Fehmi Çalmuk'un kaleminden...Erbakan'dan Erdoğan'a Feyzioğlu Ailesi

Fehmi Çalmuk'un kaleminden Metin Feyzioğlu analizi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın yeni yol haritasını yazarken ilk  önce adalet öncelikli yola çıkacağını söylemiştik. Erdoğan baba ocağı Rize’de  halka şu şekilde seslendi: “Dönem fedakarlık dönemidir, uzlaşma dönemidir, basiret ve ferasetle davranma dönemidir. Dönem siyasi ayrılıkları bir tarafa bırakarak asgari müşterekler etrafında bir araya gelme dönemidir. Bizim nazarımızda vatanımızın bekasından, milletimizin birlik, beraberlik ve dirliğinden daha hayati bir kriter yoktur. Bunun için her fırsatta muhataplarımıza işbirliği çağrısı yapıyoruz. Bunun için hiçbir komplekse kapılmadan, bizi sevsin sevmesin, her kesime elimizi uzatıyoruz. Altını çizerek ifade etmek isterim ki ‘önce millet, önce memleket’ diyen herkesle çalışmaya hazırız. Mesele vatansa gerisi teferruattır. Bu şuurla hareket eden herkese kapımız açıktır.” Bu sözlerin muhatabı belki de çağrıya ses veren bir isim var.   Türkiye Barolar Birliği Başkanı  Prof. Dr. Metin Feyzioğlu… Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, “Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında” dizeleri gibi ne içinde Cumhur İttifakı’nın, ne  dışında Türkiye İttifakı’nın…“Milli birlik ve demokrasi ancak güvenilir bir yargı ile korunabilir.” diyerek Adalet reformuna destek veriyor. Bazı baroların karşı çıkmasına karşı adli yıl açılışında Külliye’ye giderek konuşma yapacağını belirtiyor. Bu gün üç kuşak Feyzioğlu ailesini yazalım istedim. Peki  dededen toruna Feyzioğlu ailesi kim? Başlayalım isterseniz:

ERBAKAN’IN BABASI FEYZİOĞLU’NUN DEDESİNİ SEVMEZDİ Mehmet Sabri Erbakan, Kayseri’de hakimlik yaptığında CHP hükümetinin genelgesiyle sakalını kesmek zorunda kalmış, bu nedenle günlerce odasından çıkmayarak üzüntüsünü göstermişti.

O günlerde O’nu sakalını kesmesi kadar üzen başka bir konu daha vardı: Kör Said… Sarışın olmasıyla birlikte gözlerini kısarak baktığı için adı Kayseri’de “Kör” lakabıyla anılan Sait Efendi bugünlere uzanan bir hikayesi var. Peki Kimdir Kör Sait? “Mehmet Sabri Erbakan ise ceza reisliği yaptığı adliyede, hukuk fakültesini bitirmemesine rağmen dava vekili sıfatıyla duruşmalara katılan ya da katiplik yaparak yargılamalara giren ve her girdiği duruşmada da hâkimlere ecel terleri döktüren Kör Sait isimli bir kişiden şikâyet ederdi. Ailenin Kör Sait’in ismiyle ilk tanışması ise adliye kapılarına düşen vatandaşların Kör Sait’i şikayet etmek için evin kapısına kadar gelmesi ile olmuştur. Mehmet Sabri Bey’e göre “Kör Sait’in girdiği davalarda oyun vardı.” Kör Sait’in bu maceraları yıllar sonra CHP’den ayrılarak Güven Partisi’ni kuran Turan Feyzioğlu’nun başına da bela olacaktır. Piyasaya çıkan “Kör Sait’in Oğlu” kitabı Feyzioğlu’nun başbakanlığını engelleyecektir.” (Das İst Erbakan-1, Reis Bey’in Oğlu, Hoton Yayınları, 2.Baskı shf: 78) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıkan, ismi CHP genel başkan adayları arasında sayılmasına rağmen ulusal olduğu kadar  laikçi ve Kemalist  tabanın yaylım ateşine tutulan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu’nun dedesinin babasıydı.

