Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!

Onları depremin çilesinde ölümün kıskacında yoğurdu kader… Ölümün kenarından döndüler. Sevdiklerini toprağa verdiler…Evleri, dükkanları yıkıldı ancak umutları yıkıldı mı ?  6 Şubat'ta asrın felaketiyle karşı karşıya kalan Adıyaman Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Şanlıurfa illerinde esnaf odaları başkanları esnaf ve sanatkarlar ile görüşen usta kalem Gazeteci-Yazar Fehmi Çalmuk Afetin Esnaflarını kaleme aldı. Neler yaşadılar, neler yaşıyorlar? Esnaf kredileri, devlet yardımları ne durumda ? Ağlayarak okuyup izleyeceğiniz Afetin Esnafları yazı dizisi ve videoları esnafhabertv.com ve youtube kanalında. Adıyaman'da yüzyılın afetini yaşayan esnaf,  'Afetin Esnafları' yazı dizisine konuştu.

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kadim kentinin tarihi  M.Ö. 40.000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bir kültür mirası olan Adıyaman, binlerce yıldır korkunç savaşlara evsahipliği ve şahitlik etmiştir. Ama muhtemeldir ki, tüm bu savaşlarda Adıyaman, 6 Şubat 2023 tarihindeki depremde sarsıldığı kadar sarsılmamıştır.

Tarihi boyunca tarıma dayalı bir yerleşim merkezi olan Adıyaman, 1960'dan buyana da sanayi kenti olma çabası içindedir ve hayli yol almıştır.

Deprem öncesi resmi kayıtlara göre, Adıyaman ve ilçelerinde  Sanayi Sicil Belgesi almış 558 tesis bulunuyordu. Bu tesislerin tamamı fiili olarak üretim yapıyordu. Sanayi yatırımları içerisinde tekstil sektörüne yapılan yatırımlar ağırlıktaydı... Peki yüzyılın döpreminden sonra kentte durum ne?

Esnafhabertv.com olarak bu sorunun yanıtını bulabilmek amacıyla yollara düştük ve esnafın nabzını tuttuk.

"BİZ DEPREM DİYEMİYORUZ, KIYAMET DİYORUZ"

Adıyaman Madeni Eşya Sanatçıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Yüce de afetin acılarını tüm boyutları ile yaşamış bir isim...

Esnafhabertv.com: Kendinizi tanıtır mısınız?

Mahmut Yücel: Adım Mahmut Yücel. Adıyaman Madeni Eşya Sanatçıları Odası yönetim kurulu başkanıyım. 20 yıldır oda başkanlığı yapıyorum aynı zamanda esnaf ve sanatkarım. Burası kendi işletmem. Biz Adıyaman’da, yaklaşık 1380 üyeli bir odayız. Otomotiv sektöründe, metal sektöründe, kuyumculuk, oto galeri
sektöründe karma bir odayız biz. Odamızda çalışan 2 personelimiz var. Oda başkanı olduğum günden beri esnaflarımızla iç içeyiz. Zaten oda başkanlığı yapan arkadaşların kendisinin de o sektörde bulunması gerekiyor.

Esnafhabertv.com: Deprem anında neler yaşadınız?

Mahmut Yücel: Biliyorsunuz Adıyaman olarak 6 Şubat depremini yaşadık, çok kaybımız oldu, esnafımızda yaklaşık 30'a yakın ailece kapısını kapadı.

Yani bizim tabirimizle geride kimseyi bırakmadan, anahtarlarını da mezarlarına bırakmak şartıyla çünkü hepsi dostlarımdı, arkadaşlarımdı. Kendi eşimi de kaybettim, kendim de 7 saate yakın enkazın altında kaldım. Ben çıktıktan sonra bir alt katta benim kendi evlatlarım, torunum vardı onları yaralı çıkardık. Çok şükür şimdi iyiler.

Abimi, abimin çocuklarını, torunlarını kaybettik. Buna rağmen biz o felaketi, biz Adıyaman’da ona deprem diyemiyorum, kıyamet diyoruz çünkü o gece kıyamet koptu. İlk haftayı atlattıktan sonra zaten ben kendi eşimi 4. Gün enkazdan çıkardım, 9. Gün abimi, çocuklarını çıkardık. Ondan sonra enkaz altında kalan arkadaşlarımızı, esnaf için ne yapabiliriz mücadele ettik.

