Fehmi Çalmuk

Kıblesi Şaşmış Zerzevat Şaşani

Fehmi Çalmuk

İnanmış bir adamı tarif ederken kullanılacak en iyi söz; “öyle diri ol ki sana gelen sende dirilmeli” sözü olmalı. Mütebessim bir yüz, kibrini, gururunu ayaklar altına almış bir irade, naif bir lisanı olmalı. Hele hele temsil noktasında konuşan, yönlendiren bir noktada ise “imamı şaşani” olmadan, zerzevatlık yapmadan hizmeti gerçekleştirmelidir. Dış politikanın içe dönük siyasette yaşattığı daralmanın imdadına yetiştirilen derin olduğu kadar aşağılık komplo tarikat üzerinden Müslümanları, İslam’ı hedef alan bir sürece geldi. Zerzevatın 12 yaşında bir sabiye yaptıkları, annesinin bunu bilmesine/görmesine karşın söz söylememesi, itiraz etmemesi “komplo” değil de nedir? Adamın FETÖ’cüler gibi “sızıntı” yaparak yeminli bir sızma girişimiyle geldiği nokta ister istemez Müslümanlar üzerine örülen tezgahın işaretlerini veriyor. Dervişliğinden şeyhliğe uzanan yolculuğu her adımı hesap edilmiş, kurgulanmış bir senaryonun ürünüdür. Sapık, sapıktır. Zalim, zalim. Hain haindir. Özellikle Gladyo’nun ortaya koyduğu senaryonun bir gereği olarak tarikat çevrelerinde ortaya çıkan zerzevatlar aşağılık emellerini kıyafetle örtmeye çalışıyor. Kalpler Allah’ın zikriyle mütmain olması gerekirken, zikir ehli/gönül ehli olması icap ederken sayfa sayfa ifadelerinin medyada yer alması boşuna değildir. Gladyo’nun İslamcıları işbaşındadır.  Asıl mesele Gladyo’nun beyaz kuvvetler olarak örgütlediği sivil ve siyaset hareketidir. Sivil başlığının  altında bürokrasi ve iş dünyası da vardır. “Görünmez, bilinmez, hissedilmez” hücrelerin deşifreleri gün geçtikçe güçleşmektedir. Bu hücreler bir bakıyorum filanca tasavvuf büyüğünün yanında  vaziyet alıyor, filanca partinin içinde mevzi kazıyor, bir bakıyorum üzerinde güneş batmayan imparatorluğun yeminli ileri uç karakolu olarak yeni maskesiyle vaziyet alıyor. Neredeyse Anadolu üzerinde  hayali olan her ülkenin Türkiye’de ilişkide olduğu bir cemaat/ bir dini gelenek önümüze çıkıyor.” (https://www.esnafhabertv.com/gladyonun-islamcilari-52721.html) 28 Şubat’ta Kimin Eli, Kimin Cebinde? 28 Şubat döneminde Gladyo’nun İslamcıları nasıl ortaya çıkmış, sokaklarda sahte zikir törenleri yaparken, kılık kıyafetleriyle  sokaklarda gezinirken, Gladyo’nun ekmeğine yağ sürerken sergiledikleri tavır yine sahnededir. 28 Şubat sürecinde Ali Kalkancı’nın yaptıklarını unutmadık. Kalkancı’nın ipliğini ilk pazara çıkaran eşi, şu anda ünlü bir bakanın kız kardeşiydi. FETÖ ablası Fadime Şahin’i Müslüm Gündüz’e gönderen de Ali Kalkancı idi. Müslüm Gündüz merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’in kurduğu bir dönem faaliyet gösteren Yükseliş Mühendislik Yüksek Okulu’nda elektrik teknisyeniydi. Ankara’nın İç Aydınlık semtinde oturduğu evde beraber kaldıkları isim de  Adnan Oktar’dan başkası değildi. Müslüm Gündüz ile Fadime Şahin’in yakalandıkları ev ise Akit Gazetesi yazarı iken küçük çocuğa cinsel taciz suçlamasıyla cezaevine giren Hüseyin Üzmez’e aitti. Ali Kalkancı 28 Şubat olayından sonra yıllarca Akit ve Cuma dergisinde  “Kürsü” başlıklı köşede “Ali Büyükçapar” ismiyle yazdı.  