• Haberler
  • Encümeni Daniş'in Tarihi Belgeleri. Ankara'da İşler Karışık mı, Karışık...

Encümeni Daniş'in Tarihi Belgeleri. Ankara'da İşler Karışık mı, Karışık...

Var mı bir gariplik? Siz söyleyin… Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli olduğuna ilişkin rütbesini milletin gözüne batırırcasına televizyon ekranlarında ahkâm kesen birinin son olarak bir programda İmam Hatip Lisesi mezunlarına karşı kullandığı sözler halen kulaklarımızda çınlıyor. Bu sözler karşısında İmam hatiplerin oluşturduğu STK’lar, şahsen yapılan açıklamalar ve suç duyuruları ardından yer gök de inlemedi. Siyaset konunun üzerine yattı. Kamuoyu da konuyu unutulup gidecek. Vel hasılı FETÖrol görevini yaptı. Hafta sonu Önder’in 17.İmam Hatipler Kurultayı da yapıldı. Açılış konuşmasını eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in yapması da oldukça ilginçti. Bunun nedeni ise Görmez hocanın bir süredir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olup biteni, yaşananları, krize dönmüş, çıkmaz sokağa girmiş bir çok olayı birinci elden STK’ların anlatması ve devreye girmeleri için görüşmeler yapmasıydı. “Böyle gitmez Reis” diyecekler ve Reis’in “haydi bakalım” dediğinde inisiyatif de görev de alacaklardı. Süreç devam ediyor. Gelecek dönem (süreci şimdilik 2023 olarak belirtelim) din üzerine ve din adamları üzerine şekillenecek. Bakarsanız dini merkeze alan örgütlenmelerin devletin başına ve geleceğine yönelik çorap örmesi işlemi de devam edecek. 15 Temmuz ile FETÖ bitmiş midir? Şekil değiştirip yanı başımızda, etrafımızda algı yönetimine devam etmektedir. Öncesiyle, sonuçlarıyla 28 Şubat’ı, 15 Temmuz’u görmüş biri olarak süreci endişe ile izliyor ve dikkatlice takip ediyorum. Hava sisli. Çakalı, sırtlanı kol geziyor. Her ne kadar 15 Temmuz Gladyo’nun tetikçisi FETÖ’nün başlangıcı olmadığı gibi 28 Şubat da sonuç ve başlangıç değildir. Yani 28 Şubat 1997 başlangıç değil sonucun yeni başlangıcıdır. İrtica ile mücadele bin yıl sürecekse miladı, işaret fişeği daha önce atılmıştır. 1997 yılından bu yana arşivimde arayıp da bulamadığım bir belgeyi geçen gün bulunca sevincime diyecek yoktu. Merhum Demirel döneminde Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından rahmetli Türker Sanal ağabeyime bin bir rica ile faks makinesinden çektiğim kopyayı yıllarca saklamış, 28 Şubat’ın yıldönümlerinde yazmaya niyetlensem de bulup yayımlayamamıştım. Buldum nihayet… Boğaz’da Türkiye’nin Siyasi Modasına Yön Vermek Cerrahpaşa Tıp Fakültesi KBB Ana Bilim Dalı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Hikmet Altuğ, .  "Encümeni Daniş"  örgütlenmesinin iki yıl başkanlığını yapmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Nurettin Sözen’in de hocasıydı. Altuğ, 12 Eylül Darbesinden sonra Danışma Kurulu üyeliği de yaptı. "Encümeni Daniş"  toplantılarını 1935 yılından bu yana Moda Deniz Kulübünde yapıyor.  