Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları: Bugün Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı cumhuriyetimizin kurucusu ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81. yıldönümü. Bu vesileyle gazi Mustafa Kemal’i ve onunla birlikte ahirete irtihal etmiş tüm kahramanlarımızı Bir kez daha hayırla yad ediyorum. Türk tarihini binlerce yıllık devamlılığı ile kavramak yerine hala bir asra sıkıştırmaya çalışan ideolojik bir zihniyetle karşı karşıyayız. Üstelik bunların arasında siyasetçilerin de bulunuyor olması üzüntü vericidir. Cumhuriyeti yüceltmek adına tüm geçmişimizi yok saymaya çalışanlar bize göre kendi geçmişlerinden utananlardır. 2200 yılı aşkın devlet tarihimiz en büyük gurur ve güven kaynağımızdır. Atatürk bu milletin en önemli değerlerindendir. Ne Atatürk'ü ne de Cumhuriyet'i bu istismarcı zihniyetin insafına terk etmedik etmeyeceğiz. Gazi Mustafa Kemal’in hizmetlerini anlatmak için ondan önceki tarihimize kin kusanlar da aynı şekilde Atatürk maskesi takarak bu millete olan husumetlerini gizlemeye çalışıyorlar. 1 asır önce istiklal harbini başlatarak milletimizin önünde yeni bir ufuk açan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu milletin en önemli değerlerinden biridir. Her fani gibi Atatürk’ün yaptığı hizmetlerin de eksiği fazlası olabilir. Bunlar işin ehli kişiler tarafından konuşulabilir tartışılabilir. Ama bu durum tarihi bir şahsiyet olarak kendisinin milletimizin gönlündeki yerine asla halel getirmez. Halen bu konuları konuşmamız üzüntü vericidir. Atatürk’e ve cumhuriyete yapılacak en büyük katkı ülkemizin içinden geçtiği şu kritik dönemde birliğimize kardeşliğimize 2023 hedeflerimize sıkı sıkıya sahip çıkmaktır. Sürekli Atatürk denilerek onun mirasına sahip çıkılamaz. Cumhuriyete en büyük katkıyı şahsımın başında bulunduğu hükümetler yapmıştır. Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret Atatürk ve cumhuriyet ticaretidir. Bu kavramlar perde gibi kullanılarak arkada ülkemizin nasıl sömürüldüğünü en iyi milletimiz biliyor. Bize olan düşmanlığın en büyük sebeplerinden biri bu kirli ticareti ifşa etmiş ve önüne geçmiş olmamızdır. Buna rağmen halen aynı kafayla kendi tarihine kültürüne küfretmeyi maharet sayanların ortada dolaşıyor olması henüz işimizin bitmediğini gösteriyor. Tıpkı son teröristi imha etmeden terörle mücadelemizi sona ermeyeceği gibi, tarihimize kültürümüze husumet eden son müstevli kafayı da aydınlatmadan bu mücadelemiz bitmeyecektir. Türkiye’nin geçtiği tarihi süreçte iktidarıyla muhalefetiyle her kesimden insanımızla ne yapmamız gerektiğini Gazi Mustafa Kemal’in şu sözü gayet iyi açıklıyor; Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bugün ülkemizdeki hiçbir bireyin kendi çıkarını düşünme lüksü yoktur. Türkiye’nin asıl gücü ne topu ne tüfeğidir. Türkiye’nin asıl gücü insanımızın birliği beraberliği kardeşliğidir ve bundan kaynaklanan cesaretidir. Türkiye’deki ana muhalefet Suriye’de ne işiniz var diyor. Suriye’de benim işim yok da Suriye’nin benim topraklarımda ne işi var? Benim topraklarıma taciz ateşleri yapmıyorlar mı? Benim vatandaşım askerim şehit olmuyor mu? Biz de hoş geldin mi diyeceğiz gereğini yapacağız. Yaptığımız bu. Milletimizi kendi içinde çatıştırmak için her yolu denediler hamdolsun başaramadılar. Terör örgütlerini kullanarak ülkemizi kana boğmak istediler. Bundan da başarılı olamadılar. Kur enflasyonla ve faizle bizi eski günlere döndürmek istediler. Kısa sürede bu oyunu bozduk ve ekonomiye yeniden rayına oturttuk. Devletimize darbe yapma girişimini 16 saate yok ettik. Kimsenin beklemediği harekatlar gerçekleştirdik ve başarıya ulaştırdık. Suriye’de 8100 kilometre kare alanı güvenli hale getirdik. Ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşünü sağlayacak zemini oluşturduk. 365 bin Suriyeli kendi topraklarına döndü. Biz bunu yeterli bulmuyoruz. Ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönmesi için planlarımızı yaptık. Türkiye cumhuriyeti ve onun kurucusuna sahip çıkmak hepimizin görevdir. Ama bunu yaparken geçmişe özellikle Osmanlı’ya Selçuklu’ya haksızlık etmemek gerekir. Söğütte dikilen Osmanlı çıkarı 600 yıl boyunca başarıyla yaşamıştır. Cumhuriyetimizi Osmanlıdan kurtarabildiğimiz miras üzerinde kurduk. O olmazsa kök olmazsa ağaç olur mu olmaz. Onun üzerinde yükseldik. Bu mirasa sadece topraklarımız değil kurumlarımız geleneklerimiz de dahildir. Gazi Mustafa Kemal Samsun’a, bir Osmanlı subayı olarak çıkmış Ankara’daki meclisi yine Osmanlı adına faaliyete geçirmiştir. Cumhuriyetin inşası da Osmanlıdan devralınan mevcut idari sistem üzerinde gerçekleştirilmişti. Bu hakikatler apaçık ortadayken sürekli olarak Osmanlı’ya hakareti bir siyaset tarzı haline getirmek ya cehalettir ya gaflettir ya da art niyettir. Tarihimiz bizim yörüngemizdir. Son günlerde yine birileri ağızlarına sakız ettiler Osmanlı’da okuma yazma oranı çok düşükmüş. Osmanlının kendi silah sanayi yokmuş. Osmanlı yönetimi altındaki halklara zulmedilmiş. Hepsi de yalandır iftiradır. Her ülke ve toplu gibi elbette Osmanlının da eksikleri vardır. Bunların tespitini yapmak tarihçiler ve uzmanların işidir. Bize düşen görev ecdadımızın güçlü yönlerini kendi geleceğimizi aydınlatan bir ışık haline getirmektir. Türkiye düşmanlığı için malzeme üretenlerin geçmişleri soykırımla zulümle dolu olduğu halde kendilerini tam tersi hikayelerle pazarlamaya çalışıyorlar. Bizim ise var olan hikayeleri anlatmamıza tahammül edemiyorlar. Gençliğimize sesleniyorum. Siz gururlu bir gençlik olmalısınız çünkü sizin gururlanacağınız bir ecdadınız var. Siz rastgele bir gençlik değilsiniz. Tarihin nakşedilmediği bir şehrimiz neredeyse yok. Bunlarla gururlanmayalım da neyle gururlanalım. Rahmetli Kemal Karpat hocamız başta olmak üzere liyakatlarına kimsenin itiraz edemeyeceği tarihçiler geçtiğimiz asrın başında Osmanlı’da okuma yazma bilenlerin oranının nüfusun yarısından fazla olduğunu belirtiyor. Bu aynı dönemde bölgemizdeki pek çok ülkeyle karşılaştırıldığında yüksek bir oranı gösteriyor. Balkan savaşlarıyla başlayan 1. Dünya savaşı ve istiklal harbiyle devam eden süreçte maalesef bu okuryazar nüfusun büyük bölümünü kaybettik. Toplam nüfusumuzun bir kısmı da sınırlarımız dışında kaldı bir de buna harf devrimiyle her şeyin sıfırlandığını eklediğimizde elbette ülkemiz okuryazarlık oranını çok düşük olduğu bir dönem yaşadı ama bunu suçunu Osmanlı’ya yükleme tam anlamıyla bir bühtandır. Osmanlı’da silah sanayiinin olmadığını söylemek de koskoca bir yalandır. Sorun Osmanlı’nın 18. Yüzyıldan sonra bu alandaki üstünlüğünü korumayı başaramamış olmasındandır. Hiç olmamasından değil üstünlüğün kaybedilmesinden bahsediyorum. Yaşadığı tüm sıkıntılarına rağmen Osmanlı son dönemde önemli hamleler yapmıştır. Biz ise 17 yılda ülkemiz savunma sanayiinde dışa bağımlılığı neredeyse sıfıra indiriyoruz. Yüzde 20’den yüzde 70’e geldi. Hedef yüzde 100… Savunma sanayi projelerinde en büyük zorluğu motorda yaşamıştık. Yerli uçağımız dahil her alanda ihtiyacımız olacak motoru üretecek projemiz de hızla ilerliyor. Sakarya’daki tank palet fabrikasında yapılan işletme hakkı sözleşmesini diline dolayanlar daha bu konunu ne anlama geldiğinden habersiz ve sürekli olarak ortalığı karıştırmaya gayret ediyorlar. Sakarya’daki bu tank palet fabrikasının satımı diye bir şey söz konusu değil tamamıyla BMC fabrikasının yüzde 50’si Katar’ın ortaklığında yüzde 50’si Türk ortaklar olmak üzere kurulan bu şirketle şu ada Karasuda kendi fabrikalarını yapıyorlar ayrıca yapılacak. Ve burada da o fabrikanın yapımıyla birlikte buranın işletmesi alınmak suretle bu süreç devam ediyor. Dürüst olun samimi olun milleti aldatmak yoluna gitmeyin. Biz netice, netice, netice diyoruz ama siz maalesef farklı yaklaşıyorsunuz. Şöyle bir etraflarına baksalar hakikatleri görecekler. Tabi şayet göz kamaştırıcı ise hakikatle yüzleşmek bazılarının işine gelmiyor. Onlar devekuşu misali kafalarını kuma gömüp her yeri karanlık sanıyor diye Türkiye öyle olmuyor. Biz cumhuriyete sahip çıkmak için her alanda gece gündüz çalışıyoruz. Atatürk’ü anlamak da anmak da böyle olur lafla değil.