İsterse siyasi ortam kızsın, 3 gün Adıyaman sahipsizdi. -9’larda gece sabahlara kadar insanlar dışarıda kaldı. Bir pet şişe suyu dahi bulamadık, sular, elektrik hep kesikti.

Esnafhabertv.com: Bu sırada esnafın durumu ne idi? Yardımlar yeterli miydi?

Mahmut Yücel: Biz esnaf  arkadaşlarımızla hemen diyaloğa geçtik. Valilikten beni aradılar, Esnaf odalar birliği başkanı Ziya Duranay kardeşimiz sağ olsun ilk günden bugüne kadar sürekli esnaf için ne yapabiliriz, aynı zamanda ben esnaf odalar birliği yönetim kurulu üyesiyim, koşturduk. Bakanlar geldi gitti, bürokratlar, bakan yardımcıları geldi gitti, hepsi ile görüştük. 

Esnafımıza çağrı yaptık, Adıyaman’ın kalkınması için, esnafın hareketlenmesi için, işlerine dönmesi için, kendi telefonumuzla esnafın hepsine mesaj atıp, sağ olan, sağlığı yerinde olan arkadaşlarımız burayı terk etmeyelim, iş yerlerimizi açalım diye.

Zaten Adıyaman’da ilk hareketi, ilk iş yerlerini açan bizim sektör oldu. Otomotiv metal sektörü oldu. Burada evleri yıkılan çok esnaf arkadaşımız iş yerlerini açtı, sağ olan ailelerini getirip burada iş yerlerine yerleştirdi. Günlerce, aylarca burada kaldılar. Bizim burada çalışan lokanta, fırın,  restoranlarımızı devreye soktuk. Bu arkadaşlarımız biran önce gelsinler gerekirse biz de yardımcı olalım diye devreye soktuk. Adıyaman bu sefer sanayiye akın etmeye başladı çünkü burada bir hareketlilik meydana geldi, lokanta açtık, fırınları açtık. Aynı zamanda bizim Adıyaman lokantacılar ve tatlıcılar odası başkanımızla, vali beyin ortaklaşa bir toplantı düzenlendi.

Dedi ki, sanayide yaşayan aileler, esnafımız burada çoluk çocuğuyla yaşıyorlar, yemek bulamıyorlar, yaklaşık 1 ay 40 gün Kızılay ve Afad’ın gönderdiği gıdalarla yemek yapılıp buradaki esnaf ailelerine dağıtıldı, yönetim kurulundaki arkadaşlarımızla beraber buna bir öncülük yaptık. Sanayi camiasının yani sektörün dışarı gitmemesi için ciddi mücadele verdik ama giden arkadaşlarımız da oldu, çünkü her şeyini kaybetti, evini, çocuklarını, ailesini kaybetti ve ben burada yaşayamam diyen arkadaşlarımız da oldu. Giden bir kısmı geri döndürdük tekrar iş yerlerinde çalışsınlar diye. Ciddi can kaybımız var, ciddi maddi kaybımız var. Şimdi buradaki madeni sanatkara bağlı olan, diğer kurumlara bağlı olan esnaf ve sanatkarlarımızın adına Teskom genel başkanı Abdulkadir Akgül Adıyaman’a geldi. Organize sanayide, odalar birliği başkanımızla, kooperatif yöneticilerimizle bir toplantı yaptık. Dedik ki başkanım bu esnaf arkadaşlarımızın borçlarını ne yapacağız? Sonuçta her şeyi gitmiş esnafın, erteleyeceğiz dedi.

Ertelemeyle olmaz dedik basa basa söyledik. Türkiye’nin hepsi yıkılmamış, her yerde deprem oluşmamış, şurada ağır hasar gören 4 ilimiz var. Diğer illerde çok şükür ciddi bir şey yok yani bugün Diyarbakır’da, Urfa’da, Adana’da oldu ama çok ciddi bir şey yok yani esnafın etkileneceği bir durum meydana gelmedi. Türkiye’de 5 ilimize verdiğiniz kredilere birer puan ekleyin, buradaki esnafın borcunu silin. Teskom kendi bütçesiyle de bu 5 ilin borçlarını silebilecek güçte aslında. Yapılmadı, ertelemeye gidildi. Esnaf kazanmıyor, sen ne kadar erteleyeceksin? Şimdi benim sektörüm kazanıyor ama çarşı merkezdeki benim diğer sektörüm kazanmıyor çünkü işyeri yok.