 “MİLLÎ RUH VE ŞUUR, MİLLÎ MENFAAT”…KARŞINIZDA TURHAN FEYZİOĞLU Said Efendi’nin kendisi hukuk fakültesi okuyamadı ancak oğlunun okutmak için her şeyi yaptı. Oğlu Turhan,  Galatasaray Lisesine girdi. Sonraki durağı ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi oldu. Sonra İngiltere’de Anayasa Hukuku doktorasını tamamladı. Yurda döndüğünde Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığına getirilmişti. Sıkı bir Demokrat Parti muhalifi idi ve Forum dergisinde yazdığı yazılarından dolayı görevinden istifa etti. 1957'de Cumhuriyet Halk Partisi  Sivas Milletvekili seçildi. 1960 İhtilali sonrasında yeni Anayasa yazımında görev aldı. ODTÜ rektörlüğüne atandı kısa sürelerde ilk bakanlık deneyimlerini yaşadı. Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevinde de bulundu. İsmi CHP Genel başkanlığına geçse de İnönü’nün “Ya Ben  ya Bülent” restiyle gittiği kongrede yarışamadan genel başkanlığı Bülent Ecevit’e kaptırdı. CHP’nin 1967 yılında ortaya attığı “Ortanın solu” kavramına tepki göstererek neşet bulan   Güven Partisi’ni 47 arkadaşıyla birlikte kurarak “Büyük Türk Milleti’nin emrinde ve Atatürk ilkelerinin yolunda, solculuk heveslerine kapılmadan mücadeleye başladı. 12 Mart darbesi sonrası  Başbakan Nihat Erim Güven Partisinden idi. Feyzioğlu tarafından önerilmişti.  Böylelikle Feyzioğlu darbenin içinde sayılan bir siyasi geleneği oluştururken   milliyetçiliği Atatürkçülüğün temeli sayıyor “millî ruh ve şuur, millî menfaat” şeklindeki üçlemeyi Türk siyasetine sokuyordu. Bunun için kritik zamanlarda hep “devlet için verilen görevlerden kaçmadı. 1972 yılında Ecevit’in genel başkanlığına tepki gösteren 58 milletvekilinin kurduğu Cumhuriyetçi Parti ile  Güven Partisi’ni birleştirdi. Cumhuriyetçi Güven Partisi,  Eylül Darbesi'ne kadar faaliyetini sürdürmüş siyasi parti oldu. Feyzioğlu’na yine bir darbe gecesi devlet görevi gelecektir. Askeri müdahale sonrasında bütün siyasi partilerin kapatılmasına rağmen Cumhuriyet Güven Partisi Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu başbakan olarak atanacak ancak gece yarısı yapılan atama aradan beş saat geçmeden geri alınacaktı. Asker  şaşkındı. Olayın nedeni bütün siyasi partilere mesafeli durmak gibi ilkesel bir  duruş değil, bir kitaptı. O kitap, Turhan Feyzioğlu’nu Başbakanlık’tan etmişti. Türk medyasının ender fikri takip iradesine sahip münevver kalemlerinden Tamer Korkmaz , kitap  ve Turhan Feyzioğlu’na ilişkin şunları yazar: “ Ambleminden dolayı CGP''ye... -Koyun Partisi, denilirdi! 1980 öncesinde evvela Demirel'in, sonra da Ecevit'in kurduğu hükümetlerde ''Başbakan Yardımcılığı'' yapan Feyzioğlu 12 Eylül''ün generallerince el üstünde tutulan bir isimdi: 12 Eylül darbesinin ardından, Beşibiryerde (Evren ve Saz Arkadaşları) tarafından Başbakan olarak atanmasına ramak kalmıştı! Bazı generallerin ''Eski liderler gözaltında, küçük bir partinin genel başkanını Başbakan yaparsak bunu izah etmemiz zor olur'' diye fikir beyan etmesi üzerine... -Kenan Evren''in, Feyzioğlu formülünden vazgeçtiği söylenir! Buradan hareketle de ''Feyzioğlu''nun açıklanmayan başbakanlığı sadece beş saat sürdü'' diye anlatılır! Tam olarak böyle midir? Bu siyasi hesapların dışında bambaşka bir faktör, Turhan Feyzioğlu''nun ''son anda elenmesinde'' rol oynamış mıdır, acaba? Mesela, gazeteci Necmi Onur''un ''Kör Sait''in Oğlu'' adlı kitabında (1981, Belgesel Roman) Burhan Seyfioğlu karakteri üzerinden Turhan Feyzioğlu''nun hayatına dair bazı ''sarsıcı hadiseler'' dile getirilmiştir. O kitapta deşifre edilmiş olan geçmişine dair sırlar, Turhan Feyzioğlu''nun başbakanlığına engel teşkil etmiş olabilir mi? Evvela şunu söylemeliyim: Beşibiryerde''nin adı geçen kitapta anlatılanlardan yola çıkarak böyle bir karar alma ihtimali yoktu. 12 Eylülcüler, Turhan Feyzioğlu''nu Başbakan olarak atasalardı, 20 veya 21 Eylül 1980 tarihinde görevine başlamış olacaktı: Yani ''Kör Sait''in Oğlu'' adlı kitabın yayınından önceki bir tarihten bahsediyoruz. -Şayet, o sırlar Feyzioğlu için gerekçe oluşturmuşsa... -Generallerin, kitapta anlatılan sırlara daha evvelden vakıf olmaları söz konusudur. Bundan dolayı mı, son anda Turhan Feyzioğlu''ndan vazgeçildi? Bunu bilemiyoruz. O kitabın içeriğinde yer alan kimi bölümler, Turhan Feyzioğlu''nun (1922- 1988) yıllar boyunca Eski Rejim''in mutemet siyasetçisi olarak, yine o rejim tarafından nasıl kontrol altında tutulmuş olabileceği hususunu da akla getiriyor! ” (Tamer Korkmaz,Yeni Şafak, 24 Eki 2014, Cuma)

