ın sonucu önceden biliniyor gibi bazı olayların ve delillerin bile bile lades olduğu görünüyor.Üstelik bu kadar istihbarat bilgisi, belgesi, örgütsel taktikler, hücresel çözümlemeler varken.
İmamoğlu Mağdur Olur, Adalet Yürüyüşüne Başlar Seçimin iptali Ak Parti’ye yarayacağı gibi Ekrem İmamoğlu'na da yarayacaktır. Mağdur, elinden mazbatası alınmış, soldan merkeze kaymış, toplumsal mutabakatı sağlama yolunda önemli mesafe kat etmiş bir siyasetçi olarak “adalet yürüyüşüne” başlayacak. İlk durağı aralarında ciddi bir kopukluk görülen Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı genel başkan adaylığı…Zaten Külliye’nin siyaset stratejinin ana ekseni CHP’nin bölünmesine yönelik. Böylelikle CHP içinden yeni bir parti doğacak. Ya Kemal, ya Ekrem ? Menfur saldırı sonrası HDP ile ittifak yapmakla suçlanan Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinlemediniz mi? “-Şehitler ölmez, vatan bölünmez bu bizim şiarımızdır. -Benim için darağacını kurdular. Size ve 82 milyon vatandaşımıza söz veriyorum. Bir canım var. Bu ülkenin bekası, huzuru, kalkınması, bütün çocukların mutlu olması için bir can gerekiyorsa o canı vermeye hazırım. -Saldıranlara söylemek isterim, ben bir Mehmetçik babasıyım aynı zamanda. Onlar gibi değilim." Kılıçdaroğlu hangi çizgide idi, hangi çizgiye geldi. CHP’de makas açılacaktır. Binali Yıldırım Kime "Haddini Bil" dedi? Binali Yıldırım cephesi ise daha karışık. İstanbul il teşkilatının, belediye meclis üye adaylarının belirlenmesi, seçim koordinasyon merkezinin faaliyetlerine kadar bir çok konuda kendisine karşı cephe oluştuğu görüşünde. Siyaseten kendisinin “torpillendiğini” düşünüyor. Seçimden önce teşkilat toplantısında kendisine yönelik sesini yükselten, fırça atan bir üslupla konuşan bakana şu ifadeleri kullanıyor: -Haddini bil…Benim senin yaşın kadar çocuğum var. “Haddini bildirmek görevini” Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimden sonra gerçekleştirdi. İstanbul merkezli toplantıya o bakanı çağırmadı. Devlet kendisine karşı yapılan kumpası 7 Haziran seçimlerinde affetmedi. HDP’nin barajı geçip koalisyon ortağı olabilme fikri Dolmabahçe masasının devrilmesine, Cumhur İttifakı’nın doğmasına, Davutoğlu’nun tasfiyesine,15 Temmuz’un işgal girişimine evrilmesine neden oldu. Devlet kendisine karşı kumpası affetmiyor.