Şaibeli Seçimde Leninist Taktikler

Gazetelerde okuduk şaibeli seçim ile bazı DHKP-C sempatizanları belediyelere girmiş, özel kalemlere kadar yükselmişler. Ne olmaz ne olmaz, randevu almaya gidince tetikte bulumada fayda var ... Uzun ve zahmetli bir çaba sonuçu, şehidler, gaziler vererek ezilmiş bulunan sol terörizm böylece devletimizin kılcal damarlarına rahat bir şekilde sızıp "kanlanma" imkanı bulacak. Bazı liderlerimizi tebrik ediyoruz, "bravo" ve "brave"...  İsveç, Norveç, Japonya, Antartika, İngiltere'de demokrasi tam da böyle birşey işte (!) : Teröristleri devletin kılcal damarlarına taşımak! Bu seçimlerde muhalefet -olasılıkla DHKP-C ve PKK'lı propaganda akıl hocalarının sürece daha etkin katkısıyla- Leninist propaganda ilkelerinden bolca yararlandı. Eskiden partilerimiz seçim stratejilerini; Paris'teki ofislerinde beyaz gömleklerinin kolları sıvalı, genç kız ve delikanlılardan oluşan ekipleri, Türkiye'deki "tavr-ı intihab" için kafa patlatan ünlü halkla ilişkiler, strateji ajansı sahibi 68 model eski tüfeklere emanet ederdi. Artık onların yerini, "bizzat olay yerinden bildiren" yerli stratejistler almış görünüyor. Lenin'in "silahlı" olanlar dahil propaganda yöntemleri var biliyorsunuz... 70'lerde bu "propaganda" daha goşist bir tarzda olurdu: Mermiyle... Mesela Hakkari'de fabrika inşaatında çalışan işçileri, müteahhitleri öldürürsünüz, iş makinalarını yakarsınız, sonra "Hükümet aciz şiddet olaylarını önleyemiyor" diye propaganda yaparsınız. Ancak demokrasimiz gelişti. "Gizli fısıltı ağı, sandık toparlama amaçlı gizli hücre toplantıları, sürü olarak hareket etme" gibi uygulamalar hala geçerli, bunlara Amerikan televizyonlarında sabah birinci sayfaları saatlerce ekranda kalan kaynakları belirsiz gazeteler, köşe başlarını ele geçirmiş ana akım televizyon programcıları falan yani açık dış destek de eklendi! Mesela Savcımız Kiraz'ı şehit eden soysuzlar ve basındaki ayakları güçbirliğiyle bunun bir örneğini vermişti. Bir gazetemizin internet sitesi suikasti canlı yayınlamış, bir diğeri "Ne yapalım biz iyi çocuklarız ama sistem bizi buna zorladı" gibi Leninist propaganda yemleri atmıştı. İlkeleri bizzat Lenin de partiyi ele geçirme mücadelesinde de uygulamış. Tehdiş, sindirme, yalan, korkutma, ısrarla insiyatifin elde olduğu vurgusu yapma, oy çalma, kaleşnikoflu seçim posteri asma, iftira, cinayet... Tevfik Dalgıç Lenin'in propaganda yöntemlerinin bir bölümü sıralamış. Eklediğimiz "parantezler" ise bugün yaşananlar sanki:                                                                                                                1- Amaçlar kullanılan yöntemleri mübah yapar - Kısaca amaca ulaşmak için her yol mübahtır. Hiçbir engel seni amaçlarını gerçekleştirmekten geri bırakmasın. Bu amaçla yapabileceğin her şeyi yap, ister ahlaki olsun, isterse olmasın, amacına ulaşınca onların hiçbir anlamı kalmaz. (Oy çalmak gibi mesela, kürsüden sahte belge sallamak ya da... İftiralar yalanlar...)       2- Yalan söyleme stratejisi kulanılırken, bir olaydan hemen sonra kendini en ahlaklı ve en yetkili kişi gibi sun, bir ordu komutanı edası ile emir ver, azınlıkta olmalarına rağmen kendi taraftarlarını çoğunluk diye tanımla. (1978, 1994, 2001'de iktidarken Türkiye'yi üç kere batırıp IMF raporlarına rekortmen olarak geçmelerine rağmen kendilerini bir komutan gibi galip ilan etme rahatsızlığı, sadece bir partimizde var.)                                                                                                                        3- Hiçbir krizi ve felaketi boşa harcama, lehine çevir. Her krizi, her fekaketi lehine kullan, yalan söyle, kriz ve felaketleri başkalarına yükle, suçu başkalarına at ve yandaş (veya 'yataklık' -teröre yataklık- O.A.) medya ile koro halinde karalamayı sürdür. İftira et izi kalır. Beyinlerdeki algıyı yönet. Bir şeyi ilk defa duyanlar hep ona inanırlar.                                                                              -

VATAN PARTİSİ'NE 100 OYU 200 OYU KİM YAZMIŞ OLABİLİR?

- Şaibeli seçimin ilk saatlerinde ortaya çıkan "AK PARTİ'nin oyu alınıp Vatan Partisi'ne yazılmış" haberleri çok ilgi  çekiciydi. Perinçek siyaseti biliyorsunuz ta 60'lardan beri terörist takımıyla savaş içindedir. Aydınlık gazetesi 70'lerin sonunda terörist örgütlerin cemaziyülevvelini açıklayıp bunların ipliklerini pazara çıkaran biz yazı dizisi yayınlamıştı. O günlerden bu yana bu terörist örgütler Aydınlık grubuna sönmeyen bir kin beslediler, bu hala sürer. Şimdi CHP İstanbul il örgütlerinin kimlerin elinde olduğuna ve seçimin ilk saatlerinde gelen "Kaydırma Vatan Partisi'ne yapılarak bu parti üzerinde töhmet oluşturulmak istenmiş" yorumları daha bir yerli yerine oturmuyor mu?   

 -İLÇELER NEDEN AK PARTİ'DE, BÜYÜKŞEHİRLER NEDEN MİLLET İTTİFAKINDA-                                                              İlçelerin neredeyse tamamında AK PARTİ, büyükşehirlerde Millet İttifakı adaylarının kazanmasına hiçbir tatmin edici cevap verilemiyor. Şöyle deniliyor: -AK PARTİ seçmeni, ilçelerde kendi partisine oy verdi, ancak büyükşehirlerde Millet İttifakına oy vererek partisini uyarmak istedi. -!?? Sanki bizim de aralarında bulunduğumuz seçmen kitlesine bir sihirli değnek dokundu ve hep birlikte Harvard Siyaset Felsefesi diplomalı siyaset stratejisi yapan bir kitle konumuna yükseldik? Nerede kaldı bidon kafalar, göbeğini kaşıyan adamlar. Bakıyoruz kıllı bacaklı mangal yapan adamlar birden Bergson'dan Jan Jak Russo'dan çiçekler açtıran, Cromwell'e saygı duruşu yaptırtacak şekilde demokrasinin sınırlarını genişletecek ve ansiklopedilere geçecek bir kitlesel tepkiyi dokumuş. Türk seçim ve demokrasi tarihinde böyle bir olay görülmemiştir. Pardon sadece demokrasi tarihine "açık oy gizli tasnif sistemiyle" geçen bir parti döneminde belki görünmüş olabilir. Bırakınız efendim. Büyükşehirlerde oyları çaldınız, açılan her sandıkla makas daralıyor. Seçimler yenilenmelidir, aksi taktirde erken olur geç olur, bir dahaki yerel seçimlere kadar alnınızda bu lekeyi taşıyacaksınız.

Bakmadan Geçme