Osmanlı Yazmacılık Geleneğini Neden Özel Korumaya Aldı?
Yazmacılık diğer bir bilinen ismiyle basmacılık alanında ün salmış devlet sanatçısı olmuş Ahmet Turan Yaşin Dünya Esnaf ve Sanatkarlar Derneği'nin Ahi Enstitüsü ile birlikte çişleri Bakanlığı sivil toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü işbirliği ile gerçekleştirdiği 'Anadolu'nun ahisiyiz üreten Türkiye'nin hizmetindeyiz' projesine katıldı. Yaşın www.esnafhabertv,com'un sorularını cevapladı.
Ahmet Turan Yaşın:Osmanlılar zamanında meslek çok gelir getirdiği için, birçok ürün de saraya çalışıldığı için Tokat’la sınırlandırılmış ki dışarılara çıkmasın veya bir söyleme göre de bilgi alma olayı dağılmasın diye Tokat’la sınırlandırılmış. Sonradan farklı ustaların göç etmesiyle veya farklı bir yere gitmesiyle, mesela Kastamonu, Kastamonu’nda da şuan Valilik ve belediyenin biraz destekleriyle, Tokat’tan usta götürdüler, yetiştirdiler orada yeniden canlandırdılar. Ama eskiden yapılırmış, Beypazarı’nda, Kastamonu’da, Konya’da, İstanbul’da, buralarda da yazmalar yapılırmış. İlk başta, öncesinde Osmanlılar, dediğim gibi vergiden dolayı veya saraya çalıştıklarından dolayı bir şekilde bunu Tokat’la sınırlandırmışlar.
Şimdi bir usta olarak biz bunu çalışıyoruz, müşteriye açtığımız zamanlar bunun el baskısı olduğuna inanmıyorlar işi bilmeyen insanlar, bunun muntazam dizaynı, desenlerin yerleştirilmesi, aralarındaki eşitlik, buna inanmıyorlar ama tabi biz üzerine marka ve logoyu bastığım için o da tabi birbirinin farklı yerlerindedir. Yine de yaptığım şeyi, Ahmet Turan Yaşın diye basıyorum. Bunu da hep aynı yere basmıyorum tabi, birinin bir tarafına, birinin başka tarafına ki bilsinler. Serigrafi olsa noktası, virgülüne kadar aynı yerde olur ama bunları dizayn etmek o kadar kolay, o kadar güzel bir şey ki, usta olan bir insan artık kalıp alıştığında, kumaşın üzerine gidip kendisi yerini buluyor. Aralarındaki mesafe ne diyeyim işte 1 santimse 1 santim, 1 milim oynar belki ileri geri olur ama bununda özelliği budur, bu şekilde çalışıyorum.