Fehmi Çalmuk Yazıyor..Erbakan'dan Tarihi Kemalizm Savunması
Gazeteci-yazar İsmail Saymaz'ın bir televizyon programında öne sürdüğü “Bu ülkede Kemalistler sayesinde Ezan okunuyor, namaz kılınıyor." sözleriyle gündeme gelen Kemalizm tartışmasına Milli Görüş Lideri eski Başbakan Necmettin Erbakan'ın ilginç bir biçimde sahip çıktığı ortaya çıktı. Genel Yayın Yönetmenimiz Fehmi Çalmuk 'un kaleme aldığı "TÖVBEKAR KEMALİSLER, YA FETÖİSTLER? " başlıklı yazısında 1998 yılına ait arşivler açıldı. Çalmuk, 1998 yılında Almanya'da düzenlenen panelde bir konuşmacının Türk Ordusunu ve Kemalizmi suçlayan konuşması üzerine Erbakan " Başörtü sorunu varsa bunun sorumlusu Türk ordusu değil bazı üniversitelerin yöneticileridir. Devrim kanunda başörtüsü yasaklanmamıştır. Ordu kendi işi ile meşguldür. İhtilaller yapılıyorsa ondan yapanlar mesuldür. İnsan hakları ihlalinde ne Türk ordusunu ne de Kemalizm'i suçlu göstermek doğru değildir." dediğini yazdı. Çalmuk'un yazısındaki bölüm şu şekilde:
KEMALİSTLER SAYESİNDE OKUNAN EZAN ! Son zamanlarda Kemalistlerin de tövbesini görmüyor değiliz. Tartışma yeni başlamadı. Milleti var eden değerlerin farkında olmamasından değil, vatan, devletin elden gitmesine karşın toplumun karşılıksız meftunu, milletin muhibi olduğu dini ve milli değerlerine daha fazla bigâne kalamamasından kaynaklanmaktadır. Kendini tanımlarken “Kemalist sol” diyenlerin diğer solu eklemlenen, devşirilen ve FETÖ'nün kaldığı yerden yol arkadaşı olduklarını imasını da bilmiyor, anlamıyor değiliz. “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” diyen kesimin hiçbir manda ve himayeyi kabul etmemesi gerekirken “ABD'nin kendilerini iktidara getireceğini” bunun da bindikleri FETÖ kayığıyla gerçekleşeceğini düşünmeleri Mustafa Kemal'i yeni baştan anlamalarını zorunlu kılmaktadır. Bugün Erdoğan, dün Erbakan, Özal ve Demirel gibi siyaset adamlarına, düşman kesilerek karşılarında diklenmelerinin, tahkir edici duruşlarının nedeni Allah'a karşı gelmelerinden kaynaklanıyorsa kendilerini ‘Kemalist' diye adlandırmaları Mustafa Kemal'e de Cumhuriyet'e hakarettir, haksızlıktır. Elbette bugün ezan gümbür gümbür okunuyorsa, bayrak dalgalanıyorsa, ‘vatan sana canım feda' diyen vatan evlatları cephede düşmanla çarpışıyorsa vatanı ayakta tutan kendini ne olarak tanımlarsa tanımlasın ancak önce “vatan” diyenler sayesindedir. Eğer vatan demiyorsa zaten iman da yoktur, inançda yoktur. Deniz Baykal'ın Libya açılımını bir de bu gözle okumanızı temenni ederim. Elbette Kemalistler milletin değerlerine sahip çıkan her fert gibi ezanın okunmasını sağlamak zorundadır. Kemalistler kendilerine başka vatan bulmaya niyetli olmadıkları, böyle bir arayışta olmadıkları açık ve net olarak ortaya koymuşken ezanı şahit gösterip, “Allah Büyüktür” diyerek yollarına devam edecekler. Zira ahirete inandıklarını düşünürsek;hesap günü onlara da vardır. -İnsan alışkanlıklarının çocuğudur. Dedik ya! Kemal'den anlamayan Kemalistlerin alışkanlıklara kapılıp da din ile savaşmalarını beklemek kendi varlıklarını sorgulamaları anlamına gelir. Bosna'ya yemeni dağıtmakla başlayan, Edibali açılımıyla toplumsal barışmaya Deniz Baykal sayesinde devam eden CHP'nin toplumun önüne Kur'an okuyan, dua eden rol modelleri, “İnşallah, Maşallah” sözlerini siyasi reklam aracı yapmalarının altında kaybetmek mi, kazanmak mı tercihi vardır ? Ezana sahip çıkarak kazanmamışlar mıdır? “SON
