Mustafa Çöloğlu: Depremden bir saat sonra işyerlerimiz yağmalandı
Onları depremin çilesinde ölümün kıskacında yoğurdu kader… Ölümün kenarından döndüler. Sevdiklerini toprağa verdiler…Evleri, dükkanları yıkıldı ancak umutları yıkıldı mı ? 6 Şubat'ta asrın felaketiyle karşı karşıya kalan Adıyaman Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Şanlıurfa illerinde esnaf odaları başkanları esnaf ve sanatkarlar ile görüşen usta kalem Gazeteci-Yazar Fehmi Çalmuk Afetin Esnaflarını kaleme aldı. Neler yaşadılar, neler yaşıyorlar? Esnaf kredileri, devlet yardımları ne durumda ? Ağlayarak okuyup izleyeceğiniz Afetin Esnafları yazı dizisi ve videoları esnafhabertv.com ve youtube kanalında. Hatay'da yüzyılın afetini yaşayan esnaf, 'Afetin Esnafları' yazı dizisine konuştu.
İskenderun Bakkallar ve Bayiler odası Başkanı Mustafa Çöloğlu, 6 Şubat 2023 öncesi ve sonrasını Esnafhabertv.com'a anlattı.
Esnafhabertv.com: Başkanım 6 Şubat'ta bir deprem yaşadık. Öncesi ve sonrasını değerlendirebilir misiniz?
Mustafa Çöloğlu:: 5 Şubat'ta hepimiz hiçbir şeyden habersiz yarın sabah güne başlayacağım diye düşünürken sabaha karşı maalesef böyle bir felaket ile karşılaştık. Bu deprem gibi değildi sanki daha başka bir şeydi. Çaresizlik içerisinde uyandık ve sağımızdaki solumuzdaki binaların çöktüğünü gördük. Hatta bazı arkadaşlarımızı, çok sevdiğimiz insanların hayatını kaybetmesine sebep olacak bir deprem oldu. İşletmelerini kaybeden esnaflarımız oldu yani güne çok kötü uyandık. Tabi can havliyle önce canımız güvene almaya yani işte hayatta kalanlar önce bir kendi can güvenliğimizi sağladıktan sonra herkes çevresine, insanlara, kime ne yardım yapabilirse, herkes gücü nispetinde gitti, koştu. Kimisi enkazdan o canları kurtarmaya çalıştı, kimisi onlara su taşıdı, yemek taşıdı.
Esnaflarımız işyerlerini açtılar, onlara destek oldular, yardımcı oldular ellerinden geldiği kadar. Şunlar söyleniyor, belki yapanlarda olabilir, o gün esnaflarımız fahiş fiyata mal da sattığı söyleniyor, inanın bunlar çok az yani gerçekten bunların sayısı çok az. Esnaflarımız o gün kendilerine ne düşüyorsa onu sonuna kadar yaptılar. Yani şöyle de düşünebiliriz, biz bu toplumun her kesimini bunun içine sokamayız.
Deprem olmuş daha üzerinden bir saat geçmiş, bizim işyerlerimiz yağmalandı. Yani burada eleştiride getirmek isterim. Bizim askerimizin o gün mutlaka sokaklarda önce can güvenliğini sonra mal güvenliğini sağlamak için mutlaka dışarıda olması gerekiyordu. Biz asker bir milletiz, askerimize, güvenlik güçlerimize karşı bir saygımız sevgimiz var. Yani onlar o gün çıkmış olsaydı, bizim yanımızda olmuş olsaydı, vatandaşımız kendini daha güvende hissedebilirdi, daha çok can kurtarabilirdik ve bizim mallarımızı da koruyabilirlerdi. Ama onun için biraz geç kalındı. Ama söylediğim gibi bütün bunların hepsini aynı kefeye koyamayız.
