İngiltere'den Gelen Cerrah Siyaseten Turan, Tecrübeden Çömez

-Genel Yayın Yönetmeniz Fehmi Çalmuk'un Analiz Yazısı-

Türkiye'ye döndüğünde ne işle uğraşacağını soran gazeteciye “Planım kendi mesleğimde ilerlemek. Topluma hizmet etmek, insanları sağlıklarına kavuşturmak, genç doktorlar yetiştirmek.” diyen Turhan Çömez, 31 Ağustos'da Bandırma'ya iniyor. Mustafa Kemal, Bandırma vapuruyla Anadolu örgütlenmesini başlatırken Turhan Çömez de Bandırma'dan çıkartma yapmaya hazırlanıyor. Cumhuriyet meydanında halka hitap edecek,.“Baba ocağında” sloganını afiş bile yaptırdı. Turhan Çömez Bandırma İmam Hatip Lisesi mezunu. Ülkücü gençlik içinde yetişti. İstanbul'a tıp öğrenimine geldiğinde O'na sahip çıkan memleketlisi merhum İskenderpaşa şeyhi merhum Prof. Dr. Esad Çoşan idi. Hadis sohbetlerine devam etti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca o dönemden arkadaşı. Sağlık ocağında başladığı doktorluk mesleğinde genel cerrah olarak olarak Vakıf Gureba Hastanesi'nde devam ettirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tanışıklığı da buradan başladı. Refah Partisi il başkanlığı adına kim geldiyse baktı ilgilendi. Erdoğan'ın habire çıkan omuzuyla da ağrıyan ayaklarıyla da ilgilendi. Tedavisini üstlendi. O'nun efsanesi esas Sovyetler'in dağılmasıyla birlikte ortaya çıktı. Orta Asya kazan, Çömez kepçe şehir şehir gezdi. Seksen yıl Rus zulmünden dolayı sünnet olamamış genç yaşlı binlerce erkeği sünnet etti. Tam bir sünnet seferberliği gerçekleştirdi. Selam diyen "Müslümanlık' azametini "La ilahe İllallah" diyerek kavuştu. Büyük Turan'a doğru adım attı Çömez... Hatta bir kente gitmek için uçakta yer bulamamış, bitkin bir halde çaresiz beklerken yaşlı bir adamın sesiyle irkilir. -İnin aşağıya... Bu adam beni sünnet etti.Müslüman etti. Sizin yerinize o binecek! Genel cerrah ya, kesme operasyonuna 1994'de ara vererek Erdoğan'ın özel kalem müdürü oldu. Bu dönemde Muhsin Yazıcıoğlu ve BBP ile yakın ilişki içinde oldu. Erdoğan'ın sağında, solunda, önünde, arkasında Turhan Çömez isimli bir doktor belirleyici, bir kadar da operasyonel bir isim oldu. Erdoğan Pınarhisar cezaevine girdiğinde Çömez iki yanına özel kalemdeki bulunan iki Ahmet'i alarak nöbete başladı. Gönüllü mahkumiyet. Cezaevi evleri, koğuş makam odası, bahçede özel kalem oluverdi. Her şey 2002 seçimlerine kadar bal kaymak geçti. Hatırlarsanız 05.06.2018 tarihinde Hürses Gazetesi'nde “Arşivimi açtırdınız bana...FETÖ'ye kim mi gitti?” yazımızda ( https://www.hurses.com.tr/fehmi-calmuk/arsivimi-actirdiniz-bana-fetoye-kim-mi-gitti/haber-19308) Abdullah Gül'ün 13 Ocak 2002 tarihinde bana yazdığı eposta hesabının sahibi Turhan Çömez'den başkası değildi. Bu kadar etkin bu kadar belirleyici bir isimdi. Seçim kararı verildiğinde Erdoğan'ın karşısında siyaset namzeti bir partili vardı artık. Aldığı cevap kısa olduğu kadar kesindi. -Turhan sen bize lazımsın. Otur oturduğun yerde…Aday olma ! Yandı Turhan, coştu Turhan…Lakin siyasette Çömez kalınca işin peşini bırakmadı. Aday adayı oldu. Temayül yoklamasında Erdoğan'ın adamı olarak birinci