II. Abdülhamid bakın neden esnaf sayımı yaptırmış?

Bir akademik çalışmada İkinci Abdülhamid'in 'Ermeni isyancıların silahlanmalarının önüne geçebilmek' amacıyla esnaf sayımı yaptırdığı ortaya konuldu

Zehra AKKUŞ (Özel Haber)

Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Nalan Turna’nın araştırma makalesinde  II. Abdülhamid döneminde yapılmış bir esnaf sayımını mercek altına alındı.

Osmanlı esnafını ve meslek gruplarını çeşitli şekillerde inceleyen mevcut literatüre katkıda bulunmayı amaçlayan makalede, 20. yüzyılın ilk çeyreğine ait bir esnaf sayımı incelendi.

Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi’nde yayımlanan “Erken 20. Yüzyıldaki Bir Esnaf Sayımı Üzerine Bazı Analizler” başlıklı makaleye göre, Osmanlı Devleti, vergi ve güvenlik gibi çeşitli nedenlerle esnaf sayımları gerçekleştirdi.

 Makalede, “Muhtemelen isyankâr Ermeniler için silah ve bomba yapımını önlemek için Sultan II. Abdülhamid döneminde yapılmış olan bu sayım 1020 kişiden ve 48 meslekten (birkaç fabrika sahibi ve fabrika işçisi dâhil) oluşmaktadır” tespitine yer verildi.

Makaledeki en çarpıcı bulgu ise söz konusu esnaf sayımının asıl sebebinin “Ermeniler için silah ve bomba yapımını önlemek” olması. Yani esnaf sayımı “güvenlik” eksenli yapılmış.

“Ermeni isyancıların silahlanmalarının önüne geçebilmek”

Dr. Turna’nın makalesinin sonuç kısmından önemli başlıklar şöyle:

“Erken 20. yüzyıl başlarına ait olan ve güvenlik amacıyla Sultan II. Abdülhamid döneminde yapılan bir esnaf sayımından yola çıkılarak İstanbul metal iş kolundaki esnaf ve zanaatkârlarla sayıca çok az olmakla birlikte bazı fabrika işçisi üzerine çalışılmıştır. II. Abdülhamid döneminde belirginleşen ve yoğunlaşan Ermeni isyancıların (bu dönemde Bulgarlar da silahlı olarak kayda geçirilmiştir) silahlanmalarının önüne geçebilmek amacıyla silah üreten ve üretme potansiyeli olan esnaf ve zanaatkârlar sayılmıştı. Sayımda adları, baba adları, hangi iş kolunda oldukları, iş pozisyonları, işyerleri ve ikametgâh adresleri listelenmiştir. Güvenlik eksenli yapılan bu sayım, dönemin esnaf düzenine ilişkin önemli bilgiler vermektedir. Bu sayım üzerinden usta, kalfa ve çıraklara yani sıradan insanlara ve onların nerelerde oturup nerelerde çalıştıklarına dair tespitlerde bulunulmuştur. Örneğin, usta, kalfa, çırak üçlüsünün aynı işyerinde bulunma zorunluluğu yoktu. Aynı işyerinde bazen sadece bir usta, bazen de usta-kalfa, usta-çırak, kalfa-kalfa bir arada çalışıyordu.”

“Bir esnaf iş yerinde en az 1 en fazla 7 kişi çalışıyordu”

 “Listeye göre, erken 20. yüzyılda bir esnaf işyerinde en az 1, en fazla 7 kişi vardı. Daha fazla kişinin çalıştığı yani daha büyük ölçekte bir işyeri daha fazla ve kârlı işler yapıyor olmalıdır. Listede yer alan ve esnaf işyerlerinde çalışanların iki fabrikadan birinde çalışanların 1/2’si veya 1/3’ ünden biraz daha azdır. Muhtemelen sermaye yokluğundan ya da yetersizliğinden dolayı kalfalar kendi işyerlerini açamamakta; ustalarıyla/ustalarla aynı işyerlerinde çalışmak durumunda kalabilmekteydiler. Ustanın/ustaların bulunmadığı fakat en az iki kalfanın bulunduğu işyerleri, kalfaların sermayelerini birleştirerek açtıkları yerler 108 18. yüzyılın sonunda da çalıştığı yerde kalanlara rastlanmaktadır.”

Birden çok ustanın aynı iş yerinde çalışması ne anlama geliyor?

“Bir anlamda bağımsızlaştıkları, kendilerini yeni şartlara uyum sağlama becerilerine, gedik/tekel anlayışının daha fazla çözüldüğüne işaret etmektedir. Birden fazla ustanın aynı işyerinde çalışıyor olmasından ustaların bir kısmının kalfalar gibi bağımsız olmadıklarını ve muhtemelen mülksüzleştiklerini çıkarmak mümkündür. Bu, aynı zamanda küçük çaplı bir şirketleşmenin de mümkün olabileceğini göstermektedir. Bir başka deyişle, sermayelerini birleştirerek ortaklık kurmuş olabilirler. Listede işyerlerinin bir başkasına ait oldukları bilgisi verilmemiştir. İşyerleri esnaf/zanaatkârlara değil de esnaf dışından bir başkasına ait olsaydı fabrika sahiplerinden bahsedildiği gibi onlardan da bahsedilirdi.”

İşyeri-ikametgah ilişkisi

Dr. Turna’nın makalesinde ayrıca işyeri-ikametgâh ilişkisi de şöyle analiz ediliyor:

"Esnaf ve zanaatkârların bir kısmı Boğaz’ın bir yakasında çalışıp diğer yakasında ikamet ediyordu. Bir kısmıysa bizzat çalıştıkları dükkânlarda kalıyorlardı. Bir ya da birden fazla kişi çalıştıkları yerlerde bir arada kalabiliyordu. Yaşanılan yer bazen bir hane, bazen bir baraka, kulübe, kahvehane hatta bir gazino olabiliyordu. Çok az olmakla birlikte, çırakların annesinin (1 çırak) ya da babasının yanında (2 çırak, bir usta), bazen de usta ve kalfalarıyla birlikte aynı dükkânda veya bir hanede kaldıklarını da oluyordu. Kendi hanelerinde kalmayanlar muhtemelen kent dışından geçici olarak gelenlerdi. Son olarak, bu liste bize 20. yüzyıl başlarında metal iş kolundaki esnaf ve zanaatkârların çoğunun gayrimüslim olduğunu (1003 kişi), sadece 17’sinin Müslüman olduğunu göstermektedir. Ayrıca sektör erkek egemendi. Osmanlı imalat sektörü erkek egemen lonca temelli örgütlü yapıdan kırsal ve kadın egemenliğine daha fazla kaymaya başlamışsa da İstanbul’daki metal iş kolunda çalışanlar için bu durum geçerli değildi."

Bakmadan Geçme