'Bıçağı Müşteriye Tıraş Olabilecek Keskin Halde Teslim Ediyorum'
Dünya Esnaf ve Sanatkarlar Derneği'nin 'Türkiye'nin Ahisiyiz Dört Bir Koldan Türkiye'yiz' projesine konuşan Artvin'in Yusufeli ilçesinde yaşayan 3. kuşak bıçak ustası Muzaffer Tunç, bıçak yapımının sırlarını www.esnafhabertvb'ye anlattı. İşte Olay yaratacak röportajın detayları...
Kendinizi tanıtır mısınız?
- MUZAFFER TUNÇ: İsmim Muzaffer Tunç Yusufeliliyim. Yusufeli Boyalı köyünde bıçakçılık yapıyorum. Çocukluğumuzdan itibaren bu mesleğe heves ettik dedemizin mesleği zaten çok da sevdiğim bir meslek… Bu işi severek yapıyorum. Bu işi devam ettiriyorum.
-Bu mesleğe ilk nerde başladınız okul hayatınız nasıldı?
-MUZAFFER TUNÇ: İlk dedemin dükkanında körük çekerek başladım. Dedemin eski bir dükkanı vardı. Bende zaten o kadar heves varmış ki, kitapların hepsini de bıçak profilleri varmış. bıçak resimleri çizmişim. Tasarım yapmışım. Bu işi seviyoruz. Bu iş artık bizde meslek haline geçim kaynağı haline geldi ve devam ettiriyoruz
-Dededen kalma bir mesleği babanız mı sürdürdü?
-MUZAFFER TUNÇ: Evet bu mesleği babam almış babamdan bize intikal etmiş. Köyümüzde yaklaşık 15-20 tane demirci dükkanı var. Zaten bizim köy yörede bıçak ustası köy olarak geçiyor. Civar köyleri sahil bölgelerine Ardeşen Rize bizim köyümüz tam sırt aşımı olduğu için Rize ile Doğu Anadolu'yu birbirine bağlayan yerdir ticareti de o bölgelere yapıyoruz. Köyümüzde sanatkarlarımız vardır. Dedemle beraber bu işi yapan şu anda yaşlı bir amcamız da var. Devam ettiriyor mesleği
-Dedenizin lakabı var mıydı?
-MUZAFFER TUNÇ: Harun usta derlerdi. Ben de oğlumun adını Harun koydum. Harun usta diye inşallah o da mesleğimizi devam ettirir
-Ergenokon'da demirci ustanın demiri dövmesi demirleri eritmesi efsanemiz var. Orta Asya'dan bu yana büyük göçümüzün her yerinde büyük ustalar, kılıç, bıçak ustaları vardır. sen bu mesleği yaparken bir yandan da töreye sahip çıkmaya ilişkin de duyguların var mı ?
-MUZAFFER TUNÇ: Tabi illaki burada kısa şeyden başlarsak köyümüzü devam ettiriyorum. Köyümüzün bir geleneğini köyümüzün eski ismi Saçören bıçağıydı. Saçören bıçağı da yörede meşhurdur. Bu mesleği ben devam ettirmediğimden hem köyüm adına seviniyorum, Hem de ülkem adına bir üretici olduğum için mutluluk duyuyorum .
-Eskiden hammaddeyi nasıl temin ederlerdi ? Demirin ham maddesini eritmesini sen dedin ki ben körükle çalışıyorum artık modernleşti. O günleri anlatır mısın ?
-MUZAFFER TUNÇ: Eskiden bir metalin fabrikada falan satıldığı yok. Önceden dökümhaneler vardı. Köyümüzde var. Eski dökümhane yerleri yani ilk toprak halindeki cevheri getiriyorlar. Orada eritiyorlar. Demir haline geliyor oradan karşıya işliyorlar. Mesela normal bir araba makası dedemin zamanında mesela takım sandığı onu işleyip yapamıyorlar. Mesela bizim orada bazı yer isimleri var. Demirci Yusuf falan o yerlerden zaten demir madeninin çıktığı yerler belli. Oradan getiriyorlar. Döküm ocaklarında eritip öyle işliyorlar. Zahmetliydi. Şimdi malzeme eski kullanılmış araba makası olur mu olur. Rulman yatakları falan onlardan yapıyoruz biz.
