Fehmi Çalmuk Yazıyor...Mili Görüş'ün 'Sır Katibi' Vefat Etti

Bir devri anlatacaktı. Türkiye’de yarım asra damgasını vurmuş Milli Görüş hareketinin lideri merhum cennetmekan Necmettin Erbakan’ı ve ailesinin “sır katibi” Kemalettin Erbakan çok istemesine, hatta bu konuda ilk cildini yayınlamasına rağmen bilinmeyenleri anlatamadan vefat etti. Kısaca anlattırmadılar. Sırlarıyla hakka yürüdü. Kemalettin Erbakan’a Rabbimden rahmet dilerim. Ailesine ise  başsağlığı… Milli Görüş içinde yetkili yere gelip de Kemalettin Erbakan’ın çayını mentollü çikolatasını yemeyen yoktur. Peki kimdir Kemalettin Erbakan? Kemalettin Erbakan’a nereden baktığınıza bağlı…Ak Parti sonrası Saadet Partisi’nin genel başkanlığına soyunan siyasetçiye şu soruyu sormuştum: -Aday olduğunuz Saadet Partisi’ni yalnızca bir parti olarak mı görüyorsunuz? Aldığım cevap karşısında “Milli Görüş bir sektördür. Zekat fonuyla hac organizasyonuyla yatırımlarıyla devasa bir sektör”dür” yorumunu yapmıştım. Örgüt, teşkilatlanma işlerine ne kadar uzak ise aile sırlarına, koskoca sektörün yatırımlara, zekat fonunun yönetimine, karz-ı hasene o kadar yakındı, kimi gün içinde kimi gün yönetimindeydi. Necmettin Erbakan’ın gölgesi, sırdaşı, yol arkadaşı ve kardeşiydi. [caption id="attachment_53282" align="alignleft" width="300"] Kemalettin Erbakan, Das İst Erbakan biyoığrafi kitapları için uzun bir konuşma yapmış, yazılmamak kaydıyla Milli Görüş'ün 40 yılını değerlendirmiştik.[/caption] Tabir yerindeyse “örtülü ödenekten sorumlu naib” gibiydi. Bir kuruşun hesabını sorar, takip eder geri alırdı. Erbakan Hoca’nın kimi zaman gözleriyle işaretini, kimi zaman dudağının kımıldamasını görmeden hareket etmezdi. Bu kadar titizdi olmasına rağmen kaleme aldığı kitabında bile Erbakan Hoca’nın etrafındakiler tarafından dolandırıldığını, dava paralarının hiç edildiğini yazmıştı. Kemalettin Erbakan, sır katipliğinin gereği olsa gerek gizemli bir insandı. Aktif olarak siyasette yer almadığı gibi ailesini de  aktif siyasete sokmadı. Her zaman ikinci adam olmayı kabullendi. Ancak birinci adamın Erbakan’ın kararlarında çok etkisi ve yönlendirmesi olurdu. Erbakan’a ulaşmak isteyen Kemalettin Erbakan’a koşar, yatırım yapmak isteyen ona danışırdı. Milli Görüş’ün “Kemalettin Ağbisi, Kemalettin Amcası” idi. Kamer Erbakan’ın ikinci oğlu Kemalettin Erbakan’ın bir taraftan kolay görünse de  zorlu bir hayat mücadelesi vardır. Aile Afyon’dadır. Haneye gelecek misafir, kısmetiyle birlikte gelecektir. Yeni doğan erkek çocuğa bu kez Kemalettin ismi konulur. Kamer Hanım ise artık dört erkekle başa çıkmaya çalışacaktır. Sonra yine yollara düşecektir. Bu kez istikamet Kayseri’dir. Mehmet Sabri Bey aileyi taşımadan önce eski Kayseri diye bilinen muhitte müstakil bir evin üst katını kiralar. Ailenin yeni yuvası, bir tarafında Cami bir tarafında da bostan olan bir evdir. Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla birlikte “Nazırzadeler” diye anılan aile artık Erbakan soyadını kullanacaktır.

