Müziğin Felsefesini yapan Zurna Ustası Oktay Dursun
Yolunuz Tokat'a düşerse yıllar önce kurumaya bıraktığı onlarca kiloluluk ağaçları kucaklayıp tornanın başına götürüp şekil veren onları yöresine göre insanın ruhuna üflenen çeşit çeşit zurnalar haline getiren Oktay Dursun'a bir uğrayın. Karşınızda yalnızca müzik aletleri yapan bir usta değil bir müzik felsefecisi bulacaksınız. www.esnafhabertv.com'un ustalar konuşuyor programına konuk olan Oktay Dursun'un fotoğraflarını Fehmi Çalmuk çekti.
ESNAFHABERTV.COM: Sizi kısaca tanıyabilir miyiz ustam?
Oktay Dursun -Tabii ki, öncelikle Hoş geldiniz. İsmim Oktay Dursun, 8.24.1977 doğumluyum. Bu mesleğe annemin babası rahmetli oldu, Duran Atılgan'dan aldım. Tabirde hata olmasın Zurnacı Duran diye adlandırılan bir ustaydı. İlkokuldan çıktıktan sonra girdim bu işe, dedemin teşvikiyle, yapacaksın oğlum, güzelsin oğlum tabii ki motive ederek, bir yerlere geldik. 6-7 sene bilfiil kalfalığım sürdü. Askerden geldikten sonra 3 sene sonra rahmetli oldu. Bilfiil bu işin içine girdim. İyi bir ustaydı, iyi bir öğreticiydi. Dedem olmasından gurur duyuyorum.
BUNU GURURLA SÖYLÜYORUM. AMA DEDEM TELLİ ZURNAYA VERMİŞTİ ÖMRÜNÜ
ESNAFHABERTV.COM: Dedenizle böyle ilginç, size mesleği öğretirken, meslek ahlakı açısından, ustalık açısından, verdiği nasihatler nelerdi, yaşadığınız ilginç hikâyeler size verdiği dersler?
Oktay Dursun -Tabi, bunu da şöyle özetleyeyim. Dedemin bakış açısı işini seven kalite üretir, kalite üreten dünyayı yönetir, diye bir başlıkla çıkmıştı. Dedem Tokat telli zurnasında çok iyi bir ustaydı. İnanılmazdı, yani bir asır sonrası da gelmeyecek, bir asır öncesi de yoktu ki ben onun torunu ve çırağı olmama rağmen, bunu gururla söylüyorum. Ama dedem telli zurnaya vermişti ömrünü, yani bir Sivas, bir Erzincan veya başka bir bölgenin veya Ege zurnasından zayıftı.
DEDEM USTAM “SOYUMUN YÜZ AKISIN, HER BÖLGEYE ZURNA YAPABİLECEK KAPASİTEDESİN” DEDİ. YA YÜZ KARALIĞI ?
ESNAFHABERTV.COM: Mesela siz ustalığa ne zaman adım attınız? Bu dükkân ne zamandan beri var?
Oktay Dursun -2002 Mart 26 dedemin vefatıyla her şey bana kaldı. Yani o zamanlar tabi ağaç nasıl gelir, ne zaman kesilir bu konularda tecrübem vardı ama o kadar değildi. Ama iş başa düşünce, her şeyinizle tamamen sahadasınız. Sahada olmak tabii ki güzel bir şey, tecrübe, tecrübe zamanla. Dedemle unutamayacağım bir şey, dedem dedim ya iyi bir ustaydı. Dedem, dedesinden devralmış. Bizde babadan oğula geçmemiş, dedem annemin babası, onun da annesinin babasından geldiği söyleniyor, tabii ki görmedim. Yine diyorum, telli zurnada alternatif çıkmadı, çıkmayacak ustalıkta. Dedem, Allah rahmet eylesin, dedemin işe bakış açısı farklıydı. İyidir, kötüdür tartışılır veya tartışılmaz bilemem ama bir gerçek var, iyi bir ustaydı. Ne zaman buraya gelsem, ne zaman bir telli zurna özel siparişi alsam, dedemle konuşurdum. Dedemle unutamayacağım en büyük anım, dedem düğüne gidecekti, düğünlere gidip çalıyordu dedem aynı zamanda, o yüzden çok iyiydi. Bir gün burada aynı mekânda, değişen bir şey yok, dedem otururken yanından geçiyorum, kolumdan tuttu. Dedem solak çalışıyor ve kuvvetli bir insandı. Dedem bana dedi ki sen soyumun yüz akı olacaksın. Sağ ol dede dedim. 