-Yani eskiden madenide tespit edip maddeni hatta böyle sıcak ateşte eritip dökümü kendileri yapıyordunuz. Şimdi artık iş modernleşti mi?
-MUZAFFER TUNÇ: Tabi artık modernleşti artık. Ona bir gerek duymuyorsun hazır profilde bulabiliyorsun. Hazır çelikte bulabiliyorsun. Önceki döküm ustalarının da ustalığı da ayrı cevheri çelik haline getirmekte ayrı bir sanat. Sadece bıçak yapmaktan ziyade cevheri çıkarttıktan sonra kazma. balta, bıçak şartlar ne gerektiriyorsa onu işlemesi de ayrı bir sanat.
-Peki ilk ustam dedem dediniz. Dedenin kulağına küpe yaptığın bir öğüdü var mı ?
- Küpe olduğu değil de elime bir şey düşürmüştü demiri keserken… Ben tutuyordum işkenceyle onu tutarken demiri kesmişti. Benim çocukluğumda o demir parçası geldi elime düştü. Burada yarası var. Bunu dedemden hatıra olarak saklıyorum. Gururla gösteriyorum bunu.
-Deden eski ustalardan…Sana hiç fırça atmaz mıydı, kızmaz mıydı ? ‘oğlum şunu şöyle yap bunu böyle yap ekmeğinize bakın' demez miydi?
-MUZAFFER TUNÇ: Yok beni çok severdi
-Bu meslek senin için bir aşk mı ?
-MUZAFFER TUNÇ: Etütlerde ders çalışırken ben bıçak resmi çizerdim. Modeller geliştirirdim. Öyle bir sevgimiz bu mesleğe bu mesleği sevmezsen zaten güzel ürünler çıkartamazsın. Normal sıradan meslek gibi gününü geçirirsin.
-Bu mesleği sevmende dedenin etkisi var mı ?
-MUZAFFER TUNÇ: Tabi illaki var. Dedemi köyde çok severlerdi usta olmasından dolayı bir saygınlığı vardı hem de kendini sevdirirdi ahlakıyla kişiliğiyle dedemi severlerdi. Bizde ona layık olmaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğince…
-Hiç dedenle ilgili hatıran var mı ?
-MUZAFFER TUNÇ: Dedemle ilgili körük çektirirdi. Önceden elektrikli şeyler yok. Körük ocakları yoktu. Hint körüğü vardı. Eski bizim çocukluğumuzda zahmetli olurdu. Arkadaşlarla da giderdik. Benim arkadaşlarım da hevesliydi. Körük çekerdik onları hatırlıyorum.
-Zor mudur körük çekmek ?
-MUZAFFER TUNÇ: Tabi ki de zor. Bir saat boyunca rüzgarı kendin üreteceksin. Eski şey körükleri zorluğu vardı.
-Körük demirci ustası için ne anlama gelir?
-MUZAFFER TUNÇ: Körük olmasa iş yapamazsın. Kömüre oksijen veriyor. Daha hızlı ısınmasını kömürü havlatıyor. Körük olmasa olmazı zaten demircinin…
- Körük geliyor ateşi havlıyor deden demir cevherini ateşin içine sokuyor. Bir anlat o günleri…
-MUZAFFER TUNÇ: Yapacağı işine göre mesela bıçak yapıyor, kama yapıyor… Bazen sürüyor ocağa o belli bır kıvamı var. Onun o kıvamına gelmedikten sonra zaten çekiç vuramazsın ona işlem yapılmaz. Yani biz körük çekeriz o şey yapardı ondan sonra çıkarır, döverdi. Ondan sonra suyunu verirdi. Boynuzu da ocakta işlerdi. Kabzasına takacağı boynuzları da onunda bir şeyi var bıçağı boynuzu hemen kesip de ocakta belli bir kıvamı var. Çok ısıtırsan onu dökülür. Az ısıtırsan işlenmez malzeme onunda bir ustalığı var.
-Deden avlandı mı boynuz için?