Ezeli FB ve GS rekabeti Kayseri Laleli Cami’sinin avlusu Necmettin’in ilk İslami eğitim merkezi ve ilk oyun alanıydı. Namaz vakitlerinde yüzü okşanır, cebine harçlıklar konurdu küçük Necmettin’in. Abileriyle birlikte abdest alır, en son safta namaza dururdu. Küçük çocukların namazda gösterdiği adap, cemaatin takdirini kazanmıştı. Ezan okunurken bir yere oturur küçük ellerini gökyüzüne açıp dua ederlerdi. Cami cemaatinin  neredeyse en itibarlı kişileri olmuşlardı. Cami avlusunda oynamayı en çok hak eden de onlardı. Kimse onlara sesini çıkartmazdı. En çok oynadıkları oyun futboldu. Necmettin gibi futbola meraklı ikinci isim ise kardeşi Kemalettin idi. Dört yaşında olmasına karşın abisine rakip olmuştu. Necmettin Fenerbahçeli idi ve rakibi de kim olursa olsun Galatasaraylı olmak zorundaydı. Necmettin futbolun belli kuralları olduğunu söyler, kale çizgileri de dahil, oyun alanı taşlar döşenerek çizilirdi. Necmettin’in ısrarıyla takımlar için formaların dikilmesine karar verildi. Kamer Hanım, çarşıdan aldırdığı beyaz  Amerikan bezlerini sarı, lacivert ve kırmızıya boyamıştı. Daha sonra kumaşlar 10’ar santimetrelik şeritler halinde kesilerek çubuklu formalar dikilmişti. Mahalle çocuklarının imrendiği formalar artık küçük Erbakanların sırtındaydı. Kamer Hanım, çocuklarının bu renklere olan düşkünlüğünü bildiği için gömlek alırken renklerine özellikle dikkat ederdi. Erbakan, kolları sarı lacivert gömleğini daha dün gibi hatırlayarak şöyle anlatacaktır: “Annem çocukken bana bir gömlek diktirmişti, kolu sarı lacivertti. Kardeşim Kemalettin'e de sarı kırmızılı gömlek alınmıştı. Çocukken böyle bir etkileşmemiz oldu. O zamanlar Kayseri'deydik.” Kemalettin Erbakan annesinin bu tercihinin futbol takımı renklerinden değil giyim zevkinden kaynaklandığı belirtir. Mehmet Sabri Bey eve aldığı küçük ahşap sandığa ağzına kadar kuru üzüm, fındık, ceviz, badem doldurulurdu. Kamer Hanım, Mehmet Sabri Bey’in isteği üzerine çocuklara her gün bir avuç üzüm yemeyi zorunlu kılardı.

Devletçilik Oyunu Birlikte Oynadılar [caption id="attachment_53280" align="alignleft" width="210"] Kemalettin Erbakan Trabzon'da kardeşleriyle (Ayakta, kısa pantolonlu) Fehmi Çalmuk özel arşivi[/caption] Trabzon Ağır Ceza Reisi Mehmet Sabri Bey’in çocukları Pertez Paşa konağında büyük bir oyun alanına kavuşmuştu. Mehmet Sabri Bey’in ilk eşi Sabire Hanımdan doğan çocukları Nizamettin ve Sadettin ile diğer kardeşleri arasında yaş farkı vardı.  Bunun için küçük kardeşler, ağabeylerini kızdırdıklarında tabanları yağlayıp kaçarlardı. Necmettin ve Kemalettin’in kaçtıkları zaman sığındıkları tek yer bahçedeki incir ağacıydı. Ağaca hemen tırmanırlar, ağabeyleri geldiğinde de diğer taraftan geri kaçarlar ya da ağaçtan, bahçenin etrafını kuşatmış dört metrelik duvara tırmanırlar, oradan da ortadan kaybolurlardı. Sadettin, bahçede bulunan yalakta tahtadan gemileri yüzdürür, tayfa olsun diye topladığı böcekleri de gemiye koyardı. Nizamettin ve Sadettin kardeşlerine çok özen gösterirdi. Şaka yollu da olsa onları incitmeleri halinde Mehmet Sabri Bey’in çatık kaşı onları korkuturdu. Kardeşleri ise abilerine hürmette hiçbir kusur etmezlerdi. Konağın en önemli oyunu “Devletçilik” oyunuydu. Devletin kurulduğu yer konağın bahçesiydi. Devlette çalışanların mesai saatleri programlanmıştı. Necmettin, devlet başkanıydı. Devlet başkanı seçimle iş başına geliyordu. Seçimlere Necmettin, Kemalettin, Akgün ve Atıfet katılıyordu. Adaylar kendine oy veremiyordu. Necmettin’e en çok muhalefet eden Kemalettin oluyordu. Necmettin oyunu Kemalettin’e veriyor, diğer iki kardeşi kendisine oy verdiği için başkan seçiliyordu.  Aynı zamanda komutandı da. Necmettin asla yalnız oynamak istemezdi. Kardeşlerini oyuna dahil etmek için türlü türlü entrikalar çevirirdi.  Kemalettin’i oyuna dahil etmek için onun tahta oyuncaklarını Akgün’e saklattırır, oyun oynadığı odayı kirleterek annesinin temizlemesini sağlar ve böylece onu da oyuna dahil ederdi. Kemalettin Erbakan, annesinin günlük gazeteleri keserek sakladığını, Trabzon’da ilkokula gittiklerinde ise sandıktan çıkardığı gazeteler ile kendilerine Osmanlıca öğrettiğini anlatacaktır.