Biz gerçekten Ahilik kültüründen gelmeyiz, esnaflarımız, Ahilik kültürü bugün Osmanlı zamanından gelmiş. Ahi olmak bana göre saygı, sevgi, paylaşım, barış, özgürlük yani insanların birbirine olan desteğinin ete kemiğe bürünmüş hali. Yani insan olmanın bütün özelliklerini taşır Ahilik teşkilatı. Tabi bizim bunun dışında hareket etmemiz yani yapılan belki yanlış şeyler olmuştur ama çok mümkün değil. Gerçekten esnaflarımızın büyük bir kısmı vatandaşına yardımcı olmuştur. O gün bugün işyerini açan esnafımız var, mağdur olan esnaflarımız var, şehirlerini terk eden başka yerlerde iş kuran esnaflarımız var. İskenderun'da bu esnaf çarşılarında çalışmalar da çok ağırdan gitti, çok geç kalındı. Şimdi İskenderun'da 4 tane esnaf ile ilgili konteyner çarşı çalışması var. Bunun bir tanesi zaten ofis türü, boşaltılmış yerler, yerlerine esnaflara kurdular, sigortacı, muhasebeci arkadaşlarımıza. Sıcak satış yapan esnaflarımıza bir tane dağıttık ama sıcaktan orada da eksiklikler var. Çok sıcak bakalım Belediye başkanımız orada bir gölgelik yapacak işte onun da biran önce yapılmasını istiyoruz.
Neyse yani bunlardan çok bahsetmek istemiyorum ama biraz kendi kaderimize bırakıldık gibi oldu. Mesela esnaf kredileri var, 250 bin lira bir esnaf kredisi getirildi. E şimdi esnaf kredileri seçimden sonra durduruldu, neredeyse vermemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Yani şimdi burası deprem bölgesi, insanlar burada yıkılmış, sen 250 bin lira maddi destek vereceksin bu insanların bütün sorunlarını falan halletmeyeceksin ama bir motive etmiş olacaksın. Tabii ki bunların arasında da biraz önce söylediğim gibi hiç ihtiyacı olmayanlar da olacaktır, alacaktır ama %90'ının gerçekten çok ihtiyacı var. Şimdi bizim burada esnafımızın ekstradan desteklere ihtiyacımız var, AB'nin, KOSGEB'in yapmış olduğu şeyler olduğu söyleniyor. Bize de bu konuyla ilgili desteklerin olacağı, esnaflara da verilecek destekler olacağı söyleniyor. Hala onları da hayata geçirilemedi, onun da takipçisiyiz. Şimdi esnafımızla ilgili mesela zararın karşılanacağı, çok az da olsa, bütün zararın karşılanmasını falan da beklemiyoruz. Orta hasarlı olanlara, az hasarlı olan işyerlerine bile, biliyorsunuz yani büyük bir afetti. Orada esnaflarımızın tüm raflarındaki malları, her şey yerle bir oldu. Bunlarla ilgili herhangi bir destek verilecek mi? bizim sigorta ile çok bir şeyimiz yok. DASK'tır falan maalesef biz onlarda biraz ihmalkarız.
Yani burada bize devletimizin vereceği yardıma gerçekten esnaflarımızın moral ve motivasyon için çok ihtiyaçları var. Bazı esnaflarımız var, meslek dalları var daha doğrusu, bunlar sanatkar, mesela ben Bakkallar Odası başkanıyım ama bizimki hizmet sektörü, biz kendi eşimizle dostumuzla, ailemizle bu işi yapabiliyoruz ama mesleğe bağlı olarak sanatkarlara ihtiyacı olan meslek dallarımız var. Mesela fırıncı, berber, kaynakçıdır, boyacıdır, kaportacıdır falan, şimdi bu işyerlerini kaybeden arkadaşlarımızın başka şehirlerde iş bulma olanakları çok kolay. Türkiye'de biliyorsunuz ara elaman sorunu var, maalesef diyorum çünkü çok fazla oldukları için Suriyeliler tarafından karşılanıyor ara eleman eksikliği. Şimdi bu esnaflarımız şehir dışlarına gittikleri zaman, tekrardan orada hayatlarını kurmaya başladılar ve tekrar doğdukları büyüdükleri, mesleklerini öğrendikleri yere geri dönemeyeceklerdir. Şimdi bunların düşünülmesi lazım, aynı şeyin, iş dünyasının da bununla ilgili sıkıntısı var. Çünkü onlarda barınma sorununu halletmeden, işletmelerinde, fabrikalarında çalışacak işçileri dışarıdan getirecekler, çok zor yani. Bunun büyük bir çalışmasını verdiler. E şimdi nasıl olacak, diyelim ki İskenderun'un %30'u şehir dışına gitti. Hatay'ın %30'u şehir dışı iş sahalarına gittiler, barınma sorunları var, işletmeleriyle ilgili sıkıntıları var. Şimdi bunları buraya tekrar nasıl döndüreceğiz, ya da işletmesini açmışız, tamam işletmesinde sıkıntısı yok çok etkilenmemiş ama şehirde vatandaş yok. İşyeri yıkılan, işyeri açık ama evi yıkılan esnaf arkadaşlarımız var, onların barınma sıkıntıları var. Konteynerde kalıyor insanlar, konteynerde neden kaldığını ben size söyleyeyim, para biriktirmek için kalıyorlar ve belirsizlikten dolayı kalıyorlar. Niye, evi yıkılan arkadaşlarımız acaba TOKİ'den mi geri alacaklar, yerinde dönüşüm mü olacak, ya bununla ilgili bile tam net bir şey yok, bu belirsizliğin bir kere ortadan kalkması lazım. Bizim kendi programımızı yapmamız lazım.
