Erdoğan Japonya’daki G-20 Devlet Başkanları zirvesinden sonra gazetecilere özetle şu açıklamaları yaptı: TRUMP BU YIL İÇİNDE TÜRKİYE’YE GELECEK “Zirve çerçevesinde birçok ikili görüşmeler yaptık. ABD, Rusya, Fransa, Almanya, Hindistan, İngiltere, İspanya, Endonezya liderlerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Dünya Bankası Başkanı ile görüşmeler gerçekleştirdik. Sayın Trump ile görüşmemiz çok olumlu bir havada geçti. Kendileri S-400 ve F-35’ler konusunda bize destek veriyor. Yaptırımlara ilişkin olarak farklı opsiyonlara baktıklarını ve Türkiye’ye adil muamele yapılmadığını basının önünde açıkça ifade etti. Halkbank konusunun kısa sürede çözüleceğini ümit ediyoruz. Güvenli bölge konusunda birlikte çalışmaya devam edeceğiz. 75 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmaya çalışacağız. Sayın Trump, bu yıl Türkiye’yi ziyaret edecek. (Trump’ın kendisi için söylediği ‘pazarlıkta çetin biri’ sözleri) Pazarlıkta çetin biriysem -ki severim- bu iyi bir şey. Trump bazı şeyleri ifade ederken zihin arkasında bir şeyler saklamıyor. Mesela basına yaptığı açıklamada S-400 ile ilgili çok açık dürüstçe ifadeler kullandı. Ben de dedim ki ‘Ben de sizi bu yönünüzle seviyorum’. Çünkü kendi arkadaşları, ekibi orada. Ekibin içerisinde bu işe karşı duranlar da belki var. Bu yönü hakikaten çok çok farklı. Bunları bu şekilde anlatması da takdire şayan. Obama’ya diyor ki ‘Bu süreci sen bu hale getirdin. Sen eğer Patriot’ları vermiş olsaydın bugün böyle bir durum olmayacaktı. Şu anda da adaletli davranmaya mecburuz’. 1 MİLYAR 400 MİLYON DOLAR VERMİŞ SEN MALINI VERMİYORSUN F-35’ler konusunda bir noktaya geldi, bu çok daha önemli. ‘1 milyar 400 milyon dolar vermişler, sen malını vermiyorsun’ dedi. Ne böyle bir tüccar olur ne de böyle bir müşteri. Bunu da çok açık söylemek bir insanın dürüstlüğüne işaret eder. Arkadaşlarımızı görevlendirdik, işin takibini yapacaklar. Savunma Bakanlarımız, Dışişleri Bakanlarımız, onlar da bu işin takibini yapmak suretiyle kapıları inşallah açmış olacaklar. Tabii S-400 konusunda da Sayın Putin’le yanımda yaptıkları şakalaşmalar oldu. Onlar da güzeldi. (Ne tür şakalar) Onların neler olduğunu karıştırmayın. Bazı şeyler de bende kalsın. (ABD’yle yaptırım konusunda nasıl bir orta yol bulunabilir?) Yaptırım derken; ‘Şu şu şu konuda yaptırım’ diye hiçbir şey duymadık. Sayın Trump, kendisi ile telefon görüşmelerimde, ikili olarak bir araya gelişlerimizde şu ana kadar ‘Biz size şu yaptırımı yapacağız’ demedi. S-400’le ilgili olarak da ‘Haklısın’ dedi. Bugün işi çok daha ileri bir seviyeye taşıdık. Bu ileri seviyede de Sayın Trump ‘Bu adaletsizliktir’ dedi. Bu çok önemli. Sayın Putin’le üçlü olarak bir araya geldiğimizde de yine makul ve güzel şeyler söyledi. Tabii daha önce de Sayın Putin ve Trump arasındaki görüşmeyi Sayın Putin zaten bize anlatmıştı. Yani oralardaki görüşmelerde de bu konu olumlu istikamette. Öyle zannediyorum ki herhangi bir sıkıntı olmadan bu süreci aşacağız. Tabii bu arada Sayın Trump’ın Türkiye ziyaretiyle ve iş konseyini de yapmak suretiyle bu işi çok daha ileriye taşımış olacağız. Bu arada biz bir de oradan THY olarak 100 Boeing uçağı alıyoruz. TRUMP’A AÇIK AÇIK BEN DE SÖYLEDİM, PUTİN DE SÖYLEDİ (Trump’ın Türkiye’nin tezlerine yönelik ikna olmuş yaklaşımı) Böyle bir yaklaşım elbette iyi karşılanır. Tabii