Fehmi Çalmuk

Başıboş Sokak Siyasetçileri

Fehmi Çalmuk

Son günlerin moda kelimesi: Başı boş…

Biz de 15 Temmuz’un ertesi gününde bir fevâid kaydı düşelim dedik. Eskilerde yazma eserlerin başında ve sonunda bulunan boş yapraklara okuyucular tarafından düşülen bazı notlara bu isim verilirdi.

Baş boş kelimesi o kadar hayatımız ile iç içe ki; evlenmeye aday olanların başı bağlanmadan önce bu söz söylenir. Bir “ başı bağlı” değil. Müstakil veya münferit. Yeni tanımlamayla bağımsız, birey…

Başı boş kelimesini TDK şöyle açıklıyor:

Bir Şeye Veya Kimseye Bağlı Olmayan
Bağlanmamış, Serbest Bırakılmış
(Başı'boş) Yönetimsiz, Baskısız, Denetimsiz Bir Biçimde
(Başı'boş) Kendi İsteğine Göre, Hiçbir Etki Altında Kalmadan

Bir de başı bozukluk var ki biz bu kelimeden çok çektik. Başıbozuk tabiri Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında taşradan İstanbul’a gelip işsiz güçsüz siviller için de kullanılmıştır. Bir de yaya ve atlı olarak ayrı silâh ve teçhizatları olan ve ayrı kumandanların idaresi altında bulunan başıbozuk askerleri Osmanlı ordusunu oluşturan kuvvetler vardır ki efsane olmuşlardır. Meslek hayatımda siyasilerden şu kelimeleri çok duymuşumdur. “Başı bozuklar sürüsü”, “başı bozukların eylemleri”

Peki Türk siyasetçilerinin başı boz, başı bozuk mu ?

Türk siyaseti 12 Mart’ı saymaz isek seçmen hep mecbur istikametin gösterdiği şemsiye altında bir parti de toplanmış, onun egemenliğinde sürdürülen siyasal yaşama birkaç siyasi parti ancak yan kulvardan eklemlenebilmiştir. 12 Mart’ta giderken ABD’nin “Moorison” denilen Demirel’e kızgınlığı had safhadadır. O dönem parti üzerine parti kurulmuştur. Sağda ve solda siyasetin geneli derleme/toplamaya değil dağılmaya parçalanmaya odaklıdır.

Evet siyasal olarak ana bir gövde sağda bir ana gövde solda ve küçüklü büyüklü siyasi partiler... İster 12 Eylül’e bakalım, ister 28 Şubat’a bakalım…Siyaset nasıl şekillenmiştir hepinizin malumudur.

Bu süreçler siyaseti şekillendiren iradenin de “başı boş sokak siyasetçilerinin” işine geldiği dönemdir. Barınmaya bile gerek kalmadan temel ihtiyaçlarının karşılandığı her nere varsa oraya konuşlanmaktadırlar.

Hür ve müstakil olmayı siyaseten mümkün kılmak için “Başı bağlı sokak siyasetçilerine” ihtiyaç vardır. Sokak diyorum, çünkü dar çerçevede hayatın yaşandığı, düşüncelerin filizlendiği, eyleme geçtiği yer hep sokaklar olmamış mıdır ? Necip Fazıl diyor ya “Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!”

Elbette bunları sözü kulağından anlayanlar için yazıyorum. Yoksa sözü mabadından anlayıp siyasetçilerimize “Şunu dedi, bunu dedi gibi bir aymazlığın içinde” kimse olmasın.

15 TEMMUZ NEYİN MÜDAFAASI ?

Siyaset için siyasetçi ile siyaset kurumları elzem olduğu kadar siyasetin yürütme ile şekillendirileceği idari kurumlarda çok önemlidir. Şimdi 15 Temmuz’un baskısı, silahların tehdidi altında bir geçiş dönemi olarak kabul ettiğimiz bir dönemde idari kurumların teker teker lağvedilip yerine kurulan ikame örgütlenmelerin bir yerde tıkandığı, reorganizasyona tabi tutulması gerektiği aşikardır.

Cumhur ittifakını elbette “ehli sünnet müdafaası” olarak okuyarak, devletin defansı ile Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğini savunanlardanım. Ancak gel gör ki halen bitmek tükenmeyen parantez kapatma sevdasının Cumhuriyet’in 100’üncı yılı ile ilgili olmadığı, Türkiye’nin Osmanlı bekasından devraldığı kurumsallaşma, devletleşme modelinin 200 yıllık parantezin kapatılmaya çalışıldığı görülmektedir. Öyle bir hal ki; zurnanın zırt dediği, kurumsal itirazın ortaya çıktığı yerde burasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin tarihi bir karar ile 15 Temmuz’da KHK ile kurulan kurumların kanuni yapıya kavuşturulması kararı benim tabirimle “derin millet aklının”, “böyle gitmez” düdüğünü çalmasından başka bir şey değildir.

