• Haberler
  • Yeni Siyasetin GBD'si ve Erdoğan

Yeni Siyasetin GBD'si ve Erdoğan

  -Bu  yazı aynı zamanda  günlük ekonomi gazetesi Hürses'te  02.07.2019 tarihinde yayınlanmıştır.- Cumhuriyet’in kuruluşunun 100.yılı, 2023 hedefi çok partili siyasi hayatımızın dönüm noktası olacak. Lider vizyonu olarak ilk hedef olarak 2023 hedefini koyan Erdoğan için siyaset dehlizlerinde yeni elbise biçiliyor. “Erdoğan 2023’ü göremesin mi, Türkiye 2023’de yüz yıl öncesinin tablosuna yeniden dönsün mü?” soruları üzerine şekillenen yeni siyasi stratejiler akıllara durgunluk verecek bir hızla ve dokuz köyün stratejisyenlerin bir araya gelerek yazamayacakları bir senaryodan daha fazla aksiyon içeriyor. Bir takımın üst lige çıkması için başka bir takımın ligten düşmesi gerekiyor. Bu nedenle Bütün hesap kitap Erdoğan’ı devirmek üzerine kurulu. Siyasi tarihimizin en kritik hesaplamasına giriyoruz. Yeni Siyasetin G (Abdullah Gül),B (Ali Babacan), D (Ahmet Davutoğlu) ve Recep Tayyip Erdoğan analizimize başlayalım isterseniz.  Ya hep , ya hiç !  Biyolojide “Tek bir nöronun ya da kas ipliğinin ya en güçlü uyaranla harekete geçtiği ya da başka türlü geçemediği ilkesi.” Psikolojide ise kutupsal düşünme olarak da bilinen bu düşünce tarzı başka bir anlatımla mükemmelliyetçiliğin temelini oluşturur. Siyaseten başarısız, beceriksiz, yetersiz ve değersiz hissetmemek için hayat ya siyah yada beyazdır. Griye asla ama asla yer verilmez. Bu nedenle erimemek, tarihin tozlu sayfalarında yok olmamak için herhangi bir yanlış ya da hatadan korkmamak gerekir. Maslak’taki çalışma ofisinde emekliliğinin tadını çıkartmak yerine, yeni bir sefere  çıkan zatın;    “neden siz çıkmıyorsunuz,  korkuyor musunuz, çekiniyor musunuz ?” sorusuna yüksek perdeden verilen cevap şu şekilde: “Benim kimseden korkum da yok, çekincem de yok. Bunu en iyi Hulusi Akar bilir. Bana geldiğinde söylediklerim ortada.” Abdullah Gül’den bahsediyorum.  Aydınlığa açık karanlığa kapalı olarak dizayn ettiği Ak Parti yıllarca  ikinci adam olarak kalan, Ak Parti’nin Başbakanı,  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den…. AK Partiile değil de genelde Ak Parti yönetim anlayışı ile özelde Recep Tayyip Erdoğan ile hesaplaşma döneminin vizyonu onun eseri. Takımı teknik direktör hassasiyeti ile kurarken,  siyaset sahasını, tribünleri çok iyi biliyor.  Elbette ki topçu değil. Sahada değil. Yeşil sahaların santraforu Erdoğan çalımı o değil Ali Babacan atacak. Adam adama markajı Babacan yapacak. Oyun kuran ilk önce hayal eder, teori geliştirir. Aksiyona geçirir. O da öyle yapıyor.   Demokrasiyi İçselleştirin Anlatalım bakalım: Abdullah Gül’ün ekibine en önemli talimatı demokrasiyi içselleştirin şeklinde. Radikalliği ile bilinen bir üyenin “Ben daha yeni evriliyorum. Laikliği ve demokrasiyi yeni içselleştiriyorum” cümlesi  talimatın yerine getirildiğine işaret ediyor. Buna örnek olarak Ak Parti kuruluş aşamasını ve yazılan tüzüğü işaret ediyor. Gül’ün burada verdiği diğer bir örnek ise Ak Parti tüzüğünün gereklerine kendisinden başka kimsenin inanmaması ve sadık kalmaması. Buradan çıkan sonuç ise  Erdoğan, Arınç ve Şener  dahil tüzüğe inançlarının olmadığı ve sadık kalmadıkları şeklinde. Verilen diğer yol haritaları da şu şekilde: -Yeni bir parti kuruyorsunuz, cemaat görüntüsü vermeyin -Dini referans vermekten uzak durun -Ak Parti’nin ilk dönemi, Özal’ın muhafazakarlığı gibi cümleleri kullanmayın. Yeni bir hareket başlatıyoruz. Ak Parti cenahı Gül’e muhalefet  etmeye başlamadan Ahmet Davutoğlu muhalefete başladı bile. Konya’da yaptığı toplantıda  açıkça “Abdullah  Gül  partiye kurmaya yanaşmıyor. İkna edemedim. Bu nedenle  manifestoyu açıkladım.” Derken  CHP’den seçilen büyükşehir belediye başkanları    Ekrem İmamoğlu ve  Mansur Yavaş’ı ziyaret edeceğini söylediğini de belirtelim. Gül cephesinde ise sınırlar çizilmiş durumda: -Kesinlikle Ahmet