• Haberler
  • Eğitim
  • Erdoğan: Böyle bir kepazeliğe, ahlâksızlığa asla izin vermeyiz

Erdoğan: Böyle bir kepazeliğe, ahlâksızlığa asla izin vermeyiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Etik Eğitimi ve Etik Eğitici Yetiştirilmesi İşbirliği Protokolü İmza Töreni'nde konuştu. Konuşmasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun iddialarına tepki gösteren Erdoğan, 'Kamu görevlilerimize demokratik hukuk devleti sınırları dışında söz söyleyen herkes bu devletin de bu milletin de düşmanıdır. Böyle bir rezilliğe, kepazeliğe, böyle bir ahlâksızlığa asla izin veremeyiz. Bir Cumhurbaşkanı'nın ailesini hedef alarak böyle bir süreci işletmek akıl kârı değildir' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan “Etik Eğitimi Ve Etik Eğitici Yetiştirilmesi İşbirliği Protokolü” törenine katıldı. Programda Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Zerrin Güngör ile çok sayıda davetli kamu görevlisi yer aldı.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

Kamu görevlilerinin etik kurallara bağlı olarak çalışması, tepeden tırnağa toplumun tüm kesimlerine dalga dalga yayılacak sonuçlar doğuracaktır. Bilindiği gibi Fransızca kökenli bir kelime etik kavramını, töre ya da ahlak ifadeleri ile de karşılamak mümkündür. Ahlak en basit şekliyle iyi ile kötü olan arasında iyiyi tercih etmek, edep ve adap sahibi olmak demektir. Rabbimiz nefsine fücurunu da takvasını da vererek yarattığı insanın fıtratını esasen güzel ahlaka meyyal olarak şekillendirmiştir. Bu ölçülerin hayatın her alanı gibi kamuda da korunmasını sağlamak hepimizin ortak sorumluluğudur. Etik Kurulumuzun bu doğrultuda giderek artan çabalarını Cumhurbaşkanı olarak daima destekledim, desteklemeyi de sürdürüyorum.

'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' şiarını hayata geçirme sorumluluğu en başta kamu görevlilerine ait. Ülkemiz geçmişte uzunca bir vakit vesayet ile darbeler, istikrarsızlık ve terör ikliminin zehirlediği yapısal sorunlarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Toplumun her kesimi gibi kamuda da kimi zaman ideolojik bağnazlık, kimi zaman ahlaki aşınma, kimi zaman vurdumduymazlık diyebileceğimiz zafiyetler yaşanmış olabilir; ama bu milletin mayası sağlam, bu devletin geleneği güçlü olduğu için hepsinin de zamanla üstesinden geldik.

KRİTİK BİR SÜRECE GİRDİK

Tüm bu zorlu sınamaların ardından artık tüm dikkatimizi büyük ve güçlü Türkiye hedefine yöneltebileceğimiz kritik bir sürece girdik. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemiz her alanda olduğu gibi kamu hizmetlerinin kalitesi ve yaygınlığı hususunda da çok önemli kademeler kat etmiştir. Kurumlarımızın fiziki altyapılarının geliştirilmesinden, mevzuatın hizmet alanlar lehine kolaylaştırılmasına, elektronik devlet uygulamalarından uzlaşma yollarının artırılmasına kadar pek çok reformu hayata geçirdik. Asırlık ihmalleri ve eksikleri bu kadar kısa sürede telafi etmek elbette kolay olmadı.

ANA MUHALEFET PARTİSİNİN BAŞINDAKİ ZATIN KAMU GÖREVLİLERİNE HAKARET ETTİĞİNİ GÖRMEYE BAŞLADIK

Ülkemiz yönetim sisteminde kamu personeli olmak uzunca süredir belli kurallara, sınavlara, süreçlere bağlı olarak yürümektedir. Her bir kamu personeli Anayasa ve yasalar çerçevesinde kendisine verilen görevi hakkıyla yerine getirmek için çalışmaktadır. Bunun dışına çıkarak terör örgütlerinin güdümüne giren veya meşru olmayan yollara yönelenler de yine hukuk eliyle tasfiye edilmektedir. FETÖ’den PKK’ya kadar çeşitli terör örgütleri ile iltisakı yüzünden kamudan ihraç edilen çok sayıda personel oldu. Aynı şekilde hukuk dışı yollara tevessül ettikleri tespit edilen her bir kamu personeli için de gerekli işlemler kendi prosedürü içinde yapılmaktadır.

