Türk Edebiyatının Efsaneleşen İsmi D. Mehmet Doğan Vefat Etti

Bir süredir tedavisi devam eden Türkiye Yazarlar Birliği'nin Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan Hakk'ın rahmetine kavuştu. Cenaze namazı 12 Ağustos 2024 Pazartesi günü ikindi namazını müteakip Hacı Bayram-ı Velî Camiinde kılınacaktır. esnafhabertv.com ailesi olarak merhum D. Mehmet Doğan'a yüce Allah'tan rahmet Büyük Türk Milletinin asil kalem erbabına baş sağlığı dileriz. Ülkemizin başı sağolsun.

 

Şanlıurfa eski Milletvekili İbrahim Halil Çelik, hastanede tedavi görürken ziyaret etteği D. Mehmet Doğan ile gözlerimizi yaşartan bir yazı yazmıştı. Bu yazıyı okuyucularımızla paylaşıyoruz.

KELİMELERİN EFENDİSİ KOCA  REİS D. MEHMET DOĞAN’I  YATAĞA BAĞLI GÖRÜNCE  İÇİM  YANDI 

              14 Mayıs, 2024 Salı.  Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü ve Türkiye Yazalar Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan aradı : “  Ağabey müsait iseniz  bugün saat: 18.30 da Reis D. Mehmet Doğan Ağabeyi ziyarete gidebiliriz.” dedi. Bu güzel sözleri zaten aylardır bekliyordum. Şimdi duyunca bu hayırlı haberi içim ferahladı. 
     Musa Kazım ila Ulus’taki Rektörlük binasında buluşup hastahaneye gitmeye karar kıldık. Uzun zamandır bu ziyareti  iple çekiyordum. Çünkü Koca Reis yoğun bakımdan  odaya alınınca ziyaretçi kabul ediyordu . Hem hasta ziyareti görevini yerine getirecek,  hem de aylar oldu onu görememenin hasretini giderecektim. 
     Başkan Musa Kazım  aradığında ben , Nedim İlci’nin Birlik Mahallesi, İlci Holdingdeki ofisinde idim. Nedim İlci  , haftanın hemen  her günü sabahleyin beni evden aldırır ve günün büyük bir kısmını da onun yanında   eski  dostlarımızla sohbetle geçiririz . Salı günü de işte böyle mutat  günlerden bir gündü. Dostlarla yapılan sohbet,  gülistanda ; güllere verilen su gibidir.  Güzel sohbetler her dem canlara  şifadır. 
        Aylardır Kelimelerin Efendisi Koca Reis, D. Mehmet Doğan’ın  çektiği sıkıntılarının refi için Allah’a nice dualar etmiştim . Ancak içim mutmain olmuyordu  bu uzaktan  yapılan dua ve   ruhsuz telefon aracılığıyla  geçmiş olsun dileklerinde bulunmağa. Yılların eskitemediği dostluğumuz vardı  Koca Reis D. Mehmet Doğan’la. Her şeyin yenisi , ama dostluğun ise eskisi makbuldür.  O’nunla o eski günleri yad etmek,  hasret gidermek ve atiye yönelik güzel projelerini  dinlemek arzusu içimi,  yüreğimi ve beynimi kemiriyordu . Bunları acaba konuşabilecek miydim? Onun  yoğun bakımdan  servise alınışıyla bu hasret arzumuzu gerçekleştirecektik .  