2-3 dakika geçti, sen soyumun yüz karasısın derdi bana. Ya dede karar ver, yüz akı mıyım, yüz karası mıyım? Dedem dedi ki yüz aklığın şuradan gelecek Oktay, ben deden, ustan, biz telli zurnada çıkabileceğimiz en üst seviyelere çıktık. İkimizde, ustamda bende düğünlere gidiyor, çalıyorduk. Senin yüz aklığın, sen her bölgeye zurna yapabilecek kapasitedesin dedi. Ne demek bu dedim. Yani bir Kırıkkale'den zurna siparişi geldiğinde istemeyeceksin, Sivas'tan geldiğinde istemeyeceksin, Ege'den veya Erzincan'dan sipariş geldiğinde istemeyecek kapasite var sende dedi. Tabi bu 99 tarihleri falan, doğru mu ama o şartlarda da pekiyi değildim. Zaman gösterdi, dedemin dediği çıktı. Yüz karalığın da dedi, biz zurna çaldık. Dedem de bende, 3.göbeksin sen soyda dedi. El verdiğim kişi sen olacaksın dedi. Sen zurna çalamıyorsun, yüz karalığın buradan geliyor dedi. Ve nitekim bugün yine ruhu şad olsun, bugün bakıyorum da dedem gerçekten haklıymış.
2026 YILINA HAZIRLIK YAPIYORUM
ESNAFHABERTV.COM: Bu telli zurna dediğin nedir? Yani göstererek anlatır mısın?
Oktay Dursun -Burada yapılan her zurna ağaçlar için geçerli, kütük olarak getiririz, çiviyle yararız. Çiviyle yarmamızdaki sebep te bazen kabuk altı ağaçta büküklük olur. Buna halk dilinde, Anadolu dilinde burgaç diye adlandırılır. Kesinlikle tercih etme ve kullanma şansın söz konusu bile olmaz bu ağacı. Ama ağaç, bahçenin yüzünü alıyorsunuz içinden çıkıyor, odun ediyoruz. Ağacı hızardan geçirdikten sonra kaba halde, şu elimde tuttuğum kara erik, bahçe kara eriği, 20 aylık falan, ağacın kurtardığı boy, bazen ağacın bedeni 1 metre gelir, bazen 80 gelir bazen 1.30 gelir. Ebata göre kesersin. Yani şu mesela hem Tokat, hem Sivas tipi için ideal bir ağaç. Biçtikten sonra tutkallarız, hızar talaşını üstüne serperiz, kurusun diye, bu şekilde kaldırırız. 20 ay bekledikten sonra ana kordon deliği diye adlandırdığımız girişi burası, deliğini deleriz. 20 aydan sonraki pozisyon, ağacın yüzünü sıyırırız, tutkalını falan kaldırırız, güneşe çıkartmamak kaydıyla, bazen ağacın boyu 55, bazen 50 yani duruma göre değişebiliyor, pozisyonuna göre, galak kısımlarını geniş bırakırız. Alacağımız sipariş doğrultusunda ağacın boyunu keseriz, 47 altı ya da 48-50 alacağımız sipariş doğrultusunda yol alırız. Telli zurnanın ayrıcalık ve özelliklerinden biri, mesela bu elimde tuttuğum bir telli zurna, şu kargacık diye adlandırıyoruz bunu, bölgeden bölgeye ismi değişir. Zurnanın siparişini aldıktan sonra elimde tuttuğum delikli zurna, zurnanın çekimini yaparız sonradan, müşteri ince mi ister veya telli zurna tabiriyle karınca belli, kız belli diye adlandırdığımız, şu şuan örnek veriyorum, düz bir modeli, yani fiziken karakteri yoktur, karakter meselesi yoktur. Zurnayı yaptıktan sonra cilasını vururuz, gomalak cila, natürellik tabi her şeyden önce ön planda, zurnanın telini çekeriz. Dil diye adlandırdığımız bazen şimşir bazen abanoz bazen daha değişik ağaçlar da kullandığımız oluyor. Telli zurnayı yaptıktan sonra bazen müşterilerden şöyle bir şikâyet oluyor, telinde gevşeme oluyor. Bu telli zurnanın kaderinde vardır. Kuruduğu zaman gevşer, ıslandığı zaman düğün esnasında gerilme yapar. Bu da sıralamasından kaynaklıdır. Şöyle bir soru işareti de olabiliyor. Acaba usta ağacı yaş mı yaptı, hayır, yaş ağaç çalışma gibi bir şansımız yok. Kapıda ağaç bedenlerimiz var, örnek veriyorum 2026 yılına hazırlık yapıyoruz. Yani dinlendirerek gelmek zorundayız. Bizi biz yapanlardan biri de bu, ağaca fazla ihtiyaç duymuyoruz. Çünkü şuan 10 yıllık ağaç stoku mevcut.
