Greenpeace Akdeniz, her gün soframıza gelen sebzelerdeki pestisit oranıyla ilgili bir araştırma yaptı. Ağustos, Ekim ve Kasım aylarında rastgele olarak 10’ar tane yeşil biber, domates ve salatalık alan ekip bu ürünleri pestisit analizleri konusunda uluslararası akreditasyona sahip bir laboratuvarda analiz ettirildi. Ürünlerin yarısı marketten yarısı ise semt pazarlarından alındı. 90 adet domates, yeşil biber ve salatalık örneklerinin 14’ünde ürünlerde kullanılması yasak pestisit kalıntısı tespit edildi. 46’sında ise hormonları etkileyen pestisitler bulundu. Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer, çıkan sonuçların vahim olduğunu, soframızda her gün kimasal zehir bulunan sebzleri yediğimizi söyledi. EN ÇOK HORMONEL SİSTEM BOZUCU PESTİSİTE RASTLANDI Özyer rapor sonuçlarını şöyle yorumladı: “Sonuçlara göre markette bulunan ürünler pazarda satılanlara göre çok daha büyük risk taşıyor. Biz tüketici olarak daha biçimli gözüken sebzeye ulaşmak istiyoruz. Ancak daha iyi gözüken sebzeler her zaman doğal koşullarda yetişmiş olmuyor. İdeal olan durum bu ürünler rafa geldikten sonra değil daha üretim aşamasında denetlenmesi. Üreticiler hızlı bir şekilde pazara ürün vermek için ellerinin altındaki kimyasal maddeleri kullanıyor. Yaptığımız araştırmada en çok rastladığımız şey hormonel sistem bozucu pestisit. Bu pestisit hormonlara etki ediyor. Prostat kanseri, gelişim bozukluğu, kısırlık gibi sonuçlar doğurabiliyor.“ ÇİFÇİ DE BÜYÜK ZARAR GÖRÜYOR Özyer şöyle devam ediyor: “Ayrıca yaptığımız araştırmada pestisit kullanımında çiftçilerin de büyük zarar gördüğü maddelerin kullanıldığını tespit ettik. Yüzde 33 oranda direk ürünle temas halindeki kişiye zarar veren maddeye rastladık. Ayrıca pestisit bitkiye uygulansa bile etrafındaki böceğe, toprağa, havaya büyük zararı var. Raporda çıkan bir diğer sonuç da mevsimi olmayan sebzelerde daha çok pestisite rastlanması. Biz sivil toplum örgütü olarak ufak bir araştırma yaptık. Üç ay için sadece 90 ürünü incelemeye aldık. Amacımız bakanlıkların bu ürünleri halka ulaşmadan denetlemesi, bizim yaptığımıza göre çok daha kapsamlı araştırmalar yapmaları ve kamuoyuyla paylaşmaları.”