Atatürk'ün, "Denize inmek, medeniyetin şiarıdır" sözünden alınan ilhamla,   Celal Bayar (İzmir milletvekili), Fazıl Öziş (Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı), Muvaffak İşmen (Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı), Arnold Hendl (Deutsche Orient Bank İstanbul Şubesi Müdürü), Zeki Rıza Sporel (Yüniş Fabrikaları İstanbul Mümessili, Fenerbahçeli eski milli futbolcu), Arthun Whittal (İngiltere Sefareti Pasaport Dairesi Şefi), Reginald Whittal (Tüccar) tarafından kuruldu. "Moda Deniz Kulübü"  Moda iskelesi yanında bulunan İngilizlere ait eski bir denizcilik kulübü ile birleştirilmiş olan  bir spor kulübü olduğunu da belirteyim. Kim bu Encümeni Daniş ? “Atatürk döneminden beri devam eden gün görmüş, eyyam görmüş, devlet ve millet hizmetinde görevlerinin en yüce mertebelerinden izzeti ikbal ile ayrılıp köşelerine çekilen eski "rical"in bir araya geldiği yerdi. Kulüp değildi, dernek değildi, vakıf değildi, resmi ve hukuki bir kişiliği, tüzüğü, talimatı yoktu. İngiltere'nin yazılı olmayan Magna Charta'sı gibi tekrarlana tekrarlana âdet, gelenek haline gelmiş bir usul ve adabı vardı. Belirli günlerde belirli mekanlarda toplanır, aralarından bir dönem başkanı seçilir, konuşma sıralarını kaydeder, söz verir, toplantı sonunda konuların, konuşulanların bir sentezini yapar, gerektiği zamanlar ise ilgili ve sorumlu makamları bilgilendirirdi. Her toplantıda sıra ile bir üye ev sahibi olarak o günkü klasik ikramı yüklenirdi. Vefat eden üyelerin isimleri bir "şeref listesine" kaydedilir, isimleri her dönem başlangıcındaki oturumda saygı ve rahmetle anılırdı.”   (https://www.turkiyegazetesi.com.tr/Genel/a154386.aspx) Gâyesi eğitim ve kültür alanında gerekli çalışmaları yapmak, batıdaki ilmî çalışmaları ve yenilikleri tâkib etmek, Türk dilinde ilim ve fenlere dâir lüzümlu kitapları hazırlamak veya tercüme etmek, ilmin memlekete yayılması, vatandaşların bundan istifâdesiyle umûmî seviyeyi yükseltmek amacıyla 21 Temmuz 1846’da toplanan Meclis-i Maârifi Umûmiyede ilmî müesseseler arasında bir de Encümen-i Dâniş’in kurulmasına karar verilmişti. Ahmed Cevdet Paşa’nın yazdığı mazbataya Abdülmecîd Han izin verdi. "Encümeni Daniş" 1 Haziran 1851 târihli Takvîm-i Vekâyî’de (Resmî Gazete’de) yayınlayarak ilan etti. Ergenekon davası tartışmalarında gözaltına alınan MGK eski genel sekreteri Orgeneral Tuncer Kılıç ile birlikte gündeme gelen  "Encümeni Daniş" üst düzey komutanlardan, MİT Müsteşarlarından, emekli büyükelçilere kadar geniş bir kesime hizmet ediyor. Emekli Orgeneral Genel Kurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, "Encümen-i Daniş ne bir dernek, ne de bir vakıftır. Doğrudan doğruya bir düşünce kuruluşudur" yorumunu yapmıştı.   Encümen-i Daniş’in Başkanı eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman ise bir röportajında, "Derin devlet var ve hep var olacak" derken  Hüseyin Kıvrıkoğlu “Derin devlet diye bir şeyi kabul etmiyorum. Derin Devlet nedir o da belli değil. Herkes işine geldiği gibi derin devlete bir anlam veriyor. Bu da yanlış.” yorumunu yapmıştı. Encümen-i Daniş, 15 gün arayla 25 üyeyle toplanıyor. Encümeni Daniş ile en aktif çalışan dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer oldu.  Hukukçu Prof. Dr. Safa Reisoğlu gönderilen raporlarla ilgili “Bunları çok faydalı bulurdu. Yararlandığını söylerdi. Göndermemizi isterdi” yorumunu yaptı. Neyse biz konumuza dönelim. 