BİR TELLİ ZURNANIN ÖMRÜ 20 SENE NET VARDIR.
ESNAFHABERTV.COM: Normal zurnalar telli değil, bunun telli olmasının sebebi nedir?
Oktay Dursun -Telli olmasının sebeplerinden biri ağaçta yarılma oranı çok düşüktür. %5-6 gibi bir oran oluyor, bu da imalatçının hatasından kaynaklı olan bir şeydir. Ağaç ta yaştır, rutubet oranı, nem oranı biraz fazla olduğu zaman yarılma yapabiliyor. Yarılmasın diye zurnayı telliyoruz. Diğer zurnalardan ağırlığı mevcuttur. Ses tonu da mahal anlamda kız sesi diye adlandırılır. Kara ses olarak fa diyez, sol, gibi bu aralarda gidiyor. Önceden fa idi şimdi boylar düştü. Zurnaya, ağaca sahip çıkması içindir. Bir telli zurnanın ömrü 20 sene net vardır. Bakımına göre de değişiyor tabi.
İŞİNİ SEVEN KALİTE ÜRETİR, KALİTE ÜRETEN DÜNYAYI YÖNETİR
ESNAFHABERTV.COM: Bunu çalan ustalardan size nasıl dönüşler oluyor? Bu zurnaları dinleyen insanlardan dönüş oluyor mu?
Oktay Dursun -Şöyle izah edeyim, en başta da anlattım ya, işini seven kalite üretir, kalite üreten dünyayı yönetir diye, örnek veriyorum, bir bölgeye zurna yaparsın mesela Ordu'ya, Ordu'da çalan arkadaşlar yan yana gelir, sesini dinler, bir bakar veya bu Ordu değil de İstanbul'da veya İzmir'de, burada dinlerler. Dinledikçe hangi ustanın yapımı? Oktay. Beğenirler, sipariş gelir. Ha yaptığımız ürünlerde bazen
YÖRENİN TAVRI, YÖRENİN EZGİLERİ HANGİSİYLE TAMAMLANIYORSA O ZURNA İYİDİR. AKSAKLIK TA OLABİLİYOR Kİ MALIMIZIN ARKASINDA DURMAK ZORUNDA KALIYORUZ TABİİ Kİ.
ESNAFHABERTV.COM: Mesela bu zurnalar içinde ses bakımından sence Türkiye'de insanların en çok beğeneceği, düğünlerde en çok çalınan zurna hangisi?
Oktay Dursun -Şimdi bu da yöreye göre değişen seslere sahip. Mesela, Ege yöresi, Ege'de yörenin tavrı olduğu için, Efe Zurnası diye adlandırdığımız bu zurna. Ege'ye bu zurnayı yollamış olsanız mümkün değil. Yörenin tavrı, yörenin ezgileri hangisiyle tamamlanıyorsa o zurna iyidir. Mesela, Tokat'ta bu zurnanın kullanım alanı sıfırdır. Ama telli zurnayı yine süs için alanlar oluyor, bakan oluyor, fizikine, karakterine ama seslerinin hiçbiri birbirini tutmuyor.
ESNAFHABERTV.COM: Peki, siz yaptığınız bir zurnanın çalındığı bir düğüne gittiğinizde neler hissettiniz?
Oktay Dursun -Ya tabii ki gurur verici, onur verici bir şey, gidiyorsunuz, ustayla karşılaşıyorsunuz, selamünaleyküm, aleykümselam, usta herhangi bir sıkıntı var mı, yok usta, işin gücün rast gelsin. Böyle kelimeler tabii ki iş için motive ediyor.
ESNAFHABERTV.COM: İnsandaki etkisi nasıl bu zurnanın?
Oktay Dursun -Şimdi duygulu bir anında dinlersin, oturur ağlarsın. Neşeli bir gününde dinlersin, oynarsın. Yani bu insandan insana, bölgeden bölgeye değişen bir figür mü diyelim, tabir mi diyelim bilemiyorum.