Adıyaman’ı gezmişsinizdir, hayalet şehir değil mi? binlerce konteyner kentler kurulmuş, bakıyorum eski Afrika’da teneke evler dediğimiz, biz de şimdi teneke evlerin bir üst modelinde yaşıyoruz, sacın içinde yaşıyoruz. Bunun kışı var, bebeği olan var, çocukları olan var yani bu insanlar ne kadar orada yaşayabilir. Biz esnaf olarak devletimizin yanındayız, devletimize sürekli destek te olduk, bize düşen her şeyi yaptık. Ama geçen esnaf arkadaşlarla bir araya geldik, ben sürekli de gezerim, ziyaret ederim.

Diyorlar ki başkanım, devletten ekonomik destekte çok istemiyoruz, arsamız var, evimiz yapalım, bize resmi olarak yardımcı olsun evimize yerinde dönüşüm yapalım. Buna bile daha izin çıkmadı. 6 ay, 7. aya gireceğiz, buna dahi izin çıkmadı. Devlet ne kadar ev yapabilir, yüzbinlerce aile şuan konteynırda, kendi köyüne taşınmış, ilden çıkmış gitmiş. Biz devletimize destek olmak istiyoruz, devletin de evrak üzerinde buradaki vatandaşa yardımcı olması lazım ki biz ayağa kalkalım. Yoksa bu enkaz şehir 15 yılda sürer, 20 yılda sürer kalkamayız. Şu dağ kısmında yapılan 3-5 bin konutla, diğer tarafta yapılan 3- 5 bin konutla sen insanları yerleştiremezsin çünkü yetmez. Binaları çıkıyorsun tamam da bunun alt yapısı, elektriğini, suyunu sen kayalıktan geçmen yıllarını alacak. Biz esnaf olarak devletimizin yanındayız, vergimizi düzenli olarak veriyoruz, buna rağmen de vergimizi veriyoruz.

Biz şu anda Adıyaman’da elektrik dağıtım şirketinin, bir sıkıntımız var burada 180 tane esnafımızın elektrik fişleri okunmuyor, neden, işyeriniz ağır hasarlı, yok kardeşim ağır hasar yok. Gelmiş bakmışlar buradaki işyerleri kapalı, ağır hasar yazmış gitmişler. Şimdi benim işyerime orta hasar var diyor, sıvalarda patlak var, başka bir şey yok, kolonlarımda bir şey yok. Benim elektrik fişimi okumuyorsunuz, yarın öbür gün bana 50 bin lira elektrik faturası göndereceksiniz. Bunu biz valiliğe de söyledik, Çevre şehirciliği de bildirdik, biran önce esnafın elektrik sayacını okumasını bekliyoruz, parasını ödemek istiyor yani, sizden af da istemiyor, sizden bağış da istemiyor elektrik konusunda. Gelsin sayaçlarımızı okusunlar, elektrik ücretlerimizi ödeyelim. Depremde bizler ciddi acılar yaşadık, Allah kimseye yaşatmasın, o enkazın altında kalan insanları ben kendi kulaklarımla duydum, ben enkazın altından çıktıktan sonra biliyorsunuz yatan insan ne giyinir, bir tshirt vardı bir eşofman vardı üstümde, çıktım ben 2 gün onunla beraberdim. Bende de hasar vardı ama ayaktaydım, beyaz bir tshirt vardı, çocuklarımı, sevdiklerimi, esnafı işte enkazın altında kalanlara yardım etmek için o kanlı elbiselerimle 2 gün kaldım. Giyinebileceğimiz hiçbir şey yoktu, ayağımızda ayakkabı yoktu, kimsede yoktu, -9 derecede ayağında ayakkabı yok, üzerinde elbise yok. Dışarıdan arkadaşlarımız, dostlarımız, Allah razı olsun 3. Gün yetiştiler bize.

Arıyorlardı, başkanım ne lazım, kardeşim bize su bir de üst baş, birer elbise getirin çünkü burada dayanacak gücümüz de kalmadı. Onu yaşadık ve ben kendi ailemi çıkarttıktan sonra eşimi çıkaramadık, koşuyorum, abimgil 4 km. benden öte bir sitede oturuyorlar.

