Fehmi Çalmuk Yazıyor...Hisarcıklıoğlu Avcıdır, Garanticidir.Hikayesi de Var, Parası da
Fehmi Çalmuk Yazdı. Kodadı: Hisar Operasyonu-2 Kayserili tüccarlar ile Kalvanizm arasında kurulan bağa girmeden belirtmeliyim ki Erdoğan'dan sonra dünyada devlet adamları ve küresel sermaye ve ekonomik kuruluşların tanıdığı ikinci adam olarak Rıfat Hısarcıklıoğlu'nu sayabilirsiniz. Devlet Başkanlarının birebir ismiyle hitap ettiği Hısarcıklıoğlu, bir yönetim kurulu toplantısı operasyonu ile devirdiği 28 Şubat'ın “5'li Çetesi”nden biri olan Fuat Miras tarafından TOBB yönetim kurulana önerilmişti. Miras onun için ‘‘Beni arkadan bıçaklayan arkadaş'' diyordu. Merhum Erbakan'ın da desteklediği ancak merhum Turgut Özal'ın inşaa ettiği “Müstakil (Müslüman) İş Adamları Derneği” kurucuları arasında yer aldı. Hısarcıklıoğlu. askeri doktor olan babasının görevi nedeniyle ABD'ye gittiğinde çok küçük yaşta rahmetli Alparslan Türkeş'in de içinde bulunduğu bir dönemi de teneffüs etti. Babası açıkça CHP'yi destekliyordu. Kendisi o dönemi “Amerika'ya gitmişiz. Babam askerî doktor. Oradaki Türk kolonisi içinde de Alparslan Türkeş var; askerî ataşe. Genelde ulusalcı bir tavrım var” diye anlatır. Elbette ki kendisi ulusalcı tavrını, Türkiye İşçi Partisi'nin Behice Boran'ların Ankara Tandoğan meydanında yaptığı mitinglerde su satarak öğrenmedi. Okudu, araştırdı.
O günleri şu şekilde anlatmaktan geri durmadı: “Sen su satıyorsun, orada bağırılıyor, çağırılıyor, senin de kulağına giriyor. Slogan olarak kafanda kalıyor bir şeyler. İster istemez etkileniyorsun. Bilhassa kitap okuma anlamında. Çünkü her dakika bir tartışmanın içinde oluyorsunuz. Her söylemin kendi içinde doğruları var. Hadiseye at gözlüğüyle değil de, analitik düşünerek bakıyorsunuz. Demokrat Partili bir ailenin ferdisiniz, doğru mu? Anne tarafından öyle, babam itibarıyla CHP. Bugünkü liberal düşünceye gelme noktası ancak böyle oldu.” Hisarcıklıoğlu Hacca da gitmiş bir isim… “İslamcı' çizgi yoktu, ama fikri platformda, o işin mantığını kapma anlamında okuyarak, görerek, soldan sağa her ortamda bulunuyorsunuz” diyerek kendisini tanımlasa da, yola çıktığı yol arkadaşlarını ikna edebilmek için Kur'an-ı Kerime el basmayı da ihmal etmedi. Birlikte yola çıktıkları halde ilk TOBB seçiminde listesinde aday göstermediği Mehmet Balduk başından geçen hadiseyi şöyle anlatır: “1 yıl önceki istifamı engellemek için Rifat Bey; ‘en yakın arkadaşlarını bile yanında tutamıyor derler; beni yarıyolda bırakırsan tekrar seçilemem' dedi. Ben de ona ‘sana nasıl güveneceğim daha önce verdiğin sözleri tutmadın, güvenimi sarstın' dedim. Bana; ‘güvenini nasıl sağlarım; Kuran-ı Kerim'e el bassam olur mu' dedi. Dini bütün görüntüsü verdiği için ‘olur' dedim. Ancak söylediği sözleri beğenmedim ve ‘benden sana bugüne kadar bilerek yanlış yapılmadı bir daha yapılmayacak' deyip ikinci kez Kuran-ı Kerim'e el basarak yemin ettirdim. Birşey değişmeyince de ‘mevcut yönetim tarzıyla yönetmeye devam edersen ben yokum' dedim.' Rıfat Hisarcıklıoğlu, Abdullah Gül'ün siyasi angajmanına benzerlikler gösterir. Riski sevmediği gibi garanticidir. Öyle ki etini yiyemeyeceği hayvanı vurmaz. İyi bir avcıdır. Avcılığını bir röportajında şöyle anlatıyor: “Eskiden avcılık vardı, avcılığı yapamıyoruz şimdi. En büyük hasretimden biri o. -İyi ki yapamıyorsunuz! Öyle deme, o da bir spor. -Hayvan öldürmek spor mu? O zaman et yemiyorsun sen. Etini yiyebileceğimiz hayvanı vuruyorduk.” Peki ne var bunda demeyin?