ERBAKAN, “BRE MASON” DEDİĞİ FEYZİOĞLU’NDAN ÇOK ÇEKTİ Turan Feyzioğlu’nun yolu Erbakan ile ilk kez  1975 yılında  kurulan 1. Milliyetçi Cephe hükümetinde keşişti. AP-MHP-MSP’yle beraber dördüncü ortak olarak hükümette yer aldı. 1978’de devlet görevi diyerek sekiz aylık  Ecevit hükümetinde bulundu. Yine devlet görevi diyerek 1979’da Demirel’in azınlık hükümetini destekledi. Erbakan’a göre CHP’nin Milli Şef dönemi gibi din düşmanlığı yapan, Morison  Süleyman olarak suçlanan  Demirel’den fazla masonları savunan siyasi partinin adı Cumhuriyetçi Güven Partisi idi. DYP Milletvekili Coşkun Kırca Cumhuriyetçi Güven Partisi kökenliydi. Refah Partisi’nin kapatılması gerekçesini hazırlayan Vural Savaş’a en çok lojistik ve hukuki destek Coşkun Kırca tarafından verilmişti. Erbakan, Refahyol hükümetinde Kırca gibi  CGP kökenli Vefa Tanır’ın görev almasını bu nedenle istememişti. Erbakan, Milliyetçi Cephe hükümetlerinde Demirel’in MSP’ye karşı mason kartını elinde tutmak için Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni koalisyona dahil ettiğini düşünüyor, okul arkadaşının kendisine yönelik söyleyemediklerini Feyzioğlu tarafından söylendiğini biliyordu. Bakanlar Kurulu’nda yaşanan iki hadise buna açık bir örnektir. Nur içinde yatsın merhum Fehim Adak anlatmıştı. İmam Hatip’de öğrenci iken Hakyol Vakfı adına kurban derisi toplardık. Doğduğum mahallem Bahçelievler ve Emek bana verilmişti. Zahit Akman başta olmak üzere ağabeyler baktılar ki verimli çalışıyorum; Gazi Mahallesi, Beştepe, Çukurambar ve Karasunlar’ı da bana verdiler. Kurban Bayramı’nda deriyi almak için Fehim Adak’ın evine gittiğimizde merhum eşleri ciğeri kavurmuş bizi bekliyorlardı. Biz Fehim Adak’ın elini öpmek için o kadar uğraşırken, o da öptürmemek için kan ter içinde kalırdı. Rahmet olsun. Bir gün “Bu kadar yıllık arkadaşsınız Erbakan Hoca’yı hiç sinirli gördünüz mü? diye sormuştum. Gülümsedi.” Ne Mücahiddir Necmettin Bey, bir bilsen” dedi. “Bakanlar Kurulu’ndayız (1. Milliyetçi Cephe Koalisyonu)  Cumhuriyetçi Güven Partisi Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu elindeki Milli Gazete’yi göstererek Erbakan Hoca’ya yönelik; -İçimizdeki hainleri ve demokrasi düşmanlarını unutmayalım! Demokrasi düşmanları sadece dışımızda sanılmasın, bunlar içimize de sızmışlardır Konu cennetmekan Abdülhamid Han’a ilişkin bir yazıydı… Feyzioğlu, yazar üzerinden merhum Erbakan Hocamıza saldırıyor. Bazı bakan arkadaşlar ayağa kalkıp, Feyzioğlu’nun üzerine yürümeye başladılar. AP ve MHP’li bakanlar önüne barikat gerdi. Bakanlar Kurulu’nda birden gürleme sesi geldi. Baktım muhterem merhum Erbakan Hocamız elini masaya vurarak bir yandanda bağırarak konuşuyor: -Bre Mason!... Sen kim oluyorsun da İslam’a sataşıyorsun!.. Biz burada varken, Dinimizi ve geçmişimize hakaret edebileceğini mi sanıyorsun? Senin haddin değil, çünkü artık burada biz varız!.. Erbakan Hocamız  bütün bu sözleri Feyzioğlu’na söylüyor, Başbakan Demirel telaşlanıyordu: -Bre Mason! Onların imdadına İhsan Sabri Çağlayangil Bey yetişti. -Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak buradayız. İçimizde hain Cumhuriyet Düşmanı olabilir mi? Bunları  nasıl söylersiniz? Durum yatışır yatışmaz hemen Süleyman Bey Bakanlar Kurulu’nu kapatıp salonu terk etti.” Erbakan’ı anlatırken nasıl da gururlanmış, keyiflenmişti. Erbakan hocam için “Ne mücahittir o” diyordu. Damarı bulmuş iken “Yaz siz efendim hiç sinirlenmediniz mi?” dedim. Bilindik tebessüm arası mahçubiyet…Biliyordum durumu ancak Fehim Bey anlatsın istedim. Refahyol hükümeti zamanı ABD’liler Çekiç Güç’ün Keşif Güç’e dönmesi konusunda zorluk çıkarıp gündeme ekonomik programı alınca Erbakan Hoca ABD’lilere “Sizin anladığınız dilden anlayan birini gönderiyorum. Aramızda en ekstrem odur” demişti. İflah olmaz halimle  “Muhterem Başbakanım,  derviş ruhlu bir bakan gönderiyorsunuz ancak siz ekstrem dediniz” dedim. Sultanım nurlar içinde yatsın öyle tebessüm etti ki:  -Mücahid, cephede belli olur! Erbakan Hoca 1.Milliyetçi Cephe hükümeti döneminden bir anısını paylaştı: “Bakanlar Kurulu’nda karayolu ile Hacca gitmek isteyen Müslüman kardeşlerimizin yolunu açmak için bir çalışma yaptık. Biliyoruz Süleyman Bey’de istemiyor. Habire engel çıkarıyor.  Bakanlar Kurulu’nda bir takdim yaptık. Ekonomik bakımından da konuyu ele aldık ki devamlı döviz konusunu bahane olarak ileri sürüyorlar. Konu tartışılmaya başladı. Sayın Feyzioğlu devamlı sözümü kesiyordu. Sıra kendine gelince karayolu ile Hacca gitmenin Laik Türkiye’ye Atatürk ilkelerine ve TCK 163’üncü maddeye aykırı olduğunu söyledi. Tekrar konuyu izah ettim. İslam’ın beş şartında birinin yerine getirilmek istendiğini,  Anayasa’nın vatandaşların dini yaşama hakkını ve seyahat hakkını teminat altına aldığını belirttik. Tekrar sayın Feyzioğlu itiraz etti. Konuşurken bir de baktık ki bizim muhlis Fehim Adak Bey elindeki dosyaları Feyzioğlu’nun başına indiriyor. Bir yandan söyleniyor: -Biz senin masonluğuna karışıyor muyuz ki sen bizim dini vecibelerimize karışıyorsun…Bre Mason!”