Ancak son dönemde giderek sıklaşan bir şekilde ana muhalefet partisinin başındaki zatın kamu görevlilerine hakaret ettiğini, bürokratları hedef aldığını, hatta açıkça tehdit ettiğini görmeye başladık. Elbette herkes gibi kamu görevlileri de yaptıkları işlerden eleştirilebilir. Bizler de geçmişte valisinden hakimine, müsteşarından müfettişine, pek çok kamu görevlisini hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını düşündüğümüz iş ve işlemleri sebebiyle tenkit ettik. Yapılan iş ve işlemleri eleştirdik, gerektiğinde hukuk yoluna da başvurduk. Ama 'şeriatın kestiği parmak acımaz' diyerek ortaya çıkan iş ve işleme de riayet ettik. Ama ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’ diyerek ortaya çıkan iş ve işleme de riayet ettik. Çünkü demokratik hukuk devletinde olması gereken budur. Yani eleştirerek demokratik hakkımızı kullandık, iş ve işleme uyarak da hukuka saygımızı gösterdik.

BASKIN YAPAR GİBİ KAMU KURUMLARININ KAPISINA DAYANMAK NE DEMEK?

Ana muhalefetin başındaki kişinin kullandığı yöntem kesinlikle demokratik hukuk devletine uygun bir yöntem değildir. Bu kişi kendisine oy vermedi diye kimi zaman işçiye, kimi zaman çiftçiye, kimi zaman esnafa hakaret ettiği gibi kimi zaman da kamu görevlilerini alenen hedef göstermektedir. Hadi siyasi hırsına verip bu tavrı da anlayışla karşılayalım. Peki verdiği karar için hakimi, yaptığı işlem için polisi, yürüttüğü operasyon için askeri, attığı imza için genel müdürü tehdit etmek ne demek. Devletteki teamüllere zıt bir şekilde baskın yapar gibi kamu kurumlarının kapısına dayanmak ne demek? Demokraside böyle bir usul olabilir mi? Hukuk devletinde böyle bir tarz olabilir mi? Devletin teamüllerinde böyle bir yöntem olabilir mi? Asla...

BÖYLE BİR KEPAZELİĞE İZİN VEREMEYİZ

Kamu görevlilerinin etik meselesini konuştuğumuz şu platformda, aynı zamanda kamu görevlilerinin hakkını, hukukunu, onurunu savunmak da görevimizdir. Buradan açıkça ilan ediyorum, kamu görevlilerimize demokratik hukuk sınırları dışında söz söyleyen herkes bu devletin de bu milletin de düşmanıdır. Çünkü bu çirkefliğin amacı devleti işleyemez hale getirmek, dolayısıyla da milleti hak ettiği hizmetlerden mahrum etmektir. Böyle bir rezilliğe, kepazeliğe, böyle bir ahlâksızlığa asla izin veremeyiz. Kaldı ki bir Cumhurbaşkanı'nın ailesini hedef alarak böyle bir süreci işletmek akıl kârı değildir.

Kamu görevlilerimizin vazifelerini yürütürken tek bakacakları yer, Anayasa ve yasalardır. Hariçten gazel okuyanların naraları ile bu devlet iş yapmaz. Bu devletin memuru da pozisyon almaz. İşini yapan her bir kamu görevlisinin teminatı hukukun ta kendisidir. Biz de memurundan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı'na kadar mesai arkadaşımız olarak gördüğümüz her bir kamu görevlisinin yanındayız.Tüm kamu görevlileri müsterih olsunlar Türkiye'nin böylesi arkası karanlık operasyonlarla kaybedecek tek bir anı dahi yoktur. Türkiye’nin kendi insanını tehdit eden değil, kendi insanına hizmet eden anlayış ile yapılan; ahlaklı, ilkeli, üretken siyasete ihtiyacı vardır. Aksi yönde konuşan ve davranış sergileyenlerin hesabı da hiç şüpheniz olmasın ki kendi mecrasında görülecektir.

Bakmadan Geçme