Afetin Esnafları 6: Ustalar Bölgeyi Terk Etti, Çırak, Kalfa Bulunmuyor
Fehmi Çalmuk
Depremin getirdiği en büyük sıkıntılardan önemli bir başlık da deprem sonrası evi ve dükkanı yıkılan esnaf ve sanatkarların illerini terk etmesi. İller bazında bakalım:
İskenderun Kuyumcular, Saatçiler, Fotoğrafçılar ve Çiçekçiler Odası Başkanı Uğur Fırat:
“50 bine yakın esnafın kaybolması, vatandaşın kaybolması piyasada usta bulunamamasına neden oldu. Ölen insanların birçoğu esnaftı, birçoğu esnaf olmasına rağmen usta bulamadı, çırak bulamadı.”
İskenderun Bakkallar Bayiler Esnaf Odası Başkanı: Mustafa Çöloğlu :
“Şehirlerini terk eden başka yerlerde iş kuran esnaflarımız var. İskenderun’da bu esnaf çarşılarında çalışmalar da çok ağırdan gitti, çok geç kalındı. Yani burada bize devletimizin vereceği yardıma gerçekten esnaflarımızın moral ve motivasyon için çok ihtiyaçları var. Bazı esnaflarımız var, meslek dalları var daha doğrusu, bunlar sanatkar, mesela ben Bakkallar Odası başkanıyım ama bizimki hizmet sektörü, biz kendi eşimizle dostumuzla, ailemizle bu işi yapabiliyoruz ama mesleğe bağlı olarak sanatkarlara ihtiyacı olan meslek dallarımız var. Mesela fırıncı, berber, kaynakçıdır, boyacıdır, kaportacıdır falan, şimdi bu işyerlerini kaybeden arkadaşlarımızın başka şehirlerde iş bulma olanakları çok kolay. Türkiye’de biliyorsunuz ara elaman sorunu var, maalesef diyorum çünkü çok fazla oldukları için Suriyeliler tarafından karşılanıyor ara eleman eksikliği. Şimdi bu esnaflarımız şehir dışlarına gittikleri zaman, tekrardan orada hayatlarını kurmaya başladılar ve tekrar doğdukları büyüdükleri, mesleklerini öğrendikleri yere geri dönemeyeceklerdir. Şimdi bunların düşünülmesi lazım”
İskenderun Hızarcılar Ve Mobilyacılar Odası Başkanı Yılmaz Değirmen:
“Çırak, kalfa, usta bulamıyoruz. Daha önce bizde çalışan ama şehir dışına çıkanları buraya getirtmek için devletin bir şeyler yapması lazım. Devlet tarafından cazip şeyler sunulmalı ki buradan giden esnafların, mesela başka şehirde işyeri açanlar oldu, onların da geri dönebilmesi için, şehrin boşalmaması için bazı imkanlar sunması veya kolaylıklar sağlaması gerekiyor. “
İskenderun ayakkabı tamircisi lostracı Doğan Kasal:
“Biz esnaf olarak şurada depremde kapalıydık. Deprem yiyecek ekmeğimiz biz gün bulup yiyen adamız. Gün çalışırsak gün yeriz. Yeri geliyor siftah edemiyoruz. Çünkü kimsede alım gücü verim gücü kalmadı. Zaten çoğu da aldı başını gitti. Buralardan başka şehirlere yerleştiler. Yani onun için biz esnaf olarak böyle bir yardım bekliyoruz.”
Malatya MESOB Başkanı Şevket Keskin, depremde dükkansız kalan esnaf sayasının 20 bin olduğunu belirtirken yapılan cam ve diğer konteyner dükkanların geri dönüşleri zorlaştırdığı görüşünde:
“Bugün altıncı aya girdik depremin olduğu günden bugüne benim gözümde yaptığımız yer 500-600 tane normal bir yer yaptık diğerleri küçük yerler 3000 küsur cam konteyner var işe geçiş yerleri ama 20.000 esnaf var burada 20.000 esnafın içinde 3000 5000 esnafa yer verirseniz diğer esnafı ne yapacaksınız. Çünkü adam yıllarca yapmış senedi var sepeti var para kazanacak da senedini ödesin elektriğini ödesin doğalgazını ödesin çocuğun nafakasını ödesin burada büyük bir sıkıntı içerisindeyiz inşallah hükümetimize güveniyoruz”
Adıyaman’da ise Madeni Eşya Sanatkarları Odası Başkanı Mahmut Yücel ise “Sanayi camiasının yani sektörün dışarı gitmemesi için ciddi mücadele verdik ama giden arkadaşlarımız da oldu, çünkü her şeyini kaybetti, evini, çocuklarını, ailesini kaybetti ve ben burada yaşayamam diyen arkadaşlarımız da oldu. Giden bir kısmı geri döndürdük tekrar iş yerlerinde çalışsınlar diye” çalıştıkların söylerken geri dönüşler konusunda zorlandıklarını belirtiyor.
Ustalar gitti derken bir de işyerini kaptan esnaflar var. Esnaflar için önemli bir konu başlığını da yalnızca Şanlıurfa Lokantacılar Köfteciler Tatlıcılar Esnaf Odası Başkanı Mehmet Şafak gündeme getirdi: Şakak “ Bizim maliye telkini veren esnafımızın aynı zamanda oda telkini de vermesini istemesi lazım. Çünkü bizim esnafımız telkini verdiği zaman odada borcu da olsa bir daha ödemiyor o da güçsüz kılınıyor” yorumunu yaptı.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN’E ÇAĞRI VAR
Afetin Esnaflarının gelecekleri konusunda endişelerini tetikleyen önemli bir konu kalifiye eleman bulunamaması. Deprem bölgesini bazı ustaların yıkılan dükkanlarını artlarında bırakıp şehirleri terk etmeleri bir tarafa çalışan işletmelerde kalfa, çırakların bulunmaması esnafların endişelendiren hususların başında geliyor:
Esnaf başkanları bunun nedeni 12 yıllık kesintisiz eğitime bağlıyor. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e de bu konuda çağrıda bulunuyor.