 EZBERLERİ BOZAN ADAM: METİN FEYZİOĞLU 2014 yılının Adli yıl açılışında konuşma yaparken dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan  aniden ayağa kalkmış, edepsizlikle suçladığı Metin Feyzioğlu’nu konuşturmayarak  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de ayağa kalkmaya ve salonu terk etmeye zorlamıştı. Kendisini ağır bir şekilde eleştiren Feyzioğlu’na kızgınlığı kolay kolay geçmemiş olan Erdoğan partinin Afyon’da gerçekleştirdiği istişare toplantısında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamlarına "evet" oyu verenlerin arasında Metin Feyzioğlu'nun dedesi Turhan Feyzioğlu'nun da olduğunu hatırlatarak şunları söylemişti: "Bu idam kararlarını veren kim? Bu konuşanın dede-babası da bu imzayı atanların içinde. O üç tane idamla ilgili Turhan Feyzioğlu’nun da orada ismi var. O zaman ki heyetin içinde o da var. Sen önce bunun hesabını ver ya. Türkiye’ye bu acıları yaşatan, genel başkanlığına özendiğin parti işte CHP’dir. Bu CHP zihniyetidir, pişkinliktir." Aradan yıllar geçti. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Kamu Baş Denetçiliğine atanan Şeref Malkoç dantel gibi ince bir işçilikle Erdoğan ve Feyzioğlu’nun arasını yaptı. Rijit geleneksel CHP refleksini sergilemeyen, bu ilişki nedeniyle yaylım ateşine tabi tutulan  Metin Feyzioğlu  adalet reformunun müelliflerinden biri. İdris Küçükömer gibi  ayağı Anadolu’da bir solcu olarak Anadoluculuk ilkesinin etrafından, Türkiye İttifakı çatısı altında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte. Manevi babası, dedesi Turhan Feyzioğlu gibi devlet için görev başında. Bakıyorum da devletin sol kanadında görevli Ulusal Mücadeleci Metin Feyzioğlu devletin sağ kanadında görevli Milli Mücadeleci Melih Gökçek’in televizyonu Beyaz Tv’de konuşuyor. Allah'ım ne büyüksün !  

Bakmadan Geçme