Fehmi Çalmuk Yazıyor...Babacan'a Hisarcıklıoğlu Tahkimatı
Fehmi Çalmuk Yazdı. Kodadı: Hisar Operasyonu-1 Bir güreş tefrikası saymazsanız geçen hafta kaleme aldığımız “Siyasetin Virüs Temizliği” yazımıza kaldığımız yerden devam edelim. Ankara’nın derin sessizliği içinde “Projesini Projelendirdiğim Projesine” hazırlık anlamında değerlendirmemiz gereken “HİSAR” operasyonu komplike olduğu kadar reel sonuçları doğuracak ve yalnızca 2023 Türkiye’sini değil bir on yılı kuşatacak manevralar içeriyor. Yazının ilk başlığına “TOBB’un Ankara Manevrası” demesek de siyasi olduğu kadar ekonomik ve sosyolojik bir hazırlık döneminin nasıl bir dalgalanma oluşturduğunu anlamak zor değil. Külliye ve TOBB danışmanlarının telefon peşrevinden anladığım kadarıyla mukadder olan bir vuruşmanın şimdi zayiat hesabı yapılıyor. Bir nevi demokrasi ve özgürlüğü bir adaya hapsettiğimiz Yassıada/Yaslıada’ya inşaatını da işletmeciliğini de Türkiye ve Odalar ve Borsalar Birliği’nin üstlendiği üs yapıldı. Herkesi gördük görmesine de gözlerimiz Başkan Rıfat Hisarcıklıoğlu’nu aradı. Bir gün önce “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “HİSAR” operasyonu yakında başlayacaktır” yazıp Rıfat Hisarcıklıoğlu’nu göremeyince perasyonun düğmesine basıldığı anlaşıldı.. HİSAR Operasyonu “HİSAR” hamlesi Türkler’in stratejik bir hamlesidir. Türk tarihine bakıldığında 1398 yılında yapıldığı tahmin edilen Anadolu Hisarı, uzun yıllar boyunca Osmanlı'nın Bizans'ı tehdit etmesine ve boğazın kontrolünü sağlamasına olanak vermişti. Şimdi Ali Babacan’ın etrafına örülecek “HİSAR”ın bir partiyle sınırlı kalmayacağı açıktır. Proje, Türkiye’yi aşacak bir şekilde, küresel sermayenin potansiyelini teminat altına almakla beraber 2023’ü göğüsleyecek öngörünün hayata geçirilmesidir. Dermanı olmayan Türkiye’ye aynı Osmanlı gibi “hasta adam” muamelesi yapılarak sunulan DEVA projesini tahkimat etmek için önerilen “HİSAR! operasyonunun ana gerekçesi siyaset kadar ekonomidir. Ak Parti’nin iktidara geldiğinden bu yana oluşan 850 Milyar ABD Dolarlık dış yatırım kaynağı giderek azaldı. Türkiye’de halen 650 milyar & dolar dış yatırım bulunuyor. 215 Milyar $ dolar doğrudan yatırım, 185 Milyar $ Dolar Pörtföy yatırımı 450 Milyar $ dış borç yatırımı bulunuyor. Türkiye, 15 Temmuz’dan sonra ekonomik olarak ilginç adımlar atmış, yurt dışındaki altınları Türkiye’ye getirmiş, ABD kaynaklı kağıtların büyük kısmını elinden çıkartmıştı. Bu bir bakıma ekonomik olarak içine kapanmaydı. Şimdi Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın swap başlığındaki arayışlarından Katar dışında cevap gelmedi. O da Katar’ın para cinsinden olduğundan küresel sermayesi için o kadar da kıymeti harbiyesi yok. Türkiye’nin çağrısına ne ABD, ne İngiltere ne de Japonya cevap vermedi. Bu ülkeler swap anlaşması için güvence arıyor. Ne altın ne ABD kağıtları bulunmuyor. Türkiye dış borç konusunda da sıkıştı. Her ne kadar bu içe kapanmada 20 Milyar ABD Doları ödense de 434 Milyar ABD Dolarının taksit ödemeleri Türkiye’nin elini zayıflatan bir konu. Türkiye, turizm gelirlerin hesap ederek dış borç ödemelerinin ikinci kısmını Eylül-Ekim aylarında yapıyordu. Şimdi ekonomik daralma Erdoğan Hükümetinin elini zayıflatıyor.