çıktı. Ancak listeler Erdoğan'ın önüne gelince Erdoğan “Aday olmayacak” dedi. Devreye Korkut Özal bile girdi. O da çözüm bulamadı. Konu geldi, gitti Albayrak grubuna intikal etti. Erdoğan'ı ikna etme görevi Albayrak ailesindeydi. Erdoğan'ın aileye verdiği kontenjanlardan biri olan Balıkesir 4'üncü sıra adayı Mehmet Ocaktan geri çekildi. Yerine Turhan Çömez getirildi. Erdoğan kerhen de olsa kabul etti, “Gözüme gözükme Turhan” diyerek… İktidardaki yönetim gücünü kaybetmiş biri olarak milletvekili seçilen Turhan Çömez'in Tercüman Gazetesi'nde yazdığım yazılardan oluşan değerlendirmelerimin yer aldığı 7 sayfalık özel bir raporu, bir komutanın elinde gördüğümde irkilmiştim. Murat Mercan'ın AK Parti'yi bölmekle suçlamasına bir de fişleme eklenmişti. Erkan Mumcu'nun ricasıyla Çömez ile bir kahve sohbeti yaptığımı da hatırlatırım. “Ateş Turhan, Tutuş Turhan , Yan Turhan” der gibi Çömez esti, coştu… Ak Parti grup toplantısının basına kapalı bölümünde -Balıkesir'e kaynak aktarımı, -Gemlik Gübre A.Ş.'nin özelleştirilmesi, -Atasay Kuyumculuk'un sahibi Cihan Kamer'i yönelik değerli taş ithalatında verginin sıfırlanması, -Yolsuzluklar üçlemesiyle hedef tahtasına İskenderpaşa'dan ağabeyi olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ı oturtmuştu. İşin ilginç yanı kürsüde verip veriştirmiş, Kemal Unakıtan kürsüye cevap vermeye çıktığında grup toplantısı salonunu terk etmişti. Nedeni soran gazetecilere verdiği cevap ise gayet netti: -Mektup adresine ulaştı ! İşin garibi Ak Parti milletvekili olarak orduevlerinde subay eşlerine Cumhuriyet üzerine nutuklar atan bir siyasetçi vardı. Orduevi, orduevi dolaştırılıyor, görücüye çıkarılıyor, yeni kurulacak partinin genel başkanı olarak ilan ediliyordu. İki orgeneralin ismi dolaştı. Yaşar Büyükanıt ve Hurşit Tolon. Ak Parti'nin yolunu MGK toplantısında açmıştı. Söylenenlere göre şöyle diyordu: -Artık ne zamana kadar engelleyebileceksiniz…Millet iradesi bunları destekliyor. Artık vazgeçin ! Bu sözler Tolon Paşa'ya Genelkurmay Başkanlığı yolunu açmadı. Kızdı, küstü…Yeni partiye doğru yelken açtığında kendi Çömez adı Turhan genel başkan adayı olarak ilan etmişti. Kendisine "Geçmiş olsun" diyerek Yaşar Büyükanıt ise 80 Ak Partili vekil ile görüşmüş, rahatsızlıklarını değerlendirmiş partiden koparak grup kurmuş siyasetin anavatanına sinyal bile göndermişti. -80 milletvekili katılacak ! Gelin görün ki Turhan Çömez'i bile Anavatan Partisi'ne göndermediler. Bu arada Çömez'in dile getirdiği “mektup” adresine ulaşmıştı. 28 Şubat 2008 tarihinde disiplin kuruluna sevk edildi. AK Parti Müşterek Disiplin Kurulu, "partiyi küçük düşürdüğü gerekçesiyle" Turhan Çömez'i 8 Nisan 2008'de partiden ihraç etti. Çömez, Ankara Enstitüsü düşünce kuruluşu ile çalışmalarına devam ederken 1 Temmuz 2008'de Ergenekon adlı örgüt soruşturması kapsamında hakkında yakalama emri çıkarıldı. “Kaç Turhan” diyen kimdi halen bilinmiyor. İngiltere'ye giderken Hayati Yazıcı Bey'den izin aldığı söylendi ancak bu doğrulanmadı. İngiltere'de dil eğitimi gördüğü için kırmızı bültene karşın yakalanamadı. İngiltere'de