Esnafhabertv.com: Başkanım depremden bu yana 7-8 ay geçti neredeyse, çok ağır yürümesinin nedenleri nedir? İletişimsizlik mi, koordinasyon, kurumlar arasında mı bir eksiklik var?
:Mustafa Çöloğlu: Mesela şu da var, ev kiraları çok astronomik derecede arttı yani, vatandaş, işyerini kaybetmiş bir emekli maaşı var, 8000 lira maaşla kendine bir ev nasıl tutacak, tutamaz, nasıl dükkan tutacak, tutamaz. O yüzden bir an önce bir imar planı yapılması lazım. Şehrin dokusuna da uygun bir şekilde yapılması lazım, aslında Türk geleneği göreneği ve kültürüne uygun mahalle konsepti falan yani insanların birbirinden kopuk yaşamasının dışında mahalle konseptine uygun bir yeni imar planı yapılması lazım, neden bunu söylüyorum çünkü birçok şehirde kentsel dönüşüm yapılıyor. Kentsel dönüşüm yeri yapılan yerlere esnaflarımız tekrardan dönemiyor çünkü büyük devasa dükkanlar yapılıyor veya çok güzel dükkanlar yapılıyor, çok yüksek, astronomik kiralar isteniyor, dönemiyor. Buradaki toplumsal barışın ve huzurun sağlanmasında esnafın rolünü göz ardı etmemeliler. Dolayısıyla üzerinden de 8 ay bir zaman geçmiş neredeyse hala belirsizlik var, ne yapacak bu vatandaş, bir gün orada bir gün burada idare etmiş, hala göçebe hayatı yaşayan esnaflarımız var. Akrabalarının yanında yaşıyor, diyor ki artık bize bir dükkan verin de, psikolojik olarak, mental olarak ta çok kötü durumda. Yani 3-5 ay değil, 8 ay dayanmış, sadece ellerinden geldiği kadar konteyner dağıtmaya çalışıyorlar, barınma sorununu halletmeye çalışıyorlar. Az hasarlı olup ta evini hayat pahalılığından dolayı evinin, dükkanının kiralarını yükseltti, ben de geçinemiyorum diyor, onun da kendine göre haklı sebebi var. E şimdi esnaf ta perişan, hiç olmazsa mutfağımın masrafını çıkartayım diyor, aldığım emekli maaşımın ya da başka gelirinin üzerine biraz koyarım ev tutarım, e o da yok, nasıl olacak? Ben İskenderun için konuşuyorum kendi adıma, maalesef İskenderun'da esnaflarımızın daha 3 te birine işyeri dağıtıldı, oralarda da daha tam değil, sıkıntılar devam ediyor.