Tekalifi Milliye Kanunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemize karşı bu tür kumpaslara girişenlere bunun bedelini ödetiyoruz. Doğrudan veya dolaylı olarak bu alçak oyunlara dahil olanları takip ediyoruz. Ülkemizden yurt dışına döviz kaçıranlara asla merhametli olmayacağız.” tehdidinde bulunmuştu. Vatandaşların bankalardaki döviz tevdiat hesapları %25 oranından %55 oranına çıktı. Milletin altından sonraki başvurduğu döviz konusunda devletin adımı binde iki olan vergilendirmeyi %2’ye çıkarması oldu. Ancak bu konuda daha reel olduğu kadar sonuç alıcı bir adım daha geliyor. O da Nisan ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamalarda 5 Ağustos 1921'de 'Başkomutan' sıfatıyla bizzat ordunun başına geçen Mustafa Kemal Paşa'nın kanundan aldığı yetkilere dayanarak 7-8 Ağustos'ta Tekâlif-i Milliye (Milli Yükümlülükler) emirlerini yayımlamasına atıfta bulunmasını hatırlarsınız. Ancak Türk halkına yapılan bu çağrı gönüllülük esasına göreydi. Oranı şu anda belli değil ama 5 yıldan aşağı olmamak kaydıyla vatandaşın elindeki dövize yüksek faiz vererek Tekâlif-i Milliye (Milli Yükümlülükler) kanuni bir zorunluluk haline gelebilir.
Ya İMF, Ya İMF Türkiye’nin önüne konulan reçete şu… Stand by yapılarak İMF ile anlaşmak…S400’ün iptali, Altınların ABD ve İngiltere bankalarına geri gönderilmesi ve eldeki kağıtların satılması…Küresel sermaye Türkiye’de yatırım kalan 650 milyar ABD dolarının kurtarmanın/korumanın peşinde… Eğer ABD seçimlerinde Trump dışında küreselcilerin adayı Jeo Biden kazanırsa Türkiye’de paraya sahip çıkacak, sağlama alacak bir siyasi organizasyon tetiklenecektir. Zaten Erdoğan karşıtlarının en büyük hesabı bu… Bu nedenle televizyon ekranlarında elini şıklatarak “Hallederim” diyen Ali Babacan’ın öz güveni buradan kaynaklanıyor. “Paranızı sağlama alırım” diyor.
HİSAR’ın Deşifresi Nedir? TOBB kaynaklarının ve Babacan ekibinin ekonomik öngörüleri üzerine bir de siyasi vizyon konulma/kurulma zorunluluğu görülmektedir. Bu nedenle sayın Abdullah Gül’ün, operasyonel gücü olan Rıfat Hısarcıklıoğlu ile teknokrat olan Babacan’ın etrafına “HİSAR” öreceğini belirtiyorum. Muhakkak ki bununun için ilk olarak sayın Abdullah Gül’ün 2023 seçimlerinde aday olarak olmayacağını deklare etmesi gerekir. Hatırlarsınız siyasi olarak Ali Babacan’ın kuracağı partiyi parmak ucuyla değil gövdesiyle desteklemişti. Ancak parti kuruluşunda yaşanan olaylar, gelişmelerin sayın Gül’e “HİSAR” tahkimatını zorunlu kılmış görünüyor. Hisar Projesinin deşifresi şudur: Başbakan Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Rıfat Hısarcıklıoğlu…
Gelecek Bölüm: “Hisarcıklıoğlu: Avcıdır, Garanticidir. Hikayesi de Var, Parası da”