Fehmi Çalmuk Yazıyor…Tarihe Işık Tutacak Mesut Yılmaz Notlarım

Türkiye Cumhuriyeti Eski başbakanlarından Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz vefat etti. Türkiye'nin başı sağ olsun. Mesut Yılmaz deyince ister istemez merhum Turgut Özal sonrası başına geldiği Anavatan Partisi'nde ve başbakanlıkta özellikle muhafazakar camiaya ilişkin icraatları nedeniyle çok eleştirilen bir isimdi. ANAP'ın Genel Başkanı olmasına rağmen Rahmetli Bülent Ecevit'in başkanlığında bulunduğu DSP oy verdiğini açıkça beyan eden, “siyasi hayatıma da mal olsa 8 yıllık eğitim konusundaki kanunu geçireceğim” diyen bir isimdi Mesut Yılmaz. Hatta parti grubunda yapılan toplantıda grup kararına uymayan eski bakanlardan Cemil Çiçek Ali Coşkun'u partisinden ihraç etmiş, bu kadar örgüt, STK içinde 28 Şubat'ın ağır baskısına demokrasinin oksijen çadırına alındığı bir dönemde başkanı bulunduğum ANİMDER tarafından plaket vererek, o isimlere çıkmıştım. Parti içinde Nurcular ve Süleymancılar ve diğer Nakşibendi milletvekili dengesini korumaya çalıştı. Hatta Erzurum'a gittiğinde Nurcular'ın önde gelen isimlerinden Kırkıncı Hoca'ya ziyarete zorla götürülmüş, görüşme sonrasında hayatının şokunu yaşamıştı. Kırkıncı Hoca Mesut Yılmaz'ın dar pantolonlu takım elbisesini baştan aşağı süzdükten sonra şöyle demişti: -Böyle dar pantolon giyme. Tohumların ölür, çocuğun olmaz senin!
Erbakan, Mesut Yılmaz Neden Kızdı?

1995 seçimleri sonrası Refah Partisi'nin birinci parti gelmesinden dolayı oluşacak koalisyon hükümetinde parti tabanının RP ile koalisyon hükümeti kurma talebine direnen Mesut Yılmaz ibreyi Doğru Yol Partisi'ne Tansu Çiller'e döndürmüştü. Cennetmekan Erbakan Hocam Mesut Yılmaz'la ilk görüşmesinde de daha sonra yaptığı görüşmelerde hele hele 28 Şubat sonrası Milli Güvenlik Kurulu kararlarına karşı yaptığı görüşmede Yılmaz'ın takındığı tavrı unutamam. -Siz şimdi geçmişteki Yanlışı doğruyu bir yana bırakın Gelin hep birlikte demokrasiyi savunalım. Ben Teknik Üniversite'de kütördüm. Şimdi siz bana tas kaldıracaksınız ben şöyle sut indireceğim. Keşke siz benim yerimde olsaydınız da be de bir pas kaldıraydım. - Sayın Başbakan yani şimdi siz benden ortağınızın imzaladı kararlara karşı çıkmamı mı bekliyorsun. Rejim tıkanmıştır. Rejimin önünü açın. Bu sözlerden daha çok Erbakan Hocamın ağrına giden Mesut Yılmaz oturduğu koltukta kaykılarak, bacak bacak üstüne atıp bir ölçüde de sırtını dönerek ağızlığına taktığı sigarayı yüzüne doğru üflemesiydi.

Ön-Arka Bahçe İşi Nasıl Değişti? Hatta o dönemde İlim Yayma cemiyetinin başkanı merhum Hasan Sağlam Paşa, Önder başkanı İbrahim Solmaz Bey ile beraber siyasi liderleri ziyaretlere gitmiş Mesut Yılmaz da görüşmüştük. Görüşmenin sunumunu ilk olarak bendeniz yapmış “İmam Hatip okulları hiçbir siyasi partinin ön ve arka bahçesi değildir” şeklindeki sözlerimi Mesut Yılmaz önündeki kağıtlara hemen not almıştı. Daha sonra 8 yıllık eğitim tasarısı gündeme geldiği zaman “İmam hatip okulları Refah Partisi'nin arka bahçesidir, Erbakan böyle diyor” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu sözler Anayasa Mahkemesi sürecinde RP'nin kapatma davasına konu bile edildi. 13 yaşından vefat edene kadar cennet mekan Erbakan hocanın dizi dibinden ayrılmayan biri olarak ifade ediyorum ki; Erbakan hocamın böyle bir sözü yoktu. Bu söz “ İmam Hatip okulları hiçbir siyasi partinin ön ve arka bahçesi değildir” şekliyle bana aitti. Mesut Yılmaz benden duyduğu Bu sözü refah Partisi'ne ve Necmettin Erbakan yönelik bir programda olarak kullanmıştı. Benim bu konuda müdahil olma talebi mahkeme tarafından kabul edilmedi. Daha sonra bu konuyu merhum Mesut Bey ile konuştuğumda “siyaset olur böyle işler” demişti. Şimdi tarihe ışık tutacak başka bir konuyu gündeme getireyim. Merak Edilen Kızlar kitabımda da uzun uzadıya bu konuyu işlemiştim:

