Esnafhabertv.com Yine Gündemi Belirledi

Genel Yayın Yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un "Bir Erbakan Bir Erdoğan’ mı Anladı?, Libya, Sadece Libya Değildir" yazısı gündem oldu. Odatv.com   Fehmi Çalmuk'un yazısını "Libya tezkeresine destek çıkan Mehmet Ağar, Abdullah Gül’le nasıl tartışmıştı Fehmi Çalmuk, 24 yıl önceki Abdullah Gül-Mehmet Ağar tartışması üzerinden Ağar'a Libya yanıtı verdi." anonsuyla okuyucularıyla paylaştı.  Odatv.com  haberinde şu görüşlere yer verdi: "Milli Görüş’e yakınlığı ile bilinen Hürses gazetesinin yazarı Fehmi Çalmuk, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın dün AKP’li Bağcılar belediyesinde yaptığı konuşmayı köşesinde taşıdı. “‘Trablus’ta ne işiniz var?’ derseniz o zaman burada havuzda yüzersiniz” diyerek AKP hükümetinin Libya tezkeresine destek çıkan Mehmet Ağar’a, Çalmuk, 24 yıl önce Bakanlar Kurulu’nda Libya’ya ilişkin neler söylediğini hatırlatarak yanıt verdi. Çalmuk, dönemin Başbakan’ı Necmettin Erbakan’ın Libya ziyaretine, dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın karşı çıktığını ve Bakanlar Kurulu’nda dönemin Devlet Bakanı Abdullah Gül’le arasında yaşanan tartışmayı yazdı." Odatv.com Fehmi Çalmuk'un yazısını şu şekilde paylaştı: Mehmet Ağar “ ‘Trablus’ta ne işiniz var?’ derseniz o zaman burada havuzda yüzersiniz. Türkiye’nin tarihten gelen sorumlulukları var” derken bundan 24 yıl öncesine gittim birden… Topyekûn Erbakan Hükümetine savaş açıldığı dönemdeki tarihi Libya Gezisine… Mehmet Ağar İçişleri Bakanı… Abdullah Gül Devlet Bakanı… Bülent Arınç ise RP Grup Başkanvekili… Gelin sizi 1996 yılına götüreyim. “Selamün Aleyküm Komutanım kitabının eşliğinde bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 yıl önce merhum Başbakan Necmettin Erbakan’ın gördüğü ancak bazı siyasilerin yeni görebildiği Libya realitesine…

HOCA’NIN GEZİSİ ABD’Yİ ÜRKÜTMÜŞTÜ Erbakan’ın İslâm Ortak Pazarı Projesi’nin ilk adımı olan “D-8”ler askerlerin hoşuna gitmeyen bir çalışmaydı. Özellikle Erbakan’ın D-8’lerin içinde yer almamasına karşın Libya’ya yapacağı gezi askerlerin sert tepkisiyle karşılaştı. Kaddafi’nin konuşmalarında PKK’ya olan desteği ve ABD’nin terörist ülke­ler listesinin başındaki Libya’ya gezi, İran programıyla birle­şince Hoca’nın “arı kovanına” çomak soktuğu ortaya çıkacak­tır. Erbakan’ın İran gezisine çıkmasına üç gün kala ABD’den gelen sert uyarı, tartışmaları alevlendirdi. ABD Dışişleri Sözcüsü Nicholas Burns, Refahyol hükümetine şöyle seslenir: “Bu temaslar yarar sağlamaz. Erbakan’ın ziyareti ve sonuç­larını şüpheyle izliyoruz. Türk Hükümeti’ne İran’ı yalnız bı­rakması gerektiğini söyledik. Bu ilişkilerin akla uygun olmadı­ğını düşünüyoruz. Kendi kararlarını kendilerinin alma hakkı var. Bunu tartışmıyoruz. Bundan bir çıkarları olmayacağını söylüyoruz” ABD’nin bu sert tepkisine aynı ayarda RP’li Gül’den cevap geldi. Abdullah Gül “Türkiye her dış meselede, ABD’den ‘veto eder misiniz, etmez misiniz?’ diye izin almak durumunda değil ki… Türkiye bağımsız bir ülke kendi çıkarları var” şeklinde cevap vererek tartışmayı kapattı. Erbakan, ABD başta olmak üzere NATO ülkelerinin kaygı­larına rağmen İran programından vazgeçmedi. ABD’nin bir ay öncesinde destek verdiği Erbakan, ABD’nin gizli raporlarında “tehlikeli” bir kişi olarak değerlendirilecekti. ABD’de yakın doğu ile ilgili çalışmalarıyla tanınan Washington Enstitüsü, yayınladığı raporda, Türkiye’nin ABD’nin müttefiki olduğunu, buna rağmen Erbakan’ın dost olmadığını vurguluyordu. “ABD’nin Erbakan Türkiye’si ile ilişkileri” başlığını taşıyan rapor; Erbakan’ın ABD’ve İsrail’e dost olmadığını, ABD’nin Çekiç Güç’ün görev süresinin uzatı­labilmesi için Erbakan’a yumuşak davrandığını belirtiyordu. Ordunun halen Türk dış politikası üzerinde etkinliğini sürdür­düğüne ilişkin görüşün yer aldığı raporda; Erbakan için bir hayli ilginç tespitler yer aldı: “Erbakan’ın başbakan olması ABD yönetiminin kongrede ve Avrupa Birliği’nde Türkiye’ye kuşku ile bakan grupları Türkiye lehine ikna çabalarını zorlaştırmaktadır. Erbakan’ın dostu bazı ülkeler için sarf ettiği saldırgan söz­ler, bu ülkeleri Türkiye’den uzaklaştırabilir. Erbakan; İran, Müslüman Kardeşler, Hamas gibi radikal İslâmcı unsurları destekleyen görüşler taşımaktadır. NATO sır­ları, ikili terörle mücadele planları gibi bilgilere sahip olaca­ğından ciddi güvenlik sorunları yaratabilir. Erbakan hedefinin şeriata dayalı devlet olduğunu söyleyen bir politikacıdır, zamanın ve sosyal koşulların lehine işlediği kanısıyla şimdilik taktik olarak siyaset kurallarına uygun oy­namaktadır. ABD, Türkiye için bir müttefiktir ama Erbakan dost değil­dir. Bu ilke doğrultusunda Erbakan’a mesafeli davranılmalıdır. Türkiye’ye, sonuçta Erbakan’a siyasi kazanç sağlayacak ödünler verilmemelidir. Erbakan ABD’ye çağrılmalı, Para Fonu (İMF) ve Dünya Bankası gibi konularda Erbakan’a kredi kazandıracak Türkiye yanlısı tutumdan vazgeçilmemelidir. Türkiye’deki gerçek dostlar zayıflatılmamalıdır. Ordu dahil laik batı yanlısı kurumlar ABD’nin en iyi dostlarıdır.