Söyledim ya imar planının yeniden yapılması lazım, onun gerçekleştirilebilmesi için de bu yıkımların gerçekleştirilmesi lazım. Tamam, enkazlar kaldırıldı bunda bir sıkıntı yok onda biraz acele edildi ama şey de ağır davranılıyor, mesela İskenderun'da bir tane şirkete vermişler bu işi. Şirket hangi mahallede yıkılması gereken binalar var ve o hangisinde daha fazla demirin olduğunu biliyor ve gerçekten bunu söylemek zorundayım çünkü bu zaten halk tarafından da biliniyor o mahallelerin yani nereden gelir varsa yani tamamen ticari düşünüyor. Şimdi koskoca İskenderun'da veya deprem olan bölgelerde diyelim, bir tane şirketle bu iş yürür mü, o zaman bu yıllar sürer. Nasıl olacak, insanlar tekrardan geri dönmek istiyorlar, yaşadıkları, doğdukları şehirlere geri dönmek istiyorlar. Şimdi gitmeyenlere bakıyorsunuz, gitmeyen bir tek Suriyeliler ya da imkanı olduğu halde gitmeyen çok az arkadaş var. Siz gidene de niye gittin diyemezsiniz ki, bakıyorsunuz elektrik yok, su yok, iletişim yok, insanlar can havliyle ne yaptıklarını bilmiyorlar, hırsızlık almış başını gidiyor. Güvenlik güçleri bir taraftan enkazlarla uğraşıyor, tabi bir geç kalmışlık ta var başında söylediğim gibi, şimdi bu şehri terk etme ya da İskenderun'u sevmediği anlamına gelmez ki. Ama sorun giderildiği takdirde bu insanlar tekrar buraya dönecektir. Firmalar böyle ama kurumlar arasında da sorunlar var. Elektrik bağlatıyorsun onun kendine göre bir çalışma şekli var, su ile ilgili ayrı bir sıkıntı var. Kurumlar arasındaki iletişimin de aslında oturulup bir şekilde çözülmesi lazım. Yani artık bu tür şeylerin siyasetin üstünde düşünülmesi gerekiyor. Burada vatandaşların tüm problemlerinin daha hızlı nasıl halledebiliriz onun çalışmasının yapılması gerekiyor.
Şimdi vatandaşında belki hiçbir mağduriyeti yok, belki evine de hiçbir şey olmamıştır, bu durumda fırsatçılık yapar kendine bir yerlerde ev konuşlandırmaya çalışır olabilir falan ama bunlar azınlıkta, çoğunluk gerçekten zor durumda. Önce barınma sorununu halledip, önce zaten güvenliği sağlamalısınız. İnsanlar da aynı şekilde güvenliğini ve barınma sorununu hallettikten sonra işine gücüne bakar. Bu ortamlarda maalesef hala kurumlar arasında sorunlar var. Şimdi bugün biz odalar bile, bizim konfederasyonumuz var, 11 tane il olunca o da yeterli değil, daha fazla şey bekleniyor hem esnaflarımızla hem odalarımızla ilgili, o konularda da oralarda da zayıf kalınıyor. Bu konuda bizim de kendi özeleştirimizi yapmamız gerekirse, biz bireysel anlamda İskenderun'daki esnaflarımız için bir şeyler yaptık ama bunun genelde olması gerekiyor. 11 ilde bilmem kaç tane ilçede ciddi anlamda oturup belki de bir yerlerde çalıştay yapılması gerekiyor. Esnafları, aslında şehri nasıl tekrardan ayağa kaldırabiliriz onun çalışması yapılması gerekiyor. Ama şunu da esnaf odası başkanı olduğumuz için veya çocukluktan beri esnaf olduğum için söylemiyorum, bir şehri ayağa kaldırmak istiyorsanız önce esnafı ayağa kaldırmalısınız. Eğer esnafı ayağa kaldırırsanız o şehrin ayağa kalkması çok daha kolay olur, ülke ayağa kalkar. Şimdi artık herkes o kadar birbirinden kopuk yaşıyor ki, insanların, vatandaşların neredeyse sosyalleştikleri tek yer esnaflarımızın olduğu yerler. Tamam, bizim de bazı ilişkilere, modern dünyanın getirdiği değişikliklere de ayak uydurmamız gerekiyor ama bizim o tatlı dilimiz, güler yüzümüz bizim en büyük sermayemizdir. O yüzden insanlar bizi tercih ediyorlar. O yüzden şehrin tekrar ayağa kalkabilmesi için kesinlikle ve kesinlikle özel destekler verilmesi gerekiyor.