TANZİMATA FORMAT ATMAK

Geçenlerde bir devlet büyüğüm ziyaretime geldi. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nun fiilen ve zihnen işgal ettiği de kurumlarının yeni baştan imar ve ihyasına karşı getirilen önerilerin nedenini sordum. Kendisi, aynı soruyu ‘uçlarda gezen bürokrat’ a sorduğunu onun da kendisine şöyle dediğini belirtti.

-Üstadım Tanzimat geleneğine, kurumlarına format atıyoruz.

Ya kanunla kurulan kurumların anayasal ve yasal dayanağını ortadan kaldırıyorsunuz? Bunun nedeni ne ?

-Yeni sistem de bir kurum karşımıza çıkamayacak. Temel dayanağı yok, kanunu yok. Güçsüz kurumlar olacak !

 Öyle de oldu. Varlığını anayasadan ve kanunlardan alan kurumların defansı ortada iken diğer kurumların gardı düşmüş ancak ve ancak kurumsal olarak binalarını koruyor duruma düşmüşler.

Böyle bir durum karşısında yine imdadıma Özdemir Asaf yetişiyor:

Bir insan treni kaçırırsa başka
bir tren gelir onu alır.
Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır.
Dünyayı gezdin gördün
nasıl buldun
ülkeler vardı
insanlar bavulları taşıyordu
bir de ülkeler vardı bavullar insanları taşıyordu.

Şimdi insanlarımızı kim taşıyor…

MÜMİN KURNAZ OLMAZ

Bürokrasi demişken politikadam.com’ ve esnafhabertv.com’da MTAIC ve Maarif Vakfı’nın Nijer’deki kurumlarda meydana gelen olayları belgeleri ile kaleme aldım. Kurumlardan bir kelime açıklama yok. Sanki sessizlik onları kurtaracak. Mağdur ettiği, işten attıkları kişiye “Bizim hakkımızda yazılan haberleri kaldırttır, sana tazminat ödeyelim” teklifini kurnazlığın zeka parıltısı sanıyorlar ise bilmelidirler ki kurnazlık ahlaksız zekadır. Mümin ile bağdaşmaz.

Unutmadan ekleyeyim: Ben bu kadar tecrübemle şunu öğrendim. Devlet unutmaz ve devlette hiçbir belge kaybolmaz. Ayrıldım dersin ayrılamazsın, bıraktım dersin bırakamazsın.

EKREM İMAMOĞLU DURMUYOR DURDURULAMIYOR

2019 yılında yapılan yerel seçimlerden sonra kaleme aldığım “projesinin projelendirdiğimin projesi” yazımdaki adımlar teker teker atılıyor. Ak Parti içinde 2028 yılına ilişkin vizyonunu yeniden Erdoğan’ı nasıl seçtiririz “ değil de “Erdoğan yerine kim aday olur? ”şeklinde oluşturanlar yaygınlaşıyor. Parti içi aday aramalardan daha ziyade ibre diğer siyasi kulvarlara doğru kaymaya başladı.

Burada önümüze ilk çıkan isim Ekrem İmamoğlu…Durduğu yerde durmuyor, durdurulamıyor. Arkasında kümelenen sermaye gruplarına siyasi grupları da eklemeye başladı.

CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir siyasi birikimin Cumhurbaşkanlığı adaylığındaki ısrarını kimse sorgulamamıştı. Şahsi emel ve gelecek kariyer planı olarak görülen bu istek başlı başına bir “Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığını önlemeye” yönelik bir hamleydi. Kemal Bey bunu başardı. Ancak fili verip şahı kaybetti. Şimdi CHP’nin örgütsel yapısı altında ezberleri bozan bir Özgür Özel var. Ak Parti’li bakanların bile gitmeye tenezzül etmediği Başbağlar’a giderek CHP adına başsağlığı diledi. Ezber bozan bu davranış CHP’nin geleneksel kodlarının ötesinde yeniden şekillendirilmeye çalışılan “projesinin projelendirdiğimin projesi” gereğidir. Bundan sonraki hedef İslami cemaatler ve kanaat önderleridir.

YAVAŞ’I İZLEMEYE ALDILAR

Bazı konuştuğumuz siyasetin deneyimli isimleri Mansur Yavaş’ı incelemeye almış durumda. Bunun nedeni ise Ekrem İmamoğlu’nu 2028 yılında durduracak gücün siyasi aktörün Mansur Yavaş olabilme ihtimali. Bu görüş Erdoğan’ın tekrar aday olamama durumunda en önemli seçenek. Mansur Yavaş ise susarak bir siyaset güdüyor ki bu güne kadar aldığı oylar polemiklere girmeyerek oluşturduğu güvenin eseri. Ancak siyasette hiçbir zaman armut piş ağzıma düş” denilmeyeceği bilindiği için Mansur Yavaş’ın adım adın Anadolu coğrafyasına çeşitli vesileler ile gideceğini planlanıyor.

2028 önce yapılacak bir seçim yalnızca erken bir seçim değil erken bir hesaplaşmadır. Bunun dar alanda Türkiye geniş alanda Ortadoğu, Orta Asya olarak görün.

YRP’DEN TRANSFER Mİ VAR ?

