Restorant, Lokanta ve Kafe Sektörünün Z Raporundan Dram Çıktı
Ekonomik krizin vurduğu restorant lokanta ve kafe sektörünün halini TOBB istatistiklerinde ortaypı çıktı. Verilere göre 25 bin 882 şirket arasında yer alan restoran ve kafelerin yüzde 8,25'i ekonomik krize dayanamayarak kapandı.
Ankara Ticaret Odası (ATO) Restoran, Lokanta ve Kafe Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Abdurrahman Işıksever, Komite Yönetim Kurulu Üyeleri Beril Andaç ve Servet Alkan, düzenledikleri basın toplantısında, sektörün içinde bulunduğu durumu gözler önüne serdiler .
Komite Başkanı Abdurrahman Işıksever, hükümet tarafından verilen teşviklerin artırılması gerektiğini dile getirerek, “Teşviklerin işveren yönünde karmaşık hale gelmesi sorunu mevcut. İşverenlerin hangi teşviklere hak kazandığı konusunda bilgi eksikliği var. Bu durum da esnafı dışarıda bu işleri bilen kişilere yönlendiriyor. Cari pirim ödemelerimizden hangi teşvike hak kazandığımızın ortaya koyulması talebinde bulunduk. Konuyu SGK’daki yetkililere ilettik. Bu bilgi eksiği ve sorun nedeniyle iş takipçileri çoğaldı. İş takipçileri aracılığıyla sorunu çözmeye çalışan sektör temsilcileri, bu kişilere aldığı teşvikin yüzde 15’ini ödüyor” diye konuştu.
Mesleki Eğitim Merkezi’ne ihtiyaç var
Komite Başkanı Işıksever, Mesleki Eğitim Merkezi açılmasına ihtiyaçları olduğunu da ifade ederek, “Sektörü düzenlemek için Mesleki Yeterlilik Belgesi’ne ihtiyaç var. Mesleğe yönelen kişilerin oluşturulacak kamu spotları ile bilgilenmesine ihtiyacımız var. Çocuklarını sektörde çalışmak üzere gönderen ailelerin ve çocukların bu meslekten elde ettiği kazanımları ortaya koyan bir kamu spotu sektörümüze çok fayda sağlayacaktır. Ayrıca Kıdem Tazminatı Fonu oluşturulsun. Kıdem Tazminatı konusu kötü niyetli işçiler tarafından işveren aleyhine kullanılıyor. Bu tür art niyetli kişiler adeta ‘İyi bir avukat olma’ yolunda ilerliyorlar. Kıdem Tazminatı Fonu gerçekleşirse hem işveren hem de çalışanlar rahat edecek. Çok sayıda kamu spotu yapılmasını istiyoruz. Resmi Gazete’yi kimse okumuyor. İşveren olarak aylık prim borcumuzu ödemek istiyoruz ama sisteme girdiğimiz zaman Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından komisyon ödemesiyle karşılaşıyoruz. Başka kurumlarda bu komisyon yok, ancak SGK’da var. Dijitalleşen bir çağda ve ülkeyiz. Online ödemelerde gelinen bu durum adil değil. Geçen ay 20 bin liraya kadar komisyon ödeyen işletmeciler var. Asgari ücrete gelen zam kadar ilk etapta o oranda fiyat artışı yapılıyor, daha sonra ise düzeltme geliyor. Şu an hemen herkeste mart ayındaki seçimlerin sonrasında olacaklardan dolayı bir korku var. İnsanlar kendisini eve kapattı. İşverenler nasıl olsa yapılandırma olacak diye SGK borcunu ödemiyor. Ödeyen namuslu vatandaş bundan zarar görüyor. Vergi borcunu peşin ödeyenlere örneğin yüzde 5 indirim yapılmalı.
Restoran ve kafelerin yüzde 8,25’i kapandı.
"Uzun vadede işyerleri kapana kapana azalıyor. TOBB istatistiklere göre 25 bin 882 şirket arasında yer alan restoran ve kafelerin yüzde 8,25’i kapandı. Müşterinin fiyatları bilmesi adına kapı önüne fiyat listesi asma konusundaki bakanlık talebi de bize bazı sorunlar oluşturuyor. Bunun müşteri adına faydası tabii ki oluyor. Kapı önlerine fiyat listesi konulması gibi bir uygulama yapıldı, biz bu uygulamaya karşı değiliz. Ancak fiyatların bu seviyeye geldiği bir dönemde desteklerin, teşviklerin peşindeyiz. Bu uygulamada henüz tam uyum sağlanamadı. Hiç kimse neyin ne olduğunu bile bilmiyor” şeklinde konuştu.