Koşuyorum ve yol boyunca enkazın altındaki insanların seslerini duyuyorum. Çocuk sesleri, kadın sesleri, erkek sesi yani o acıyı rabbim kimseye yaşatmasın bir daha.

Biz biran önce önlem almalıyız, ev yaparken konut yaparken en iyisini yapmalıyız, devlette bunu kontrol etmeli. Bizlerin sizler gibi yani gelen arkadaşlardan tek isteğim, memlekete sahip çıkalım, burayı yok saymayalım. Adıyaman belki dışarıda ilk anlarda Adıyaman’da bir şey yok denildi ama en büyük can kaybını Adıyaman verdi. Çünkü Hatay’da, Malatya’da 2. depremde yıkıldı, insanlar dışarıdaydı. En büyük yıkım bizde 1. depremde yani 4:17’de olan depremde biz onu yaşadık.

Ahilik töresi, afet bilinci, güvenli millet, güvenli devlet.

Biz bu Ahilik kültürümüzü de yavaş yavaş yok ediyoruz. Eğitimimizden kaynaklı, siz şimdi basın mensubu olarak eğitim camiasını da geziyorsunuz, görüyorsunuz, güzel bir eğitim almayan çırak buraya geldiği zaman da onu devam ettirmek istiyor, bizim eğitim sistemimizin geriye dönmesi gerekiyor. Eskiden eğitimde bir disiplin vardı yani bir öğretmene saygı vardı. Ben 58 yaşındayım, öğretmenimi gördüğüm an, yaşayan bir öğretmenim var benim ortaokul 1’den bir hocam var, gördüğüm zaman esas duruşta dururum. Bu meslekte beni yetiştiren ustamın yanında asla böyle oturmam, ayakta dururum, bana çay ikram eder, çay söyler, çay içerken bizim buranın tabiriyle, eskiden yeni gelinler çay içerken kayınpederinin yanında döner içerdi, annem dahi öyleydi. Bizlerin ya da babamın yanında dahi öyleydi, su içerken yüzünü döndürerek içerdi yani utanırdı. Biz de o kültürü aldık, şu anda benim ustam, beni yetiştirip bu meslek sahibi eden ustamın yanında ben çayı rahat içmiyorum. Yani o edebi koruyorum, o da Ahilikten gelen, şu andaki gençlikte öyle bir şey kalmadı. Bizim tek amacımız burada ki yoksa bende çeker giderdim, burada bir nesle sahip çıkmamız, yani o çocuklarımız, okumayan çocuklarımız, okusa dahi o çocuklarımız alıp bir meslek sahibi edelim. İleride devletine, milletine, topluma faydalı insan olmasını istiyoruz. Biz burada bu çocukları başıboş bıraktığımız zaman yarın öbür gün madde bağımlısı olur. Ben bundan 10-15 yıl önce oda başkanlığı yaparken emniyet müdürü çağırdı, ya madde bağımlısı çoğalıyor ne yapalım başkanım dedi. Dedim sayın müdürüm kaç tane varsa bana ver. 10 tane var dedi. Şu anda o madde bağımlısı, hani diyorlar ya zincirle bağlasan tutamayacağın insanlar şu anda meslek sahibi, evlenmiş çoluk çocuğuna ekmek götürüyor. Beni her gördükleri yerde de başkanım elini öpelim, bizi kurtardın diyorlar. Bizim amacımız, bizim ülkemiz için iyi bir gençlik yetiştirmemiz lazım. Okumayabilir çocuk, herkes okuyacak diye bir şey yok, meslek sahibi olsun. Ben çocuklarımın hepsini okuttum, mesleği de öğrettim, şu anda farklı yerlerdeler. Ben kendi çocuklarımı da başka çocukları da yetiştirdim. Abimin çocukları üniversite tatilinde gelir yanımda çalışırlardı. Bugün deseler biz mesleğimiz yerine bunu yapacağız, bu işi yaparlar. Ailesine faydalı, devletine faydalı yani bizim acil ihtiyacımız var, biz gençliğimize faydalı olalım. Bu çocuk beni ilgilendirmez demeyeceğiz yani bu gençlerimizi alıp yetiştireceğiz. Şimdi saniyeye bakıyorum, biz eleman alırken sorardık, önce 1 hafta 10 gün bakardık, olur mu olmaz mı, olmazsa hangi mesleği istiyor. Şimdi anne baba korkutuyor diyor ki bak okumazsan seni sanayiye göndereceğim, böyle bir mantık olmaz, sanayiyi o çocuğa öcü gibi gösterirsen biz burada Ahiliği de yürütemeyiz, sanatkar da yetiştiremeyiz. Hatırlar mısınız bilmiyorum, Avrupa’da kalifiye eleman kalmadı, biliyorsunuz Afrika’dan, Türkiye’den her yerden kalifiye eleman gitmeye başladı. Ama Avrupa şimdi bizden daha iyi oldu niye biliyor musun, devasa eğitim kompleksleri kuruldu, atölyeler