Önceki yazımızla ilgili TOBB Danışmanının arayıp “Rıfat Bey, siyaset yapmak istese gider bir siyasi partiye üye olur. Böyle bir niyeti yok” dediğinde “Börekçiye, börek anlatılmayacağını” belirtmiştim. Siyaseten garantici olan Hisarcıklıoğlu'nu TOBB Başkanlığı'nda jübileye hazırlandığı görülmektedir.Koşullar oluşması halinde özellikle merkez sağ orjinli bir vakum hareketinin öncüsü olacağı da açıktır. Ancak bundaki en büyük engel Recep Tayyip Erdoğan'dır. Türkiye'nin ve dış dünyanın Erdoğan'dan ümidini kestiği, bileğini büküldüğü, dizlerinin bağının çözdükleri gün, Hısarcıklıoğlu gelmek için gün sayacaktır. 2001 yılından bu yana siyaseten kaçak güreşmesinin altında mutlak suretle liderlik vizyonu ile Erdoğan engeli vardır. Hisarcıklıoğlu bu durumu “Odalar Birliği başkanı iken, siyaseti düşünmüyorum. Başkanlığı bırakırsın, şartlar, ülkenin gerekleri, sana ihtiyaç duyulur, sen istenirsin, o zaman olabilir” sözleriyle anlatmaktadır.
TOBB, TEPAV'a Operasyon Melih Gökçek, Hisarcıklıoğlu'nun danışmanlarından ve CHP Parti Meclis Üyesi olan Ekrem Kerem Oktay'ın paylaşımları üzerinden “Hisarcıklı içinden geçenleri Ekrem'e mi söylettiriyor ….Rifat Hısarcıklı bu adam senin başdanışmanın... Sen bu adamın bu twitleri atmasına göz yumuyorsun, sorumlu kim?" diye eleştiri getirdiğini hatırlarsınız. Hısarcıklıoğlu'nun eski generallerden tutunda Ali Babacan'ın bakanlığı dönemindeki kıdemli bürokratlarına, dini çevrelerden, cemaat çevrelerine kadar geniş bir ekibi bulunuyor.
TOBB'un yanısıra Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), TOBB-Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi gibi kuruluşları ve desteklediği STK'ları da var. Bu isimlerde öne çıkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kellesini istediği bir isimde iki önemli stratejik kuruluşun başında... Daha önce TEPAV'ın başında bulunan Prof. Dr. Güven Sak TEPAV İcra Direktörlüğünü yaparken TOBB-ETÜ Rektörlüğüne atandı.İki görevi bir arada sürdürüyor. Belki Külliyede'ki Güven Sak dosyası Rıfat Hisarcıklıoğlu kadar kabarık. Sak, ekonomiden tarıma, Tekno Kentlerden İmam-ı Maturide araştırmalarına kadar her konuda yazı yazan, söz söyleme manevrasına sahip…Recai Kutan'ın başında bulunduğu ESAM'da bile konferans verdi. Prof. Güven Sak'ın İsrail ve ABD büyükelçilikleriyle değil ülke başkentleriyle sıkı fıkı ilişkisi bardağı taşıran son damlalardan biri,,, Bir dönem sosyal medyanın deşifreci sabotajcısı Fuat Avni'nin “Aracı olarak İsrail'e gönderildi” dediği Prof. Dr. Güven Sak son dönemde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın ekonomi politikalarını sert bir şekilde eleştirerek Türkiye'yi “sefillikle” suçlayan yazılara imza atan bir isim. Eleştirilerinin bazıları: -Bir strateji görmek için orta vadeli planla ilgili fikir edinmek istiyorsanız bugünün Türkiye'sinde bir bakan ya da bakanlık aramayın. Başkanlık Strateji ve Bütçe Ofisi'ne bakın. -Türkiye'nin Rusya veya İran'la olan siyasi ilişkileri bu ülkelerle olan ticaretini etkileyebilir, ancak Türk-İsrail ticaret ilişkilerini