Örtülü Ödenek Eğitimi Çocukluktan İstanbul’a döndüklerinde  artık çocuklar büyümüş ve sorumluk alma zamanları gelmişti.   Kemalettin Erbakan’a göre, babası çocuklarının ileride seçeceği meslek ile ilgili kariyer planlarını yıllar öncesinden yapmıştı. Necmettin  makine mühendisi, Kemalettin ziraat mühendisi olacaktı. Ancak Kemalettin Erbakan Diş Hekimi oldu. Hekimliği kadar marangozluğu da ustalara taş çıkartırcasına iyiydi. İki yaşındayken geçirdiği çocuk ishali Kemalettin’i el kadar bırakmış, bünyesini zayıf düşürmüştü. Ateşli hastalığın Kemalettin’de bir maraz bırakacağı bir yıl sonra daha iyi anlaşıldı. Rekâket, konuşmasında ikilemesine, bazı kelimeleri zor telaffuz etmesine neden olmuştu. Rahmetli Hocam bir kez olsun “Kekeme” demedi. Devamlı “Rekâket” sözünü bir nakısa gibi değil konuşmasının iyice dinlenmesi gerektiğini belirtildi. Mehmet Sabri Bey İstanbul’a yerleştiklerinde Kemalettin’in üzerine daha eğilecekti.Hastalıkla başa çıkmasını sağlamak için aileye yeni ev ödevleri verecekti. Evin bütün alım-satım işlerini Kemalettin üstlenmişti. Bunun nedeni yaşadığı kekemelikten dolayı kendi içine kapanmaması, sosyalleşmesi  idi. Kemalettin alışverişten sonra artan para konusunda bir gün annesi ve babasıyla pazarlık yaptı. “Ben sizden bir ay boyunca para almayacağım. Paraların üstünü de vereceğim ama bir ay sonunda bana 25 kuruş harçlık vereceksiniz.” Mehmet Sabri Bey, bu pazarlık karşısında güldü. Kamer Hanım’a bakarak başını kabul anlamında salladı. Bir ay sonunda Kemalettin’e 25 kuruş harçlık verilmişti. Kemalettin bu parayla gitti kendisine kuru boya aldı. Babası, “Kemalettin paranla ne aldın?” diye sorunca da Kemalettin, boyaları gösterdi. Babası pek memnun olmamıştı. Çünkü ihtiyaçlarını zaten kendisi alıyordu.  Ama bir şey de söylemedi. Diğer kardeşler Kemalettin’in hokkalarını kullanabilmek için annelerini devreye sokar, o da Kemalettin’i ikna ederek abisinin ve kardeşlerinin kullanmasına izin verirdi.