28 Şubat 1997 MGK kararları  aslen 18 Nisan 1994’de Encümeni Daniş’in aldığı kararlardır. Merhum Demirel de Tansu Hanım’da bunu bilmekte cennetmekân Necmettin Erbakan ciheti askeriyeyi ikna edebilmek için kan ter içinde dil dökerken onlar üç yıl önce hazırlanmış kararları imzaya açıyorlardı. Cennetmekan Erbakan Hocam’a ANİMDER Başkanı olarak Encümeni Daniş’in İmam Hatipler’e yönelik taleplerini anlattığımda bu örgütlenmeyi “mafsal” olarak nitelendirmişti. Makine dehası Erbakan Hocam’a göre sistem içinde mafsallar bulunuyordu. Erbakan Hocam, yıllar önce Özal kardeşler için “mafsal” tabirini kullanmıştı. Unutmadan; Hareket eden iki parçanın hareket edebilme özelliklerini kaybetmeden birbirine bağlanmasını sağlayan mekanik sisteme “Mafsal ya da Eklem” deniyor.  Demirel’e Gönderilen Tarihi Muhtıra                                                                                                                                                                             İstanbul 18 04 1994 Sayın Cumhurbaşkanımız Ankara Mevcudiyet İçimizden mevcudiyetinden zatı alinizin de haberdar olduğunuz topluluğumuz, Ercümeni Danişimizin bugünkü toplantısında aşağıda isimleri yazılı mensuplarının görüşlerini yüksek bilgi ve takdirlerinize arz kararını saygılarla sunuyoruz Uzun zamandan beri çeşitli renk ve boyutlarda devam eden ve son zamanlarda açıkça ve pervasızca Anayasaya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata bağlı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan, eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir. Demokratik laik hukuksal düzenimizin çağdaş hoşgörülü ve özgürlükçü yapısından yararlanma yararlanarak Atatürk'ün bizlere emanet ettiği ülkeler ve gerçekleştirdiği devrimlerle, bilim ve akılcılığı reddederek Türkiye Cumhuriyeti'ni temelinden yıkmak ülkeyi ve ulusu bölmek hırs ve amacında bulunan sorumsuz kurum ve kişilere karşı aşağıda yasal, idari ve  yapıya yönelik ciddi ve acil tedbirlerin alınması öneririz: 1-Atatürk ilke ve devrimlerini Türk ulusunun uygar ve çağdaş geleceği, huzur ve güveni bakımından ciddiyetle korunması ve savunulması, 2- Anayasamızın devletin şekli cumhuriyetin nitelikleri ve diğer amir hükümleri ile demokratik ve laik yapısından her türlü siyasi çekişmeler ve çıkarlar dışında tutulması, 3- Siyasi partiler Kanunu'nun ciddiyette uygulanması 4-Anayasa ve yasaların öngördüğü dinin siyasete hiçbir şekilde alet edilmemesi ilkelerinin ödünsüz uygulanması, 5- Anayasanın 174 maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti'nin laik niteliğini korumak amacını güden kanunların yaşama geçirilmesi, 6- Eğitimle ilgili özelliklerimiz:

  • Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun ödünsüz uygulanması ve bu çerçevede eğitim, öğretim plan ve programları ile mevcut İmam Hatip liselerinin, din görevlisi ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve meslek okulları statüsüne dönüştürülmesi,
  • Kur'an kurslarının, çağdaş ve yeni sistemlere göre elden geçirilmesi ve gizli Kur'an kurslarının yakın takibe alınarak kapatılması
  • Çeşitli mezhep ve gizli tarikatlar tarafından açılan, yurt, kurs eğitim ve öğretim yapılan kursların faaliyetlerine son verilmesi
  • Laik devlet düzeninin temelini çağdaş Eğitim ve ulusal kültür oluşturur. Bu konuda Atatürk'ün vaaz ettiği tüm ilke ve düşüncelerin eğitim ve öğretimde temel kural olarak yeniden değerlendirilmesi,
Sonuç: Atatürk'ün yaptıklarının korunması, yapmak İstediklerinin Bilim Teknoloji ve aklın rehberliğinde gerçekleştirilmesi için çağdaş ve laik her türlü önlem alınmalıdır. Saygılarımızla.
