• Haberler
  • Gül'ün, Kürtlere 'Keyfe Hoşè /Güzel Şeyler Olacak' Açılımı

Gül'ün, Kürtlere 'Keyfe Hoşè /Güzel Şeyler Olacak' Açılımı

HDP üzerine yapılan hesapları bir süredir yazıyorum. Fehmi Koru’nun son yazısındaki HDP yönelik yeni dönem işaretleri kayıt altına alınmalı. Koru, HDP’li Prof. Dr. Mithat Sancar’ın TV 5 ekranlarında HDP-PKK ilişkisine yönelik yöneltilen soruyu ve cevabı gündeme getiriyor. “Bu soru baştan çok yanlış bir soru. Bir ilişki varsayılıyor ve bu ilişkide bir mesafe konması talep ediliyor. Biz de diyoruz ki; hiçbir ilişkimiz yok. Hiçbir ilişkimizin olmadığı bir yerle ‘mesafe koyun’ çağrısı o kadar temelsiz ki… Mesafe koymak değil, bizim hiçbir ilişkimiz yok, bu kadar net söylüyoruz, olmaz da… (..) Bakın net söylüyorum. 1990’larda derin devletin Susurluk kanadının, Gladyosu’nun bir söylemidir bu.” Koru’nun yorumu “HDP’nin PKK ile ilişkisi olmaması kimseyi rahatsız etmemeli” başlığı ile şu şekilde: “Oysa Prof. Sancar’ın “Bizim PKK ile hiçbir ilişkimiz yok” sözleri siyasi hayatı doğrudan etkileyecek bir çıkış.“Hiçbir ilişkimiz yok” sözü geçmişte bir anlam taşımıyor olsa bile, bugünün şartlarında üzerinde durulmayı hak ediyor. Üzerinde durulmayı ve HDP’ye farklı bir gözle bakmayı hak ediyor.” Bu sözleri nereden hatırlıyorsunuz ? Kürt kartıyla yeniden buluşmayı planlayan Abdullah Gül’ün eylem planının izlerini taşıyor. GÜZEL ŞEYLER OLACAK 2009 yılında Bağdat’a giderken kullandığı “Kürdistan” ifadesi için “Irak Anayasası’nda böyle yazıyor” diyen Gül “Bu meseleyi sadece sınır dışına yüklemek yanlış olur. Kapalı kapılar arkasında kapsamlı bir çalışma var, umutluyum” diye konuşmuştu. Gül’ün “Güzel şeyler olacak” sözünden sonra başlayan  “çözüm süreci”nin 2015 yılında Dolmabahçe zirvesinde masanın devrilmesiyle sonuçlandığını ve Türkiye’nin 7 Haziran seçimlerine gittiğini hatırlamakta yarar var. OVADA SİYASET Tekraren ve üzerine basarak belirtiyorum ki; HDP’yi dönüştürecekler. Hitap ettiği kitlesel oylar yalnızca Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da değil büyük kentlerde büyük oy depoları olarak ortada duruyor. Ak Parti başta olmak üzere devletin yanında duranları “Sosyete Kürtler” olarak tanımlayan HDP yöneticilerinin yeni siyaset anlayışlarında ibreyi nereye çevirecekleri önemli olduğu kadar merak edilen bir konudur. Erdoğan gibi yaklaşık 20 yıldır siyasi mühendislik hesaplarını alt üst eden siyasinin yeni dönemde İnsan hakları ve bölgesel sorunu çözme konusundaki irade beyanı gelecektir. Gelecek hamlenin “çözüm süreci” gibi olmayacağı açıktır. Son zamanlarda valiler ve emniyet müdürleri kararnamesiyle yapılmak istenenin “Dağda değil Ovada siyaset” olduğu da görülmelidir. Teröre bulaşmış-bulaşmaya hazır kim varsa hepsine yönelik topyekun bir mücadeleye “Susurluk” ismiyle özdeştirmeye çalışanların hedefinde Erdoğan kadar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun olduğu açıktır. Nitekim Fehmi Koru, kabine revizyonunu beklentilerine karşı yazdığı “Zaten sayıları azaltılmış ve birkaçı dışında siyasi kimliği ve dolayısıyla ağırlığı bulunmayan kişilerden ibaret bakanlar kurulunun bütünü değişse ne olacak? Kamuoyundan tepki gören ve değiştirilse AK Parti açısından olumlu etki doğurabilecek isimlere dokunulmayacak olduktan sonra? “ cümlelere bakılırsa ne istendiği açık seçik anlaşılacaktır. SUSURLUK AYRANI İç siyasette CHP başta olmak üzere Saadet, Gelecek Partisi ve DEVA ve “kırk kocalı hürmüz” HDP’nin seslendireceği ve kitleselleştireceği yeni siyasi söylem “1990’larda derin devletin Susurluk kanadının, Gladyosu’nun bir söylemine” karşı geliştirilecektir. Suçlama budur. Bunun için pilot bölge İstanbul ve Diyarbakır seçilmiştir. Erdoğan ve Soylu’nun Diyarbakır Valiliği’ne ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan stratejik olduğu kadar sonuç almaya yönelik hamlesi, bir de “yarım kalmış hesabı tamamlamak için” niyet almış koca Bozkurt’un Türkmen Beyi’nin makamında ziyaret ederek dosta/düşmana “Ayaktayım, buradayım” fotoğrafının paylaşılması “Pazara kadar değil mezara kadar seferberlik emrinin verilmesi değil midir? İçişleri Bakanlığı’nın kıtalar aşarak PKK başta olmak üzere terör örgütlerinin uyuşturucu trafiğine, siyasetin kriminal finansmanının sağlanmasına yönelik "Bataklık operasyonu" bu anlamda değerlendirilmelidir. Cumhuriyet’in müdafaasında hattı da sathı da müdafaa etmenin Cumhuriyeti, “ebed müddet” devleti, Derin millet aklını müdafaa etmek olduğu görülmelidir. Şimdi siz söyleyin bakalım: Yazın bu sıcağında Susurluk ayranı ile serinlemek istemez misiniz ?

Bakmadan Geçme