Yılmaz: Türban Sorununu Çözmek İstiyorum Bir dönem Fazilet Partisi'nde siyaset yapan Diyarbakır Milletvekili Seyyid Haşim Haşimi'yi ANAP'a çağıran Genel Başkan Mesut Yılmaz şunları söylüyordu: - Haşim, türban ve Kürt konusunu çözmemiz lazım. Bu konuda bana güç ver, destek ver. Siyasi olarak iki önemli hedefim bu sorunları çözmektir. ANAP'ın 28 Şubat'ta aldığı miras, partinin eriyişini hızlandırdı. Yılmaz parti tabanının, özellikle muhafazakar tabanın gittikçe kendilerinden uzaklaştığının farkındaydı. 8 yıllık kesintisiz eğitim konusunda yaptığı talihsiz beyanların farkındaydı. Bunu çözmek için neler yapılması gerektiğini düşünüyordu.

Kutan: “Gerginlik Tırmanacak!” Üniversite imtihanlarında birinci olan İmam Hatip mezunu bir öğrenciye destek vermek istediğini belirten Fazilet Lideri Recai Kutan, Ankara İmam Hatip Mezunları Derneği (ANİMDER) Genel Merkezi'ni ziyaret etti. Birlikte basın toplantısı düzenledik. Kutan, konuyu 8 yıllık eğitimden başörtüsü yasağına getirdi: “Üniversiteler açılacak, Türkiye'yi büyük gerginlikler bekliyor. Pek de ümidim yok ama hükümeti ikaz ediyorum. Tıp Fakültesinde beşinci sınıfa gelmiş bir kızımız başörtüsü nedeniyle üniversiteye alınmayacak. Sonra sakallı erkek öğrenciler de alınmayacak. Bunlar mecburen okulların kapısında eylem yapacak. Hükümet, baskılardan vazgeçmeli.” Ertesi gün gazetelerde Kutan'ın sözleri manşetlere taşındı. Gazeteler, başörtüsü eylemlerinin artacağına, bu konuya FP'nin de destek verdiğini yazıyorlardı. Aradan iki gün geçti ki, Başbakan Mesut Yılmaz'ın baş danışmanlığını yapan eski bir gazeteci arkadaşım aradı. Hal hatır sorduktan sonra “Fehmi seni çay içmeye bekliyorum. Önemli bir konu var” dedi. Uzun bir süre konuştuk. Sonra konuya girdi. Başbakan Mesut Yılmaz, FP Lideri'nin ANİMDER ziyaretinde sarfettiği sözleri gündeme getirerek, bu konudaki endişelerini danışmanlarıyla paylaşmış. “Türban konusunu çözmek istiyorum. Bu konuda Kutan'ın bize destek vermesi lazım. Bize yardımcı olacak sivil toplum kuruluşu bulun” Mesajı anlamıştım. Ne öğrenmek istediklerini sordum. Teker teker sıraladılar: - “Ekim ayında okullar açılıyor. Türban eylemleri yine tırmanacak mı? Bu iş sokaklara dökülür mü? - Ekimde gerginlik olur mu? - Fazilet bu gerginliği tırmandırır mı? - Biz bu olayı çözmek istiyoruz. Nasıl yapmalıyız. Sayın Kutan'ın düşüncesi nedir? - Örtünmeyle ilgili bir takım iddialar var. Nasıl bir örtünme şekli istiyorlar. Askerin tutumu ortada. Askeri rahatsız etmeyecek bir örtünme modeli nasıl olabilir? Örneğin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlhan Kılıç'ın örtünmeyle ilgili bir formülü var. Kendileri bunda mutabık kalırlar mı? Kutan: “Yasak Devam Etsin Oy Gelsin Diyorsam, Namerdim.” FP Lideri Recai Kutan'dan randevu alarak konuyu aktardım. “Başbakan Yılmaz'ın sorunu çözmek için desteğinize ihtiyacı var.” dedim. Kutan açık konuştu: “Keşke çözseler. Benim bu konuda siyasi bir kaygım yok. Bu konuda oy avcılığı peşinde değilim. Eğer bu insanlar bu örtüleriyle üniversiteye alınmıyor, baskı görüyorlarsa bundan dolayı 'bize (FP) böyle bir oy gelmez olsun.' Bu konuda tepkiyi tırmandırma üzerine politika yapıyorsam namerdim. ANAP'a bu konuda her türlü desteğe açığım. Bu konuda ne türlü bir işbirliği yapmak istiyorlarsa, ben açığım. Yeter ki çözsünler. 'Kesin şöyle örtünülür' diye bir tanım yok. Benim eşim de; dediğiniz o şekilde (İlhan Kılıç'ın tarif ettiği gibi) örtünüyor Bu konuda hiçbir beis yok. İnsanlar sadece okumak istiyor.“

