Sayın Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, güçlü siyasi sahiplenme ve koordinasyon içinde politikalar uyguladıklarını ve sonuç aldıklarını belirterek son gelişmelere bakıldığında, bu yıl için bütçe açığı ve cari açığın geçen yıl açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) tahminlerinden çok daha iyi oranlarda gerçekleşeceğini bildirmiş. Doğrudur, bu böyle olur ama geçinemeyenlere ne yapacaksınız?
İlaveten, büyüme daha dengeli bir yapıda devam ederken enflasyonla mücadelenin çok daha güçlü bir zeminde sürdürüleceğini vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: "Harcama, verimlilik ve gelir yönlü mali tedbirler ile dinamik ticaret politikaları risklerimizi azaltırken, dezenflasyon politikalarımızı da destekliyor. Ağustos ayında yüzde 50’ye yaklaşan, Eylül ayında ise yüzde 50’nin altına inen enflasyon oranları görmeyi bekliyoruz. Eylül ayında kamuoyu ile paylaşacağımız güncellenmiş OVP’de bu oranlarla ilgili son tahminlerimiz ve hedeflerimiz yer alacak."
Evet, gelelim iddia konusuna: Sn. Yılmaz, meyve ve sebze fiyatlarının düşmesi yüzünden Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında zaten enflasyon kesin düşer. Ben, bu düşüşün Ekim ayına gelince yatay olacağını, daha sonra ise özellikle Ağustos rakamlarının çok üstüne çıkacağını düşünüyorum. Var mısınız bu söylemlerim için iddiaya? Kasım ayına kadar, ilkbahar aylarına göre enflasyon düşecek, ama Kasım ve Aralık ayı işin içine "davul tozu, minare gölgesi" veya "pinpon topu" katılmazsa enflasyonu düşürmede hükümet zorlanacaktır. Niye derseniz, yılbaşında asgari ücretliye verilmeyen ve tüm çalışan ve emekliye zam verilince, hınzır üç harfli mağazalar bunu fırsat bilerek sattıkları ürünleri "katmerli acı bibere" çevirecek ve Mr. Şimşek ile Ticaret ve Tarım bakanlarının başarısızlığı ortaya çıkacaktır. Mr. Şimşek, ülkenin içeride kalan üç kuruş dövizini de Carry trade ve Swap piyasalara verdiği yüzde 14-19 arası faizle ülkemizi Antalya falezlerinden aşağı ittirecektir.
Cumhurbaşkanını akıllı görürdüm ve millî olduğunu sanırdım. Ta ki Sn. Fehmi Çalmuk ile Sn. Oğuzhan Asiltürk’ün rahmetli olmadan üç ay önce evine beraber gittiğimizde bana önemli bir görev verilmesi için birilerinin temasları yapılmasını reddettiğimi aktarınca, "Sen millî birisin, seni isterler ama Tayyip Bey'in asla bunu yapmayacağını" söylediği günden sonra hükümetin tüm hamlelerini millîlik boyutlarında sentezlemeye başladım. Ve en sonunda bizi falezlere getiren Mr. Şimşek’in, benim "Turizme Dayalı Ekonomi Modelim" olan TUDEM’in hain globallerin emellerine set çekeceğini birçok kez yazsak da buna eğilmemesi sonucu ülkeyi uçuruma götürmeye görevli olduğunu düşünmeye başladım. Artık bu hükümetin millî olmadığı anlaşılıyor. Yazık ki dövize yüksek faiz vermeden, TUDEM ile 80-90 milyar avro anapara oluşturan ve her yıl düzenli 25-30 milyar avro turizm geliri ile sürdürülebilir bir ekonomi ve turizm gelirine başlayamıyorsak, bu ülkenin uçurumun kenarına getirildiğini görüyoruz. Böylece hem Haçlılar Erdoğan’dan kurtulacak hem de ülkeyi iflas ettirecek son hamleye varacağımızı düşünüyorum. TUDEM yüzünden gelen turistin yüzde 20’si azalacak ve devre mülk sistemine gireceği ama 39 milyon turistin 9 milyonu eski müşteri olduğunu unutmamak gerek. TUDEM’i bu ülke için hayata geçiremeyenlere şunu hatırlatırım: TUDEM benimle toprak olmayacak. İlgilenenlere "Buyur, senin olsun bu şan ve şeref," diyeceğim galiba.