-MUZAFFER TUNÇ: Yok…Ona da evcil hayvanların kuş boynuzu teki boynuzu onlardan işliyordu. Komşular getiriyordu. Zaten bıçakçı olduğu için komşu köylerden getiriyor. Bulunan boynuz hemen işlenmiyor. Yaklaşık onun bir yıl gün ışığında kuruması gerekiyor. Kullandıktan sonra kendine işlemesin diye…
-Ustam sen bu mesleği yaparken hangi inceliklere dikkat ediyorsun
-MUZAFFER TUNÇ: Şimdi bıçağı bitirdikten sonra müşteri beğenecek. İlk önce müşterinin isteğine göre mi bıçak yapıyorsun diyeceksin sipariş yapıyoruz. Genelde müşterinin beğenmesi beni çok mutlu ediyor. Bir de bıçağın keskin olmasına ben çok dikkat ediyorum. Müşteri eline aldığında tıraş olacak vaziyete kadar getiriyorum.
- Bıçak üzerindeki semboller bir anlam taşıyor mu?
-MUZAFFER TUNÇ: Semboller müşterimiz için illaki farklı semboller isteyenler oluyor. Siyasi semboller oluyor. Farklı figürler oluyor. Müşterinin isteğine göre sipariş yaptığım bıçaklarda onları koyuyorum. Bu kendi tescilli logomdur yabancı keçi boynuzunun figürü marka tescilini yaptırdım. Ben bunu kullanıyorum. Bizim yörede bunlar şey olduğu için yaban hayatı yaban keçi olduğu için biraz Yusufeli de dünyanın en uzun boynuzlu keçisi burada bulundu. Dünya rekorlarına girdi. Yusufeli'ni temsil eden bir şeyde olmasını istedim. Ben hem de biraz av bıçaklarını avcıları biraz cezbediyor. Benim de sevdiğim bir figür ben bunu beğendim zaten bıçaklara da bunu işliyorum. Her bıçağımda var kılıfına da işliyorum. Deri kılıfta kendi el dikerim..
-Şimdi şöyle bir erkek için bıçak ne anlama gelir ? Bir avcı için ne anlama gelir sen niye bıçak üretiyorsun?
-MUZAFFER TUNÇ: Müşterilerimiz çok farklı. Müşteri kimisi koleksiyoncu mesela 20 -30 tane bıçak yaptığım müşterimde var koleksiyonu olanlar var. Avcılara yaptığımız av bıçakları tarzında bıçaklarım var. Bir avcı için bıçak olmazsa olmazdır. Silahı kadar önemli kamp bıçakları şef bıçağı dediğimiz bıçaklar var. İşleri gereği bıçaklar onlar için önemli müşterinin isteğine göre de bıçak yapıyoruz biz…
-Yani bu bıçak kullanmanın töremizde yeri var. Dedenden kalan dedenin bıçağı var mı?
-MUZAFFER TUNÇ: Tabi dedemin kendine has yaptığı bıçakları vardı. Eskiden kanal oklar acardı. Şimdi onlar yasak. Tabi biz onları üretemiyoruz.
-Bu mesleğin geleceği var mı ? Hani bir genç bu programı izledi. Dedi ki ya bende bıçak ustası olabilirim yani ne tavsiye edersin bu gençlere…
- MUZAFFER TUNÇ: Önce bu mesleği yapması için sabırlı olması lazım. Hemen ‘ben bıçak üreteceğim' derse bir çırağın en az 10 yılını bu mesleğe vermesi lazım ki güzel ürünler çıkarabilsin. Mutfak bıçağı onları seri üretim yapacaksa onları yapabilir ama el sanatından el işçiliğini yapacak bir usta için 10 yılını gözden çıkartması lazım. Bu işi severek yapacak aceleci olur ise güzel ürün çıkarmaz zaten. Müşteriye satamaz. b bir gelir elde edemez insanoğlu var olduğu müddetçe bıçağa ihtiyaç duyacak. Eğer bu mesleği icra edecekse yapar ama sabırlı olması lazım.
-Körüğü anlatır mısın bize ?
-MUZAFFER TUNÇ: Körüğün kendine has bir şeyi var. Fazla hızlı çekersen korlarsın oda demirin oradaki ısınma şeyini engeller bunu tam kıvamında yapmamız lazım. Ne yavaş nede hızlı onu tam ayarında yapmalıyız dedem ona bize kızardı.
-Çocukken zor olmaz mıydı ?