Şimdi biz Ahilik kültüründen gelme esnaf teşkilatıyız, odalarımız da aynı şekilde, şimdi bizim burada hem birliklerimiz, odalarımız, federasyonlarımız olsun, konfederasyon olsun, demin de söylediğim gibi, Ticaret bakanlığımızla bir araya gelip, bu esnaf teşkilatına nasıl yardımcı olabiliriz nasıl onu tekrar ayağa kaldırabiliriz. Çünkü geçmişte o ortak dil dediğimiz o esnaf teşkilatı maalesef her geçen gün erimeye başladı. Şimdi bakıyorsunuz hayat pahalılığı çok fazla artık, fiyatta istikrar olmayınca her geçen gün bizim sermayemiz de eriyor. Bizim de teşkilat olarak elimizden geldiği kadar oturup bu konuyla ilgili çalışmalar yapmamız gerekiyor. Esnaf rahat bırakılıyor, esnaf çok sıkıştırılmıyor, esnafa düşük faizle kredi veriliyor tamam ama şimdi esnafı da bizlerin yönlendirmesi gerekiyor. Yani kendini geliştirmesi konusunda, bu şekilde bilinçlendirmemiz gerekiyor, teşvikler vermemiz gerekiyor. Bir aile çocuğuna doğduktan sonra iyi bir eğitim aldırmazsa, ona kültürünü yansıtmazsa, sadece bırakır onun beslenme sorununu hallederse, hiçbir şeyine karışmazsa ne kadar başarılı olur. Zaten Allah vergisi bir zekası olursa başarılı olur, onun dışında çok zor. O yüzden bizim gerçekten bu esnaflarımızı yetiştirmemiz gerekiyor, onlara gerekli eğitimleri, destekleri vermemiz gerekiyor, bilinçlendirmemiz gerekiyor. Yoksa görüyorsunuz dünya değişiyor, zincir marketler çıkıyor, bu marketlerde sadece bakkallarda gördüğümüz şeyler satılmıyor ki, belki de 400-500 tane esnaf teşkilatının bağlı olduğu esnafların satmış olduğu şeyler satılıyor. O yüzden bizim bu değişikliklere ayak uydurmamız gerekiyor. Tamam, biz bugün büyük bir sıkıntı yaşadık, büyük acılar yaşadık, bir esnafımız denk geliyor, bir şey anlatıyor dinliyoruz ya da kaybettiğimiz esnaflarımızın aileleri geliyor, bunlar bize çok ağır geliyor çünkü daha önce oturmuşsun, konuşmuşsun. Yani dediğim gibi insanların psikolojik desteğe ihtiyacı var, hepimizin desteğe ihtiyacı var çünkü çok kırılıyoruz, güçlü gibi görünüyoruz ama en ufak sıkıntı bizi çok kırıyor. Benim çok sevdiğim bir esnaf abim var burada, bir anda aklıma o geldi, aradım açmadı telefonunu, neyse 2 gün sonra onun etrafındaki arkadaşlara sordum, nerede falan diye, esnaflığı bıraktı, şu an esnaflık yapmıyor. Allahtan bir tane kızı var hayatta ona sarılıyor, onunla kalkıyor, geziyor, böyle ailesini kaybeden çok kişi var. Yani ciddi anlamda büyük sıkıntılarımız var. Bu deprem yaralarını, devletimizle, milletimizle, vatandaşımızla bir araya gelip bir an önce sararız. Dediğim gibi desteğe ihtiyacımız var her açıdan.
Bu röportaj Dünya Esnaf Sanatkarlar Derneği bünyesindeki Ahi Enstitüsü; İçişleri Bakanlığı Sivil toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ile yürüttüğü “Ahilik Töresi Afet Bilinci Güvenli Millet, Güvenli Devlet” başlıklılar projesi kapsamında 6 Şubat'ta depremi ve daha sonra sel felaketiyle karşı karşıya kalan Hatay, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman ve Malatya illerinde esnaf odaları başkanları esnaf ve sanatkarlar ile çekilen filmlerden derlenerek yayınlanmaktadır.