bundan sonraki süreç de çok önemli. Bu S-400’ler konusunda özellikle birilerinin, farklı kesimlerin sağda solda artık konuşmaması lazım. Çünkü bu açıklamadan sonra Sayın Trump konumunu belirlemiştir. Ama birileri de maalesef kendilerine göre gelin güvey oldular, rastgele yazıp çiziyorlar. Başlığı atıyorlar ama içinde bir şey yok. Hatta ben konuşmamda da yaptırımlar için ‘Böyle bir şeyi tahmin etmiyorum’ açıklamasını kullandım. (Trump’ın daha sonra ABD basınına ‘F-35’leri, yani parasını ödediği uçakları almak istiyorlar, bundan doğal ne olabilir ki’ sözleri) Bunu bizim yanımızda da söyledi zaten. Biz şu ana kadar 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ve alacağımız savaş uçağı sayısı 100 artı 16. Bunların da ödeme planları belirlenmiş durumda. Mesela geçen hafta 50 milyon dolarlık ödeme yapıldı. Bu ödemeyi aksatmadan yapan bir ülkeye, üstelik bir stratejik ortağa karşı böyle bir uygulamayı o da haklı olarak eleştirdi; ‘Ödemesini yapıyorlar ama biz uçaklarını vermiyoruz’ dedi. Bu ABD gibi bir devlete yakışacak bir şey mi? Mümkün değil. Üstelik gönderdiğimiz pilotların eğitim programını durdurmuşlardı. Rusya’da ise tam aksine, S-400’lerle alakalı çok ciddi eğitim çalışması yapıldı. O eğitimlere katılanlar aynı zamanda öğretmen konumundalar. Yani döndükten sonra öğretmen olarak burada insan yetiştirmeye başlayacaklar. Biz yola çıkmışız. Şurada belki bir hafta, 10 gün içerisinde ilk serisi inmiş olacak. Bunu Trump’a açık açık ben de söyledim, Sayın Putin de söyledi.” KAŞIKÇI CİNAYETİ: BİRİLERİ ÇOK CİDDİ PARALAR DAĞITIYOR (G-20’de hem Sisi hem de Suudi Veliaht Prensi Selman vardı. Ve siz çok önemli üç konuyu gündeme getirdiniz. Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’nin şüpheli ölümü, Mısır’daki idamlar ve Kaşıkçı cinayeti. Bu konudaki temaslarınız neler?) Bu konuyu gündeme getirdiğim konuşmamda Muhammed Bin Selman ya ben konuşurken ayrıldı ya da ben konuşmaya başlamadan ayrıldı. Burada kimse bu konulara girmiyor. Sisi de Muhammed Bin Selman da bunu bizden dinlemeli. ‘Bu işler yapıldı ve artık bitti, unutuldu’ olmaz. Bunu bizim gündemimizden çıkarmadığımızı göstermemiz gerek. Bu konuda hazırlanan bir rapor var. Bu iş BM Genel Kurulu’na kadar gündeme gelirse ben orada da bu konuyu gündemde tutacağım. Mursi’nin ölüm şeklini anlattık. Şehadeti esnasında 50 dakika müdahale edilmiyor. Adli tıbba götürülmüyor. Sabah erkenden adeta kaçırılarak gömülüyor. Eşini bile almıyorlar. Gelecek kuşaklar dünyada Müslüman liderlere neler yapılmış, bunu bilmeli. Çünkü bu ne ilk ne de son. Bakıyorsunuz buraya Sisi’yi çağırıyorlar. Ne diye çağırıyorsun? Hem demokratım diyeceksin hem demokrasi mücadelesi diyeceksin hem de ‘AB’de idam yasak’ demene rağmen dokuz genci idam eden bir adamın toplantısına katılacaksın. Bu ikiyüzlülüğü tüm dünyaya ilan etmemiz, hatırlatmamız lazım. Bunların insan haklarıyla, demokrasiyle ne alakası var? Bunları anlatmak lazım. Bir üçüncü konu da Kaşıkçı meselesi. Dünyada egemen güçlerin bir kısmı onu da gündemden düşürmeye çalışıyor. Birileri çok ciddi paralar dağıtıyor.” BİR S-400 ÜÇ PATRİOT’A BEDEL (ABD Başkanı Trump’la yaptığınız görüşme sonrası olası yeni bir Patriot alımına yeşil ışık yanmış oluyor mu?) Şimdi ilginç bir şey var. Teknolojik olarak bir S-400 üç Patriot’a bedel. Buna rağmen biz şartları