KEMALİST” DİYE YORUMLANAN ERBAKAN Şimdi İsmail Saymaz'ın ekranlarda söylediği sözlerin üzerine şu hatırayı paylaşmak gerekli oldu. Merhum Erbakan hocam ile birlikte kendisi başbakanlıktan indirilmiş, partisi kapatılmış, siyasi yasaklı olduğu bir dönemde, 28 Şubat sonrası Almanya, Hollanda, Fransa'ya gittik. 1998 yılının haziran ayı…İnsan Hakları platformlarında, toplantılar da partisine yönelik haksızlıkları anlattı. Bonn şehrinde bir insan hakları toplantısı yapılıyordu. Toplantının tam adı; “Avrupa'da İnsan Hakları Tecrübesi”. Erbakan Hoca konuşmasını yaptı. Salondan ayrıldı. Erbakan Hoca'dan sonra Almanya'da faaliyet gösteren ve Kürt sorunuyla ilgili tepkisel açıklamalarıyla öne çıkan, hatta kimi zaman terör örgütü PKK'ya ilişkin destek açıklaması yapan Dialog-Kreis kuruluşu adına konuşma yapan Mehmet Şahin “Türkiye Cumhuriyet'indeki insan hakları ihlallerinin birinci derece sorumlusunun Kemalizm olduğunu” söyledi. Şahin devamla şunları söylüyordu: “Kürdistan'da kan akıtılıyor Kemalizm'in egemen olduğu dönemden itibaren Bunlar vardı. Erbakan iktidara gelince Ordu çirkin yüzünü gösterdi. Türkiye'yi kimin yönettiği ortaya çıktı Kemalizm ve Milli Güvenlik Kurulu'nun devam ettiği bir ülkede inançlara baskı olur Kürt sorunu çözüm bulmadıkça de aksi olmaz.” Konuşma devam ederken merhum Erbakan yıldırım hızıyla salona geldi ve yerine oturdu. Erbakan Şahin'e müdahale etmek istedi. Sempozyumu yöneten başkan söz vermedi bunun üzerine Erbakan pusula göndererek söz hakkı aldı. Şahin'in söylediği sözlerin kendi şahsi açıklamaları olduğunu belirten Erbakan “Herkesin Kendi görüşlerini ortaya koyması doğal hakkı ama Türkiye'yi tanıyan kişiler olarak susmak doğru olmaz. Sükût ikrardan gelir. Doğruyu söylemek mecburiyetindeyiz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bazı kimseleri suçlu göstermek için toplantı yapmıyoruz. İnsan hakları ihlallerinin sebebi olarak Türk ordusunu ve Kemalizm'i göstermek mümkün değildir. Başörtü sorunu varsa bunun sorumlusu Türk ordusu değil bazı üniversitelerin yöneticileridir. Devrim kanunda başörtüsü yasaklanmamıştır. Ordu kendi işi ile meşguldür. İhtilaller yapılıyorsa ondan yapanlar mesuldür. İnsan hakları ihlalinde ne Türk ordusunu ne de Kemalizm'i suçlu göstermek doğru değildir” Bazı gazeteler “Son Kemalist Erbakan” diye başlık attı. O dönem çalıştığım Akşam Gazetesi ise her nedense “Hoca Günah Çıkardı” diye başlık atmayı tercih etti. Oysa o dönemde 28 Şubat'ta ve sonrasında “Milli/ulusal” duruş sergileyen Erbakan'ın posterini kapı kapı dolaşarak asmasını beklediğimiz Kemalistler; sırf dine, dindara karşı mesafesi yüzünden bigane durdu. Şimdi “Ezanlar Kemalistler sayesinde okunuyor” demeleri elbette ki bu pişmanlıktan…. “İnsan alışkanlıklarının çocuğudur” sözünden hareketle yazdık ya bütün bunları… Bir de son sözüm; ekranda, sosyal medyada, yazılı medyada boy gösteren akıldanelerine olsun: Artık düşün bir yakamızdan… Viski çekip, ot üfleyip; Ortadoğu'yu, Müslümanları, Türkiye'yi, Ak Parti'yi kurtarma repliklerini yazıp, algı yönetimleriyle yönlendirme/kutuplaştırma işinden bir vazgeçin! Biz; 15 Temmuz akşamı genelkurmay önünde, TBMM'nin Çankaya kapısında “Mustafa Kemalin askerleriyiz” diyen, “Biz Ankara bebesiyiz, kardaş deriz kankaya” sözleriyle ateş altında çekirge oynar gibi sıçrayan, sırtına aldığı Türk Bayrağıyla “Ya Allah Bismillah Allahü Ekber” sloganı atarak başörtülü kadının önüne siper olan; “Türk'üz, doğruyuz birbirimizden sorumluyuz” sözlerini kuşatan gençlerle yürümeye devam edeceğiz. Bunu bilin istedim. İlla vatan, illa vatan, illa vatan… Ne keder, ne de gam. Nöbete devam. Vesselam, vesselam…