Dededen Toruna Dibek Kahvesi

Osmanlı döneminde Konya'nın Beyşehir ilçesi Gönen Köyü'nden gelen Hüseyin Gönen, bir tarih haline gelen dibek kahvesinin öyküsünü İzmir'de yazar. O günün şartlarında dibek taşında insan gücüyle dövülüp hazırlanan kahve, Cumhuriyet Dönemi ile beraber makinalarda çekilmeye başlar. İlyas Gönen markası, babadan oğula geçen Türk Kahvesi kültürünün ve yeniliklerinin öyküsüdür. Dede Hüseyin Gönen "Eski Tahmis" adı verilen dibek taşında bileğinin gücüyle kahve dövüp kahveyi tiryakilerin içimine sunmuştur. Yıllar sonra yerini oğlu Yusuf Gönen'e bırakmıştır. Yusuf Gönen ise, yıllar önce merhum Marmarisli Yaşar Usta'ya özel olarak ilk Dibek kahve makinasını yaptırmıştır. İzmir Hisarönü'ndeki kahve dükkanında dibek taşında dövülmüş olan kahveyi, bu yeni makinada inceltmiş ve tiryakilerin içimine sunmuştur... Babasının yerini alan İlyas Gönen Türk Kahvesi kültürünü dededen ve babadan kalan değerli bir miras olarak görmüştür. PATENTİNİ ALDI "Dededen Toruna" sloganıyla kendini Türk Kahvesi kültürünü geliştirmeye ve sevdirmeye adamıştır. Bu nedenle çeşitli aromalı Türk Kahvesi denemelerinde bulunmuştur ve aynı zamanda geniş vizyonu ile İlyas Gönen ismini markalaştırmıştır. İlk olarak damla sakızlı Türk Kahvesi'ni keşfetmiş ve tescil ettirmiş, damla sakızlı kahvenin incelemeli patentini de almıştır. GÜÇLÜ KUVVETLİ ADAMLAR İlyas Gönen, Kemeraltı'nda sayıları giderek azalan esnaf kuşağının temsilcilerinden. Ailesi Kemeraltı'nda dört kuşaktır kahvecilik yapan İlyas Gönen'in işe başladığı 1962 yılından bu yana kahve kokusundan ayrı kaldığı gün neredeyse hiç olmamış. KEMERALTI ÜNİVERSİTEM' Kemeraltı'ndan dünyanın dört bir yanına ithal edilen ve Türk kahvesinin neredeyse 20'ye yakın aromalı çeşidini üreten İlyas Gönen, Hisarönü'ndeki 76 yıllık mekanlarının tabelayı 1936 yılında astığını söylüyor. Ailesinden kendisine devrolan kahveciliğin öyküsünü şöyle anlatıyor: "Şirketimizin resmi kuruluşu 1939. Ailem Konya'nın Beyşehir'deki Gönen Köyü'nden. Dedemin babası Hasan Gönen, Kemeraltı Karakolu'nun karşısındaki bir dükkanda başlıyor bu işe. O yıllarda kahve işi Ermeni ve Rumlar'ın elinde. Mesleğe dibek taşında kahve döverek başlıyorlar. Güçlü kuvvetli adamlar hepsi de. Sonra da dedem Hüseyin Gönen, babam Yusuf Gönen ve amcam Fahrettin'le beraber, aile işi olarak yapıyorlar. Ben 1956 Basmane doğumluyum. Babamın yanında 1962 senesinden beri bu çarşının tozunu toprağını yutarak, eski esnaf abilerimizi büyüklerimizi tanıyarak, sayıp severek yaptım bu işi." Çocukluğundan beri babasıyla birlikte kahvenin kavruluşuna, dibekte dövülüşüne, elenişine tanıklık etmiş İlyas Gönen. Bu işe sevdalanınca eğitimini ilkokuldan sonra yarıda bırakıp babasının peşinde erkenden kalkıp dükkana yollanmış. Babasının "seni okutayım" sözünü dinlemeyip kahveciliğe yönelmiş. Kemeraltı'nı öylesine sevmiş ki, "Kemeraltı benim üniversitem oldu" diyor. 20 FARKLI AROMA Gönen bugün damla sakızlı kahvenin yanı sıra çikolatalı, sütlü, salepli, bademli, tarçınlı gibi 20'ye yakın farklı aroması olan kahve ürettiklerini söylüyor. 'BİZİM ESNAF SANATKAR YETİŞTİRMEMİZ LAZIM' Çocukluğunda yaşanan o naif ilişkilerin yeniden canlanmasının Kemeraltı esnafının elinde olduğuna değinen İlyas Gönen şu görüşleri paylaşıyor: "Kemeraltı, dünyanın bize bahşettiği en güzel açık hava alışveriş merkezi. Burası İzmir'den yetişmiş ünlüleri ağırlayan, yurtdışından görmeye gelinen, insanımızın tatlı yemeye, kahve içmeye, gelinlik bakmaya geldiği, misafirini getirdiği çok özel bir yer. Şu anda esnaf, tezgahtar yetişmiyor. İş arayanların hepsi milyar alıp oturduğu yerden çalışmak istiyor. Herkese şunu söylüyorum: Elinize süpürgeyi, toz bezini almadan esnaf olamazsınız. Gelin kahve kavuralım, gelin tatlıcı olun, börekçi olun. Başka türlü Kemeraltı'nın geleneğini yaşatamayız."

Bu yazı ve fotoğraf Yeni Asır Gazetesi'nde, 04.11.2017 tarihinde Kemal Kadiroğlu tarafından "Fark yaratanlar" köşesinde yayınlanmış oradan iktibas edilmiştir

Bakmadan Geçme