ÇOK İYİ BİR DAVULCU, ÇOK İYİ BİR ZURNACI YAN YANA GELDİĞİNDE BOCALAYABİLİYOR.
ESNAFHABERTV.COM: Zurnada peşrev olmaz derler, duydunuz mu?
Oktay Dursun -Şimdi bazı şeyler rivayettir, onu da şöyle özetleyeyim ben, özür diliyorum tabirde hata olmasın. Sinek mundar değil, mide bulandırır kelimesinden yola çıkıldığında sineğin mundar olmadığı beyan ediliyor. Mundar olmayan her hayvan dinimizce yenir. Ama sinek yenmiyor. Ustasından ustasına, eğitmenden eğitmene değişebiliyor bazı şeyler.
ESNAFHABERTV.COM: Bu zurna çalanlarla davul çalanlar arasında bir uyum bazen oluyor bazen olmuyor. Zurnanın kalitesini biraz da o uyum mu gösteriyor davulcuda?
Oktay Dursun -Şöyle izah edeyim onu da, atıyorum 5-10 sene yol almış bir davulcu bir zurnacı, birbirini tamamlamış, açığını kapatabiliyor. Şimdi çok iyi bir davulcu, çok iyi bir zurnacı yan yana geldiğinde bocalayabiliyor. Yani örnek veriyorum, Çorum'dan çok iyi bir üstat, iyi güzel bir davul çalan, ritimci bir arkadaşımız gelse, yörenin bazı tavırları oluyor, Tokat'la, Reşadiye tavrı birbirini tutmaz. Zurna tavrı bile tutmuyor. Aynı telli zurna ama tutmuyor.
ESNAFHABERTV.COM: Şimdi bu zurnanın yurtdışında yayılma durumu var mıdır, olur mu, yurtdışında tutar mı ya da var mı meraklıları?
Oktay Dursun -Tabii ki gurbetçilerimiz hat safhada, 30-40 tane kadar çıkışını yaptığımız oluyor. Mesela bir Erzincanlı üstat veya bir Sivaslı üstat, Messenger üzerinden irtibata geçiyoruz, istediği özellikleri sayıyor veya davul olabiliyor. Yabancılardan da alan, mesela geçen Avustralya'ya gönderdim, Kanada'ya gönderdim. Belçika'da var, Irak, İran kökenli çalan icracılar var. Tunuslular var. Yani kendi bölgelerinin tavırları var, onların resimlerini çekiyorlar, seslerini dinletiyorlar, belli bir yere getirebiliyoruz bunu. Gurbetçi çalan üstatlarımız, arkadaşlarımız da mevcuttur.
HAYATTA EN NAMLI İLİŞKİ, USTA ÇIRAK İLİŞKİSİDİR.
ESNAFHABERTV.COM: Ahilik kültüründe usta çırak ilişkisi önemli, ustanın çırağa öğretmesi, tabi bir meslek ahlakı görecek, Ahiliğin özelliği o, sakat iş yapmayacaksın. Hani pabucu dama atılmak deyimi var ya Ahilik'ten kalma bir deyim. Adam kötü bir iş yapmışsa hemen onun pabucunu dama atıyorlar, ustalık yapamaz artık diyorlar. Bu konuda neler söylemek istersin?
Oktay Dursun -Şöyle özetleyeyim, sene 95 veya 96, Portekizli bir araştırmacı gazeteci yazar gelmişti buraya, bizim resimlerimizi çekti. Bize resim gönderir misin dedim, tercümanı vardı. Ok dedi, aradan 2-3 ay geçti, rahmetli dedem sandalyede oturuyordu, dizimi yere koydum. Dedem elini omuzuma atmıştı, resmimizi çekmişti. Resimler gelince arkasında İngilizce mi bilemiyorum, gâvurca bir yazı yazıyordu. Rahmetli dedem dedi ki, Oktay bunun arkasında ne yazıyor, Valiliğe Turizme götür de Türkçesini öğrenelim dedi. Arkasında şöyle ilginç bir yazı yazıyordu, hala bende duruyor resim. Hayatta en namlı ilişki, usta çırak ilişkisidir. Kralla, prense saygılarla yazmıştı. Dede böyle yazmış dedim. Gâvuru görüyor musun dedi, 40 yıl düşünsek bizim aklımıza gelmez, gâvur dersin değil mi dedi.