görelim. Eğer şartlar S-400 ile eşit bile olsa biz Patriot alırız. Ama eşit olmazsa -kusura bakmayın- o zaman sen menfaatini düşünüyorsan biz de menfaatimizi düşüneceğiz. Bunu da açıkça söyledik. Kredi, ortak yönetim gibi birçok konu var ve tabii bir de fiyat meselesi. Maliyet analizlerini yapmadan bu tür adımları atabilir miyiz? (Manşet almak adına bir soru... İlk defa bir ABD Başkanı şahinlerin gözüne bakarak Türkiye’nin haklı olduğunu üzerine basarak söylüyor. Bu Türk-Amerikan ilişkileri adına yeni bir dönem mi?) Bunu ben söylemeyeyim. Siz zaten kendisinden bizzat dinlediniz. Benden böyle bir manşet atmamı isterseniz bu doğru olmaz. Biz manşetler ile savaşıyoruz. MACRON’A: SEN KONUŞAMAZSIN (Doğu Akdeniz’deki gerilim konusunda Macron’a yönelik sert ifadeleri G-20’deki ikili görüşmesine nasıl yansıdı?) Buradaki görüşme tam aksine çok olumlu geçti. Sayın Macron ‘Niye bana bunları söyledin’ falan demedi. İkili görüşmede kendisine bizzat söyledim; ‘Bak’ dedim: ‘Kıbrıs meselesinde sen bir defa konuşamazsın. Senin Kıbrıs’la yakından uzaktan alakan yok. Burada ben konuşurum, Yunanistan konuşur, İngiltere konuşur, AB konuşur ama sen konuşamazsın.’ İDLİB'DEKİ SALDIRILAR: PUTİN’E REJİMİ UYARMASINI SÖYLEDİK (Suriye İdlib’deki rejim saldırıları hakkında Putin ne diyor? ABD’nin de İdlib’e yönelik bir talebi var mı?) Yani talep demeyeyim de şunu söyleyelim. Hep söyledikleri şu; ‘İdlib’i beraber başardık’. Ama işin doğrusuna bakarsanız İdlib’de biz hakikaten Sayın Putin’le çalıştık ve çalışıyoruz. Şu anda orada Rusya’nın tesiri olsa bile biz bunun arkasında rejimin olduğunu görüyoruz. Putin’e bu saldırılar konusunda rejimi uyarmasını söylüyoruz. Son olayda rejimin bizim gözlem noktalarımıza yaptığı saldırıda 1 askerimiz şehit oldu. Biz de buna gerekli karşılığı verdik. Bundan sonra da böyle bir yanlışları olursa gerekli dersi alacaklar. 300 BİN KİŞİLİK GÖÇ HAREKETİ Bugün bizim en çok üzerinde durduğumuz konulardan biri de özellikle şu anda buradaki mücadelede 300 bin insanın bizim sınırımıza doğru hareketlenmesi emareleridir. Biz bu hareketlenmenin durdurulması arzusundayız. Zira 330 bin kişi Suriye’ye geri dönüş yaptı. Biz geri dönenlerin daha da artmasını beklerken İdlib’den böyle bir durum söz konusu olursa o zaman demek ki elde var sıfır. Öyleyse bunun kesmemiz lazım. GÜVENLİ BÖLGEDE TOKİ’YLE DEVREYE GİREBİLİRİZ Başta BM Genel Sekreteri Guterres olmak üzere diğer görüşmelerde de bunu etraflıca konuştuk. Daha önce Sayın Trump’la da yaptığımız görüşmede terör koridoru olarak belirlenen yerde bir 20 mil meselesi vardı. Yani kuzeyden güneye doğru 32 kilometrelik bir derinlikte güvenli bölge olarak söylediğimiz mesele vardı. Şimdi burayı öyle bir güvenli bölge yapalım ki burada biz devlet olarak TOKİ ile devreye girebiliriz. Ama diğer tarafta ABD, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa, koalisyon güçleri bize mali destek versinler. Bizim düşüncemiz buralarda onların yerel mimarisine de uymak suretiyle içinde bahçesinde ekip biçebileceği, hayvancılık yapabileceği konutlar inşa etmek. Ya da birkaç ailenin ekip biçebileceği müşterek alanlar tahsis etmek. Böyle bir adımın atılmasıyla onları çadırdan, konteyner kentten kurtarıyorsun. Hayır demiyorlar, güzel diyorlar. Sayın Guterres’e ‘Bunun başını sizin çekmeniz lazım. Dünyada ilk örnek olur’ dedim.”