Necmettin Nerede, Kemalettin Orada Türkiye Odalar Birliği için Ankara’ya gelene kadar Necmettin Erbakan, kardeşi Kemalettin Erbakan hep Fatih’teki evlerinde birlikte yaşadılar. [caption id="attachment_53281" align="alignright" width="210"] Nizamettin Erbakan Trabzon'da kardeşleriyle birlikte (Kucağındaki Akgün) kız kardeşi Atıfet, koltukta oturan Necmettin Erbakan, ayaktaki Kemalettin Erbakan[/caption] Birlikte Zeyrek’te Ümmü Gülsüm Camisi’ne, İskender Paşa’ya gittiler. Gümüş Motor’da Kemalettin Erbakan yanı başındaydı. Fabrikanın elektrikleri kesilince alınan mazotlu jeneratöre yakıt yetiştirmek işi Kemalettin Erbakan’a düşmüştü. Üzerine yatırılan 128 bin TL’sını yıllarca süren mahkeme sonucunda alabildi. 1960 darbesi sonrası Aydınlar Ocağı’nın kuruluşunda Erbakan yer alması gerekirken yerine kardeşine bıraktı. Kemalettin Erbakan Aydınlar Ocağının kurucusudur. Erbakan Demirel’den, Kemalettin Erbakan ise eniştesi Osman Çataklı’dan yana dertliydi. Kemalettin Erbakan, Çataklı’yı Erbakan’ın yanından daha çok Demirel’in özellikle de Korkut Özal’ın yanında durmakla suçlamıştı. Mehmet Zahit Kotku’ya Erbakan’ın görevden alınması telkinlerinin hep Osman Çataklı tarafından yapıldığını belirtmişti. Kemalettin Erbakan, MNP’nin kapatılmasında “askerler değil Demirel etkin” diyordu. “Necmettin Ağabeyim Süleyman Demirel ile Karşı Karşıya Gelmeye Mecbur Oldu” “Erbakan Hoca’nın özellikle okul yıllarındaki bazı arkadaşları keşke hep bilim adamı olarak kalsaydı siyasete girmeseydi diyorlar, siz de hiç öyle düşündünüz mü ?” sorusuna Kemalettin Erbakan “abisi Necmettin Erbakan” merkezli şu cevabı vermektedir: “Siz hayatınızı kendiniz mi çiziyorsunuz? Öyle zannediyorsunuz! Ben siyasetçi olacağım, ben bilim adamı olacağım demekle olunmuyor. Hayatın şartları sizi muayyen bir noktaya getiriyor. Mesela, şimdi ben bir şey sorayım size, Demirel olmasaydı Necmettin Ağabeyim siyasete girer miydi? – Rekabet mi yani? -Siz sanayide yaptığınız imalatın ithalatla baltalanmasını önlemek için devletle bir takım yakınlaşmalara girmeye mecbur oluyorsunuz. Demirel, Devlet Su İşleri’nde genel müdürken Necmettin Ağabeyim siparişler veriyordu. Sonradan, 60 ihtilalinden sonra, Demirel siyasete başlayınca, ağabeyim yine bu kotalar meselesi dolayısıyla Demirel ile temas ediyordu. Yalnız, o zaman işte rekabet başlamıştı aralarında. Eğer Demirel ağabeyimle rekabet yapacağına beraber hareket etseydi tahmin ediyorum Necmettin Ağabeyim üniversitede ve sanayide kalırdı. Ama, Demirel global sermayenin Türkiye’ye biçtiği role razı olarak Necmettin Ağabeyimle karşı karşıya gelmeye mecbur oldu. Tabi bunlar saatlerce anlatılacak konular…  -Peki bu rekabetten kim kazançlı çıktı sizce? -Kimse karlı çıkmadı. Çünkü, Necmettin Ağabeyim de yapacaklarının bir bölümünü yapamadı, Demirel de bu adamlara yaranamadı. -Sizce Demirel de çok samimi bir şekilde bu ülkeye hizmet etme idealleriyle yola çıkmadı mı? -Bizim yetişme tarzımız şu; biz kimseye taraftar değiliz, kimseye de karşı değiliz.Cenab-ı Hakk’ın çizmiş olduğu bir yol var ve biz bu yoldan gitmeye gayret ediyoruz. Kim bu yolda gidiyorsa iz bunlarla beraberiz, kim bunun karşısındaysa da biz onunla karşı karşıyayız. Necmettin Ağabeyimin Milli Görüş diye ortaya koymuş olduğu bir yol var, bu kendisinin keşfettiği bir yol mu? Hayır! Şimdi o, bu yol insanları, toplumları refaha götürecek demiş. İnsanlar bu yolda birleşirse hem dünya hem ahiret saadetine kavuşacaklar demiş, onun için burada çalışılması lazım demiş. Şimdi biri buna karşı geliyorsa, sana mecburen karşı gelecek. Eğer o kimse bu doğrudur derse, seninle beraber yürüyecek. Yani, mesele ona karşı ya da bununla beraber olduğu değil. Belirli bir yol var; kim bu yoldaysa berabersin, kim bu yolda değilse ayrı.

Ağbi, Tayyip Ayrılacak Faziletin kapatılmasıyla birlikte Milli Görüş hareketinin bölünme riski doğduğunda  önemli alimleri ve kanaat önderlerini sık sık bir araya getirdi. Hatta Ezher başta olmak üzere İhvanı Müsliminin önde gelen isimlerinden “fitne profeörü” bile getirdi. Defalarca Recep Tayyip Erdoğan davet edildi. Hiç hürmetini bozmadan, kimilerinin ellerini öperek, kimilerinin ellerini sıkarak dinledi. Ayrılık İslami bir ayrılık değil siyasi metod değişikliği olduğunu anlattı. Toplantı sonuçlarını rahmetli Erbakan’a yine kendi üslubuyla pratik ve noktasal anlattı: “Ağbi, Tayyip Ayrılacak” Dediği gibi oldu. Ancak gidenlerinde  kalanlarında Kemalettin Ağbi olmaya devam etti. Necmettin Erbakan hocam vefat etmeden önce kendisine kısa bir süre darılmış ancak dış müdahalelere gerek kalmadan iki kardeş arasında tatlıya bağlandı. Nitekim merhum Necmettin Erbakan fikri takibi, hele hele ümmet parasının takibini kılı kırk yararcasına yapar, kimsenin gözünün yaşına bakmazdı. Kemalettin Erbakan çok istemesine karşın bir devri anlatamadan gitti. Sırlarıyla. Hesaplaşma mahşere kaldı. Mekanı cennet olsun.

Bakmadan Geçme