etkilemez. Ülke liderlerinin kaprislerinden oldukça yalıtılmışlar. -2009'dan 2019'a kayıp on yılı aradığımda, iki ülke arasındaki bu güven kaybı demek istiyorum. Bu yüzden İsrail turistlerini Türkiye'de görmek çok güzel. Bu, güvenin İsrail tarafında olduğu anlamına geliyor -Türkiye'nin Libya politikasının mimarı Amiral Cihat Yaycı, aslında Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşmayı İsrail'e uzatmasını önerdi. Türk stratejisini rasyonel olarak düşünen herkes her zaman aynı sonuca varır: Bölgedeki başlıca pazar ekonomisi ve önde gelen askeri güç ile anlaşmaların kesilmesi. -2018 yılındaki kur hareketi başlarken, ortalığı saran “hem pastam dursun, hem karnım doysun” siyasi çekincelerinin neden olduğu atalet ile geldiğimizi de lütfen unutmayın. TEPAV Finans Enstitüsü Direktörü Dr. Fatih Özatay, “Resesyondan Nasıl Çıkarız? İleriye İlişkin Senaryolar” başlığıyla yayınladığı analizde İMF'yi işaret ediyor. “Şimdilik eski krizlerde gözlenen şiddette bir küçülme yok ama henüz ‘işin' başında olduğumuzu unutmamak gerekiyor. IMF ile anlaşmak gerekiyor. Üç nedenle. Birincisi, yakın zamanda o kadar çok ekonomik program açıkladık ki... Yeni programın kredibiliteye ihtiyacı var. Şüphesiz IMF'nin başka ülkelerde sayısız günahı var (mesela Arjantin). Ama unutmayalım 2001 krizinden sonra Türkiye'de uygulamaya konulan IMF destekli program başarılı oldu. İkincisi, sorunlu özel şirket kredilerini banka bilançolarından temizleme operasyonu için uzmanlığa ihtiyacımız var. IMF ve bir dizi uluslararası kurum bu uzmanlığı sağlar. Üçüncüsü, IMF kredisine ihtiyacımız var. IMF ile anlaşırsak hızla resesyondan çıkarız. Sadece resesyondan çıkmakla kalmayız potansiyel büyüme oranımız da yükselir. Külliye'nin Güven Sak dosyası bu kadar değil. Türkiye'nin eski ismiyle “Erez” yeni ismiyle Filistin Sanayi Bölgesi başta olmak üzere Cibuti'de 2014 yılında arazi tahsisine rağmen halen kuramadığı sanayi bölgelerinin faturası da Güven Sak'a çıkıyor. Sak'ın iki proje başta olmak üzere Türkiye'nin hedeflerini ve vizyonlarını inkitaya uğrattığı belirtiliyor. Cibuti'nin diğer önemli bir tarafı Sudan'dan sonra Türkiye'nin Cibuti'ye askeri üs kurma istemesi. Bunun gecikmesi ister istemez Güven Sak'ı “güvenilmeyen adam” pozisyonuna sokuyor. Bir de bir konu var ki 15 Temmuz sonrası din anlamda Türkiye'nin dini hayatı yeniden şekillenmesi bakımından büyük önem verdiği Matüridilik konusunda TEPAV ve TOBB-ETÜ'nün yaptıkları. Matüridilik Cumhuriyeti'in kuruluş felsefesini oluşturuyor. Akılcılık rasyonellik olarak değerlendirilen Matüridilik özellikle Buhari/Yesevi geleneğinin üçüncü saç ayağı…Bu konuda İmam-ı Gazali'nin geri bırakılma planlarına değinmeyeyim ama Türkiye'nin gelecek vizyonunu içinde önemli bir tutan Matüridilik son dönemlerde alakası kişi-kurumlarca ele alınıp yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Laikliği ve sekürelizmi destekleyen en önemli referans gözüyle bakılıyor. 28 Şubat döneminde Gündüz Aktan tarafından formile edilip geliştirilen Matüridilik yeni bir hale sokuluyor.