Siyasi İslam hareketin partilerinde ise bir ölü toprağı serpili…Halen kamuoyu anketlerinde oyları yüzde 5-7 aralığında çıkan Yeniden Refah Partisi’nin Ak Parti seçmenine yönelik hamleleri uykuya alınmış durumda. Örneğin parti yönetimi bazı belediye başkanlarına yönelik Ak Parti kancası karşısında ne yapacak, ne tedbir alacak? Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Gürpınar’a Tarım Bakanlığı teklif edilse Ak Parti’ye geçer mi ? Erdoğan ile bir küslüğü yok. Düşmanlığı yok. O’na karşı bir kelimesi yok. Siyaseten kazanmak yetmiyor. Başarıyı sürdürebilmek önemli…

Bir de Refah Partisi döneminde Kazan’daki bahçe evinde kurmayları mangalda ağırlamayı gelenek haline getiren bu ilişkilerden dolayı Refahyol hükümetlerinde Başbakanlık Baş danışmanlığına bile yükselen Doğan Aydal’ın talihsiz olduğu kadar kamikaze bir sözü var ki , YRP’den gitmek için biletinin kesilmesini istiyor. “Erdoğan kaçacak” sözüne sol medya bile sahip çıkmadı. Erdoğan’ı bazı Ak Partili’ler ile karıştırıyor. Erdoğan, onlar gibi” gün gelir lazım diyerek İspanya’dan malikane alıp bir de gizliden gizliye vatandaş olup” sotaya yatmaz. Bildim bileli bir kefeni var yanında bir de anasının yadigarı tesbihi var cebinde.

SAADET PARTİSİ TEMEL ABİ İLE DEVAM

Ya Saadet Partisi ? Kongreyi üç ay erteleyen partide şimdiden ayrışma olmasın “Temel Bey göreve devam etsin” sesleri gelmeye başladı. Mustafa Kamalak da adaylığını açıkladı. Karamollaoğlu geçen hafta yanına genel başkan adayı Mahmut Arıkan’ı alarak Anadolu Gençlik Derneği’nin temsilciler toplantısına katıldı. Bu ziyaret bir ilandı. Yani “AGD Mahmut Arıkan’ı destekliyor” başlığının hal ile anlatımı…Ancak tabanın gözü kulağı Haymana Mutabakatının açıklamasında… Onlar ise sessizliğini koruyor.

Ak Parti içinden sürpriz olduğu kadar 2028 yılındaki dengeleri siyasi İslami hareket adına değiştirecek bir ismin efsanesi dolaşıyor ki bu bile bu parti tabanlarında büyük bir fırtına koparabilir. Sürpriz ziyaretler, görüşmeler yapıyor.

Yeniden Refah Partisi’nde ise Fatih Erbakan’ı tahkimat edecek isimden bahsediyorum.

Burada ortaya atılan tez ise “ayrısı gayrısı yok Erbakan’ın evlatları bir çatı altında birleşecek” şeklinde. Zor ama imkansız değil…Milli Görüş geleneği birleşirse 2028 yılında Cumhurbaşkanı adayını o belirler.

AK PARTİ’DE İNTİFADA BAŞLADI

Başı bağlı sandığımız bir siyasetçinin başı boş sokak siyasetçisi olma azim kararlığını hayretle ve merak beklediğimiz bir dönemdeyiz.

Ezberlerimizi bozacak gelişmelerin neden-sonuç ilişkileri ile gerçekleşeceği açık. Ancak hayatı boyunca sürprizlerle dolu Recep Tayyip Erdoğan’ın ne hamle yapacağı merak konusu. Askeri darbe 15 Temmuz’da püskürtülmüş, bürokratik darbe halen cepheler halinde devam etmektedir. Buna siyaset cephesini eklerseniz bir de buna 28 Şubat dönemindeki “Beşli çete”ye benzer bir şekilde yine aynı kurumun toplantı salonunda konuşma yapan “üçlü çete”nin açıklamalarını, aynı günde TOBB Başkanı ve TUSİAD Başkanının açıklamalarını eklerseniz kimsenin durduğu yerde durmadığını görürsünüz.

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu radikal olduğu kadar bu güne kadar hiçbir siyasetçinin cesaret edemediği bir karara imza atacak. Dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na dilekçe verecek. Bu konuda gerekli görüşmeleri yaptığı anlaşılıyor ki “intifada hareketinin pimini çekmiş” durumda. Yüce Türk milleti adına karar veren yargıya başvuracak.

-Beni Yargılayın…

Eski İçişleri Bakanı olarak tahsis edilen araçları iade ettiğini öğrendim. Sokaklara dönmeyi planlıyor. Yani siyaseti bırakma kararı…Bakalım siyasetin  ilmek ilmek işlendiği sokaklar onu bırakacak mı ?

Gelelim yazımızın sonuna…

Şimdi burada sorulması gereken ve sorduğumuz şudur:

Biz neredeyiz, siz neredesiniz ?

Baş başa, baş Allah’a bağlı diyorsanız ses verin !

Ya da yeni bir baş aramak için yola çıkmış, yola çıkmışları karşılamaya yönelmişseniz iseniz acele edin.

Bu sokaklarında bir sahibi var.

Yazarın Diğer Yazıları