-MUZAFFER TUNÇ: Zor olurdu onun için bizde erkenden bırakmaya kalkınca dedem kızardı. Tek kızdığı orda olurdu aklıma o geliyor körük çekerken…
-Bu mesleğe merak saran çıraklar bulabiliyor musun devam ettirebilecek misin bu mesleği?
-MUZAFFER TUNÇ: Merak edenler var yanımıza gelenler oldu bıçakçılık için yardımcı olduğumuz arkadaşlar oldu. Bunlar genelde hobi işleri yapıyorlar meslek halinde değil de kendine zevkine düşkün arkadaşlar var. Kendi bıçağını kendi yapan arkadaşlar bunlara yardımcı oldukça meslek haline getiren olmadı. Bu meslek 3-5-10 ay gibi kısa sürelerde yapılacak bir şey değil.
-Ahilik ne demek esnaf ne demek ?
-MUZAFFER TUNÇ: Benim dedem köyde esnaftı…Sonuçta bıçak ticareti yapardı. Komşu ilçelere eskiden ticaret yapmış dedem yörede çok sevilir. Harun usta dediler mi herkesin kapısı açık herkese de kendi kapısı acıktı biz dedemizden böyle gördük. Bizde böyle sürdürmeye çalışıyoruz. Darda kalan bir vatandaşımız kapımızı açtığı zaman ona yardım etmeye çalışıyoruz. Müşterilere karşı kibar bulunduğumuz yöreye örnek mesela Yusufeli'nin namını kişilik insanlık olarak Türkiye'de duymayan yoktur .Geceleri burada kapılar kilitlenmez vatandaş malzemesini içeri almaz. Bir ihtiyacı olan manavdan malzememi alacak parasını bırakırdı. Sahibi yoksa bile alır gider. Parasını da oraya bırakırdı. Bizim ilçemiz zaten köylerine meşhur olmuş bizde bu geleneği esnaflık anlayışını elimizden gelse de tüm Türkiye' ye örnek olsak göstersek…Biz de bu bilinçle hareket ediyoruz. Yusufeli bizim için tam bir ahi kentti Yusufeli de bir cezası olmayan hiç vukuatı olmayan bir ilçe…Son zamanlarda biraz baraj sıkıntısı oldu ama Türkiye'nin en yüksek barajı yapılıyor tabi bundan ilçemiz biraz etkilendi. Tozlandı Yusufeli denilince Türkiye'nin neresine gidersen git kapılar sonuna kadar açık.Yusufeli'ne gelen bir memur bir şey Yusufeli'ne bir gelen ağlar birde giden ağlar. Buraya gelen buradaki zor coğrafyaya ilk olarak alışamıyor biraz sıkıntılar yaşıyor. Buradan giderken de ağlayarak gidiyor. Biz yani gelen misafire sonuna kadar kapımız açık Normal bir esnaf değil de tüm vatandaşlarımızın böyle olduğunu düşünüyorum. Ben Yusufeli yani geçende komutanlarımızın bir tayini çıkt. Buraya geldiğinde bir arkadaşımız vardı. Yusufeli'ni gösterince dağlık şeylik oğlum senin tahinin doğuya çıktıda. Bana söylemiyorsun gibisinden görüntüler almış. Ama o arkadaşta ilk başta alışamadı buraya ama giderken hem bizi de ağlattı hem kendi de ağladı.
-Peki derneğimizin projesi hakkında ne düşünüyorsun
-MUZAFFER TUNÇ: Mutlu oldum buradan gidip Muğla yöresinde yapılan el sanatlarında görmek isterim. Oradaki meslektaşlarımla tanışmak isterim Hakkariye'de terör olaylarından dolayı kimse gidemiyordu. Orada ki esnaf göremiyordu. Orada kaliteli esnaflar var. Şimdi böyle bir projenin amacıyla buluşmuş olacağız tabi güzel bir proje Bunu destekleyen yapanlara teşekkür ederiz
-Sloganımızı söyler misin ?
MUZAFER TUNÇ: Anadolu'nun Ahisiyiz Dört bir koldan Türkiye'yiz…
-Muğlalılar'a selam söyler misin
-MUZAFFER TUNÇ: Selamınızı aldık Muğlalı Fethiyeli esnaflarımıza selam gönderiyorum.