Türk Edebiyatının Efsaneleşen İsmi D. Mehmet Doğan Vefat Etti
       Nedim İlci’nin  mekanından ayrıldım. Kadim dostum , kadirşinas  insan Faik Güngör’ün   iş yerine gittim. Faik baba,  D. Mehmet Doğan’nın ziyaretine gideceğimizi duyunca sevinçten havalara uçtu. D.  Mehmet Doğan’ı  Musa Kazım ile ziyarete gideceğimiz  onun neşesini ikiye katladı. Doğrusu görülmeye değerdi Baba Faik’in  bu candan sevincini . Faik Güngör de her gün sağlık raporunu Musa Kazım Başkandan alıyordu.   Faik baba ile Koca Reis eskimez iki vefalı dostum idiler.  O, yıllarca Yazarlar Birliğinin  her Ramazan’ın  ilk iftar yemeğini  verirdi. Yazarlar Birliğinin her türlü ihtiyaçlarını da karşılamak için her dem hazırdı Faik baba. 
       Faik Güngör’le dostluk ve vefa üstüne lafladık  ofisinde. Faik Güngör :   “ Nerede o eski günler? Nerede o eski dostluklar ? Şimdi her şey yapay olmuş! Yapma  güller gibi,  renkleri  şahane ama ,ya kokuları nerede ? ” dedi içini çekerek. Yılların çilesi,  dertleri ve peş peşe gelen ağabey ve kardeşinin ahirete göçleri  onun simsiyah saçlarını pamuğa çevirmişti. Bembeyaz saçlı Faik Baba karşımda bir heykel gibi duruyordu . Neler görmüş , neler geçirmişti  şimdiye dek? O , sadece İlinin, ilçesinin ve  bölgesinin değil , tüm yurdun dertlerini omuzlarında taşıyan  eskimez güzel dosttu. Onun açık sofrası , yedirip giydirmesi tarif edilmez Hatemi Tayyi gibi cömertliği  ve eğitime verdiği önemi bilmeyen  yoktu Ankara’da . O , sofrasında misafir olmadığı gün yatağa girmeyen bir  İbrahim Halil meşrepti.   Erzurum’da  Fransız Filolojisinde okurken ; ona burs bulan arkadaşını hala yere göğe sığdıramayan bir insandır. Dostunun dostu , bir gönül adamı  ve erdemli bir Bala’lıdır Faik Baba. 
     Baba Faik,  beni kendi özel aracıyla gönderdi Ulus’taki  Başkan Musa Kazım Hocanın Rektörlük binasına.  Rektörlüğün  dış kapısında   bekleyen Özel Kalem Müdürü Serdar Çalımlı  saygı ile  karşıladı ve çıktık  makama. Rektörlük kapısında beni sevgi ile karşılayan Musa Kazım ile makamında içtiğimiz acı kahvelerimizden sonra Şehir Hastanesinesinin Onkoloji bölümüne gitmek için aşağı indik . Hazır bekleyen arabaya bindik. Yol aldık şehir hastanesine doğru. Şehir Hastanesi Ahmet Hamdi Akseki Camii ile Diyanet İşleri Başkanlığına komşu idi . 
      Bizleri  Profesör Dr. Birol Bostancı ile  Doç. Dr.  Volkan Öter hocalar Hastahanede  karşıladılar ve çıktık  Kelimelerin Efendisi Koca Reis D. Mehmet Doğan’ın odasına.  Onu yatağa gömülmüş , halsiz ve yatağa  bağlı halini görünce içim parçalandı.Heyhat! Heyhat!  Dedim içimden kendi kendime. 
    O kabına sığmayan , yalan dünyayı  sohbetleriyle aydınlatmak için adımlayan  ayakları artık onu çekemez hale gelmişti. Yürüyemiyordu tek başına. O, fikirlerini çekinmeden söyleyen bir yiğitti.  Ve onun hazırladığı “Büyük Sözlük”  kadar  mangal gibi bir yüreği vardı. O , Kelimeler Atlasında  dünyayı dolaşan adam gitmiş  ; onun yerine sadece gözleriyle bizi karşılayan biri kalmıştı. Onu tüm dünyayı gezdiren ayakları onu taşıyamaz halede idi şimdi. Kendinde olmadan   yatağa bağlı olarak karşımızda yatıyordu O. Onun çok sevdiği ve hayatını adadığı , fikriyatını bayrak gibi dalgalandırdığı Mehmet Akif Ersoy’un  yataktaki son fotoğrafı  geldi gözlerimin önüne. İrkildim! Doğrusu onu ilk gördüğümde birden o manzara yeniden canlandı gözlerimin önünde . Safahat Şairinin  akıbeti gibi ;  Safahat şarihinin   akibeti de   aynı mı olacaktı? Allah korusun . Bunu  belli etmeyeye özen gösterdim. Gözlerimin  gönlümün emrine girmesine izin vermemeye çalıştım. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Selamlaştık. Allah’tan acil şifalar diledik. Geçmiş olsun dileklerimizi sunduk. Özlediğimizi beyan ettik. Selamlarımızı çok halsiz bir şekilde aldı. Takatı kalmamıştı o dağ gibi dostumun. Değerli eşi Hatice hanımefendi ile biricik kızı da başı ucunda ayakta duruyorlardı.   Onlara da göz aydınlığı ile geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Gelişimize çok sevinmişlerdi. 
