Yarım Asırdır Ateşten Demiri Dövüyor
Yarım asırdır demiri ateşin koynunda çeliğe döndüren bir usta Mustafa Uyan... Adıyaman'da sıcak demir ustalığı yapıyor. Depremde enkazlara kazma başta olmak üzere alet yetiştirmek için gece gündüz çalıştı. Meslek hikayesini anlatıyor. Gençlere kulaklarına küpe olacak hikayesini esnafhabertv.com ustalar konuşuyor programında anlattı.
Esnafhabertv.com: Sizi tanıyabilir miyiz?
Mustafa Uyan: Adım Mustafa Uyan, yaptığım meslek ocaklık, sıcak demircilik. Mesleklerin içinde en zor olanı, bunu her adam yapamaz. Onun için burada yaptığımız malzemeler, köylüye hizmet için yapılır. Mesela demirleri şekillendirme çok zor bir şey. 1970 senesinden bu yana amcamın yanında geldim çalıştım
demircilikte, çıraklık dönemi, kalfalık dönemi, ustalık dönemi o günden bugüne kadar getirdik. Tabi bunun içerisinde zorlu günlerimiz de oldu, iyi günlerimiz de oldu.
Esnafhabertv.com: Kaç kuşaktır bu işi yapıyorsunuz?
Mustafa Uyan: 1970'den bu yana 3-4 kuşak eder. Çünkü ustalarımız vardı. Bizim ustalarımız Hıristiyanlardı burada. Benim amcam onlarla beraber çalışıyordu bende geldim, burada ben 15 sene onlarla beraber çalıştım. Tabi bu adamlar zaman içerisinde İstanbul'a gittiler, Almanya'ya gittiler, kimisi burada kaldı. Yaşlandık, bugün ben bu mesleği daha ne kadar yapabilirim ki, ben de yaşlandım. 3-4 kuşaktan bugüne kadar getirdik, birçok eleman yetiştirdik.
Esnafhabertv.com: Eleman bulmakta zorluk çekiyor musunuz?
Mustafa Uyan: Çok zor, mesleğe rağbet yok. Bu meslek zorluğundan dolayı can çekişmekte, son kuşak biziz, ben bunu size ifade edeyim. Benden sonra yok ki. Türkiye'nin her tarafında bütün demircilere sorun, hepsi aynı şeyi söyler. Çırak yok, bu yaştan sonra 65-66 yaşlarındayım, bilemedin 70 yaşına kadar yap, ondan sonra gücümüzün çok dışına çıkar. Kolay bir meslek değil, bir çeliği şekillendirmek için milyonlarca çekiç vuruyorsun, yapmak çok zor.
Esnafhabertv.com: Bu depremden sonra siz ve esnaflar olarak neler yaptınız, zorlandınız mı?
Mustafa Uyan: Depremde yaşadıklarımız anlatmak bile zor. O kadar çok şey gördük ki. Çok içler acısı durumlar yaşadık, hala o depremin stresini hepimiz yaşıyoruz. Deprem olduğu zaman çıktık, binaların altında kurtarın diyenler, eli dışarıda adamın çırpınıyor, çıkarmak zorundasın, çırpınıyorsun onu çıkaramıyorsun. Sen ona mı ağlayasın, kendi haline mi ağlayasın, kendi çocuklarına mı bakasın. Ha elinde hiçbir şey yok, geldik buraya, benim gücüm yetmedi, ben bir betonu kaldıramam ki, adamlar var, bağırıyor, sesleniyor ama yardım yok, gelen yok erken daha.
Yani devlet elinden geleni yaptı, yapmadı desek yalan, yaptı ama tam zamanında kavuşmadı. Çevre illerden geldiler, çok adam kurtardılar. E biz ne yapalım, mesela ben burada şu gördüğünüz, bakın bu depremden gelme buraya, verdik, arabanın içinde kalmış bu. Bunlarla demirleri kırıyorlardı, betonları kaldırıyorlardı.
Mesela balyoz, balyoz verdik, yardım ettik esnaf olarak, hep birbirimize yardımcı olduk. Yani diyelim ki biz bunları yapmasak belki de daha çok can kaybımız olacaktı. Ama Allah razı olsun, bütün çevre illerden hala daha yardım geliyor, hala yapanlar var.
Mağduriyet var mı, var, herkes mağdur. Mesela akşam yardım eden kişiydin, sabahleyin yardım edilen kişi oldun.
Esnafhabertv.com: Peki, bu deprem üretimde sizin için sıkıntı yaşattı mı?