Prof. Dr. Güven Sak Maturidilik Tweeti[/caption] Yıllarca Diyanetin ihmal ettiği bu konuda İş Dünyası Parlamenterler Vakfınca bile “Uluslararası İmam Matüridi Çalıştayı” düzenlendi. Örneğin eski Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün bile konuda kitap yayınladı. Ali Babacan'ın DEVA partisinde Diyanet İşleri eski Başkanı Ali Bardakoğlu'nun öncülüğün İmamı Matüridi üzerine geliştirilen projeler laiklik ve sekürelizmin yeni kaynağı olarak takdim ediliyor ki 15 Temmuz gibi bir Milli Güvenlik Sorunu'nu gündeme getirebilir. Hatırlar mısınız 2010 yılında Mardin'de üniversitenin öncülüğünde yapılan “İbni Teymiyye” kongresinin ana merkezi Mardin fetvası idi. Kongrenin ardından Irak ve Suriye İŞİD'in çıkması tesadüf mü sizce?
Erdoğan, Kelle İstiyor ! AK Parti kurulurken Erdoğan'ı İhsan Arslan ile birlikte yalnız bırakmayan Rıfat Hisarcıklıoğlu aradan geçen yıllar içinde teşvik uygulaması başta olmak üzere TOBB Genel Kurulu'nda her işyerine iki istihdam isteğine karşılık verilmemesi gibi ekonomi konularında, Abbas-Peres'in Ankara zirvesi gibi dış politika konuları gibi başlıklarda defalarca Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karşı karşıya geldi. Arayı bulmak için kimi zaman devreye Abdullah Gül girdi, kimi zaman devreye Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez sokuldu. Yerli otomobil yapılmasına ilişkin kurulan TOGG'un başkanlığını yürütmesi, Türkiye- Fransa krizinin çözülmesi gibi konularda Hısarcıklıoğlu'nun öne çıkması aradaki soğukluğu bir ölçüde giderdi. Ancak kızgınlığı kadar merhameti de kuvvetli olan Erdoğan için bu kez bardak taşmış durumda. Gelen bilgilere göre iki kez Prof. Dr. Güven Sak'ın görevden alınması için Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat telefon ederek Rıfat Hisarcıklıoğlu ile görüştü. Görüşmenin nedeni rektörlükten alınması veya istifa etmesi. Rıfat Hısarcılıkoğlu, iki kez bu isteğe direndi. İkinci aramada “Bana görevden alın demediniz. Toplantıları kesti” diyen Hisarcıklıoğlu'nun toplantıdan kastının akademisyenler ve yazarlar ile İsrail Büyükelçiliği başta olmak üzere elçiliklerde yaptığı toplantılar olduğu da belirtilenler arasında. Prof. Dr. Güven Sak ESAM'da konuştu[/caption] Cumhurbaşkanı Erdoğan Anayasa'nın 4'üncü maddesine belirtilen “Görev ve Yetkileri Madde 104” Üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler hususlar ışığında Prof. Dr. Güven Sak'ı TOBB ETÜ Üniversitesi rektörlüğünden almaya hazırlanıyor. Bu bağlamda istihbarat ve soruşturma raporları da bulunuyor. Operasyon bununla da sınırlı da değil. Erdoğan'ın partisi için getirdiği 3 dönem koşulunun bir benzerinin TOBB, TESK, Barolar Birliği gibi kuruluşlara da getirilmesi planlanıyor. 2023 yılına kadar TOBB Başkanlığında kalacak olan Rıfat Hisarcıklıoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle aynı yıl seçime girecek. Onun için 2023 yılında “ tamam mı, devam mı“ kararı vermesi gerekiyor.