Çalmuk: Ya Bu Musibeti Defet, Ya Kıyamımızı Büyüt Ya Rabbi
Genel Yayın Yönetmenimiz Gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk, Akit Gazetesi'ine15 Temmuz gecesinde şahit olduğu manzarayı şu sözlerle anlattı: 'Bir gencin kurşun ve bomba yağdıran helikoptere laf saydırdığını gördüm. O sırada açılan ateş sonucu o genç ikiye bölünerek yere düştü, son nefesini Kelime-i Şehadet olarak verdi. Yaşadıklarım sonucu takatim kesilmişti yere oturdum ve 'Yarabbi, ya bu belayı al üzerimizden, ya da kıyamımızı büyüt' diye dua ettim...'
Genel Yayın Yönetmenimiz Gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk, 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişiminin yıldönümünde, o gece yaşadıklarını ilk kez Akit'e anlattı.
Haber şu şekilde:
Küçük yaşlardan itibaren Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca'nın yanında bulunarak yetişmiş, Hoca'nın rahleyi tedrisatından geçmiş bir isim olan Milli Görüşçü gazeteci yazar Fehmi Çalmuk, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay ve TBMM'nin önünde darbecilerle mücadele verenlerin arasındaydı. Hainlerin helikopterden ateş açtıkları sırada, etrafındaki vatandaşlar kahpe kurşunlarla biçilerek şehit olan Çalmuk, 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişiminin yıldönümünde, o gece yaşadıklarını ilk kez Akit'e anlattı.
İşte Fehmi Çalmuk'ın kanlı darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesine dair anlattıkları: “15 Temmuz benim için şu açıdan da önemli, bu tarih benim doğum günüm. Onun için ailemin bu konuyla ilgili bir hassasiyeti var. 15 Temmuz 2016 tarihinden bir hafta önceydi. Oturduğum evime kendisini Ankara emniyetinden olduğunu belirten ancak ısrarlara rağmen kimliğini göstermeyen bir kişi geldi. Elinde üzerinden fotoğrafımın da bulunduğu belgelerden okuyarak bazı sorular sormuş. Benim burada oturup oturmadığımı, kaç kişiyle beraber oturduğumu, çalışma ofisinin burada olup olmadığını başka ofisi olup olmadığına ilişkin sorular bunlar… Eşim cevap vermeyince yaşanan tartışma üzerine kapıyı kapattığını söyledi. Zaten 2016 yılının bahar aylarından bu yana çeşitli programlarda yaptığım analizlerde o dönemin paralel yapısının FETÖ'cüleri ve buna bağlı terör örgütlerinin silahlı eylemler yapabileceğini, hatta ordu içindeki güçlerini kullanmaya cüret ederek darbe girişimlerinde bile bulunabileceklerine ilişkin görüşlerimi söylüyordum. Bunu duyanlar bana garip garip bakardı. Evimde yaşanan bu olay; yaşayacağımız vahametin ayak seslerinin son işaretleriydi.
“Gencecik fidanlar vurulup yere düşüyorlardı”
O gece F- 16'ların alçak uçuşunu duyar duymaz darbe girişiminde bulunulduğunu anlayarak telefonla gazetecileri, siyasetçi arkadaşlarımı aradım. Çalışma masamın üzrine bir helalleşme mektubu vasiyetimi bırakıp, eşim ve çocuklarımla helalleşerek evden ayrıldım. Amacım o gece şehit olmaktı. Hedefim de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin önüne gitmekti. İnsanlar Kızılay'a, oradan Genelkurmay'ın önüne doğru yürümeye, toplanmaya başladılar. Zırhlı birliklerin tankları sivil araçları parçalıyor araçların girişine izin vermiyordu. F-16'ların kulakları sağır eden alçaktan uçuşuna makineli tüfek sesleri eklendi. Daha sonra savaş helikopterleri halkı taramaya başladı. Gencecik fidanlar gençler vurulup yere düşüyorlardı.
“Süleyman soylu ile helalleşip ayrıldık”
O sıra dönemin Çalışma Bakanı Süleyman Soylu ile konuştum. Genelkurmay'ın önünden TBMM'nin Çankaya kapısına gittiğimi söyledim. O da kendisinin TBMM'ye doğru gelmeye çalıştığını söyledi. Süleyman Soylu'nun aracı önümde durdu. Soylu araçtan indi. Sarıldık. TRT'den bildiri okunmuş, Gölbaşı Özel Harekat ve Ankara Emniyeti bombalanmıştı. TBMM'den sonra TRT'ye gideceğini söyledi. Helalleşip, vedalaştık. Koşa koşa Genelkurmay'ın önüne doğru gitmeye başladım ki TBMM'yi bombalamaya başladılar. Bir ara yanında durup helikopterlere ağzına ne gelirse saydıran genci gördüm ve “Ya arkadaş biraz duvarın kenarına çekil bak ateş ediyorlar” dedim. “Genç bana döndü ve “Ne yapacak abi beni mi vuracak. Ölümden korksak buraya gelmeyiz” dedi. Tam son cümlesini bitirdi ki helikopterden açılan ateşle o genç birden ikiye bölündü, yere düştü. Şaşkına döndüm. Her şey saniyeler içindeydi. Son nefesini Kelime-i Şehadet olarak veriyor, buna rağmen dermanı olsa ayağa kalkıp yeniden helikoptere laf saydırmaya niyetli görünüyordu. Biraz sonra ruhunu teslim etti. Yere oturdum. ‘Ya Rabbi, ya bu belayı al üzerimizden, ya da kıyamımızı büyüt' diye dua ettim. Sabah ezanı okundu. Teyemmüm aldım. Namaz kıldım. Hava aydınlanınca karanlıkta göremediğimiz cesetleri, beden parçalarını, kayıplarını arayanları daha iyi gördüm.”