KABİNEDE KADDAFİ KAVGASI Bakanlar Kurulu, 7 Ağustos 1996 günü Trabzon’da toplandı. Toplantının ortasında Devlet Bakanı Abdullah Gül, Libya izle­nimlerini aktarırken Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’nin Erbakan’a yaptığı davetini açıkladı. “Sayın Başbakanımızın Libya’ya gitmesinde büyük fayda vardır.” Gül, sözlerini tamamlamıştı ki, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar tavır koydu ve şöyle dedi: “-Kaddafi bir Türk düşmanıdır. Daha bir kaç gün önce bö­lücü örgütün yayın organı Med TV’de yaptığı açıklama orta­dadır. Türkler’in Kürtler’i kestiğini söylüyor. Güneydoğu’yu Kürdistan olarak ilan ediyor. Kürtlerin bağımsız bir devlet kurması gerektiğini söylüyor. Ayrıca ağıza alınmayacak haka­retlerde bulunuyor. Böyle bir adamın davetini olumlu karşıla­mak bize yakışmaz. Sayın Başbakan’a düşen bu geziye gitme­mektir.” Ağar konuşmasını bitirmişti ama Gül, Erbakan’dan izin almadan devreye girdi ve Ağar ile sözlü tartışmaya girdi. Tartışma şöyle gelişiyordu: Gül: Kaddafi’nin tutumu malum. Bunları kabul etmek mümkün değildir. Ancak ülkeler arasındaki ilişkilerde kin ol­maz. Başbakan’ın ziyaretinde fayda vardır. Ağar: Kaddafi’nin yaptıklarının bir benzeri yoktur. Türkiye buna kayıtsız kalamaz. İki partinin ağır toplarının tartışmasını izleyen iki lider devreye girmeye karar verdi. Çiller “Bunu daha sonra konuşu­ruz.” diyerek tartışmayı bitirmek isterken Başbakan Erbakan’ın sesi duyuldu: “Mesele anlaşılmıştır!” Tartışmanın galibi RP oldu ve Erbakan Libya’ya gitti. Libya gezisinin esası şuydu. İleride FP lideri olacak olan Kutan’ın ya­kın bir arkadaşı Libya’da müteahhitlik yapıyordu. Milyonlarca dolar alacakları için Erbakan’ın devreye girmesini istiyordu. Bu bir bakıma Erbakan’ın yana döne aradığı önemli bir kaynak paketiydi. Erbakan, kendisini İslâm Dünyası’nın lideri kabul eden Kaddafi’nin D-8’lere sıcak bakmayacağını biliyordu. Ama kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezdi! Erbakan’ın Libya gezisini daha sonra partinin ağır topla­rından Manisa Milletvekili Bülent Arınç “Libya gezisi fela­ketti” diye yorumlayacaktır. Arınç, Erbakan’ın İran ile başla­dığı geziyi şöyle değerlendiriyor: “Libya gezisi bir felaket. Türkiye’de iş başına gelmiş bir yö­netim ve yönetimin başında Erbakan var. Herkesin gözü üs­tümüzde. Kaddafi’nin megaloman bir psikopat olduğunda herkes hemfikir.” Ağar’la Kaddafi kavgası yapan Gül, FP genel Başkan Adayı olmasıyla brlikte Libya gezisinin sorumluluğunu Erbakan’a yükleyen demeçler verdi. Ağar’a karşı Libya savunmasını göz ardı ederek. RP’nin bu kadar gitmek istediği Libya’da ise Erbakan ve partisinin görüntüsünü Libya Lideri Kaddafi şöyle çizer: “RP iktidara gelmeden önce, NATO, Avrupa Birliği ve Siyonist karşıtıydı. Ne yazık ki kardeşim Erbakan, iktidara geldikten sonra tavizler vermeye başladı. Verdiği tavizlerde çok ileri gitti. Nitekim İsrail, Refah zamanında daha önceki dönemlerden daha fazla kazanım elde etti.” Şimdi Mehmet Ağar’ın 24 yıl önce karşı geldiği seyahatinden bugün savunduğu Libya anlaşmasına geldiği nokta budur. Mustafa Kemal’in bundan 110 yıl önce nöbet tuttuğu Trablusgarp’ta nöbeti devralacakların diyeceği açıktır: Libya, sadece Libya değildir” Odatv.com  

 

 

Bakmadan Geçme