• Haberler
  • Zurnanın Zırt Dediği Yerde Merkez Bankası

Zurnanın Zırt Dediği Yerde Merkez Bankası

Ne de uzun yazı başlığı olmuş derseniz, haklısınız. Çünkü zurnanın zırt dediği yerdeyiz.   Ve artık 17 yıl sürekli iktidar kalan artık ustalık karizmasına ulaşmış bir siyasi liderin  “Karizmasını” korurken “ebed müddet devleti” ve onun varlık nedeni “milleti” korumak zorunda olan Recep Tayyip Erdoğan var. Bu aşamada yolumuz kadar uzun ve Merkez Bankası başlıklı yazımız bu nedenledir. Geçtiğimiz yıl Nisan 2020’ye ertelenen S400 gerekçesiyle uygulanmasına karar verilen ABD yaptırımları bu dönemde Kasım ayında yapılacak  ABD Başkanlık seçimleri sonrasına ertelendi. OPEC’de yaşanan rekabetin petrolün varil başına fiyatına yansıması Türkiye’nin 10-15 Milyar ABD doları tasarrufu demek. Bir de Türkiye’nin her yıl 15 Milyar ABD Doları ithal ettiği tarım ürününü Koronavirüs nedeniyle yapamayacağımızı da hesaba katmalısınız. Bu itibarla 15 Milyar ABD Doları daha girdimiz var. Bu konuda, Cumhurbaşkanlığı çevrelerinde, aynı Sağlık Bakanlığı’nın Koronavirüs nedeniyle kurduğu “Bilim Kurulu” gibi bir “Tarım Bilim Kurulu” kurulmasına yönelik çalışmalar var. Çünkü Koronavirüs ile mücadele ederken tarımsal kriz yönetimi Türkiye için umut ötesi umut olacak. Salgın döneminden sonra bir kıtlık yaşandığı gerçeğini unutmamak gerekir. Küçük esnaf dükkanları kapattı. Geçim, vergi, faturalar, çalışan maaşları…KOBİ’ler  üretimi daralttı. Bu durumda Türkiye’nin önünde üç seçenek duruyor. -Para basmak -İç Borçlanma yapmak -İMF kapısına başvurmak Size göre hangisini yapmalı? Geçenlerde Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, yaşadığımız zor döneme ilişkin 4 öneri getirdi. Virüsle mücadele esnasında ve sonrasında ekonomik krizden çıkış için önerdiği hususlar şunlar: Madde 1. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Covid – 19 virüsünün neden olduğu ekonomik daralmayı önlemek amacıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan bu yasanın yayımı tarihinden başlayarak üç ay süreyle kısa vadeli avans kullanabilir. Madde 2. Birinci maddede konu edilen avansın sınırı 100 milyar Türk Lirasıdır. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu avans kullanımı nedeniyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na Devlet Tahvilleri için belirlenen yıllık faizi öder. Madde 3. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan kullandığı avansın her bir kullanım dilimini, kullanım tarihinden itibaren bir yıl sonunda 2. Maddede konu edilen faiziyle birlikte Banka’ya geri öder. Madde 4. Bu yasa, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın son geri ödemeyi tamamladığı gün başkaca bir işleme gerek kalmadan yürürlükten kalkar. Aynı şekilde, bazı köşe yazarları da Hazine’nin Merkez Bankası’ndan ister avans ister DİBS (Devlet İç Borçlanma Senedi) karşılığı para alarak bu zorlu dönemden çıkılmasını ve piyasanın para ihtiyacının karşılanmasını istediler. Muhtemelen buna benzer bir şey yapılıyor olmalı, çünkü Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan ekonomik destek paketi yürürlükte ve emisyon hacmi de yükselişte. Bu durumu karşılıksız para basmak, para politikası araçlarını bu şekilde kullanarak emisyon hacmini arttırmak ve enflasyona sebep olmak şeklinde değerlendirenler olacaktır. Mahfi Eğilmez’in de dediği gibi, bir çok ekonomist için rüyasında görse inanmayacağı ve kaçınılmaz hale gelen bir durumla karşı karşıyayız. Daha da önemlisi gelişmekte olan ülkelerden merkez ülkelere doğru tersine para