Türkiye en çok büyüyen 2'nci ülke
Dünya Bankası tarafından hazırlanan raporda Türkiye ekonomisinin 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 21.7'lik büyüme oranıyla G-20 ülkeleri arasındaki en yüksek ikinci büyüme oranına sahip olduğu belirtildi. Rapora göre aşılama kampanyasında kaydedilen ilerlemelerle, iç ve dış piyasalardaki güçlü talep büyümede etkili oldu.
Dünya Bankası'nın koronavirüs pandemisinden sonraki toparlanma sürecini değerlendiren ‘Avrupa ve Orta Asya'da Ekonomi Güncellemesi' başlıklı raporu yayınlandı. Raporda, Türk ekonomisinin 2021'in ikinci çeyreğinde yüzde 21.7'lik büyüme oranıyla G-20 ülkeleri arasındaki en yüksek ikinci büyüme oranına sahip olduğu belirtildi. Büyümede rol oynayan etkenler, aşılama kampanyasındaki başarı, Covid-19'un etkili kontrolü, salgın önlemlerinin gevşetilmesi ile iç ve dış piyasalardaki güçlü talep olarak açıklandı. Özel yatırımlar, dayanıklı ürün tüketimi ve hizmete olan talebin artması, borçlanma maliyetinin yüksek olması ve mali yardımların azaltılmasına rağmen büyümeye en çok katkıda bulunan öğeler olarak öne çıkıyor.
EKONOMİK İYİLEŞME
Rapora göre ülke ekonomisinin önündeki en büyük zorluklar, para politikalarındaki güvenilirliği yeniden inşa etmek ve enflasyonu kontrol altına almak. Yoksulluğun 2019 ve 2020 yıllarındaki hızlı artışından sonra düşüşe geçmesinin beklendiğini kaydeden rapor, yoksulluk oranının daha da azaltılmasının kapsayıcı bir ekonomik iyileşme süreci oluşturmaktan ve savunmasız gruplara yeterli desteği sağlamaktan geçtiğinin altını çiziyor.
Dünya Bankası raporu, 2002 ile 2017 yılları arasında yüksek büyüme hızı yakalayan Türkiye'nin son on yılda reform ivmesindeki düşüşle beraber verimlilikteki büyümesinin de yavaşladığını kaydediyor. Büyümeyi kredi patlaması ve talep teşvikiyle destekleme çabalarının iç ve dış zafiyetleri daha da arttırdığını yazan rapora göre özel sektördeki yüksek borçlar, cari açık, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik oranı, 2018 yılı Ağustos ayından bu yana makro finansal istikrarsızlığı körüklüyor. Rapora göre hükümet, salgınla mücadele için hızlı ekonomi politikası geliştirse de bunun gevşek para politikasına ve hızlı kredi genişlemesine dayandığı görüldü. Türk ekonomisi, 2020 yılında olumlu büyüme deneyimleyen az sayıda G-20 ve OECD ülkesinden biriydi. Ancak enflasyonun yüzde 20'nin üzerine çıkması, dış mali ihtiyaçların hala yüksek olması, olumsuzluk olarak görülüyor.
BU ADIMLAR ATILMALI
Raporda atılması gereken adımlar şöyle özetleniyor: “Politikalarda güveni yeniden inşa etmek; çalışma, ürün ve mali piyasalara odaklanan reformlar yapmak, kurumların işleyişini güçlendirmek, Türk ekonomisinin yabancı yatırımcıları çekmesi ve verimlilikte büyümeyi canlandırması için atması gereken adımlar olarak öne çıkıyor.” Ekonomik büyümeye bağlı olarak 2021'de Ocak ile Temmuz ayları arasında yaklaşık 3 milyon kişiye istihdam sağlandığını kaydeden rapor, istihdamda pandeminin tetiklediği kriz öncesi seviyelere geri dönüldüğünü belirtiyor. Ancak istihdama yeni katılanlar olsa da işgücü katılımı, düşük bir oran olan yüzde 52.1 olarak kaydedildi.
ENFLASYON GERİLEYECEK
Rapor, 2021'in ikinci yarısında büyümenin yavaşlamasının beklendiğini, ancak Türk ekonomisinin yine de 2022'de yüzde 3, 2023'te de yüzde 4 oranında büyüme yoluna girmeden önce 2021'de yüzde 8.5 oranında büyümesinin öngörüldüğünü kaydediyor. Bu tahminler, Türkiye'de ve ana ihracat piyasalarında yeni pandemi kısıtlamalarının ya da makro finansal şartlarda aşırı harlanmanın olmayacağı senaryosu temel alınarak yürütülüyor.
Rapora göre enflasyon ise yüksek seyretmeye devam edecek; ancak 2021'de yüzde 17.7'den 2022'de yüzde 15, 2023'te de yüzde 13'e gerileyecek. Turizm ve ihracat güçlenirken cari açık, 2021'de gayrisafi milli hasılanın yüzde 3'üne denk gelecek şekilde azalacak. Küresel talepte beklenenden hızlı ilerleyen toparlanma sürecinin olumlu olarak nitelendiği rapora göre tedarik zincirindeki sıkıntıların küresel mali piyasalarda aksaklıklara yol açması, dış riskleri dengeliyor. Gevşek para politikasının devam etmesinin yatırımcı güvenini zayıflatabileceğini, piyasadaki iniş çıkışları arttırabileceğini ve makro finansal istikrarı tehdit edebileceğini kaydeden rapor, bankacılık sektöründe sermayenin bol, yabancı döviz tamponlarının yeterli olduğunu kaydediyor.