siyasi sığınma talebinde bulundu ve kabul edildi. İltica etmiş bir isim olarak yıllarca İngiltere'de kaldı. Soyadını değiştirdiği iddialarına karşı dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin “Eğer eski arkadaşımız, geçmişte bir süre siyaset yaptığımız Sayın Çömez kendinden eminse, herhangi bir suç işlemediği düşüncesindeyse Türkiye'ye gelmelidir. Ben Türkiye'ye gelerek, sorulacak sorulara açıklıkla cevap vermesini tavsiye ederim. Böyle kaçak bir durumda, eski bir milletvekilinin bulunması ve üstelik farklı bir isimle İngiltere makamlarından oturma izni talep etmesini kendisine yakıştıramadım” demiş, karşılığında Çömez'in avukatı Avukatı Engin Düzgün şu yorumu yapmıştı: “Korku ve dezenformasyon imparatorluğu kurmak isteyenlerin bu nafile çabaları; Türkiye'nin hakiki gündemini değiştirmeye, düşünen beyinlere hükmetmeye yetmeyecek ve bu kurgunun mimarları, er ya da geç hem hukuk hem de kamu vicdanı nezdinde mahkum olacaklardır.” İngiltere'nin dünyaca ünlü medikal kuruluşları olan Harley Street Medical Consultation, Essex Medical Society, QAS+EM ve Queen Anne Street Medical Centre tarafından Lordlar kamarasında ( House of Lords) 26 Ekim 2018 tarihinde yapılan ödül töreninde başarılı doktor ödülü aldı. Basildon Üniversitesinde genel cerrahı olarak çalışan Çömez savaş ve felaket bölgelerine yaptığı yardımlar nedeniyle Nobel barış ödülü için aday bile gösterildi. Yani Turhan Çömez kendini sürgünde hissetti ardından madalya takıldı. Arkasından da geri dönme kararı aldı. O İngiltere'de iken ailesinin çok zor zamanlar geçirdiği belirtilir. Erdoğan'ın eski yakın çevresine “Turhan Çömez ile ilgili yazı yazacağım” diyerek soru sorduğumda “Aman kötüleyecek bir şey yazma. Arkadaşımızdır. İstişare ile İngiltere'ye gitti. Hatta Tayyip Bey ailesine zor zamanlarda yardım etti” yorumunu yaptılar. 25 Haziran 2019 tarihinde kaleme aldığım “Mahşerin Dört Atlısı” (https://esnafhabertv.com/imamoglu-mahserin-dort-atlisi-20442.html) yazımdaki şu ifadeleri hatırlar mısınız ? “Okeye dördüncü aranır gibi mahşerin dört atlısından biri kim olacak ? Elbette ki AK Parti 2001'de de sağın tüm parçalarını/hallerini bütünleştirme projesi olarak ortaya çıkmıştı. Şimdi milliyetçi kesimin yeni liderini bulma, seçme ve yola çıkma zamanı geliyor. İktidarın ne içinde ne de büsbütün dışında olan MHP'nin yerel yönetimlerde özellikle Ankara ve İstanbul'da ülkücü kimliği öne çıkmış iki aday ile girdiği diyalog kamuoyu önünde sert görünse de taban nezdinde başarılmış bir zaferin merhum Başbuğ'un “fikirlerimiz iktidarda biz hapisteyiz”s özünü hatırlatmaktadır. Elbette biz bunları yazarken okuyucu için her şey sabahtan akşama, akşamdan sabaha ‘olsun da bitsin' der gibidir…Devlet, ayakta kalmak, yarınlara uzanmak ebed müddet olmak için bir onarım sürecine giriyor. Onu bilir onu söylerim…Devletin süreci, ağır işler, ağır yürür. Ancak yürüdü mü durdurmak ne mümkün, yorulmak hak getire.” Projesini Projelendirdiğimin Projesi sürüyor… Siyasette operasyon inşallah bir genel cerrahın elinde “sünnet” operasyona dönmez.

Bakmadan Geçme