  1. İsmail Hakkı Akgün, emekli Tuğgeneral
  2. Şener Akyol Prof.   emekli parlamenter
  3. Hikmet Altuğ, Prof. emekli parlamenter
  4. Ekrem Amaç emekli parlamenter
  5. Kemal Atalay emekli Orgeneral
  6. Muhsin Batur emekli Orgeneral, Hava Kuvvetleri Komutanı
  7. Hıfzı Oğuz Bekata eski İçişleri Bakanı
  8. Orhan Dikmen eski Tarım Bakanı
  9. Dr. Fikret Esen emekli Orgeneral
  10. Oğuz Gökmen emekli büyükelçi
  11. Faruk Ilgaz Y. Müh. eski İstanbul Belediye Başkanı
  12. Ecmel Kutay eski İstanbul Belediye Başkanı emekli Korgeneral
  13. Necdet Uruğ emekli orgeneral Genelkurmay Başkanı
  14. Nüfit Yetkin Avukat emekli bakan
  15. Semih Yürük emekli kurmay subay
  16. Sezai Orkunt emekli Tümgeneral
  17. Nahit Özgür emekli Hava Orgeneral
  18. Necdet Özmen emekli büyükelçi
  19. Mukadder Öztekin eski İçişleri Bakanı
  20. Necdet Öztorun emekli Orgenera,l Kara Kuvvetleri Komutanı
  21. Hasan Sağlam emekli Korgeneral eski Milli Eğitim Bakanı
  22. İlyas Seçkin eski İçişleri Bakanı
  23. Ahmet Serter emekli Tümgeneral
  24. Murat Sökmenoğlu Ekonomist, Hatay Milletvekili
  25. İbrahim Şenocak emekli Orgeneral
  26. Kemal Taran emekli Korgeneral
  27. Cemal Tarlan ekli Vali, Senatör
  28. Necmettin Karaduman TBMM eski başkanı
  29. İrfan Özaydınlı emekli Parlamenter, Bakan, orgeneral
  30. Asaf İlhan emekli Büyükelçi
      Daha Refahyol Ortada Yokken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 12 Eylül darbesinin 40’ıncı yılında yanına eski Başbakan Tansu Çiller’i alarak Yassıada’da kurulan Demokrasi  ve Özgürlükler  Adasını gezdi. Tansu Çiller bundan 25 yıl önce fundamentalist olarak nitelendirdiği Erbakan ve partisine karşı ABD ve Avrupa’ya rejim sigortası olduğunu belirtiyor, PKK ve RP’ye karşı olarak Ata’ya saygı mitingleri yaparak kendini “Cesur Yürek” ilan ediyordu. Peki, ortada fol, yumurta yokken Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kendisine gönderilen mektubu neden 7 ay sonra Çiller’e  yönlendirmişti? Beklenen ve gelecek 28 Şubat’a devletin fikri hazırlığı olduğu, hükümete uygulatmaya çalıştığı anlaşılıyor mu? Muhtıra; Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri Necdet Seçkinöz’ün 31 Ocak 1995 tarihinde 3.01.O.YKB.02/33-139-536 sayılı, “Türkiye’nin sorunları hakkında görüşler” konulu yazıyı Başbakanlığa göndermesiyle ortaya çıktı. İktidarda merhum Süleyman Demirel’in Çankaya’ya çıkararak Cumhurbaşkanı olmasından sonra DYP’nin genel Başkanlığına gelen Tansu Çiller SHP ile kurduğu 50’inci hükümet bulunuyordu. Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri  Necdet Seçkinöz makama 18.04.1994 tarihinde sunulan yazıyı 7 ay sonra gereği için Başbakanlığa gönderiyordu. Laik Başbakan’a gönderilen yazıda şunlar yazıyordu: “Prof. Dr. M. Hikmet Altuğ Encümen'i Daniş adı ile oluşturdukları grubun Atatürk'ün kurduğu demokratik ve laik devlet düzeninin korunmasına ilişkin görüşlerini bildirmektedir. Grubun görüşleri; 1-Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması 2-Anayasamızın devletin şekli cumhuriyetin