Konu MGK Gündemine Geliyor

Kutan'ın sözleri Başbakan Yılmaz'ı sevindirmişti. Başbakan bu konuda sinyali İcraatın İçinden programında verecekti. Sıra ikinci bir adıma gelmişti ki görüşme ANAP tarafından medyaya sızdırıldı. Radikal Gazetesi olayı, 21 Eylül 1998 Pazartesi günü “TÜRBAN PAZARLIÐI” başlığıyla manşete taşımıştı. Aynı gün ana haber bülteninde konuyla ilgili haber yapan Ali Kırca, dönemin ANAP'lı Grup Başkan Vekilini canlı yayına çıkarttı. Kırca, “FP ile kurduğunuz diyoloğa aracılık yapan sivil toplum örgütü başkanı kim” diye soruyordu. Grup Başkanvekili ise “O beyefendinin rızası olmadan ismini açıklamamız doğru olmaz” cevabını verdi. Peki; bu örtünme şeklini kamuoyuna nasıl deklare edecektik? İmam Hatip'lerde öğretmenlerin de başörtüleriyle ders vermelerine yasak gelmiş, buna uymayan öğretmenler sürülmeye başlamıştı. ANİMDER ‘de konuyla ilgili toplantı yapıyorduk. Bir öğretmen “yeni bir örtünme şekli geliştirsek, başarabilir miyiz?” diye sordu. Öğretmenler bu fikre büyük destek verdi. Ben de bunun üzerine ANAP ve FP arasında yaptığımız diyaloğu anlatmaya başladım. Öğretmenler için sevindirici bir haberdi. Konuşuldu. Başbakan Mesut Yılmaz'ı ANİMDER olarak, İmam Hatip'lerde görev yapan öğretmenler ile birlikte ziyaret edecektik. Öğretmenler; Orgeneral İlhan Kılıç'ın modeline uygun şekilde örtüneceklerdi. Başbakan Yılmaz ise ziyaret sırasında “bu modelin türban sorununun çözeceğini söyleyecekti”. DSP Lideri Bülent Ecevit'in de destek verdiği bu konu Milli Güvenlik Kurulu'na getirilecekti. Bu girişimler sürerken “başörtüsü için el ele zinciri” eylemi patlak verdi. Yılmaz konuyu MGK'ya götürme cesareti gösteremedi.

Yasak ANAP'ın İşi mi? Üniversitelerde sorun haline getirilen yasağın kimler tarafından getirildiği neden yapıldığı net olarak yıllardır ortaya çıkmamıştı. 12 Eylül askeri rejiminin İmam Hatip Liseleri'nden başlayan yasaklama Anavatan Partisi'nin tek başına iktidarında sürüp gitti. Türkiye'de muhafazakar tabana yakınlığıyla bilinen ANAP'ın ünlü TİME dergisine verdiği paralı bir ilanda, yapılan itiraf yasağın kaynağını da ortaya koydu. 22 Ocak 1990 tarihinde TİME dergisine verilen 10 sayfalık Türkiye özel Reklam bölümünde yer alan “Building Birdges” başlıklı makalede şu itiraf yer alıyor: “Vicdan özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve kadınlara verilen haklarla beraber gelmektedir. Türk kadınları 55 yıldan fazla bir süredir oy kullanma haklarına sahiptir. Hükümet üniversiteli kız öğrencilerin türban takmasını taassuba sebep olacağı nedeniyle korkusuyla yasaklamıştır “ Reklam bölümündeki şu ifadeler ise çok dikkat çekici: “Pek çok Türk'e göre türban takılması dini bir meseleden ziyade politik bir sorundur. Bir başka kısım Türk ise konuyu sadece gençlik heyecanı ve moda olarak algılamakta ve önemli bir sorun açacağına inanmamaktadır” Son söz olarak Vel hasılı hepimizin Yüce Mahkemede vereceği bir hesap var. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde bu kadar eza cefa çektik, içeri alındık, işkence gördük. BÇG raporuyla işimizden olduk. Mahkeme kapılarında süründük. Derneğimizi polisler baştı. Sayısını bile unuttum. O, bize ‘yarasa' dedi biz O'na karşı beyaz güvercin uçurttuk. 15 Temmuz sonrası Almanya başta olmak üzere Batı medyasının her türlü baskısına rağmen devlet adamına yakışan bir tavırla dimdik Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin yanında yer aldı ya…Bundan dolayı diyorum ki Allah rahmet eylesin. Rabbim huzurunda başı dik olarak hesap vermeyi kolay eylesin. Bizden razı olacağı işleri yapmayı, elimizden ve dilimizden Müslümanların emin olacağı amelleri nasip etsin.

Bakmadan Geçme