Türkiye moratoryumla karşı karşıya

Milletin yaşadığı  ekonomik ve sosyal problemlerle beraber adalet sorununu da gündemine alan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, güven ve istikrarın yok olduğunu belirtti.

Haftalık basın toplantısında milletin yaşadığı  ekonomik ve sosyal problemlerle beraber adalet sorununu da gündemine alan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, güven ve istikrarın yok olduğunu söyledi.

 

 

Gündemine Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartları alan Karamollaoğlu; dövizde yaşanan yükselmeyi ve Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınmasını değerlendirerek; Türkiye’nin şu an bir moratoryumla karşı karşıya olduğunu söyledi.
 

Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirme, parti kapatma ve milletvekilliği düşürme gibi konuların etkilerinin hesap edilmeden atılmış adımlar olduğunu vurgulayan Karamollaoğlu bu adımların ekonomide depreme sebep olduğunu dile getirdi.
 

Güven ve istikrarın Türkiye’de yok olduğunu vurgulayan Karamollaoğlu; “Tek adam sistemine geçildiği günden bu yana Türkiye’de sadece Türk Lirası erimiyor. Umutlar eriyor, geleceğimiz eriyor, gençlerimizin azmi eriyor; kısacası Türkiye eriyor.” dedi.
 

Parti kapatma ve milletvekilliği düşürme konularına da değinen Karamollaoğlu; “Zulüm bizdense ben bizden değilim.” diyen Rachel Corrie’ye atıfta bulunarak adil olunması gerektiğini söyledi ve basın toplantısını Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” dizeleri ile bitirdi.
 

İşte Karamollaoğlu'nan ekonomik tabloya ilişkin sözleri:

Türkiye Yönetilemiyor Savruluyor

Muhterem arkadaşlar, şu an bir moratoryumla karşı karşıyayız. Türkiye yönetilemiyor adeta savruluyor. Çok değil kısa bir zaman önce, Ekonomi ve Maliye Bakanı sosyal medya üzerinden garip bir şekilde istifa etti.
 

Ardından birtakım değişikliklere gidildi, üzerinden daha birkaç ay geçmedi ki yeni atanan Merkez Bankası Başkanı görevden alındı.
 

Ekonomik reform paketinden bahsedildiği bir süreçte, ekonomimizin bu denli kırılgan olduğu bir atmosferde; parti kapatma, milletvekilliği düşürme ve Merkez Bankası Başkanı’nın değiştirilmesi gibi münferit ve toplu etkileri hesaba katılmaksızın atılan bu adımlar ekonomimizde adeta bir depreme sebep olmuştur.
 

Haliyle bu keyfi kararlar, karar değişiklikleri yatırımcının güvenini sarstı. Ne oldu peki? Döviz bir anda fırladı, fakirliğimiz bir gecede arttı.
 

Böylesine sert krizleri tarihimizde de yaşadık, misal olarak söylüyorum; 1881 Muharrem kararları akabinde ise Duyun-u Umumiye sürecini yaşadık.
 

Biz o dönemin borçlarını ancak II. Dünya Savaşı’ndan sonra ödeyebildik. 1958’de aynısı oldu. Menderes hükümetinde dolar 3 liradan 9 liraya fırladı.
 

Bizim şu andaki dış borcumuz; 435 milyar dolar civarında. Dövizdeki her bir kuruş artış, Dolar ve Euro’daki her 1 kuruşluk artış, Türkiye’nin toplam dış borcunun TL karşılığını 4.3 milyar lira birden yükseltiyor.
 

Peki 1 liralık artış neye sebep oldu?
 

Ülkemizin sırtına tam tamına 435 milyarlık bir yük daha bindi.
 

Vicdan sahiplerine soruyorum, bunun hesabını kim verecek? Dolar bir gecede fırlıyor, normalde 150 milyon dolar olan döviz alımının cuma günü 450 milyon dolara çıktığı iddia ediliyor.
 

Eğer iddialar gerçekse cuma günü döviz alanlar kimlerdir? Bunun da açığa çıkarılması gerekmektedir.
 

Bu noktada bir hususa daha değinmek istiyorum; ülke olarak böyle bir badirenin içerisindeyken bir gece yayınlanan kararname ile Kanal İstanbul’a devlet garantisi verilmesini neyle izah edeceğiz?
 

Ülkemize bir dönün bakın; rezalet ortada ama kimsenin rezil olduğu yok. Kepazelik diz boyu, yine de kimse kepaze edilemiyor.

 

Fedakarlık Sırası Sizde

Dolar kurunun 1 lira arttığını göz önüne aldığınızda ülkemizin kaybının ne olduğu dehşet verici bir şekilde ortaya çıkıyor.
 

Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum bu millet yeterince fedakarlık yaptı.
 

Artık fedakarlık yapma sırası itibardan tasarruf etmeyenlerde…
 

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını israf edenlerde…
 

Yazlık ve kışlık saray yapanlarda, mevcut sarayında ise bir günde 10 milyon lira harcayanlarda.

 

Güven ve İstikrar Yok Oldu

Ülkemizin hukuktan ekonomiye, adaletten dış politikaya savrulma yaşadığı bir noktada karşımıza geçip güven ve istikrardan bahsediyorlar.
 

Açıkça ifade etmek istiyorum ki; AK Parti iktidarı istikrarlı bir şekilde adaleti zedeliyor.
 

İstikrarlı bir şekilde ekonomiye ve devlet kurumlarına olan güveni yok ediyor.
 

İstikrarlı bir şekilde eğitimde geriliyor, dış politikada savruluyor.
 

Tek adam sistemine geçildiği günden bu yana Türkiye’de sadece Türk Lirası erimiyor.
 

Umutlar eriyor, geleceğimiz eriyor, gençlerimizin azmi eriyor kısacası Türkiye eriyor.
 

Artık Türkiye’nin bu zihniyetle ve anlayışla yönetilmesinin mümkün olmadığı, iktidarın ise son demine geldiği net bir şekilde görülmektedir.
 

İnşallah ilk seçimde milletimiz Milli Görüşe, Saadet Partimize yetki verecek, güven ve istikrar Saadet kadroları ile tesis edilecek.

 

Ali Gelmiş, Mehmet Gitmiş Önemi Yok

Kıymetli arkadaşlar;
 

Bildiğiniz üzere son günlerde bir kabine değişikliği söylentisi ayyuka çıkmış durumda.
 

Bu konuda şu hususa dikkatlerinizi çekmek isterim; Türkiye’de uzun zamandır vurguluyoruz; problem şahıslarla alakalı değil.
 

Kabinede Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş herhangi bir önemi de yok.
 

Bugün bizim asıl problemimiz zihniyettir.
 

Zihniyetin değişmediği bir noktada görev başına geçen isimler ancak otomat memurluğu yapacaklardır.
 

Bizim meselemiz bu sebeple şahıslar değil bizzat sistemledir, zihniyetlerledir.

Bakmadan Geçme