nitelikleri ve diğer hükümleri ile demokratik ve laik yapısının her türlü siyasi çekişmeler ve çıkarlar dışında tutulması, dinin siyasete hiçbir şekilde alet edilmemesi 3- Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Ödünsüz uygulanması,  din eğitimi ve Kur'an kursları ve grupların özel amaçları için açtıkları yurt ve benzeri faaliyetlerin kontrolü konularını kapsamaktadır. Tensiplerine arz ederim. Necdet Seçkinöz Genel Sekreter Askerler, Çiller’e Çok Kızgın Tansu Çiller kendisine gönderilen mektuptan bir yıl sonra Refah Partisi ile istemeye istemeye de olsa hükümet kurdu. Orgeneral Çevik Bir hükümet kurulmadan RP’ye karşı olmadığını Erbakan’ın kendisine gönderdiği iki elçiye iletmişti. 28 Şubat süreci ve Mayıs 1997'de "laikliğe aykırı fillerin odağı olduğu" gerekçesiyle Refah Partisi hakkında kapatma davası açıldı. Erbakan, yaşanan gerginliğin yatıştırılması amacıyla başbakanlık görevini koalisyon ortağı Tansu Çiller'e devretmek üzere 18 Haziran 1997'de istifasını dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu. Kurmaylara teyit ettirdiğim bir diyaloğu da burada sizinle paylaşayım. Erbakan ve Demirel neredeyse 50 yıllık arkadaştılar. Süleyman Demirel samimi bir şekilde Erbakan’a şunu sormuştu: -Necmettin neden istifaya gerek duydun? -Ortağımıza söz verdim. Sözümü yerine getirmek için istifa ediyorum. Tansu Hanımın kuracağı hükümet ile ilgili güvenoyunu destekleyecek yeterli imzalar ekte sunulmuştu. Sayısal çoğunluğu vardır. -Necmettin bilmiyor musun; askerler senden daha fazla kadına (Tansu Çiller’e) kızıyorlar. Ona hiç ama hiç güvenmiyorlar. Demirel hükümeti kurma görevini Çiller yerine dönemin Anavatan Partisi (ANAP) lideri Mesut Yılmaz'a verdi. Encümeni Daniş gider, Hilfü’l-fudûl Gelir Medyaya yansıyan haliyle epeydir Encümeni Daniş’ten ses seda yok. Ama halen ayaktalar. Diriler. Ancak son günlerde Ak Parti iktidarının ciddiye alacağı, kulak vereceği bir heyete, danışma kurullarına erdemliler hareketine ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Bu yaşanan olaylara karşı Türkiye’de kriz korkusu oluşturmak, güvensizlik bunalımını had safhaya çıkartmak için böyle bir adım önem kazanıyor. Ne diyor Winston Churchill?  “iyi bir krizi aslen ziyan etmeyin” Krizin adı şudur: 2023 yılında Cumhurbaşkanı adayı kimdir? 2014 yılında kabul edilen anayasa değişikliği ile birinci kez, 2018 seçimlerinde iki kez seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2023 yılında tekrar aday olacak mı/olabilecek mi? Bu konuda belirsizlik sürüyor. Tam bu arada MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sürpriz bir çıkışı oldu: “2023 yılında adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.” Peki, nasıl olacak? Ankara’da işler karışık mı, karışık! Gerisi başka bir yazıya artık...
Yorumlar 1
Ahmet Duman 01 Kasım 2021 12:24

ŞERİAT'ı hep zorla dayatılan olarak yazıp söylemişler, kelaynaklar. Sanki halk isterse kabul edeceklermiş gibi. Samimi iseler halka sunulsun ve isteyen ile reddedenler tarafından anlatılsın, öyleyse.

Bakmadan Geçme