      Koca Reisi ameliyat eden Prof. Dr. Birol Bostancı hoca İle onun yardımcısı Doçenti Dr. Volkan Öter de bizleri izliyorlardı. Benle Musa Kazım’ı  karşısında görünce biraz takati yerine gelmişti sanki. Koca Reis benden yumartalı çiğköfte istedi : “ Hatırlar mısın Urfa da bize bir yumurtalı köfte yapmıştın? İşte aynen ondan istiyorum senden? ” dedi. Canıma minnetti. Çiğköfte isterde ben yok mu diyecektim? “ Başım gözüm üstüne. Sen ne zaman istersen. Eve çıkınca istediğiniz gün yaparız İnşaAllah!“ dedim.  Eşi Hatice hanımefendi: “  Mehmet Atilla Maraş  bey bizim evde  çok kez çiğköfte yapardı. ”dedi. O yatakta bitap halde yatan arslan birden kükredi:  “ Atilla’nın yaptığı kısır idi hatun  , kısır ! Çiğköfte  denilince Urfa’da İbrahim Halil  akla gelir. “ dedi Koca Reis . Ben de: “ Atilla ancak güzel terim siler! “ dedim. Gülmüştü yüzü Mehmet Doğan’nın bu söylediğime.
       Koca Reisle yeniden bir Anadolu gezisi yaparız  ayağa kalkınca. Tezden davran ayağa kalk bu devranda yeniden bir fikri düğün yapalım . Adımlayalım Anadolu’yu ihya tohumları ekerek . Bu eylemlere dünden daha çok bugün ihtiyacımız var. Dedim kendi kendime.  Bin dokuz yüz yetmişli yıllarda Anadolu’daki Ulu Camiler Belgeselini çekerken Urfa’ya gelişinde tanışmıştık onunla. O günden bugüne hiç bağımız kesilmedi. Koca reis , Mehmet Akif Ersoy ile onun o aşılmaz eseri Safahat’ı yurdun her karışında tanıtıp sevdirmeye çalıştı olgunluk çağlarında.  Onun baş davası ; din ve  kültürümüze açılmış o meşum savaşa karşı dinmeden , durmadan ve canla başla bir mücadele içinde idi. Batılaşma İhaneti,Dil, Kültür Yabancılaşması, Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş, Tarih ve Toplum, Darbeler Müdaheleler ve Siyasi Sistem, İslam Şairi, İstiklal Şairi Mehmet Akif ve Genç Safahat ila Söz Okyanusunda kitapları  bunun canlı şahididir. 
      İçim yandı böyle yiğit arslanı yatağa bağlı hareketsiz görünce. Demek insanoğlu urbalarla yığın etten müteşekkil imiş , fikri olmasa meğer ? Fikirler ; dünyalara sığmaz ama insanların  gönüllerinde mekan tutar.  Kelimelerin Efendisi D. Mehmet Doğan sevenlerinin gönüllerinde taht kurmuş bahtlı bir fikir ve dünüşünce adamıdır. Onun bu yetmiş yedi şerefli yaşı dünyada daha da nice eserlere imza atacak kadar devam edecektir .  Onun gönüldaşı olmak benim için büyük bir iftihar vesilesidir. Kadim dostluğumuz ahirette de devam edecektir. 
      Değerli doktorlarından bilgi aldık. Ameliyatları boşarılı geçmişti. İyileşme geç seyrediyordu. Bayramda taburcu olup eve çıkacaktı. Ama yine ziyaretçi tahdidi olacaktı.   Doktorları umutlu konuştular. Kısa zamanda aramızda olacaklardır benim can dostum . 
      Gözlerim ,  yüreğime galebe çaldı bugün. Yüreğim çok incelmiş ve kendimi tutamaz hale gelmiştim. Derler ya gözler gönlün aynasıdır ! Ne kadar doğru bir söz imiş meğer ? İçim kanağlar, ciğerim yanarken;  gözlerimin içi  mecburen gülünmüştü bu olanlar karşısında . Erimiş bir avuç kalmıştı benim can dostum Koca Reis D. Mehmet Doğan. Ona hissettirmemek için gözlerimi kaçırıyordum  onun o fersiz kalmış gözlerinden. Başkan Musa Kazım mutat ziyaretlerini aksatmıyor ve sağlığını da yakından takip etmekten geri durmuyordu. O’nunla dostları arasında köprü görevi yapıyordu Başkan Musa Kazım Arıcan. Onu daha fazla yormamak için ailesi ve   kendisinden izin isteyerek ümitle hüzün arasında ayrıldık hastahaneden. İnşaAllah en kısa zamanda Kelimelerin Efendisi D. Mehmet Doğan dostum döner aramıza yeniden. 
Selam ve dua ile.

Bakmadan Geçme