Mustafa Uyan: Tabii ki, şimdi biz bir kere 4 ay burada herkes kendi canının derdine düşmüş. Buraya gelip de bir şey alayım ya da yapayım, ya da satayım öyle bir şey yok. Zaten yapamazsın, adamın elinde bir kazması var, getiriyor, nasıl para alasın zaten mağdur olmuş, ekmek parası bulamaz, ben de onun gibiyim. 4 ay burada hangi esnaf deseki para kazandım, yalan söyler. Ben para kazandım mı, yok. Zaten memlekette adam kalmadı, hepsi kaçtı gitti. Enkazdan cenazelerini çıkaranlar, kurtarılanlar, adam evinin eşyasını alıyor ya da giyeceklerini alıyor, adam çekip gidiyor.
Öyle yapan da çok oldu ama burada gitmeyip de kalanlar da oldu. Fedakar kişiler burada kaldılar, öyle insanlar var yani. Ha arabası olmuş, imkanı olmuş, parası olmuş ona bir şey diyemem. Ama burada birçok insan fedakarlık etti.
Esnafhabertv.com: Bu depremde Ahilik geleneğinin etkilerini gördünüz mü, dayanışmanın, Ahiliğin, törenin?
Mustafa Uyan: Tabii ki, Ahilik demek zaten esnafların birleşerek, bir Ahi olarak yetişen, bir terbiye içerisinde yetişen Ahi, biz onun terbiyesini de biliriz, kuralını da biliriz. Onun için esnaflarınızın içerisinde Ahilik gereği demin dedim, kazma, balta yardımları verildi. Öyle değil mi, bunu gerektirmiyor mu? Mesela adam
Ahiliğe uymamış olsa, bu malzemeyi satar, parasını alır. Ama Ahilik gereği almaz çünkü o terbiyenin içinde yetişmiş bir insan.
Esnafhabertv.com: Siz burada neler yapıyorsunuz, neler üretiyorsunuz?
Mustafa Uyan: Biz burada bir zamanlar 5 kişi çalışırdık. İnsan gücüyle şu balyozlarla, 3 kişi, 4 kişi çalışırdık, kazma yapardık, balta yapardık, nacak, satır yapardık. Hepsi el emeği, makine ile işi yok, fabrikadan çıkma falan değil, bunlar hep dövme. Bahçede çalışırlar, deminde söyledim, köylüye bir hizmet. Diyeceksiniz
ki eskisi gibi para kazanıyor musun, hayır, o geçti ama işte yapacak bir şey yok. Burada gelip iyi kötü yapıyorum, köylü de faydalanıyor, sende iyi kötü geçimini sağlıyorsun.
Esnafhabertv.com: Buradan gençlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Mustafa Uyan: Ben birçok kanalda konuştum, bunları defalarca gündeme getirdim gençlere. Gençler, ne kadar okul okursan oku, ne kadar bilgili olursan ol, Ahiliğin verdiği terbiyeyi sen oralarda alamazsın. Bunu yaşaman için, çocuk yaştasın yine oku, gel bir ustanın yanında çalış, 5 yaş, 10-15-20 yaş, elinde bir altın bileziğin olsun. Mesleği öğren yine yapma, git öğretmen ol, git doktor ol ama ne olursan ol bu hayatın zorluklarını burada yaşayacaksın. Bir ustanın elinin altında çalışmanın ne olduğunu bileceksin ki ileride herhangi bir makamda, bir yöneticinin mutlaka elinin altında kalacaksın, bir büyük her zaman vardır. Ha sen burada bugün bir ustanın yanında çalışırsan, buranın terbiyesini alırsan, o gün için sana hiç zor gelmez çünkü sen bunları yaşamışsın. Mesela doktor olmuşsun ama başında başhekim var. Burada diyelim ki çocuksun, kalfan var, ustan var, onun üstü var. Burada tek kişi değilki, burada mesela en ufak bir şey de ‘oğlum gel, bak bunu yaptın, bunu yapma' der. O çocuk, o eğitimi çocuk yaştan alır. Yine oku, okumayın demiyoruz ki ama bu mesleği de yaşatmak için bir çaba gösterin ya, ne var ki. Yani bu meslek niye ölsün, bu meslek gibi burada semercilik var, tek kaldı. Nalbantlık tek kaldı. Hangi birini söyleyeyim, eskiden boyacılık vardı, elbiselere böyle bez vardı, kalıp basarlardı. O bezler, o çarşaflar çok mükemmeldi, şimdiki gibi o fabrikadan çıkanlar gibi değil yani. E niye onlar öldü, yazık, niye yaşatmadılar, hani zamanında olmuş olsaydı, yaşatsalardı daha iyi