Şanlıurfa Lokantacılar Köfteciler ve Tatlıcılar Esnaf Odası Başkanı Mehmet Şakak:
12 yıllık kesintisiz eğitim aldıktan sonra ara eleman bulamıyoruz, sanatkar yetişmiyor. Bizim amacımız devletin esnafın sorunlarını çözmek için sadece doktor, avukat, öğretmen yetişmesi değil aynı zamanda esnaf yetişmesidir. 12 yıllık eğrimden sonra biz ara eleman bulamıyoruz.
Şanlıurfa Bakıcılar ve Sobacılar Oda Başkanı Adnan Uncu:
“Eleman yok benim yaşım kaç olmuş halen çalışıyorum. Eleman olmadığından. Çünkü ben 20 yaşında bir çocuğa diyemem yürü git hurdayı topla, çay söyle yada dükkanı süpür ama çekirdekten yetişse adı ne esnaf, usta. Bu 4/4/4 olunca çıraklık sorunumuz başladı.”
Mustafa Recep İpar/Künefeci:
“Birde geriden gelen ne çırak var, ne kalfa var ne usta yetişiyor. Bu Türkiye için çok büyük tehlike. Çalışmıyor ben yanımda 2 tane emekli adam çalıştırıyorum. Bulamıyoruz, iş beğenmiyorlar gençler. Bu da büyük bir kayıp.”
Adıyaman Madeni Eşya Sanatkarları Odası Başkanı Mahmut Yücel Mahmut Yücel:
“Ailesine faydalı, devletine faydalı yani bizim acil ihtiyacımız var, biz gençliğimize faydalı olalım. Bu çocuk beni ilgilendirmez demeyeceğiz yani bu gençlerimizi alıp yetiştireceğiz. Şimdi saniyeye bakıyorum, biz eleman alırken sorardık, önce 1 hafta 10 gün bakardık, olur mu olmaz mı, olmazsa hangi mesleği istiyor. Şimdi anne baba korkutuyor diyor ki bak okumazsan seni sanayiye göndereceğim, böyle bir mantık olmaz, sanayiyi o çocuğa öcü gibi gösterirsen biz burada Ahiliği de yürütemeyiz, sanatkar da yetiştiremeyiz. Biz burada meslek öğrenmeye yollarken çocuğumuzu korkutuyoruz. Ya oku ya oraya, aslında burası bir sanattır. Burası bir eğitim merkezidir aslında, burada biz ahlakı veriyoruz, edebi veriyoruz, saygıyı kazandırıyoruz. Biz burada aynı zamanda ahlaki eğitim de veriyoruz, sadece meslek eğitimi vermiyoruz çocuklarımıza. Onun için biz çocuklarımıza sahip çıkacağız, Ahilik kültürümüzü devam ettireceğiz, devam ettirmemiz de lazım, devam ettirmediğimiz zaman da kaybederiz. Ülke olarak kaybederiz.”
Adıyaman’lı Sıcak Demir Ustası Mustafa Duyan:
“Gençler, ne kadar okul okursan oku, ne kadar bilgili olursan ol, Ahiliğin verdiği terbiyeyi sen oralarda alamazsın. Bunu yaşaman için, çocuk yaştasın yine oku, gel bir ustanın yanında çalış, 5 yaş, 10-15-20 yaş, elinde bir altın bileziğin olsun. Mesleği öğren yine yapma, git öğretmen ol, git doktor ol ama ne olursan ol bu hayatın zorluklarını burada yaşayacaksın. Bir ustanın elinin altında çalışmanın ne olduğunu bileceksin ki ileride herhangi bir makamda, bir yöneticinin mutlaka elinin altında kalacaksın, bir büyük her zaman vardır. Ha sen burada bugün bir ustanın yanında çalışırsan, buranın terbiyesini alırsan, o gün için sana hiç zor gelmez çünkü sen bunları yaşamışsın. Yine oku, okumayın demiyoruz ki ama bu mesleği de yaşatmak için bir çaba gösterin ya, ne var ki. Yani bu meslek niye ölsün.
….Yani olay bu, gençler bu mesleklerin hiçbirini boş bırakmasınlar. Az da olsa yapsınlar. Hiçbir şey yoksa ustadan bir şeyler öğrensinler. Bu gençler bunları yaşatsınlar, yazık bu meslekler ölmesin. Şimdi bazı pırıl pırıl gençler var, bir de bazı gençler var terbiyeden eser almamış, kalmamış ta. Ya bu okul okumamış, okul okumuş hocayı hesaba almamış, zanaata gelmiş ustayı hesaba almamış, olur mu böyle bir şey? Bir insan bir ustanın yanına gittiği zaman onun terbiyesine uymak zorunda, bir insan okuduğu zaman okulun terbiyesine uymak zorunda. Gençler kendi kendiniz bilin, nasıl bir konumda olduğunuzu öğrenin, kendinize çekidüzen verin. Bir insan büyüğüne, küçüğüne saygılı olsun, küçükleri sevsin. Biz zamanında öyleydik. Biz okula gittiğimizde öğretmen gittiğinde vallahi ben onun önünden geçmezdim. Öğretmenimdi, utanıyordum yani. Şimdi öyle değil.”