“Restoranlar ‘ara elaman’ olarak nitelenen kişileri en çok çalıştıran iş yerleridir” diyen Işıksever, şöyle devam etti;
“Okuyanlar okul harçlığını çıkarmak için restoranlarda çalışıyor. Gıda sektörü ciddi bir iş yükünü omuzluyor. Devletimizden istediğimiz, önlemlerin tam olarak alınması. Sosyal medyada adisyon paylaşılarak işletmelere acımasızlık yapılıyor. Müşterilerimizce bunun tek sebebi sadece bizmişiz gibi algılanıyor. Ayrıca sağlık kuruluşlarında çalışanlarımıza ‘gerekli, gereksiz’ denilmeden çok kolay şekilde istirahat raporu verilmesi işveren için çok büyük sıkıntıya neden oluyor. Bu bizim işimizin aksamasına sebep olmanın yanı sıra 3 günden fazla verilen raporların ücretini devletimiz karşılayarak zarar ediyor. Kolay şekilde rapor alınmaması gerekir.”
“İşyeri açma ruhsatı çok kolay verilmeye başladı”
İşyeri açma ruhsatının çok kolay verilmeye başlandığına da işaret eden Abdurrahman Işıksever, şunları kaydetti;
“Bulunduğumuz yerlerde birden çok restoran olduğunu görüyoruz. İşi bilen, bilmeyen, parası olup çocuğuna bir yer açmayı düşünen herkes, eğitimi olmayan, sektöre ilişkin bilgi sahibi bile olmayan evladına rahatlıkla restoran, kafe açıyor. Bu da işin kalitesini düşürüyor. Bu meslekten olmayanlar sektöre girmeye başladı. Bu iş koluna bilgisizce dahil olanlar, sektörde işgücü fiyatında dengesizliğe de neden oluyor. Tam da bu nedenle Mesleki Eğitim Merkezlerinin önemi burada ortaya çıkıyor. Sektörün gerçek temsilcilerinin elemanlarına iş teklifinde bulunan bu kişiler daha yüksek ücret teklifleriyle piyasa şartlarını da bozuyorlar. Bu da personel maaşlarının yükselmesine sebep oluyor. Sonuçta bu davranışlar gıda enflasyonunu da yükseltiyor. Bunun önüne geçmek için işyeri açma ruhsatlarında şartları zorlaştırma veya Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. 6 ay eğitim ve 6 ay staj döneminin ardından Mesleki Yeterlilik Belgesi verilerek işyerlerinin açılmasına müsaade edilmeli. Bu konuda bilgilendirme toplantılarının yapılması gerekiyor. İşverenler neyin nasıl olduğunu bilmiyor. Konuya ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu, İŞKUR ve Ticaret İl Müdürlüğü ile toplantılar yapıyoruz. Bu toplantılara katılan işverenlerin hiçbir şey bilmediği ortaya çıkıyor. Bu tür toplantıların sektördekilerin bilinçlenmesi adına çok iyi sonuçlar ortaya koyduğunu da söylüyor işyeri sahipleri. İşverenleri ATO çatısı altında ayda bir toplantı düzenleyerek eğitiyoruz. ”
Sistem bizi bir yerde ‘KDV toplayıcısı’ haline getiriyor,
Maliyet arttırıcı unsurlar çoğaldıkça mevcut fiyatların da artış gösterdiğini vurgulayan Beril Andaç ise KDV artışlarıyla birlikte verilen teşviklerin yeterli gelmediğini ifade etti.
Andaç, “Özellikle pandemideki kapanmalarla başlayan süreç ve sonrasındaki uzun vadede günlük açtığımız masa sayısı ortalama 100 iken artık o sayıları görmek mümkün değil. Ayrıca artan fiyatlar nedeniyle ile mecburen eleman çıkarılıyor, üretim kapasitesi tam olarak kullanılamıyor, bazı işyerleri de kaliteden ödün veriyor.” dedi.