olmayacak mıydı? Mesela ….. vardı, bu memlekette çoktu, benim babam bana derdi ki, seni okutacağım subay olacaksın. Ya evet baba ama benim kafam ona çalışmıyor, okula, ama bak geldim hemen öğrendim. Bazı insanların kafası çalışır okumayı sever, bazı insan da sanatı sever, kafası sanata yatar. Sen kitabı ne kadar okursan oku kafana bir şey girmez. Ama sanata baktın mı, gördün mü hemen yaparsın çünkü senin kapasiten ona uyuyor yani. Yani olay bu, gençler bu mesleklerin hiçbirini boş bırakmasınlar. Az da olsa yapsınlar. Hiçbir şey yoksa ustadan bir şeyler öğrensinler. Bu gençler bunları yaşatsınlar, yazık bu meslekler ölmesin. Şimdi bazı pırıl pırıl gençler var, bir de bazı gençler var terbiyeden eser almamış, kalmamış da. Ya bu okul okumamış, okul okumuş hocayı hesaba almamış, zanaata gelmiş ustayı hesaba almamış, olur mu böyle bir şey? Bir insan bir ustanın yanına gittiği zaman onun terbiyesine uymak zorunda, bir insan okuduğu zaman okulun terbiyesine uymak zorunda. Gençler kendi kendiniz bilin, nasıl bir konumda olduğunuzu öğrenin, kendinize çekidüzen verin. Bir insan büyüğüne, küçüğüne saygılı olsun, küçükleri sevsin. Biz zamanında öyleydik. Biz okula gittiğimizde öğretmen gittiğinde vallahi ben onun önünden geçmezdim. Öğretmenimdi, utanıyordum yani. Şimdi öyle değil.
Esnafhabertv.com: Peki bu mesleğinizin sırları nedir, bizimle paylaşabilir misiniz?
Mustafa Uyan: Mesleğin sırrı çok zor olması, sırları ne olabilir ki, gelmişte geçmişte hep zorlukları yaşadık, iyisiyle kötüsüyle bugüne kadar geldik.
Esnafhabertv.com: Deprem anında ya da sonrasında yaşadığınız bir olay, sizi etkileyen bir olay var mı?
Mustafa Uyan: Şimdi depremden çıktığımız zaman, zaten sabah 4:16-17 sularındaydı, yağmur kar karışık, öyle bir hava soğuk, binalar yıkılmış, insanlar alttan bağıranlar, bizi kurtarın diyenler. Mesela ailesi kalmış dövünüp, ağlayanlar, çırpınanlar. Bunun karşısında bir insan olarak dayanamazsın ki, adamın gözleri
doluyor ağlıyor ya, onların feryadını görüyorsun. Allaha çok şükür benim yakınlarımda değil ama amcamın çocukları, halamın, dayımın çocukları, hepsi genç, 4 tane 5 tane çocuklarıyla beraber, pırlanta gibi çocuklar, hep gittiler. Hadi git de üzülme. Demin de ifade ettim, bugün hala ben kendimde değilim, adamın kendine gelmesi çok zor inanın. Akşam konteyner de oturuyorduk, etrafımızda komşularımız var, laf lafa gel konuştuk, ben hala kendimde değilim dedim. Bazen bazı şeyleri unutuyorum, en basiti burada anlatmam olur mu olmaz mı bilmiyorum da, geçenlerde benim bacanağın babası rahmetlik oldu.
Mustafa Uyan Depremi Anlatıyor
Ben, çocuklar kalktık, cenazeye, taziyeye gittik, hanımı unuttuk götürmedik, o da onun eniştesi ama unuttuk. Eve geldim, hanım dedi ‘siz 2 gündür cenazeye gidiyorsunuz ben aklınıza gelmiyor muyum, beni götürmüyorsunuz?' ‘vallahi çok özür dilerim, ben bu depremin etkisinden ne yaptığımı bilmiyorum' dedim.
O kadar ki bak geçen gün oturuyoruz yine bir salladı, iyi de salladı zaten ta Pötürge'den başlamış buraya kadar, orada da yine bir stres yaşadık. İstesen de istemesen de yaşıyorsun, artık korkutmuş seni.
Allah yardım etsin, çok insanlarımız öldü, Çok malını mülkünü bırakıp gidenler oldu. Hırsızlar doldu buralara, gündüz gözüyle evlerin içine giriyor. Arkadaşın evini gündüz gelip arabaya yükleyip gitmişler.
Bunlar senin memleketinden mi diyeceksin, hayır dışarıdan gelenler, gelmişler almış gitmişler. Oğlanı yeni evlendirmiştim, kapısı kitli ama ev harap, gelmiş kapıyı zorlamışlar, kıramamışlar yani, kırsalar alıp götürecekler...