Kimin eli kimin cebinde siz karar veriniz? Medyada yer alan son zerzevatlığın 28 Şubat dönemine benzeyen çok tarafı vardır. Son zamanlarda devletin dini hayata yeni şekil vermesine yönelik hamlesini “Projesini  Projelendirdiğimin Projesi”ni  bir yıl önce yazmıştık: “Devlet bir onarım sürecine girmek istiyor. Dini hayat başta olmak üzere yeniden toplumun dizayn edilmesi gündemde” demiştim. Oradan devam edelim. Dini hayatta yapılacak onarım sürecinde Anadolu İslamı yeniden diritilmek isteniyor.” (https://www.esnafhabertv.com/pnrojesini-projelendirdigimin-projesi-16406.html) Gladyo’nun 15 Temmuz darbesini görünürde FETÖ eliyle istihkâmını vahhabilik, şia, selefi örgütlenmeler ile sağladığı ve ehli sünnet’in hedef alındığı ortada iken bu tür saldırıların devam edeceği bellidir. Dini eğitim ve öğretimin devlet eliyle, devletin kontrolünde verilmesi, dini hayatı düzenleyen Diyanet’in hutbede elinde kılıç tutma yerine, kalemi tutan ve anlayan/anlatan bir hale gelmesi gerekirken gelinen noktayı artık siz yorumlayın. Şunu diyorum: Zira iki sene önce tarikat ve cemaat çevrelerinin baskısı yüzünden Başbakan Yardımcısı eliyle Diyanet İşleri Başkanı değiştirilmedi mi ? Ayasofya’da Kılıçla Hutbe Kimin İsteği?  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya Camisinin açılışında yine bu çevreler tarafından nasıl bir oldu bittiye getirildiği anlaşılmaktadır. Külliye’de yapılan toplantıda Diyanet İşleri Başkanı tarafından okunacak hutbede elinde kılıç olması   gündeme gelir. İleri sürülen görüş Hz Muhammed Efendimizin elinde kılıçla hutbe okuduğunun belirtilmesidir. Bu görüş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasına yatmaz. İlahiyat eğitimi almış olan Özel kalem müdürü Doç. Dr. Hasan Doğan’a, Prof. Dr. Mehmet Görmez’i arayarak sormasını ister: -Bu konuda Hadis var mıdır? Görmez Hoca uzun uzadıya konuyu izah eder. Peygamber efendimizin hiç elinde kılıçla hutbe okumadığını, yalnızca bir defa minberde hutbe okurken dengede durabilmek için elindeki asa’ya dayandığını belirtir. Velhasılı Ayasofya’nın yeniden ibadete açılacağı Cuma günü elindeki kılıçla hutbe okumanın doğru olmayacağını açıklar. Bu konuda bir tane bile Hadis yoktur. Hasan Doğan, dinlediklerini Cumhurbaşkanına iletir. Anlaşılan ve görülen o ki  Görmez Hoca’nın sözleriyle de görüşü kuvvetlenen Erdoğan’ın ya kurmaylarını ikna etmeye gücü yetmemiş ya da  kurmaylar Erdoğan’ı dinlememişlerdir. Hadi ilk Cuma günü dinlemediler, ikinci Cuma günü Prof. Dr. Ali Erbaş yeniden kılıçla hutbe okuması neyin nesidir? Görünen odur ki; Türkiye’de 2023 yılını dizayn etme hamlelerinde yalnızca ABD seçimleri başta olmak üzere dış politika değil  dini hayatta etkin olacaktır. Dini hayatı yönlendiren geleceği belirleyecektir. Zerzevatın sabiye yönelik sapıklığı Gladyo’nun bu gibi bir çok tarikat ve cemaat içine sızdırılmış, konuşlandırılmış kişi/kişilerin birer birer ortaya çıkarılmasını gündeme getirecektir. Dini hayata yönelik tehdit ve sabotajlar devam edecektir. Hedefte Müslümanlara “güvenin zedelenmesi” vardır. Zira “Müslüman, diğer Müslümanların elinden, dilinden güvende (salim) olduğu kimsedir” hükmü ortada iken “kıblesi şaşmış zerzevatın, şaşani’nin bu  zalimliğin, hainliğin ve sapıklığın neresi İslam, neresi Müslümanlıktır?

Yazarın Diğer Yazıları