kuruldu her meslek grubunda. O çocuğa maaş verdi hem o çocuğa meslek öğretti, 3 yıl sonra o çocuğa iş verdi. Bunu yapan da belediyeler, biliyorsunuz orada belediyeler eğitim konusunda daha etkin. Benim gittiğim çok ilke var, gittiğim her ülkede bu sistemi kurmuşlar. Biz burada meslek öğrenmeye yollarken çocuğumuzu korkutuyoruz. Ya oku ya oraya, aslında burası bir sanattır. Burası bir eğitim merkezidir aslında, burada biz ahlakı veriyoruz, edebi veriyoruz, saygıyı kazandırıyoruz. Buraya gelen bir çocuk yani bizim elemanlarımızdan mesela babası benim gücüm yetmiyor diyor, feryat ediyor, bir ay sonra geliyor çocuğunu tanıyamıyor, siz ne yaptınız buna diyor. O çocuğa bağırmakla çağırmakla değil konuşarak, eğitim vererek, buraya gelen insanları görüyor zaten çocuk. Benim ona gösterdiğim saygıyı görerek, benden yaşça küçük bir müşteri gelmiş, olsun kalkarım ona saygı gösteririm. Onu gördüğü için, babamın yaşındaki insan ona saygı gösteriyorsa benim de ona göstermem lazım diyor. Biz burada aynı zamanda ahlakı eğitim de veriyoruz, sadece meslek eğitimi vermiyoruz çocuklarımıza.  İleride çocuklarınız olursa demeyin yani, okumayabilir çocuk, iyi bir meslek eğitimi alsın, güzel bir sanat kazansın. Benim iki kızım bir oğlum var, çocuklarımı ben buranın parasıyla okuttum, evlendirdim, ev aldım, buradaki mesleğimle yaptım hepsini, ben başka bir iş yapmadım, fabrika kurmadım yani. Onun için biz çocuklarımıza sahip çıkacağız, Ahilik kültürümüzü devam ettireceğiz, devam ettirmemiz de lazım, devam ettirmediğimiz zaman da kaybederiz. Ülke olarak kaybederiz. Size teşekkür ediyorum, buraya kadar geldiniz, zahmet ettiniz. Gerçekten sağ olun, dertlerimizi dinlediniz. Bunları farklı yerlere ulaştırın, Adıyaman’a sahip çıksınlar, Adıyaman’ın ciddi ihtiyacı var her yönden yani biz kimseden gıda, yemek istemiyoruz, kimseden battaniye istemiyoruz. Bize iş versinler, ticaretimizi geliştirelim, esnafa destek olsunlar. Bir de yanlış bir şey var, Kızılay, Afad ha bire yardım dağıtıyor, dağıtmayın kardeşim, insanları çalıştırın, insanlara iş verin, yönlendirin. Hazır vermeyin yani, balığı tut getir, yedir, adam bekleyecek ki balık gelsin ama biz öyle yapmayacağız. Biz çalışacağız, devletimize biz destek olacağız bundan sonra, devletin yükü de ağır. Teşekkür ederim.

Bu röportaj   Dünya Esnaf Sanatkarlar Derneği bünyesindeki Ahi Enstitüsü; İçişleri Bakanlığı Sivil toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ile yürüttüğü “Ahilik Töresi Afet Bilinci Güvenli Millet, Güvenli Devlet” başlıklılar projesi kapsamında 6 Şubat’ta depremi ve daha sonra sel felaketiyle karşı karşıya kalan Hatay, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman ve Malatya illerinde esnaf odaları başkanları esnaf ve sanatkarlar ile çekilen filmlerden derlenerek yayınlanmaktadır. 

Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!
Biz 'deprem' demiyoruz, 'kıyamet' diyoruz!

Bakmadan Geçme