akışının yaşanmakta olduğu göz önünde tutulmalı. Mahfi Eğilmez ve diğer ekonomistlerin önerisine bakıldığında, garip bir durumun yaşanacağı net bir şeklide gözüküyor. Ekonomide; üretim daralmakta, işyerleri kapanmakta, işçiler işten çıkarılmakta ya da ücretsiz izne çıkarılmakta, sanayi durma noktasına gelmekte, kısaca sağlık, emniyet ve güvenlik kuvvetleri hariç sokaklar neredeyse boş. Bu arada bankacıları da unutmamak lazım. Bütün bankalar açık ve bankacılar iş başında. Bütün ülke sağlığımız için fedekarlık ederken, Merkez Bankası ve diğer ticari bankaların, bu kriz döneminde de karlarına kar katarak devam ediyor olmaları normal mi? Fedekarlık onların sözlüğünde yok mu? Halbuki daha basit ve pratik bir çözüm yolu bulunamaz mı? Mahfi Eğilmez ve diğer ekonomistlere ters gelse de; Devlet bu zor dönemde neden kendi Merkez Bankası’nda cari faiz oranından avans alıyor olsun? Bu zor dönemdeki mücadeleyi, faize teslim olmak yerine faizle mücadelede de fırsata çevirmek mümkün değil mi? Bu nasıl mı olacak ? Cumhurbaşkanımıza ve ekonomi kurmaylarına yakın ekonomistliği yanında üst düzey banka yöneticiliği yapmış bir isim önerisini şöyle gündeme getiriyor: a-Hazine’nin, Merkez Bankası’ndan, ister avans isterse de DİBS karşılığı para alabilmesine imkan tanıyan bir düzenleme yapılsın. Bu imkandan başta kamu bankaları olmak üzere, ekonomi paketine uygun alanlarda kullanmak üzere diğer bankalar da yararlansın. Diyelim ki; Hazine, 50 milyar almış olsun, diğer bankalara da aynı metodla 100 milyar lira verilsin. b-Miktarı belirlenmiş bu meblağın kullanılabilmesi için bir süre sınırı getirilsin. Üç aylık dönem olabilir. . c-Alınan avans ya da borcun geri ödemesi, bir yıl sonraki bir tarihte başlayacak şekilde düzenleme yapılsın. d-Bu avans için, hem Hazine hem de bankalar, cari herhangi bir faiz oranından değil, düşük ve sabit bir komisyon ödemesi yapsınlar. Örneğin;  %2. Ancak, Devletin yapacağı harcamalardan zaten faiz geliri elde etmeyi düşünülemeyeceğinden bankaların da bu düzenleme karşılığı aldıkları parayı kullandırmak için azami bir faiz oranı belirlensin. Örneğin; esnaf, KOBİ, maaş ödemesi desteği gibi kullanımlarda %2 ya 3 olsun. Elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’da, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ta bu önerileri dikkate alırken gündeminde olan ve devamlı vurguladıkları faiz belasından kurtulma iradelerini/hedeflerini göz önünde tutacaklardır.  Kimse olağanüstü dönemlerde Erdoğan’ın olağan yöntemler kullanmayacağını bilmelidir. Cesur ve olağanüstü kararlar alma cesareti gösterecektir.  Millet ve ülke, inim inim inlerken, işsizlik yükselişe geçmişken, fabrikalar ve işyerleri kapanmışken, aradan sıyrılıp faiz kazanan taraf olmaya çalışan Merkez Bankası’na izin  vermeyecektir. Bu itibarla önümüzde günlerde, yaşadığımız olağanüstü küresel salgın dikkate alınarak, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle veya TBMM gündemine Merkez Bankasıyla ilgili yasal bir mevzuat değişikliği öngören kanun teklifi getirilmesi gerekir. Rahmetli Özal’ın dediği gibi: bir defacık Anayasa’nın ihlalinden bir şey olmaz. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı önemlidir ancak, bu zor dönemi atlatmak, daha da önemlidir.  Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Türkiye Cumhuriyeti için fedekarlık eden bir Merkez Bankası olmalıdır. Öneriler ortada, ancak konunun teknik alt yapısının nasıl olacağını ve uygulamanın nasıl yapılacağını da ekonomi yöneticilerine bırakıyorum.

Bakmadan Geçme