Pandemi tedbirleri en çok esnafı vurdu. Dükkanları kapalı iken biriken borç yükü bir de çalışanlarının vebali taşıma kaygısı esnaf ve sanatkarları perişan etti. Özelikle restoran ve kafe sahipleri... Dün dükkanlarının başında iken bu gün meydanlarda,caddelerde eylemdeler. Evrensel Gazetesi'nden Aysen Uysal Dünya ülkeleriyle Türkiye'de esnafların durumlarıyla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. ABD Salgın koşulları ve önlemleri, sokak siyasetine salgın öncesinde çok da aşina olmayan toplumsal kesimleri harekete geçirdi ya da geçiriyor. İlk olarak ABD’deki salgın önlemlerine karşı sokağa çıkan, kaygıları ve talepleri daha ziyade ekonomi etrafında şekillenen kesimlerin eylemleri dikkatimizi çekti. Türkiye’de bu kesimler daha çok Trump’a yakınlığı ile bilinen sağcılar olarak görüldü ve Türkiyeli aydınların tiksinti dolu bakışlarına maruz kaldı. Bu bakış açısı daha sonra Almanya’da benzer saiklerle harekete geçen gruplara karşı da geliştirildi. İster ABD’de olsun ister Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, harekete geçen bu gruplara Türkiye’den bakış hep benzerdi: rasyonalitesini yitirmiş sağcı güruhlar! Türkiye’de devletin güvenlik güçlerinin protesto eylemlerine bakışı ile ne kadar örtüşüyor değil mi? Mesela, bu protestocu grupların homojen olmayabileceği kimsenin aklına gelmedi bile. Bu yazımda, daha önce zaten kaleme almış olduğum bu eylemlere ilişkin algıyı yeniden tartışmayacağım. Bugünkü derdim, salgın nedeniyle protesto eylemleri düzenleyen, ancak öncesinde sokaklarda çok da görmeye alışkın olmadığımız toplumsal kesimlere dikkatinizi çekmek. Kafe, restoran sahipleri ile sanatçılardan bahsediyorum. Portekiz ve Terkedilmiş Duygusu Sadece Türkiye’de değil, pek çok ülkede bu birbirinden farklı özelliklere sahip iki kesim harekete geçmeye başladı ve eylemler düzenliyor. Örneğin Portekiz’de “Ekmek ve Suyla Hayatta Kalma Hareketi” çok sayıda gösteri yürüyüşünün örgütleyicisi konumunda. Hareketin düzenlediği eylemlerin kortejlerinde restoran, bar ve gece kulübü sahipleri ile sanatçılar yerini alıyor. Eylemlerinde hem çağrı yapıyorlar hem uyarıda bulunuyorlar, sözlerinde hem başkaldırı hem de umutsuzluk var. Çok sayıda uzlaşmaz gibi görünen duygu bir arada. Terk edildiklerini ve geleceksiz bırakıldıklarını düşünüyorlar. Restoran sahipleri, bütçe görüşmelerinin yapıldığı parlamentonun önünde günlerdir eylemdeler ve oradan sesleniyorlar: “Önce sosyal sorumluluk duygusuyla kapattık, sonra hükümetin genelgesiyle. Artık bıçak kemiğe dayandı. Hayatımızı bitiriyorsunuz. Hiçbir şeyini kaybetmemiş olan siz yukarıdakilere mutlu Noel’ler!” Eylemciler, kendilerinin sayesinde Lizbon ve Porto’nun turizm açısından gelişip büyüdüğünü sık sık hatırlatmaktan da geri durmuyorlar. Kafe ve restoran sahipleri taleplerini dile getirirken işten çıkarmak zorunda kaldıkları çalışanlarını da unutmuyorlar. Kapanan işyerleri nedeniyle kaç eve ekmek giremediğini, kaç kişinin işsiz ve güvencesiz kaldığını duyuruyorlar. Fransa: Fransa’da da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron pandeminin ilk döneminden beri kapalı olan gece kulüplerinin sahiplerini ve gençleri ikna toplantıları düzenliyor. Fransa’da sık sık, ekim sonundan beri süren kapanma uzadığı takdirde, protestoların artacağı dillendiriliyor. Devletin kafe ve restoran sahiplerine yaptığı maddi desteğe rağmen… Restoran ve barların açılması için öngörülen tarih şimdilik 20 Ocak 2021. Türkiye: Türkiye’de ise esnafın sokağa çıkmasına pek de alışkın değiliz. Ancak derin ekonomik kriz dönemlerinde istisnai olarak protesto eylemleri düzenliyorlar. 2001 ekonomik krizinde olduğu gibi. Protesto zamanlarında ölü taklidi yapan örgütleri, kalan zamanlarda daha çok lobicilik faaliyetleri yürütüyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan (TESK) söz ediyorum. İçinden geçtiğimiz günlerde esnafların bir bölümünde kıpırdanmalar var. Bir bölümü diyorum, zira salgından çok olumsuz etkilenen, kafe ve restoran sektörünün başını çektiği bir kesimin yanında, salgınla birlikte evde daha fazla zaman geçirildiğinden kazançları artan bir diğer kesim var (şarküteri, mandıra, kuru yemişçiler, vs.). Anlayacağınız sektör ikiye bölünmüş durumda. Bu örgütlü hareket etme açısından bir handikap. Ayrıca bize krizin sadece kaybedenleri olmadığını, her krizin kazananları da olduğunu bir defa daha gösteriyor. Sokağa Çıkan Esnaf,Hangi Esnaf Bu bölünmüşlük haline rağmen, İstanbul Kadıköy’de, İzmir Alsancak’ta esnaflar sesini duyurmaya çalışıyor, bu amaçla eylemler düzenliyor. Ancak bu eylemler bize salgın mağdurlarının henüz birlikte hareket etmediklerini, protestoların sektörel kaldığını gösteriyor. Hatta aynı sektör içinde bile işletme sahipleri ile çalışanların bir arada hareket etmedikleri bir mücadele bu. Söz konusu sektörel eylemler bazı ülkelerde zayıf, bazı ülkelerde daha güçlü sesini duyurabiliyor. Şayet protestolar talepleri ortaklaştırıp sektörler arası bir kitle seferberliğine dönüşmezse, etkili olma şansı az. Salgın önlemleri karşısında kimler sokağa çıkıyor? Sokağa çıkan esnaf hangi esnaf? Gezi eylemlerinde işleri etkilendiği için eylemci tartaklayanla, bugün sokağa çıkan esnaf aynı esnaf mı? Yakından bakmak gerekiyor. Bilimin, sosyolojinin ve saha çalışmalarının önemi de tam bu noktada karşımıza çıkıyor. Daha iyi anlamak, sapla samanı birbirine karıştırmamak için.