Beril Andaç, KDV ile ilgili beklentilerinin alım ile satımda aynı olması yönünde olduğunu dile getirdi:
“Biz yüzde 1 KDV ile alıyor ama ortaya çıkan mamulü yüzde 10 ile satıyoruz. Paketleme ve sarf malzemelerini yüzde 20 ile satın alıyoruz. Bunları da yüzde 10 KDV ile satıyoruz. Bu bizi bir yerde ‘KDV toplayıcısı’ haline getiriyor. Bizlerin ‘KDV’yi ödemeyelim’ gibi bir düşüncesi yok. Ayaküstü yerse, paket olarak alırsa bunların hepsinin ücreti de değişiyor. Bu bazı işletmelerde usulsüzlüklere de neden oluyor. Devlete ödediğimiz KDV’den rahatsız değiliz. Bizim isteğimiz, aradaki yüzde 9’luk farkı kapatmak için uğraşmayalım
Günümüzde dışarıda yemek yeme alışkanlığı azaldı
Müşteri ise tepkisini bize gösteriyor. Marketten aldığı bir ürünü bizden daha fazlaya alınca tepki gösteriyor. Garsonlar bunu anlatamayabiliyor. Vatandaş bizim yaşadığımız sıkıntıların farkında değil. Neredeyse 1,5 yıldır destek alamadığımızın farkında değil, bankalara kesilen komisyon oranlarının farkında değil. Restoranların aslında keyfi olarak zam yaptığı düşünülüyor. 100 masası olan bir işletmeye mönü koymak ciddi bir maliyet. Bunlar için destek alınması gerekiyor. 2023 yılı öncesinde ciddi teşvikler vardı, hepsi kalktı. Doğal olarak bu da kazançlarımıza yansıdı. Kapanmalar bu nedenle başladı. Sektörün gelişerek büyümesini istiyoruz. Günümüzde dışarıda yemek yeme alışkanlığının gitgide artmasını beklerken, tam tersine bu alışkanlık daha da azalmaya başladı. Bu durum işsizliğe, sektörel daralmaya neden olacak. ifadelerini kullandı.
İşyerlerimizin kapasite kullanım oranı ortalama yüzde 65 geriledi
Servet Alkan da sektördeki daralmaya dikkati çekerek, günümüzde şirketler tarafından çalışanlara ödenen yemek parasının çok cüzi hale geldiğini söyledi. Alkan, “Bir kişi hiçbir şey yemese bile bir simit bir ayran 50 lira yapıyor. Özellikle bankaların personeliyle konuştuğumuzda bunu çok daha iyi görebiliyoruz. Eskiden öğlen servislerinde müşterilere neredeyse oturacak masa bulamazdık, şimdi dolan masa sayısı çok düştü. İşyerlerimizin kapasite kullanım oranı ortalama yüzde 65 geriledi. Çalışanlara yemek için verilen çeklerle market alışverişi yapıldığına şahit oluyoruz. Bu çeklerin amacına uygun olarak yemeklerde kullanılması gerekiyor. Bu tüketim alışkanlıklarının değişmesine de neden oldu. Yemek çeki firmaları bundan belli bir komisyon alıyor. 3 günde tahsil ederseniz yüzde 10 komisyon ödeniyor." dedi.
Yüzde 70 müşterimiz ekonomik ürünleri tercih ediyor
Servet Alkan "Hem komisyonlarda hem de müşteri sayısında sektörel daralma yaşıyoruz" derken içinde bulunhdukları durumu şöyle özetledi:
. Artık insanlar günümüz ekonomik koşulları nedeniyle daha fazla evlerine kapanmaya başlayacaklar. Vatandaş evinde yapabileceği yemeği dışarıda yememeye çalışıyor. Maaşlara yapılan zamlar insanların cebine neredeyse dokunmadı. Bu sebeple bizler de daha ekonomik ürünler üretmeye başladık. Yüzde 70 müşterimiz ekonomik ürünleri tercih ediyor. Pandemi öncesi daha çok para kazanıyorduk. 2019 yılından sonra hiçbir işletmeci yatırım bile yapmamıştır. Pandemiden çıktık kapalı kaldık, insanların vergi ve SGK borçları oldu, hala o dönemdeki borçlarını ödemeye çalışanlar var. Başka ildekilerle Ankara’daki durum aynı değil. Örneğin İstanbul’da fiyatlar 24 saat hizmet verme esasına göre belirleniyor, biz ise Ankara’da ‘memur şehri’ olmanın getirdiği bir durumla saat 23.00’ten sonra çalışmıyoruz. SGK bankalarla anlaşma yapmadığı için borcumuzu öderken bankalara komisyon veriyoruz. Şu an geldiğimiz durum, ‘eko hayat, eko yemek’. Bunu sorumlusu da restoranlarmış gibi gösteriliyor”