Davutoğlu birlikte hareket edilmeyecek, yan yana durulmayacak. Derinlemesine incelendiğinde dananın kuyruğu  Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Hasim Kılıç ile ilgili yapılan kamuoyu yoklamasından beklenilen sonuç çıkmayınca çıkıyor. Gül’ün  ibresi Ali Babacan’a dönüyor. Yapılan kamuoyu araştırmasında Ak Partiye oy vermiş seçmenin büyük  kısmı Ali Babacan’ı görmek istiyor. Son günlerde Babacan’ın kurulun sözcülüğünü yapacağına ilişkin bir siyasetçiye dayandırılan haber Ali Babacan’ın liderlik pozisyonunun güçlendirilmesine ilişkin PR çalışmalarını hızlandırdı. Babacan “lider” değil “parti genel başkanı” olacak. Yapılan değerlendirmelerin  satır başları şu şekilde: -Ali Babacan için bir aylık bir PR yeterli. -Yüzü temiz. -Şaibeye bulaşmamış. -Ekonomi için güven veriyor. -Batı önemsiyor, diyalog ve işbirliğine açık. -Vagonu yok En ilginç yaklaşım da bu. Vagonu olmak.  Ekrem  İmamoğlu’nun ister istemez  CHP’nin kat laikçilik anlayışı, devletçi geleneği,   büyük bir vagon olarak görülüyor. Selahattin Demirtaş için PKK Kandil ve İmralı büyük bir kambur olarak  yorumlanıyor. Ali Babacan cephesinin en  yakından izlediği siyasi partilerin başında ise İYİ Parti geliyor. MHP’den kopmalarına karşı  milliyetçiliği absorbe ederek merkez sağ ile buluşturması Meral Akşener’in süreç liderliğinin altı çiziliyor. Bu nedenle AK Parti kadar İYİ Parti milletvekilleri  Ali Babacan ekibinin yakın takibinde. Ali Babacan’ın Erdoğan’a dosya gönderdiği filan da yok.  Erdoğan ile yakın temas Babacan’ın yol haritasını  değiştirmesi neden olur endişesi ile Babacan  bir dönem kamuoyundan uzak kalacak. Ancak bu durum  Türkiye için geçerli. Babacan neredeyse her hafta İngiltere başta olmak üzere Avrupa kentlerine giderek finans çevreleriyle toplantı yapıyor. Bu toplantıları örgütleyen ise eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek… Abdullah Gül, Ali Babacan, Beşir Atalay, Sadullah Ergin, Nihat Ergün halen Ak Parti’nin üyesi. 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri  Babacan ekibi  için  birinci kriz olarak değerlendiriliyor.  S-400 ve F-35 krizleri ve akebinde beklenen ekonomik kriz Babacan ekibinin start verilecek. İstifalar topluca olacak. Bu amaçla TBMM’DE  100  milletvekili hedefleniyor. Parti hazır. Teşkilatları da hazır.  Ancak yeni parti kurulmasının seçmen gözünde imajının ve saygınlığının daha fazla olacağı görüşü hakim.  Partinin hazırlık ekibiyle, parti kuruluşunda kamuoyu önünü çıkılacak vitrin kadrosu konusunda bir değişiklik olacak. Yeni kurulacak parti Ak Parti’nin devamı değil. Alternatifi olacak. Bu nedenle siyaset zemini dört eğilim değil, merkez’de bir Türkiye partisi olacak. Erdoğan’ın Sürprizleri Var Ya Erdoğan? Kimse Erdoğan’ın bir kenarda durup bütün olan bitene seyirci kalacağını, rüzgara kendisini bırakan  yaprak gibi savrulacağını düşünmesin. Dış politikada ki iki ciddi krizi ve olası ekonomik  saldırıyı anlatıp, tahkimatını kursun gerçekten  Türk siyasetinde bugüne kadar yapılmayanı yapacak. Hesap soracak, Görevden alacak, Demokrasiye tahkimat yapacak, Türkiye İttifakını kuracak. Giderek iki partili siyasi modelin oluştuğu Türk siyasetinde Ekrem  İmamoğlu gibi bir rakibin yürüyeceği yolları bakım ve onarımdan geçirmesi hiç boşuna değil. Binali Yıldırımın açık oturuma çıktığının ertesi günü önüne gelen seçim anketinde % 6,5 oy farkın karşısında gösterdiği  “Takdire sığınma” duruşu kimi kurmaylar tarafından  İmralı mektubu, TRT röportajı ile sobete edilse de, MHP’nin Türkiye İttifakı’na rıza göstermesinin  yolunun açılması bakımından önemlidir. Bazen bakıyorum da; hesap içinde hesap var. Kim kimin yanında, kim kimin arkasında… Matruşka bebek gibi. Kimin içinden kim çıkacak, kimin şişesinden cin çıkacak. Bezen liderler rakiplerini kendisi oluşturur, kendisi tüketiverir. Gerisi bundan sonraki yazıya kalsın…            

Bakmadan Geçme